28 Mayıs 2011 Cumartesi

DİLENCİ

Her kapını çalışımda,
Gururum serilir dizlerine.
Öylece bakarım,
Ellerine.
Ne var? Ne var diye?

Gözlerin gelir,
Hemen ardından sözlerin.
Sevinç ve hüzün,
Getirirler.

Dilenciyim. Alırım,
Hem mahcup hem de aç.
Kapıların kapanır,
Giderim.

Bu eve gelişim,
İlk değildir.
Bu şehir tanır beni,
Bu sokaklar tanır.

Mesela sabırla beklediğim kapılar tanır,
Ben dilenciğim, yorulmam. Beklerim.

Bir gün …
Kimse fark etmeden,
Ben bile görmeden,
Resmimi çek.
Öyle saf, öyle doğal.
Yıkık bir şehirle bütünleşmiş.
Üstümde her şey eskimiş,
Yüzümde koca bir geçmiş.

Anlasana…
Buraya geldiğim gibi değilim,
Ben eski ben değilim.
Siyah beyazdan siyaha dönen resimler,
Gibiyim.

Resmimi kendi ellerinle yıka,
Arınsın tüm günahlarından.
Damla damla aksın,
İlk gün gibi,
Sana yakışır gibi,
Olsun.

Ama unutma!
O bir dilencinin resmi.
Fakir,pis ve evsiz.
Kimsesiz.

Onu duvarına asamazsın,
Bağrına basamazsın,
Değil mi?
Başucuna hiç mi hiç,
Koyamazsın.

Sözlerim sarhoştur benim,
Yazım anlaşılmaz.
Bakışım korkutur,
Ama yine de acırsın,
Ne de olsa ben bir dilenciyim.
 
 Herkes evine giderken,
Benim nereye gittiğim bilinmez.
Gece ben de uyurum,
Ama nasıl? Kimse bilmez.

Senin verdiklerinle yaşarım,
Ne de olsa ben bir dilenciyim.

Turgay Urgur

27 Mayıs 2011 Cuma

Çalışma Grubu

                                       9-10 SINIFLAR YAZ ÇALIŞMA GRUBU

Sevgili Anadolu Lisesi Öğrencilerimiz

9 ve 10. sınıflar olarak 5-10’ar kişilik çalışma grupları oluşturacağız. Yapacak olduğumuz çalışmanın amacı yaz tatilini verimli bir şekilde geçirmek, eksik konuları tamamlamak ve önümüzdeki yıla daha hazır bir şekilde gelmektir. Bu çalışmanın hem sosyal hem de dersler bakımından çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Eğer siz de çalışma grubumuza katılmak istiyorsanız, benimle okulda daha detaylı bilgi almak için irtibata geçiniz.

Çalışmada neler olacak? (Kısaca)

  1. 15’er günlük oturumlar: Bu oturumlarda verilen görevlendirmeler değerlendirilecek, birlikte çalışmalar hakkında konuşulacak, diğer haftanın görevlendirmesi yapılacak. Bu oturumlarda genellikle okunan kitaplar hakkında konuşulur, birlikte test çözülür, eğitim ve kişisel gelişim hakkında konuşmalar yapılır.
  2. Üniversite ve diğer okullara geziler: Bu geziler ile Üniversiteler hakkında detaylı bilgi sahibi olunur. Meslekler hakkında araştırmalar yapılır. Başarılı okulların ziyaret edilmesi, başka öğrencilerle konuşmalar.
  3.  Matematik, Biyoloji, Kimya, Geometri takviye dersleri.  Amaç: eksik konuların giderilmesi, karşılaşılacak kapsamlı konular hakkında önceden bilgi edinme.
  4. Geziler. Tarihi, kültürel önem taşıyan yerlerin gezilmesi.

Çalışma Prensipleri.

  1. Devamlılık şarttır.
  2. Grup en fazla 10, en az 5 kişiden oluşur.
  3. Görevler eksiksiz yapılır.
  4. Gönüllülük esastır.
  5. Ailelerden izin belgesi alınır.
  6. Katılan öğrencilerin herhangi bir disiplin cezası almamış olması gerekir. 
  7. Hedefleri olan öğrenciler katılabilir.

