28 Aralık 2019 Cumartesi

BEYAZ SÖMÜRÜ

Bazı ülkeleri sahte zenginlikle ve sahte gelişmişlikle sömürürler. Sömürülen kesim doğrudan sömürüldüğü hissetmez ama yıllar sonra baktığında kendi ülkesinde parya olmuştur. Bu tür sömürünün aracı illüzyon icatlardır. Maliyetinin çok çok üstünde yapılan imarlardır. Ve bu yapılanların sahibi halk da değildir. Bu tür sömürülerde halkın hayalleri, özlemleri veya geçmişten gelen eksiklikleri üzerinden manipülasyon yapılır. Tarihi kıyaslamalar, dini argümanlar özenle derlenip psikolojik alt yapı hazırlanır.

21 Aralık 2019 Cumartesi

itirazı olmalı!

Bugün Müslümanın, 

kar paylı (uydurma) bankacılığa,
tv deki saçma diziye,
gıdadaki harama,
mezarlıktaki mermer ve plastik kirliliğine,
yalanlı siyasete,
israfa,
haksız ve liyakatsiz adam yerleştirmeye,
her türlü put perestliğe,
hayvanlara kötü muameleye,
her türlü insan hakkı ihlaline,
doğanın kötü kullanımına,
küfre ve sinkaflı programlara itirazı olmalıdır. 

Devletin malının kötüye kullanılmasına,
Cami yapımının israfına,
Vasıfsız eğitimciye ve de din görevlisine,
Okulun düzensizliğine,
Dine küfr edilmesine veya dinin kullanılmasına,
Manevi değerlerin kullanılmasına ve/veya aşağılanmasına,
Gençliğin ihmal edilmesine,
Sokaktaki kumarhaneye,
Aleni satılan içkiye,
Reklamdaki müstehcenliğe itirazı olmalıdır. 

Gitmeyerek,
destek olmayarak,
almayarak,
alkışlamayarak,
kullanmayarak,
onaylamayarak,
kınayarak,
anlatarak,
bakmayarak,
dinlemeyerek,
başkalarına benzemeyerek itirazı olmalıdır.  

Okuyarak,
doğrusunu konuşarak,
helalini yaşayarak,
eleştirerek,
etrafına anlatarak itirazı olmalıdır. 

TURGAY URGUR






20 Aralık 2019 Cuma

VARLIK (2)


Varlık ve yokluk bir gün hastanede karşılaşmışlar. Laf lafı açmış ve ikisi de efendisinden dertli olduğunu söylemiş. Yokluk tüm suçu sahibinde bulmuş. Varlık ‘Kıymetimi bilmiyor.’ demiş. En iyisi bir süreliğine yer değiştirelim demişler. Yıllar sonra pazarda birbirlerine rastlamışlar. Yine birbirlerinden dert yanmışlar. Bu sefer de; yokluk demiş ki ‘İsyan ediyor.’, varlık demiş ki ‘Şükretmiyor, beni kendinden biliyor.’ En iyisi tekrar eski sahiplerimize geri dönelim demişler. Aradan uzun bir süre geçmiş mezarlıkta karşılaşmışlar. Birbirlerine hal ve hatır sormuşlar. İkisi de efendilerinden memnun olduğunu söylemişler. Ama bu son buluşma olmuş.

İnsan doğduğunda tercihi dışında kendisini varlık veya yokluğun içinde bulur. Lakin varlığı muhafaza etmekte, yokluğu değiştirmekte kendi iradesindedir. Gün gelir insan elindekilerin değişmesi ile imtihan olur. İşte o zaman sabretmekte yine kendi elindedir. Gün biter, ölüm yaklaşır insan hayatla ilgili çok şeyi öğrenir ama artık iş işten geçmiştir. Marifet odur ki! İnsan yaşarken Hak’kı bulsun.     

TURGAY URGUR 

3 Aralık 2019 Salı

İLTİCA

Kendine kul kabul ettin,
Dünya misafirhanesine gönderdin.
Ben ise ne misafirhanenin ne de kulluğumun kıymetini bildim,
Öylesine şuursuzca bir hayat geçirdim.
Bana verilenleri ziyan ettim.
Tövbeden, niyazdan uzak bir ömür bitirdim.

Son nefesimden önce çaresiz kapına iltica ettim,
Elim boş, yüzüm kirli geldim.

21 Kasım 2019 Perşembe

Başkaldırı 7

Marifet çok kitap okumakta değil. Doğru kitapları okumakta. Boş olan her şeyden uzak durmakta. Boş zaman, boş iş, boş insanlar ve boş düşüncelerden kurtulmakta.

Başkalarını eleştiriyi bırakmakta ve eleştiriye kendinden başlamakta. Şüpheli olanlardan uzak durmakta. En önemlisi de haramları terk etmekte. 

Faize bulaşmayıp, zekatı tesis etmekte. 
Sade yaşamakta. İsraf etmemekte. Kanaatkar olmakta. 

Farklı düşüncelere ses vermekte, sabırla dinlemekte. En başta ise Kuranı ve Muhammet (Sav) rehber edinmekte. 

İdeolojilerden sıyrılmakta. Sosyal medyaya kapılmamakta.

Marifet üretmekte. Az yemekte, az konuşmakta, az uyumakta. 
Kazandığı paylaşabilmekte,  gülümsemekte, hemen kızmamakta. 

Temiz olmakta. Bedenen, ruhen pisliklerden arınmakta. Ara ara inzivaya çıkmakta. Namazları kaçırmamakta. 

Marifet düşünmekte. Nereden geldiğini, neci olduğunu ve nereye gitmekte olduğunu aramakta. 
Dostları aramakta. Hal hatır sormakta. Gönül almakta. Kalp kırmamakta.

Marifet kullukta. Marifetullahta yol almakta. Yolları şaşırmamakta. Oruçları kaçırmamakta, Hac ve umreyi muhim görmekte. 

Marifet faniliği bilmekte. Fani olduğunu içine sindirmekte. Bu dünyada iken Yüce Mevlanın bir misafiri olduğunu anlamakta. Ona göre davranmakta. Ona göre yaşamakta. 

Marifet içindeki taşkınlıklara, arsızlıklara baş kaldırmakta. Zamanın putlaşmış isteklerine baş kaldırmakta. Herkesten önce içindeki şeytanı susturmakta. Marifet Yar ile sohbete sarılmakta. Varsa yoksa O'nu aramakta. Unutma! Marifet bulmakta değil, bulamamaktaki aşka doyamamakta. 

Marifet bedene baş kaldırmakta; iradeyi, ruhu ve letaifleri O'na satmakta. 

