23 Ağustos 2012 Perşembe

in-out (popüler gündem)

Terorist out, 'gerilla' in. (God knows best) 
Libya out, Suriye in.
Suriyeli mülteciler önce in sonra out.  (Artık güvenli bölgede tutulup, uluslar arası hukuk sağlanacakmış-!)
İsrail out, İran in.

Book out, facebook in.
Futbol in, şike out.
Aziz yıldırım out but remembers old "in" memories and friends.

Taraf in-out. 
Tutukluluk süresi in, ceza out.
Büyükanıt out, Başbuğ in. (But why?)
Haburdan girersen out, balyozdan girersen in.

Cemaat out, camia in.
For the government : national görüş in.


Demokrasi out, açılım in.
Açılım temporarily out of service, hoşgörü and diyalog always in.
Diriler out, ölüler in.
Refarandum out, random in.
12 eylül in-out. in-out.

T.urgur

18 Ağustos 2012 Cumartesi

ironi

İslamcılığının bittiğini Ali Bulaç ile zaman'dan duyurmak: fazla ironik değil mi?    
 ***          
Bir sosyoloğun gözünden dünyayı görmeye çalışmak ve bir sosyoloğun gözünden dünyanın ne kadar karmaşık, anlaşılmaz olduğunu sezmek. Toplum bilimciliği ile toplum mühendisliği arasında kalmak. Benden büyük, saygı duyduğum bir arkadaşımın anlattığı bir olayı paylaşmak istiyorum. Bir gün sokağın birinden aşağıya doğru bir genç delikanlı koşmaktadır aynı zamanda sırtında odunlar yaşlı bir ninede yavaş yavaş yukarıya doğru çıkmaktadır. Gencin telaşını görünce ihtiyar kadın sorar:  evlat hayırdır? Genç: Nine haberin yok mu? Büyük bir alim gelmiş Allah'ın varlığını anlatacakmış. İhtiyar kadın cevap verir ama ne cevap: Şüphesi olan mı varmış? Hikayenin bir değil bir çok yönü 26. gününe vardırılmış tartışmayı adeta özetliyor.
***
Memleketin bir sorunuda bir konuyu bol ağdalı cümlelerle anlatmak ki işin içine entellektüelite, bilmişlik, elitlik, artistik vd girsin. Herkes anlamasın ki vay be ! diyelim. Veya değer verelim.
***
Bu arada konuyla ilgili Diyanet'in, cemaatlerin yeni tabiriyle (Ekrem tutturabildi mi? bilmiyorum) camianın-camiaların fikrini ne zaman alabiliriz merakla bekliyorum. Diyanet'ten yazılı bir açıklama hani hiçte fena gitmezdi. Ulemanın ise yine ağır abi tavırlarıyla konuyu duymazdan gelmesini yadırgamam. Malum Türkiye'de etliye sütlüye karışmayan kendi haftalık sohbet (sohbet teknik adı pratikte çoğu %99 monolog olur) gruplarıyla gayet mutlu, mesud ve tabiki de bahtiyar yaşayan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, brotherlarımız, elder-brotherlarımız var. Fikir-zikir-şükür deyipte bir fikir beyan etmeyen, günaha hiç bulaşmayan safii(!) zihinlerimiz var.           
***
Bir arkadaşım der ki: Hoca insanları yıllarca sırtında taşı ama bir kere ben yoruldum, dinleneyim de. Seni düşman ilan ederler der. İşin en vurucu, manidar noktalarından birisi de İslamcılığın akp ile bittiğini söylemekte. Dedim ya baştan sona ironi.



12 Ağustos 2012 Pazar

Suriye 1

Olaylara ideolojik bakmanın zamanı çoktan geçti. Oyunu veren seçmenin en doğal haklarından bir tanesi de memleket yönetimi ve etrafımızda gelişen olaylar hakkında bilgi sahibi olmayı istemesi.  Tarihten günümüze bakan yönüyle demogojik bir savaştan öte Millet olma şuurunun gerekliliğini topluma anlatmak gerekiyor.