Sevgili gençler bu çalışmaya 9. ve 10. sınıfların tüm öğrencileri katılabilir. Lütfen bu yazıyı sınıf arkadaşlarınız ile paylaşın. Sizlerden güzel haberler bekliyorum. Sağlıcakla.

Turgay Urgur
    




 

Metin Boşnak hocam



Yıllar sizden uzakta bir başka hızlı geçiyor. Anladım ki okulda sizler ile birlikte iken zaman duruyormuş. Zaman başka bir anlam kazanıyormuş. Çünkü her geçen gün size olan özlemi arttırıyor. Her geçen gün o anları daha bir kıymetli yapıyor.

Üniversitenin son günlerinde biz iki arkadaş sadece okulun koridorlarında sizi görmek için geliyorduk. Sanki bulunduğu yerden ayrılmak istemeyen bir çocuk gibi paçanızdan yapışmak, yanınızda olmak istiyorduk. Bizde sizden bir şeyler vardı.

Okumayı biz sizden öğrendik Sizin gibi yazmaya çalıştık. Konuşurken aklımızın bir yerinden sizin konuşmalarınız geçiyordu. Sizin gibi olmak büyük bir hayal oldu. Günler, aylar ve yıllar o hayali büyüttü. Onu daha da kıymetli, daha da özel yaptı.

Edebiyat, tarih, dil ve insan sizinle bilindi. Geçmiş ile geleceği bütün görmeyi öğrendik. Sorgulamak, düşünmek, konuşmak ilk defa sizin ile tanımlandı. İnanan insan modeli ilk defa kafamızda kara bir kalemle çiziliyordu. Kısaca her şeyin ilki hayatımıza giriyordu.

“Biz sadece vatan evladına olan borcumuzu ödüyoruz.” demiştiniz. Almadan vermeyi biz ilk ve son olarak sizde gördük hocam. Türk vatandaşlığının Osmanlı Medeniyeti ve Bey efendiliği ile yoğrulduğunu, Cumhuriyet insanın inanmışını ilk defa gördük. Doğu ve batının pusulada yönden ziyade anlam taşıdığını, İnsan olmanın ulvi değerini, insana değer vermeyi, evlad ve ecdad muhabbetini, millet ve ümmet sevgisini, kendini sevmeyi-sevdirebilmeyi, saz ile sözü, Kelam ile kalemi sizden öğrendik.

Turgay Urgur
Acıpayam Anadolu Lisesi
Acıpayam Denizli.
       

24 Mayıs 2011 Salı

Düşünce



“Olgunlaşmamış bir duyguyu yaşamak, benimsenmemiş bir düşünceyi savunmak.” sadece oyalar insanı.

Okumak ve yazmak arasındaki fark en iyi haliyle yazmaya başlayınca meydana çıkar. İnsan yazdıkça kendisini tanır.

Yazan insan kendi yazdığını okuyabiliyorsa ilerliyordur.

Okunanı konuşmak onu canlandırır. Canlıların türlü halleri vardır.

Bazı yollar kısa, bazıları uzundur. Mesafeleri nasıl aldığın, ne kadar sürede aldığın ise senin elindedir.

Düşünceyi konuşmak insanlığı konuşmaktır. İnsanı konuşmak ise ayrı bir düşüncesizliktir.

Bu gün kendin için ne düşündün?

İnsan nelerle mücadele ediyorsa, mücadele ettiklerinin galibi veya mağlubu olur.

T.urgur



18 Mayıs 2011 Çarşamba

Söyle!

Söyle !

Köşede tek başıma bekledim,
Yağmurda saatlerce ıslandım de.

Aklım damlalar ile kaldırımın kenarından akarken,
Üşüdüm ama bilmedim de.

Sokak başlı başına bir acı,
Sen bilemezsin, insanlar iyi birer savaşçı.

Sokak karanlık ve soğuktur,
Sen bilirsin, insan acelecidir.

Bir taraf, sen.
Her tarafta sen.
Koca bir şehir,
Hatıraları hep sen, yine sen.

Söyle !

Kimden duydun bu sesi?
Yoksa bu bir yenilgi mi?

Söz dudaklarda burkulurken,
Gördüm ama görmedim de.

Sokak dar ve karanlıktır,
Sen bilirsin, insan doymaz.

Bir taraf, gidiyor.
Gözler artık kapanıyor.
Koca bir şehir,
Ellerinde yine kayboluyor.

Söyle!