Hz. Eyüp (as) hastalıklara baş kaldırdı. Hz. İbrahim putlara, Hz.Musa Firavuna baş kaldırdı. Alemlere Rahmet Hz. Muhammet tüm inkarcılara baş kaldırdı. İnançsızlığa baş kaldırdı. 

Unutma başkaldırı kalpte başlar. Ruhu dolaşır. Ve en sonunda iradeyi iradesine alır. Ve yine unutma! Başkaldırı zikirle başlar, şükürle yol alır, fikirle nihayete ulaşır. Bu yolda sabır gerekir. Kışta geçilen her sabır dağı baharda çiçeğe bürünür. Ve unutma ! Hayat kıştır. 

Başkaldırı en çok kışa yakışır. 

Turgay Urgur  

18 Kasım 2019 Pazartesi

fani (5)

darlandığı kadar keşke arlansaydı insan,
dirilişmek ve irileşmek arasında gidip gelmeseydi bu kadar,
en azından diriliş'in ruhta olduğunu bilseydi,
bilmenin yerine bilinmeyi koymasaydı,
mesela benliğini 'ben' ile oymasaydı. 
ya da şuurunu pervasızca yormasaydı.

evet bir an'dır 'ani'nin içindeki,
ve ani'nin hızı değil an'ın halidir seni sorumlu kılan,
ve ani'liktir fanilikteki an'ı sorguya çeken,
 
yani kısalık uzunluk değildir hayatın gayesi,
hayat bizzatihi ölümün mayesi,
maye bozulursa düşer künyesi.

onun için sormayı bırak,
aramaya bak.
sanma ki derman bulmak,
aşk dediğin aslında hiç bulamamak.
anlasana ... kanmak kanmak,
Hu'ya, Hayy'ya kanmak.
O'ndan başkasıyla aldanmamak,
varsa yoksa kıvılcımda olsa yanmak.

turgay

maye:  Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde.


fani (4)

binine bedel,
geldi bir haber,
tüm mazimi bir eder.

zengini, fakiri bir eder,
herkesi aynı  yere davet eder.

istesen de istemesen de,
iradeni hiç eder.

meraka ne gerek?
bilinen bir haber,
bileni de bilmek istemeyeni de bir eder.

rütbeler sökülür,
bedenler ipsiz beyaza bürünür,
dillerden önce,
tüm bağlar çözülür.
yaptıkların da yapmadıkların da görünür,
işte o zaman seni de herkesle bir eder.

istesen de istemesen de,
iradeni hiç eder,
kinini, garezini, kibrini yerle bir eder.

hal böyleyken,
bundan ötesi yokken,
4 kitap hep aynısını söylerken,
nedense bu haberin çığlığı,
geride kalanları sağır eder.
vicdanları kör,
şuurları dilsiz eder.

yol yakınken dönmeli,
bu habere ömür vermeli,
ölmeden önce ölmeli,
Hak ve Hakikatı bilmeli,
Bilmeyeni bildirmeli,
Gece ve gündüz eğilmeli,
Tek BİR O'nu bilmeli.

turgay












17 Kasım 2019 Pazar

Seminer haftası

Yaklaşık 25 kişilik bir öğretmen grubunun olduğu bir okulda kura ile tüm öğretmenler 5'li gruplara ayrılacak. Her gruba eğitimle ilgili 1) Okulumuzda başarı nasıl sağlanır? 2) Gençlerimizi zamanın tehlikelerinden nasıl korumalıyız? 3) Hangi sosyal faaliyetleri planlamalıyız? 4) Okulumuzun tanıtımı için neler yapılabilir? soruları verilecek. Her grup 3-4 saat bu soruları kendi arasında konuşacak. Aralarından 1 konuşmacı seçilecek. Tüm öğretmenlerin ve idarecilerin katıldığı bir toplantı ortamında her grup temsilcisi sorular hakkındaki sunumunu yapacak. Diğer gruplar ve okul idaresi her soru için verilen en faydalı cevapları oylayacak. Verilen cevaplar içinden en çok oyu alanlar için kurul kararı alınıp uygulamaya geçilecek.
Bu çalışma öncesinde öğrencilerden de beklenti, istek ve sorunları hakkında yazılı ve/veya bilgi alınabilir. (uygulamanın bu kısmı öğrencilerimizin okulda olduğu süreçte yapılabilir.)
Düşüncem ülkemin tüm okullarına hediyemdir.

9 Kasım 2019 Cumartesi

Fani (3)

Gurura düşkün, şöhrete mahkumdum.
Kendimi beğendirmek için şekilden şekile girdim.
Üzümlerin hünerini kuru, ince dallarında aradım,
Yanıldım.
Kibirimle şükrü tahrip, tevazumu yok ettim.
Hayrı kabul etmeyince şerre merci olduğumu unuttum.
Fıtratımın askine giyindim,
Hep güzelleşirim sandım,
Oysa güzelliğin geçtiği bir nokta idim.
Meziyetlerim var diye aldandım,
Bana verilenlerin acizliğimden ve muhtaçlığımdan olduğunu bilmedim.

Allah ki yarattığı her şeyi mükemmel ve muhkem yaptı.
Ya bizzat ya da neticesi itibariyle güzeldi,
Kara kış bahara,
Rüzgar yağmura gebeydi.
Ben ise görünene bakıp karar verdim.
Dikenli otlardaki hikmeti de,
Atmacadaki şiddeti de bilemedim.
Oysa tüm gayeler Sani'in esmasına idi.

İnşaallah bir gün,
Seherlerde tecelli arar gözlerim,
Seherdir çünkü en güzel İlahi dergahlardan birisi.
Ve uyanır kalbim bir fecirde,
Tövbe eder, Güfran diler.




6 Kasım 2019 Çarşamba

FANİ (2)

Sonsuz bir hayatın inşasına fayda sağlamayan ideolojilerin cahiliye dönemi putlarından bir farkı yoktur. Çünkü her ikisinin de kulları ya aç kalınca putlarını yer ya da sadece menfaatlerine katkı olsun diye onları yüceltirler. İşleri bitince bir kenara atarlar. Mazi seleflerince yalanlanan bu tür isyanlarla doludur. Hata ise isyanları başka isyanlarla bastırma gayretinden kaynaklanmaktadır. MS 74'deki Vesuvius yanardağının küllerinin 2014'de çekilmiş Pompei filminin özendirilişinde halen sönmemiş olduğunu görmekteyiz. Her ikisinin de köleleri vicdandan gelen sesleri 'bu put-ideolojilerin tamtamlarıyla' bastırmaya çalışırlar. Bu beyhude bir uğraştır.