 Gerek iktidarın gerekse muhalefetin dış politakadan oy devşirme zihniyeti ne yazık ki tavan yapmış durumda. Partilere oy veren insanların da "koşulsuz, şartsız" destekledikleri partilerin ve düşüncelerin avukatlığını yapması ayrı bir düşünce felci.

(nedense bir girizgah yapasım geldi.) 

Suriye'nin halkını oluşturan milletler ve mensup oldukları dinlerin dağılımı aşağıdaki gibi.

% 77-83 Arap -%8 Kürt ,% 5-6 Türk ,% 2 Ermeni,% 1 Çerkez% 1 diğer, ayrıca Filistin ve Iraklı mülteci
 Sünni (%74), Nusayri (%12), Hristiyan (%10), Dürzi (%3) ve az sayıda diğer Şii İslami hizipler (İsmaili, Caferi), Yahudi ve Yezidi.

Esed'nin ailesi de Nusayri. Azınlık olmasına rağmen Sünnilerin üzerinde hegamonya kurulmuş. İşin en ilginç yanı da belkide kürtlerin nüfustaki oranları az olmasına rağmen Türkiye'de son gelişen olaylarla birlikte Suriye'nin kuzeyinde tehdit olarak algılanmasında. Haklılık payı da yok sayılmaz çünkü Kuzey Suriye'de kasabaların giriş ve çıkışlarını kontröl altına almaya başladılar. Yönetimde üstünlüğün tamamen illaki nüfus dağılımına göre olmasını beklememekle birlikte dış güçlerin bölgenin genelinde azınlıklara yönetimde güçlendirmeye çalışması "demokrasi" algısındaki farklılığı bariz bir şekilde gösteriyor.

Türkiye ile arasındaki en önemli tarihsel bağ da 400 yıl Osmanlı yönetiminde kalması. Son 70 - 80 yıllık tarihsel travma her ne kadar bizi haritadaki sınırlarla sınırlı tutsa bile bölgeye karşı (hak ettiğimiz) bir duygusal bağın ve tarihsel yüzleşmenin olması gayet doğal.

Bölgeye Malazgirt savaşından önce ve sonra yerleştirilen Oğuz boyları özellikle Haçlı seferlerine karşı mücadele de rol almışlar ve kutsal topraklara giden yolların güvenliğini sağlamışlardır. Bugün Hatay, Gaziantep, Adana, Kilis, Şanlıurfa da Suriyedeki Türklerin akrabaları yaşamaktadır. 

Suriye, laik olan tek Müslüman Arap devletedir. Her ne hikmetse buna rağmen batıya ve Abd'ye diğer Arap devletleri kadar yaranamamıştır. İsrail ile yaptığı ve mağlup olduğu 6 gün savaşları Suriye'nin gücü hakkında bize fikir vermektedir. Çıkış düşüncesi 'özgürlük, sosyalizm' olan Baas partisinin Irak'tan sonra şimdilerde Suriyede de sona yaklaşmakta olması Pan-Arabizm düşüncesinin geldiği noktayı gözler önüne sermektedir. Bölge için  yeni haritaları düşünmek erken mi bilmiyorum ama hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı izlenimi son Clinton-Davutoğlu görüşmelerindeki "en kötümser tablo" için hazırlıklarda gizlenmiş durumda. Clinton'un Davutoğlu, Erdoğan ve Gül ile görüşmelerindeki jest ve mimikleri oldukça manidar. Kucaklayıcı bir şekilde 'eller açık', kahkaha dolu gülüşler. Kendi ifadeleri ile "en iyi yeri sona saklamak gerekirmiş." Acaba ne demek istedi ?

Turgay Urgur

5 Ağustos 2012 Pazar

Eylül

aşk yalan,
hiç var olmayan.

zamanı çalan,
beni kandıran,
aşk yalan.

yaşamak gibi,
sen gibi,
aşk da yalan.

T.urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...