İnsan dünden ibaretken,
Gelecek düne dönerken.
Bir var, bir yok düşüncenin elinde,
Yokluk bana göz kırpıyorken.

Bir yalnız sokak, bir kalabalık adam.
Sesim beni boğuyorken.

Sen bilirsin, içindekini öldürmek nedir?

T.Urgur

Eskimeyen İfadeler.

Peki ya Orhan ağabeyin ifadesiyle serbest çalışmalar öyle mi? Kesinlikle hayır. Çünkü serbest çalışmalarda sözler söyleyenden ziyade dinleyene aittir. Bazen gözyaşları eşliğinde, bazen duvarları yumruklarken, bazen derin bir ‘ah’ çekerken, bazen gecenin en tenhasında, bazen ayrılık sizi bitirmişken, bazen özlemin zirvesindeyken, bazen aşk bilincinizi almışken, bazen ilk bakışta, bazen son görüşte; dillenen-dinlenen aşk nağmeleridir. Bu nağmelerde bir tek bile gereksiz kelime bulamazsınız. Her kelime lazım, her kelime önemlidir. Yerine başka bir kelime koysanız anlam değil cümle kalmaz. Kelimelerin yerini değiştirmek onları başkalaştırır. Kişi sahtekâr da olsa, katil de olsa, yalancı da olsa bu seçilmiş sözler onun için gerçektir. Çünkü bu sözlerin gerçekliği onun istemi dışında kendi varlığı ile ortaya çıkar. Dile getirilme zamanı özel anlardır. Bu yüzden devamlı kullanılıp-atılanlara benzemez. O an için yaşanan sözlerdir.  Bazı örnekleri…

Sen mutlusun, ben perişan yıkılmazdım sevmiş olsan. (Ferdi Tayfur.)
Ben insan değil miyim? (İbrahim Tatlıses)
Esrarlı gözler. (Müslüm Gürses)
Ben topraktan bir canım senin gibi. (Orhan Gencebay)
Benim meselem. (Müslüm Gürses.)
Yıldızlarda kayar. (Ferdi Tayfur)
Dil üzmezim, tek hece var ismimde. …(Orhan Gencabay)
Terk etmek ne kadar kolay, sen kolay olanı seçtin. (İbrahim Tatlıses. )

İşte bu dil umumi bir dildir. Ne bir partinin, ne bir meşrebin, ne bir kıskanç eşin, ne bir ideolojinin, ne bir bencilin, ne bir vatan haininin, ne bir kendini bilmezin, ne de başka bir birin. Duygunun ve düşüncenin kelime fazlalığından ve kelime yandaşlığından ayrılmış halidir.

Dilin arılaştırılması için öncelikle duygunun ve niyetin arılaşması gerekir. Eğer siz bir lideri dinlerken kendinizi Cuma vaazında veya ayrışmanın kenarında hissediyorsanız. Ya da söylenen size yalan geliyorsa, samimi değilse. Daha da tehlikelisi terör cümlelere de sirayet ettiyse işte o zaman sizin bireyselliğinizi yeniden sorgulamanız gerekmektedir. Kişinin zaten yapması gerekeni sürekli başınıza vurması gelecek adına çok bir şeyler sunmaz. Bir toplum yapacaklarını değil de yaptıklarını çok konuşmaya başladıysa gerileme çanları çalmaya başlamıştır. Bu bağlamda serbest çalışmaları dinlemek ya da söylemek ruhunuzu yeniden kazanmanıza yardımcı olacaktır.

T.Urgur



13 Mayıs 2011 Cuma

Yitik Sevda 2



Yokluğunda ağlamak anlamını yitirdi,
Aşk gibi, tutulmak gibi, biz gibi.
Geride meçhule giden bakışlar,
Yumruklanan duvarlar,
Yalnız bir ev bıraktın bana.

Dört duvar dört göz oldu.
Nereye baksam hapis,
Nereye baksam suçum.

Çıkmak istemem,
Ziyaretime gelme hiç çekemem.

Ben bu aşka kendim düştüm,
Benim gibi sevdim.
Kendim düştüm, ağlamam.

Ben kader mahkûmu değilim,
Sakın. Sakın haaa. Acıma.
Sözlerine bir anlık aldanmışlıktı,
Gözlerine kanmaktı. 
Senin elinde saf bir çocuk olmaktı,
Kullanılmaktı, atılmaktı.
Daha da Türkçesi terk edilmekti.