Oysa...Akıl kendisini kainata açmak ister. Bu deverena bir anlam vermek için gözlerini, kulaklarını ve tüm diğer hissiyatlarını bil fiil çalıştırmak ister. Çünkü başta insanın kendi varlığı ve insanın idrakinin bir hane gibi sahiplendiği kainatın varlığı acayip bir yaratılış hadisesidir. İnsanın konuşması, düşünmesi, hayattan lezzet alması ve sonsuza kadar da almak istemesi bu yaratılışın devamının bir göstergesidir. Alınan her nefes yaratılışın devamını gösterir. Her son nefeste sonsuzluğa olan özlem gizlidir. Madem insanda sonsuzluğa bir özlem vardır, öyleyse sonsuzluk vardır. Çünkü bu insanın arzusudur. Küçücük bir yavrunun ağlamasıyla derdine derman olan Halık-ı Kerim hiç şüphesiz tüm insanlığın 'sonsuzluk' çığlıklarına sessiz kalmayacaktır. Her hakkı yerine getirip, bizleri fanilikten ve acizlikten alıp dergahına kabul edecektir. 

Put-ideolojiler ise kainattaki müthiş düzen, akış ve korunmuşluğu sıradanmış gibi gösterip, kendisine ölçü kabul ettiği bir sıradışalığı insanlara gevelettirir. Örneğin kendi başına dimdik ayakta duran ve ekolojisini koruyan bir ormanı basit görür. O ormandaki binlerce bitkinin, böceğin, hayvanın iradesini adi(basit) bir seviyede hesaba katar. Bu kusursuz sistemin inşasına ve sürekliliğine bir kelimelik 'Sübhanallah' diyemez. Orman nimetine 'Ne güzel yaratılmış.' diyemez. Bu muthiş, kusursuz organizyonun arkasındaki Halık'ı görmez, göremez, görenlere de bahaneler bulur. Fakat o ormandan kaçmış yaralı bir ceylanın çaresizliğine ve/veya insanların hayvanlar hakkındaki duyarsızlığına fermanlar yazar, dernekler kurar. Sokak sokak isyan eder. Kendisi gibi isyan etmeyenlere de sitem eder. Hülasa, faniliği bilmek, acizliği bilmek insanı bu acizliği kuşatan Rahimiyetin büyüklüğünü gösterir. İnsan put bir ideolojinin ardından gitmek yerine; 'Nerden geldim? Nereye gidiyorum? Neciyim?' sorularının cevabını bulmalıdır.

Ne yazık ki! Put ideolojiler her yanımızdadır. Ekranda, iş dünyasında, internette, bill bordlarda, reklamlarda, finans hesaplarında, yorumlarda, sahnelerde, mitinglerde, konferanslarda, eğlence merkezlerinde ve daha nicelerinde önce gözümüze sonra şuurumuza dayatılır. Bu, insanın ruhunu soyan bir saldırıdır. Benliğini alıp, onun yerine yine kendi nefsinden yapılmış bağımlı bir iradeyi koyan klinik müdahaledir.

Ne yazık ki! Durum böyledir. Çünkü bir türlü iyi olamıyoruz. Paylaşamıyoruz. Geçici dünyanın cazibesinden  kurtulamıyoruz. Ve böyle bir ortamda Müslümanım diyen kişi, bilerek gelmese de şartlara rıza göstermesiyle kendisini biraz Makyavelist, biraz egoist, biraz kapitalist, biraz hedonist bir atmosferde buluyor. Belirli süre sonra iradesinde ve icrasında bu seçimleri baskın çıkıyor.     

Oysa dünyaya kainat Kuran'ını anlamaya gelmiştik. Bu anlayış faniliği anlamakla başlıyor.

Ne güzel demiş:

 Fâniyim, fâni olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem. 
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Selamlar, turgay urgur





3 Kasım 2019 Pazar

FANİ


Daha güzeli, daha vecizi yok diye okuyoruz. Böyle bir eser batılının elinde olsa dağlara göklere sığdıramaz. Her derdine şifa eder. Gençliği için okutur, sosyal hayatı için okutur, geleceği için okutur. Kendisi için okur. Ve gün gelir tüm insanlık için okur. Okutur. 

Faniyim fani olanı istemem, acizim aciz olanı istemem. Ruhumu Rahmana teslim ettim gayrısını istemem. (BSN)

'Ömrüm ne kadar ki?' Herkes bir zahmet bu soruyu kendisine sorsun. Ve bir de üstte alıntısını yaptığım cümlelere baksın. Hayatı özetleyen müthiş cümleler. Hayatta insanın mahiyetini ve insanın sonsuzluk arzusunu özetleyen müthiş cümleler. Aşkı özetleyen, teslimiyeti özetleyen müthiş cümleler. 

Başlangıç çok basit. 'Ömrüm ne kadar ki?' Bu sorunun cevabı insanı başka bir aleme taşıyor. Birden değerler değersiz oluyor. Biten ve bitmekte olan her şey anlamını yitiriyor. Bildiğin diller susuyor. Okuduğun kitaplar susuyor. Gezdiğin yerler kayboluyor. Umutlar kayboluyor.

Ve devamında şu dizeler geliyor.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.

Aman Allah'ım 'bu' ne güzel bir istektir. Ve de ... ne güzel bir anlatımdır. Baki bir Yar istemek. Zerre olduğunu bilmek ve şems-i sermed istemek. 
Hiç içinde hiç olmak fakat bu mevcudatı umumen istemek. 
Hani kaybettiklerimiz var ya ... onlarla birlikte her şeyi yeniden umumen istemek. Mesela gençliği istemek, sağlığı istemek. Ve bunları baki bir Yardan istemek. 
Hiç olduğunu bilmek ama yine de istemek. Ruhu Rahmana teslim etmek. 
Aman Allah'ım 'bu' ne güzel bir teslimiyettir. Böyle bir teslimiyet ile insan dünyanın tüm tazyikatından kurtulabilir. Hiçlikte istemek. Hiçlikte mevcudatı istemek. 
Fâniyim, fâni olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem. 
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Aciz değil miyiz? Çocuğuna bakıyorsun. İçinden diyorsun ki: bir gün ben öleceğim, bir gün o ölecek. Kimse bu dünyada kalmıyor. İstiyorsun ki: sonsuz bir hayat olsun. Ama yanında sevdiklerin de olsun. Hiç bitmeyen bir yerde olsun. 
Siyasi görüşümüz, kazançlarımız, varlıklarımız, kişiliğimiz ne olursa olsun. Faniyiz. Aciziz. Aciziz. Gözle görülmeyen bir mikrop bizi yerle bir edebiliyor. Beş-on saniyelik bir deprem tüm psikolojimizi alt üst edebiliyor. Ölüm hepimizi korkutmaya yetiyor. 
Ve bir yerden başlamamız gerekiyor. Faniyim, fani olanı istemem(BSN). Faniliği anlamak hiç şüphesiz hayatın en büyük gerçeğidir. Faniliği bilmek en büyük erdemlerdendir. 
En karmaşık insan ilişkilerini çözebiliriz. Her türlü maddi derde çare bulabiliriz. Çok para kazanabiliriz. Fakat faniyim'deki gerçeği göremezsek hepsi de boştur. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Şükür hala daha zaman var.  