Suçum iki nokta üst üste,
Noktalardan birisi mağlup, birisi sahtekâr.
Sevmek.
Lakin bilmem bilir misin?
Aşk eşittir ölmek.
Tek başıma ölmek.

“Nasıl tanırdınız?” diye soranlara,
Tanımazdık deyin.
Tanıyamadık deyin.

T.Urgur


  

12 Mayıs 2011 Perşembe

Varlık 1



İnsan vahdet ile hayat kazanır. Vahdet olmaz ise diğer varlıkların arasında en aciz en biçare duruma düşer.

İnsanın sonsuzluk arzusunu karşılayabilecek sadece Allah’tır. Toprağın altında çürümeği hak etmeyen insan, eğer insani vasıflarını koruyabilirse cennete layık bir hal alır. Kim sonsuz bir hayatı istemez ki?  

İnsanın aynı zamanda ruhuna ait istekleri de vardır. Bunları da hiç şüphesiz Allah ondan esirgemeyecektir. Sevmek, sevilmek, itibar görmek, muhabbet kul olmayı öğrenmiş her insanın hakkıdır.

Kâinat tüm varlığı ile insana hizmet eder. Güneş, ay, hava, su, bitkiler ve her şey. Bu manada herkesin kâinat ile bağlantısı vardır. Herkes küçük hanesini sevdiği gibi koca kâinatı da sever. İnsan bu yaratılmış olanları sevdiği gibi sonsuz bir hayatı da sevmek ve yaşamak ister.

Akıl kâinatı keşifte bir yüce nimettir. Akıl ile insan ehil olur. Yetki kazanır. Sorumluluk alır. Aklını kullanmak, doğruyu bulmak insanı insanlık mertebelerinde yükseltir.

Sevgiyi kucağında büyüten ve besleyen asıl his şefkattir. Annenin yavrusuna olan sevgisi şefkat ile var olmuştur. Yakup A.s’in Yusuf’a olan derin koruyuculuğu da yine şefkat merkezlidir.

Ey hayata yüksek yerlerden bakan gönül insanı. Tevhid seni hem bu dünyaya hem de kâinata bağlayan bir görünmez yoldur. O yolda ruh yürür, beden onun ardından ona eşlik eder. Tevhid inancı ile insan hadiseler karşısında sarsılmaz, benliğini ucuz eşyalara satmaz ve varlığını yeniden hisseder. Bu his ilk yaratılıştaki safi his ile denktir. Orada çığlık çığlığa varlık dillendirilir. Gözyaşı hem söz, hem de o sözlerin anlamı olur. Tevhid ile insan ölmeden yine böyle bir ana dönüşler yaşar. Bu dönüşler zamanın her zerresine ulaşır. İnsan işte o zaman insan olur.

Tevhid ile insan Allah’ı tanır. Onu tanıdıkça kendisi ile O’nun arasındaki muhabbeti tesis eder. Daha sonrasında her varlığa bakışta O’nu görmek vardır. Hayır ve şerde O’nun rızasını görmek. Çünkü O istemez ise hiç birisi meydana gelemez.

Rızkın gönderilmesi Tevhid imzalıdır.
Şifa’nın gelmesi Tevhidi çağrıştırır.

Hastalık esnasındaki şifa talepleri, hastalık sonrasındaki şükür dilekleri hem bize Tevhidi anımsatır.  

 
T.urgur

9d nelere dikkat eder?


  1. Düzenli çalışır.
  2. Sevgi ve saygı konusunda itinalıdır.
  3. Zamanı iyi kullanır.
  4. Hedefe kilitlenir.
  5. Okur ve okuduğunu hem sorgular hem de anlatır.
  6. Başkalarını dinler.
  7. Fikirlere önem verir.
  8. Konularla ilgili test çözümleri yapar, yapamadıkları sorularla mücadele eder.
  9. Doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlıktan taviz vermez.
  10. Arkadaşlığa önem verir.
  11. Bireysel gelişime önem verir.
  12. Bilgi paylaşımı önceliklidir.
  13. Azimlidir.

Turgay Urgur.