TURGAY URGUR



  

2 Kasım 2019 Cumartesi

Liselerde BAŞARI (1)


1.       ÖSYM sınav sistemi bellidir. Çok okuyan ve çok soru çözen başarır. Diğerleri süreyi bile yetiştiremez. Durum böyle iken; 9. Sınıftan itibaren okul seviye tespit sınavıyla başlamalıdır ve devamında her ay deneme sınavı yapılmalıdır. Bu sınavlara kesinlikle tam katılım sağlanmalıdır. Yapılan deneme sonucu tüm velilerle (anne-baba) paylaşılmalıdır. Veliler olup bitenden haberdar olmalıdır. Sistem oturuncaya kadar veliler her ay sonunda yapılan sınavlardan sonra okula davet edilmelidir. Şimdilerde bazen felsefesinin yapıldığı gibi: çoktan seçmeli sınav kötü bir yöntem değildir. Bir şekilde başarı ölçülmelidir ve bunun belki de en pratik yöntemi de çoktan seçmelidir. Eğitim camiası sistem eleştirisi yerine mücadele ve çözüm tarafına geçmelidir.
2.       Okullarda yapılan sınavlar ÖSYM sınav sistemi ile aynı formatta olmalıdır. Böylece 4 sene boyunca takdir alan ama bir yere yerleşemeyen öğrenci kalmaz. Yani eğitim-öğretim gerçek başarı ve gerçek notlar üstünden yürümelidir. Öğrencinin okul TYT ortalaması ile ÖSYM’den aldığı not arasında uçurum olmamalıdır.
3.       Öğrencinin sınavda sorumlu olmadığı derslerdeki not baskısını, ödev baskısını ortadan kaldırmalıdır. Böylece enerji ve yoğunluk ihtiyaca yönlenecektir.
4.       9 ve 10. Sınıflarda; öğrencilerin kaliteli sosyal faaliyetlere, bilgilendirmelere, seminerlere katılımı sağlanmalıdır. Bu tür çalışmalarda öğrencinin aktif katılımı olmalıdır. Her deneme sonunda öğrenciler sosyal ve kültürel geziyle ödüllendirilmelidir. 11 ve 12’de ise üniversite hazırlık sürecine yoğunlaşmalıdır. Okulların özellikle sabah saatleri bu bağlamda verimli kullanılmalıdır. Günün verimli saatleri kaçırılmamalıdır.
5.       Okul kütüphanesi her zaman açık olmalıdır.
6.       Okulda sürekli yayınların olduğu- ulaşılabilir bir alan olmalıdır.
7.       Öğrencinin tek tip kıyafeti olmalıdır.
8.       Çalışmayan sınıfta kalmalıdır ki bu işin ciddiyeti anlaşılsın.


Sayın okuyucu, Evet … ‘bu iş bu kadar kolaydır’.  Yukarıdaki maddelerden 21. yy’da yapılamayacak bir şey yoktur. Ayrıca bu sistem okullardaki devam devamsızlık, başarısızlık, okulu değerli görmeme, okulu benimsememe gibi birçok sorunu kendiliğinden bitirecektir.  Böylece insanlar motivasyon gibi hayali bir dürtüyle uğraşmayacaktır. Herkes kendiliğinden çalışmak isteyecektir. Dahası denemenin de maliyeti yoktur.


6 Temmuz 2019 Cumartesi

Tarafgirlik



Başımızda beş büyük bela var. İsraf, cehalet, haram, sahte inanç ve tarafgirlik. Bu belalar ki! Bizleri hem birey hem de toplum olarak geriletiyor. Huzur adına ne varsa hepsini alıp götürüyor. Yerine kavgaları, ölümleri, fakirliği,  bedeni ve ruhi hastalıkları koyuyor.

Bireyin ‘hakkalyakin’ arayışı bu sorunları söküp atacaktır. Bu arayış gayet basit, ruha ağır gelmeyen bir çözümdür.  Ruhun, ‘tevekkül’ ile kendisini bulduğu en insani süreçtir. Maksat her dalda başarıya ulaşmak, her hafta hedefleri tutturmak değil bize verilen ömür süresini O’nun rızasında yaşamaktır. 
 O’nun rızasında yaşamak insanın etrafına nurdan bir set çeker ki bu set haramın acı tadından, israfın vicdan azabından ve tarafgirliğin hayatı zehir eden uğraşlarından insanı korur. Dahası hakkalyakin arayışı inişlerin ve çıkışların olduğu hayat yolculuğunda bizlere zorlukları yorumlama gücü katacaktır.

Bir işin Rahmani tarafından başka bir yönüne taraf olmamıza gerek yok(tur). Çünkü taraf olmak öncelikle kişinin kendisini kısıtlatan bir prensiptir.  Taraf olanların okumadıkları binlerce kitap, gitmedikleri birçok yer vardır.  İki partiden birisini, 5 düşünceden(ideoloji) birisini illaki seçmek zorunda değiliz. Seçmek sahiplenmeyi, sahiplenmek savunmayı, savunmak doğru ve yanlış arasında yanılmayı iktiza eder.  Tarafgirlikte savunduğumuz kendimiz değil bizim dışımızdakilerdir.  Bizim dışımızdakilerin yaptıklarıdır. Bu manada tarafgirlik başkaları için yapılan gönüllü lafız köleliğidir. 

Taraf olan insanların zamanla düşünceyi değil insanları konuşur hale geldiğini çok rahat görebiliriz.  
Tarafsızlık düşüncesizlik değildir. Bilakis düşünce tarafsız ise gelişmeye matuftur. En güzel sözler herkesi kucaklayanlardır. En güzel sofra herkesin rahatça oturabildiğidir. En güzel mekan herkesin kendisini rahat hissedebildiğidir. 

En çok kiminle birlikte olmayı seviyorsunuz? Sizin her düşüncenizi eleştirenlerle mi? Bir şeyleri ispatlamak için kendinizi zor durumda hissettikleriniz ile mi? Veya sizinle aynı düşüncede(düşüncelerde) olup da her daim tarafgirlik konusunda birbirinizi kamçıladıklarınızla mı? Eğer sizin için en son sorunun cevabı kulağınıza hoş geliyorsa, uzun yıllardır kendinizi kandırıyorsunuz. İşin gerçeği –muhtemelen hayatın özüyle ilgili de çok şeyi kaçırdınız. Çünkü son 3 sorunun cevabı da konuşmalarınızı kişi(ler) ve olaylar basitliğine indiriyor. Kişiler ve olaylar basitliğinde savunmalar ve karşı iddialar dışında hiçbir şey yoktur.

Hayata dokunan insanlara bir bakın. ‘Başkaları için bir buluş yapabilmiş, bir duyguyu kağıda dökebilmiş, toplumun bir derdine çare olmuş.’ İnsanlara bir bakın. Onlar sadece gelişime, faydaya, özgürlüğe ve insanlığa taraftardır.   

Birçok insan 10 sene hapis yattıktan sonra beraat ediyorsa; bu sorun kutuplaşmış tarafgirliklerin neticecisidir. Sonuç: telafi edilemeyecek mağduriyetlerdir.  Hapishanelerde ziyan olan ömürlerde menfi tarafgirliğin sebepleri vardır.

Kırılan kalplerin nedeni tarafgirliktir.

Küskünlükler, tartışmalar, kötü sözler hep tarafgirlikle ilgilidir.

Ve lütfen unutmayalım! İçimizi kemiren düşmanlıklar ve bizi büyük hayallerden alıkoyan küçük hesaplar her zaman tarafgirlikten beslenir.

turgay urgur


2 Temmuz 2019 Salı

BİR

bir adalet isterim katreler incinmesin,
vicdan meyus olmasın.

bir nizam isterim zerreler ürpermesin,
efkar şüphe duymasın.

bir merhamet isterim eşhas ezilmesin,
boyunlar bükülmesin.

bir hürriyet isterim bedel ödenmesin,
hak yenmesin.

bir hayal isterim herkes kıskansın,
ama herkes ulaşabilsin.

TURGAY URGUR

2 Haziran 2019 Pazar

ORUÇ

Oruç büyük sözdür. Sözün büyüklüğü ruhlar alemindeki ilk sözü hatırlatır. Her akşam ezanı söze şahittir. Kalbin ve ruhun nura doyuşu ile mide kendisini unutur. Varlık nedenini arayan her kulak, her göz, her ağız ve her düşünce 30 gün oruca tutulur. Böylece geriye kalan 11 ay boyunca insan Ramazandaki bu büyük söze tutunur. Ve aslında her bayram cennetteki bayramların provasından başka bir şey değildir. İşte bundan dolayı bayramda sohbet vardır, ikram vardır, sevgi vardır.

 

6 Mayıs 2019 Pazartesi

YASAK (3)

'gitme' diye çok yalvarırsın,
aşkı çocuk oyunu sanırsın.

boşluktan başka yere bakamaz hale gelirsin,
ışıktan korkarsın,
'gel' diye çok ağlarsın.

isteme! ölümün vakti yok,
istersen! aşka çare çok.





25 Nisan 2019 Perşembe

YASAK (2)

ruhum galeyana gelir,
mezarlıkta yatarım.
rüzgarı dinlerim,
toprağı bedenime sürerim.

kurumuş yaprakları ufalar,
dikenlerle elimi kanatırım.

madem dünya manasız ise,
'o' manasızlığı ararım,
düşünerek bulamayınca,
sadece bakarım, tadarım, dokunurum.

ne anlamaktır gaye,
ne bulmaktır çare,

bir şeylerin,
1) bitmesini,
2) değişmesini
3) olmasını
beklerim.

20 Nisan 2019 Cumartesi

YASAK (1)

Saçağın altında bekliyorum,
Bak ve acı bana.

Yağmurla saçların damlıyor,
Rüzgar yüzüme savuruyor.
Tutamıyorum ki akıp gidiyor,
Elimde bir soğuk bırakıp gidiyor.

Her yağmurda başımızı göğe dikerdik,
Hatırladın mı?
Yağmurla saçların damlıyor,
Korkuyorum, gözlerim kapanıyor,
Rüzgar yüzüme savuruyor,
Ve şimdi çok sevdiğin dudaklarım utanıyor.

Sokakta alışılmış bir telaş,
Herkes evine gidiyor.
Her damla yüzüme dolanıyor,
Saçların yüzüme dolanıyor.

Şehir sırılsıklam,
Sen gibi, ben gibi.
Kaldırımdan yüreğim akıyor,
Ağlamak nedir ki?

Ama günahım bedenimden bir türlü çıkmıyor,
Saçağın altında bekliyorum,
Bak ve acı bana.

Acı... öldürmeden gitme.

Toprakla yıkanmak istiyorum,
Yine yağmur yağsın,
Saçların damlasın,
Günahım şehre aksın.
Ve sonra yerle bir olsun.
Aşka son isyan olsun.


(coton serisi) okurken dinelecek müzik: Cengiz Kurtoğlu /Sevmek kim? sen kimsin?

TURGAY URGUR


22 Mart 2019 Cuma

12 Y

Pek kıymetli, çalışmalarına dua ile başlayan, neticesinde Allah'ın rızasından başka bir talebi olmayan talebelerimiz.

Bu dünyaya bir misafir olarak geldik ve bir gün asıl mekanımıza döneceğiz. Bu misafirlikteki vazifemiz O'nu tanımak, O'nun emirlerini yerine getirmek yasaklarından kaçınmaktır. İşin özü bundan ibarettir. 

İbadetlerimiz arasında yapmış olduğumuz her çalışma yine ibadet hükmüne geçmektedir. Okula gelirken attığımız adım, arkadaşımıza ısmarladığımız çay, çözdüğümüz test hep artı hanemize yazılmaktadır. 




16 Mart 2019 Cumartesi

Yeni Zelanda

Bazı bilgisayar oyunları yasaklanmalıdır. Yeni Zelanda terör saldırısındaki kafa üstü kamera çekimi bilgisayar oyunlarındaki savaş sahneleri ile paralellik göstermektedir. 

Bilgisayar oyunları ile yetişen nesiller bu saldırıların gerçekliğini ve sanallığını bir birine karıştırmaktadır. Yani saldırıların algılanması çarptırılmaktadır. Hatta sürekli bu oyunlarla zaman geçirenler gerçek saldırı videolarında savunma mekanizmalarını kullanamadıkları gibi olağan gibi algılayabilmektedir. 

Şu anda sosyal medyada yayımlanan 'gerçek saldırı videosu' ile tepki ölçümü yapılmaktadır. 

 

11 Mart 2019 Pazartesi

YANALIM



nedir senden çektiğim,
hiç mi uslanmazsın.
söz dinlemez,
halden anlamazsın.

zaman her şeyi alıp gidiyor,
bırak hırçınlığı.

yaşamayı seçelim,
kıskansın el alem.
kıskansın tüm alem.

bütün yıldızları getirdim sana,
ellerin almaz,
yüreğini aç. 

zamanı getirdim sana,
hiç susma,
anlat,
durmadan anlat. 

ölünceye kadar dinlemek istiyorum. 

işte ben geldim,
maziden kıvılcım,
yanalım.

HİÇ GİTMEDİĞİMİZ YERLERİ,
HİÇ KURMADIĞIMIZ DÜŞLERİ ANLAT. 

anlat 

ölünceye kadar dinlemek istiyorum. 

sensiz geçen günlerin bedeli ağır, 
senin sesinden başka bir şey duymak istemiyorum. 

sen bıkmadıkça, sen susmadıkça;

ölünceye kadar dinlemek istiyorum. 

yokluğunda çok şey öğrendim, 
ömrümün sonuna kadar yeter. 

sen olursan;
Su, hava ve ekmek bana yeter. 

dost istemem, sohbet istemem, 
sadece sen konuş, sen ol

ölünceye kadar dinlemek istiyorum. 

şikayet etmem, soru sormam, 
bıkarsam çek vur. 

ne istersen getiririm, gerekirse yolsuz olurum,
hırsız olurum, vicdansız olurum

senin için her şey olurum,
Yeter ki susma!

ölünceye kadar seni dinlemek istiyorum. 



3 Mart 2019 Pazar

It  was 9 years ago, having inspired from my teacher in the university, I started forming my blog. He got a blog and was writing there, actually he was writing for some other electronic newspapers. He is still writing and will go until the end of his life. this point is important because nothing stops in life, we sometimes think that we have a point to reach but in life and hereafter there isn't such a border or an ending point. have you ever seen an animal even the smallest ones on earth thinking that I will retire and I''m not going to work anymore. However this is not the real subject...

For me writing a blog is a reflection of life. I mean language is the reflection of life. We write what we think, we write what we have. This having includes reading, speaking, listening, contemplating and so on. As Shakespeare has a word, you know his word. to be or not to be. I have one: We are what we have as language. In the holy books, for example in the bible it is written . At the beginning there  was word. and in Quran God vows on our ability to speak.

Knowledge depends on language. It is written or spoken. Having enough formal language makes you graduate and have a licence on a specific subject.

As I write, I tried to avoid myself from doing repetation. If you don't read and  if you don't compel yourself to use new vocabulary, you use the same kinds of words and even sentences. because of this reason, during the process of writing I also tried to reach new kinds of information.

You may have come across some materials about literature, art, history, current events, essays on diffferent subjects and poetry. today I want y ou to talk about them because I like being criticised in terms of different perspectives.


19 Şubat 2019 Salı

CÜR'ET

bensiz hayal kuramazsın,
resim çizemezsin,
bir çiçeğe dokunamazsın,
güneşe bakamazsın.

katilin olurum,
nefes alamazsın.

ne de olsa sadece düşümdesin,
bensiz sen bir hiçsin,
unutmamla sen bir hiçsin,

UNUTURUM VE BİTERSİN.

bensiz hayal kuramazsın,
resim çizemezsin,
bir çiçeğe dokunamazsın,
güneşe bakamazsın.

katilin olurum,
nefes alamazsın.

ne de olsa sadece düşümdesin,
bensiz sen bir hiçsin,
unutmamla sen bir hiçsin,

UNUTURUM VE BİTERSİN.

bensiz hayal kuramazsın,
resim çizemezsin,
bir çiçeğe dokunamazsın,
güneşe bakamazsın.

katilin olurum,
nefes alamazsın.

ne de olsa sadece düşümdesin,
bensiz sen bir hiçsin,
unutmamla sen bir hiçsin,

UNUTURUM VE BİTERSİN.

bensiz hayal kuramazsın,
resim çizemezsin,
bir çiçeğe dokunamazsın,
güneşe bakamazsın.

katilin olurum,
nefes alamazsın.

ne de olsa sadece düşümdesin,
bensiz sen bir hiçsin,
unutmamla sen bir hiçsin,

UNUTURUM VE BİTERSİN.


zehir

zehrimin içine biraz tat koy;
maziden,
yazdıklarımdan,
resminden,
ne bileyim işte senden bir şeyler koy.

dilim bilmesin acılığını,
içim yanmasın.

kimse bilmesin;
elinden öldüğümü,
acı çektiğimi.

kimse bilmesin gidişimi.

zehrimin içine biraz tat koy;
umutlarımdan,
gözüne bakışımdan,
seni sayıklayışımdan,
ne bileyim işte senden bir şeyler koy.

canımın son anda seni istediğini kimse bilmesin,
ağladığımı kimse bilmesin.

turgay urgur



LET IT BE


Bismillah, "In the Name of God,"

Today is exactly one of the best memories for us.  When I see you well-organized and rather sophisticated, I feel myself full of proud. Let me explain the righteous reasons of my happiness.

We trust you because you know the necessity of being punctual. You give importance on the quality of your works. You compel yourselves to the best, the best but for the sake of God. This attitude keeps you dedicated. Time is neither long nor short; it is always and always enough. If we learn its sufficiency, we use it in a luxury way; as a result it gives us fulfillment. Look at the sun as your lamp, and the earth as your home, and your body as a treasure. Feel thankful for the breath, spring and even for death. My helpful and respectful students, God loves us; let it be felt by your heart. Pray, study and wait. Pray, think and wait. Pray, live and wait. Don’t panic, time is enough.  

There are few people to whom excitement befit them. Since you have sincere intentions in the course of your duties, we do benefit from them. Moreover, large amount of groups will benefit from them in the future. Humanity needs passionate but kind, hardworking and diligent ones who are aware of the responsibilities that they carry.  

Finally, I want to share a quoted passage that enlightens me all the time.

BEST WISHES,
URGUR, TURGAY.

Question: We give a price to people, who are like tray-bearers. So what price does God want. Who is the true owner?

The Answer: Yes, the price the True Bestower of Bounties wants in return for those valuable bounties and goods is three things: one is remembrance, another is thanks, and the other is reflection. Saying, "In the Name of God" at the start is remembrance, and, "All praise be to God" at the end is thanks. And perceiving and thinking of those bounties, which are priceless wonders of art, being miracles of power of the Unique and Eternally Besought One and gifts of His mercy, is reflection. However foolish it is to kiss the foot of a lowly man who conveys to you the precious gift of a king and not to recognize the gift's owner, it is a thousand times more foolish to praise and love the apparent source of bounties and forget the True Bestower of Bounties.

O my soul! If you do not wish to be foolish in that way, give in God's name, take in God's name, begin in God's name, and act in God's name. And that's the matter in a nutshell!




12 Şubat 2019 Salı

Maduro dies

What happens if Maduro dies? Of course democracy dies, humanity dies and so on. It is true that we live in American cage. And it is also true that ih has a good decoration. However, it is only a cage. As Turks, we must be aware of the coming threat. Otherwise, it will be late. 

30 Ocak 2019 Çarşamba

12 Y ÖZEL


Ey kendilerini ve gençliklerini - Allah rızası için- hem bu dünyanın helal saadetine hem de ahiretin ebedi mükâfatına hazırlayan güzel ahlaklı, her daim merhametli, sağlam iradeli gençlerimiz.

Fitnelerin kol gezdiği böyle bir zamanda sizleri dürüst ve çalışkan yetiştiren ailelerinize  müteşekkirim. Hepinizin başarısında soydan gelen yüksek seciyelerin payı önceliklidir. Allah onlardan razı olsun.

İyi ki! Sizleri okulumuz vesilesiyle tanıma fırsatı bulduk. Çünkü sizler bizlerin yaptığı işe parıldayan manalar, bitmeyecek hatıralar, hep anlatılacak güzel anlar kattınız.

Allah’ın izniyle sizleri yarın çok önemli mevkilerde gördüğümüzde sanki o işi(o işleri) bizler yapıyormuş gibi gurur duyacağız. Sevineceğiz. Övüneceğiz. Neden mi? Çünkü sizler 4 senedir verdiğiniz ve vermekte olduğunuz ve gelecekte de vereceğiniz mücadele ile, gayretler ile en yüksek sorumlulukları hak ettiğinizi gösterdiniz. Bu gayretlerinizde küçük menfaatleri, alkışlamaları, insani takdir ve teşekkürleri değil bizzat ve hususan Allah Rızasını gözettiniz. Ki… bu niyetiniz sizleri her zaman koruyacaktır inşallah.

Eğer bir an yorulursanız: Mustafa Kemal Atatürk ve milyonlarca ŞEHİDİMİZİN  bizlere emaneti olan Türkiye Cumhuriyetinden ve ay yıldızlı bayrağımızdan cesaret alın,

Eğer bir gün şaşırırsanız, karasız kalırsanız, imtihanlarla sabrınız sınanırsa; alemlere rahmet olarak gönderilmiş Yüce Peygamber Hazreti Muhammed'e (Sav) selam gönderiniz. Her selamı alacağına dair sözü vardır.

Ve her gün… ve her an… ve yaşadığınız müddetçe…. ve nefes aldığınız her dakika … Besmele ile işe başlayıp, Kuran ile hayatınızı ziynetlendiriniz.

Yaptığınız işte en iyisi olmadıkça daha yapılacak çok iş var demektir. Önümüzdeki yıllarda işimiz: hedefimiz için gündüz-gece planlı, tertipli, sabırlı, tedbirli, tevekküllü çalışmaktan başka bir şey değildir. Hani diyorsunuz ya... "keşke bir an önce bizim de işimiz olsa". Şu an hepinizin öğrencilik gibi çok özel bir işi var. Kendinize; işinizi ne kadar iyi yaptığınızı, işinizdeki veriminizi, işinizdeki kaliteyi sorunuz. Alacak olduğunuz cevaplar yarın hayatın size vereceği karşılıkların aynısıdır.  

Yarına değil, ‘o ana’ yoğunlaşın. Haftaya yapacağınız işlere değil, ‘o an’ yaptığınıza konsantre olun.  Allah emekleri zayi etmeyecek inşallah.

Son bir istek…  Biz öğretmenlerin sizleri çok sevdiğimizi, sonuçlarınız ne olursa olsun sizlere her daim çok güvendiğimizi, hepinizin bizim için evlatlarımız değerinde olduğunuzu  UNUTMAYINIZ!!! Allah sizlere uzun ömür, bereket, huzur ihsan etsin.  Allah sizden razı olsun. Dua edin çalışın, dua edin çalışın. Duayı geniş tutun. Herkes için isteyin. Bırakın da mükafatı Allah istediği gibi versin. Ondan gelen her şey başımız üstünedir. Sakin sakin yapın, acele etmeyin. Hayat; ona saygı duyan ve kıymetini bilen herkese yeter.

Pek kıymetli, çalışmalarına dua ile başlayan, neticesinde Allah'ın rızasından başka bir talebi olmayan talebelerimiz.

Bu dünyaya bir misafir olarak geldik ve bir gün asıl mekanımıza döneceğiz. Bu misafirlikteki vazifemiz O'nu tanımak, O'nun emirlerini yerine getirmek yasaklarından kaçınmaktır. İşin özü bundan ibarettir. 

İbadetlerimiz arasında yapmış olduğumuz her çalışma yine ibadet hükmüne geçmektedir. Okula gelirken attığımız adım, arkadaşımıza ısmarladığımız çay, çözdüğümüz test hep artı hanemize yazılmaktadır. 

Allah sizleri her iki cihanda muhafaza eylesin, hafta sonu girecek olduğunuz sınavlarda başarılar diliyorum. 

TURGAY URGUR






25 Ocak 2019 Cuma

düşünce

İnsan yaratıldığı toprağın üstünde gezer. Belki de çıplak ayakla bastığında hissettiği huzur(u) bundandır.

Turgay Urgur

Ülkem için fikrim var

23 Ocak 2019 Çarşamba

bayram 3


Arefe günü salıncağa bindim,
Gözlerim bir yere bir göğe değdi.
Korkularım suskun,
Gülüşlerim ürkekti.
Yaşasın yine çocuktum,
Yine çocuk olmuştum.
O gün hepimiz aynıydık,
Güldük, üşüdük,
Üşüdüğümüze bile güldük.
Karanlıktan başka saat yoktu,
Açtık ama açlık toktu.
Üç gün sonra ipler söküldü,
Çocukluğum diğer bayrama kaldı.
Kaç bayram daha ipler asılırdı ki?
Herhalde üç günlük dünya dedikleri buydu:
Çocukluğumu salıncakta bırakmaktı.

Ve o üç gün seni düşünmek,
Varlığın ve yokluğun arasında sallanan bir rüyaydı,
Korkularım suskun,
Gülüşlerim ürkekti.
 O gün de.. sen ve ben ayrıydık,
İkimizde üşüdük,
Saatten başka karanlık yoktu,
Diğer bayrama ne kaldı ben de bilmiyorum,
İplerin kaç bayram daha kurulacağı ise artık umurumda değildi,
Herhalde üç günlük dünya dedikleri buydu:
Çocukluğumu salıncakta,
Seni ise mazide bırakmaktı.

(bayramın kutlu olsun…. )


Ne olurdu ki?
Arefe günü bindiğin salıncağı ben sallasam,
Gözlerin bir yere bir göğe değse,
Korkuların susmasa,
Gülüşlerin ürkmese.
Büyüsek,
Beraber gülsek, beraber üşüsek.
Ne karanlık ne de saat umurumuzda olmasa,
Ve bir bayram arefesinde ipleri biz bağlasak,

Üç günlük dünyaya bir salıncak bıraksak. 

TURGAY URGUR (COTON SERİSİ......) 

15 Ocak 2019 Salı

VİP (kabir)



Benim kadar bir kapı,
Kendiliğinden bir yapı.
Ne sıcak ne de soğuk,
Günahım ve sevabım kadar boğuk.
İsyan gibi karanlık,
Duam kadar aydınlık.
Buluşma öncesi son hazırlık,
Ruhu biçimlendiren bir darlık,
Arkamda bıraktığım yalan varlık,
Son dersim gerçek yalnızlık.
Kimisine zindan,
Kimisine han,
Var mı varmayan?,
Haline yanmayan.
Evvelinde ki dünyalık laflar,
Oradan duyulmayan eyvahlar,
El uzatamayan dostlar,
Şüphesiz en sakin komşular.
Sanma ki! bu: bitiş,
Asıl mekâna gidiş.
Bu dünyadaki tek anlamlı iş,
Onu biliş.

6 Ocak 2019 Pazar

HAYATA DAİR (2)


Batıya hayranlık dinsizlik ve deizm gibi akımlara neden oldu. Maddi terakki hayatın ana unsuru gibi kabul edildi. Madde geçici olduğu için kıymetsizdir. Kıymetsize güvenmek hayal kırıklığıdır. Madde hayatın özü ve içeriği değildir lakin ilerlemeden, akıldan ve teknolojiden uzak kalmak da Müslümanlık değildir. Geri kalmışlığı sürekli dış nedenlere bağlamak insanı mesuliyetten kurtarmıyor. İnsan iman ile en yüksek mevkilere çıkar. İmanın gereği dünya hayatını bir düzen ve medeniyet üzerine inşa etmekle ilişkilidir.



İnsanın maddesi; ruhu ve ruhunun kıymeti ile değerlenir.

Ruh şuurlanınca Allah’a kul olduğunu anlar. Bu anlayış onun eylemlerini, söylemlerini ve düşüncelerini Rabbani bir rızaya bağlar. Böylece insan vakti, sağlığı ve varlığı kendisi ve çevresi için tekrar tasarlar. Tasarısından bir kulluk anlayışı ortaya çıkarır. Bu anlayış onu cennete layık olmaya yönlendirir. Artık o kişi yalan söylemez-söylemez, haram yemez-yiyemez, boş konuşmaz-konuşamaz. Kendisini insanlar ve insanlık için üretmeye adar. Bu üretimin faydasını ebedi hayatta mükafat için bile kurgulamaz. Belirttiğimiz gibi onun derdi Yaratanın Rızasıdır. Ütopyolar, büyük hayaller, en geniş projeler bu rızayı isimlendiremez.  

Bu şuurdan ayrılan insan ise değerini binden bire indirir. Maddesiyle belki de çok şey ifade eder lakin manası boştur. Maddeten ilerlemiş Batı, dünyayı yönettiğini sanan İsrail, yeni yetme Çin ve Doğu ülkeleri buna çok güzel örnektir. İnsanlık anlayışları ve dillerine doladıkları eşitlik-demokrasi gibi vitrinler sadece kendi menfaatleri ile ilişkilidir. Birliktelikleri kendilerini korumak içindir. Gelişmişlikleri sadece kendilerine fayda sağlar. Yaşamak için öldürmeyi mübah sayarlar. Bu  bağlamda; Batılının konuştuğu, yazdığı yalan bir özgürlüğün pazarlanma stratejisidir.

Mevzu: İmanın idrakidir. İman inanan insanı ışıklandırır. İman sayesinde insan kendi üstündeki Rabbani sırları görür. Kendisini gören insan kainatı da görmeye başlar. Bu görüş aynı zamanda geçmişe ve geleceğe de ışık tutar. Çünkü insan aynı zamanda geçmiş ve gelecek hakkında üzüntü ve endişelere girer. İman sayesinde insan endişe, kaygı ve de şüphelerinden arınır. Teslimiyet onu psikolojik olarak tam manasıyla güvende olmanın içine alır. Artık o insan rahattır. Ölümü anlar. Ölümün yok oluş olmadığını, ölümün Allah’ın daveti olduğunu, ölümün bir terhis olduğunu anlar. Zaten ölüm anlaşılmadan hayat hakkıyla yaşanılmaz. Ve ölümü de anlayan insan, yaşının ilerlemesiyle gençleşir. Ruhun ağırlıklarından kurtulur. Çünkü içinde yaşadığı güven ona her türlü ağırlığı atmasını söyler.

İnsan karar vermelidir. Maddiyatın altından ezilecek mi? Maneviyatın üstünde yükselecek mi? Yemek yerken bile irade sadece ağzımıza götürmekten ibaretken ve gerisine müdahale edemiyorken; düşüncenin kölesi olmak ne beyhude bir uğraştır. Hiç şüphesiz! En güzeli emaneti Sahibine satmaktır. Emaneti sahibine satmak ise en kolayıdır. 5 vakit namaz arasında O’nun Rızası için yorulmadan, şikâyet etmeden çalışmaktır. Vesselam……     


3 Ocak 2019 Perşembe

Felç 14


Ruh tacirleri yazar reçete,
Kimisi saklar sümüklü peçete,
Sanır ki ahirette poliçe,
Der ki hocası adeta Niçe.

Bulamazsın dindar ile dinsiz arasında fark,
Kadrolaşma iyi(?) niyyetli ark,
İçebilirsen gözü açık tark,
Haysiyet olunca gark,
Eskiden kolayı şimdi popüleri siyasi çark.

Turgay Urgur




tark: İçine deve bevlettiğinden dolayı pislenmiş olan yağmur suyu.

2 Ocak 2019 Çarşamba

GÜNAHA GİRMEK

Aldanmak,
Seninle her yalana kanmak,
Aşkı gerçek sanmak.

Aldanmak,
Hayallere tutunmak,
Durmadan umutlanmak

Aldanmak,
Maziye darılmak,
Yokluğa sarılmak.

Aldanmak,
Boşluğa bakakalmak,
Tek başına kalmak.

Aldanmak,
Her günaha girmek,
Gerçeği silmek,
Bir ileri bir geri gitmek,
Değerini bilmek,
Erimek,
Bitmek,
Her günaha girmek.

Aldanmak,
Geceleri kabuslarla sorgulanmak,
Acımasızca yargılanmak,
Sensizliğe mahkum olmak,
Ölümle kandırılmak.



Turgay URGUR





Vardım

kapına vardım,
bir ben vardım.

kapında kaldım,
yarım kaldım.

turgay urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...