6 Mayıs 2011 Cuma

Anne



Solduktan üç gün sonra diğer çöplerle birlikte atılacak olan bir demet çiçek; sana karşı boynumun borcu olan vefa, saygı ve sevgiyi hiçbir zaman karşılayamaz. Eğer ben,  senin bana verdiklerinin değerini henüz anlayamadım ve hala senin gönlünü feth edemedim ise varlığım ile en derin çelişkiyi yaşamıyor muyumdur? Yaratılış, yaşam ve ölüm anlamını ancak senin ile  kazanır. Zihinlerde makes bulur. Yaratılış senin ile tanımlanır, yaşamak senin ile fark edilir, ölmek yine sana duyulan en büyük özlemle yan yanadır. Ölüm bu manada senden ayrılmaktır, ölüm esnasında en çok özlenen yine sensindir. Senin ölümün ise tüm mazimin ölmesidir. Sensiz cennet cennet olmasa gerektir ki senin rızan olmadan oraya gidilmez. Sana karşı olmak, sana karşı davranmak tüm iyiliği ve hayrı yok saymaktır. Seni tanımak, seni anlamak, senin varlığını içimde hazmetmek başlı başına bir bilgeliktir, ermişliktir. Çok okumayla, çok bilmeyle, çok görmeyle değil hissetmekle ilgilidir. İşte, o insan ! bir inanandır, yüksek şahsiyettir, kul olmuştur. Zihnini, duygularını ve yaşantısını tümden Hakk’a vermeye hazırdır. Çünkü mayasında şefkat vardır. Özü arıdır. Meleklerin secde etmesine layık bir varlık olmuştur. Annesi ile ilk yaratılış tekrar tüm saflığı ile yeniden yaşanmıştır. İlk Adem ile son Ademoğlu bu manada aynı haklara sahiptir. Evlat ile anne olmaya namzet her insan omuzlarında bu büyük sorumluluk gerektiren onuru taşır. Hayatını yaşarken bu sorumluluğun çizdiği sınırları aşmamaya özen gösterir. Her sınır ihlali insanlıktan verilen bir tavizdir. Daha yavru iken kulaklarından dualar ile ona yol haritası çizilir. ‘Haram yeme !’ , ‘Çalma! ‘, ‘Dürüst ol !’, ‘İnsanları üzme!’ ‘ Allah’a karşı vazifelerini bil !’ Annenin değerini bilmek insanlığın değerini bilmekle özdeştir. Annenin değerini bilmek kendi değerini bilmektir.

T.Urgur

başarı

1)Biz ne kadar başarıyı konuşuyorsak o kadar başarıya yakınızdır. Biz ne kadar sorunların giderilmesini konuşuyorsak o kadar sorunları çözebiliyoruzdur. Biz ne kadar iyi bir şeylerden bahsediyorsak o kadar iyiliğe ve mutluluğa yakınızdır.
2)Diğer bir tespitimiz başarının mutlaka kolektif çalışma işi olduğudur. Başarı için okulların tüm öğretmenleri,  öğrencileri ve velileri birlikte çalışma şuuru içerisinde hareket etmelidirler. Herkes okulun başlangıcında bunun farkında olmalıdır.
3) Özellikle yeni sınav sistemi üniversite ve üniversite sonucunda akademik çalışmalarda başarılı olmak için 9. sınıftan itibaren koordineli bir çalışmanın başlatılması gerektirmektedir. 12. sınıfın başında artık öğrenci hayalindeki bölüme kafasında yerleşmiş olmalıdır.
4) Öğrencilerimiz tüm okul yaşantıları boyunca sosyal yöndeki gelişmeleri ihmal edilmemeli, onların istekleri de göz önde bulundurularak birebir katıldıkları faaliyetler bolca yapılmalıdır. Sanki son yıllarda bu tür çalışmalar hem ihmal edildi veya içerik bakımından zenginleştirilmedi.

5)Başarı için yardımlaşma, dayanışma gibi sizi canlı tutacak dinamikleri daima kullanın ve bunu bir prensip haline getirin. İnsan sorunlarla ve sorularla tek başına mücadele etmekten ziyade toplu halde mücadele etmeli. Kişi bu bağlamda arkadaşını, ailesini, kardeşlerini, öğretmenini daima yanında görmeli ve onlara yanında yer vermelidir. Tek kişilik başarı arayışları başarısızlıklarla çoktan sonuçlandı. Boşuna denemeyin arkadaşlar, zaman kaybından başka bir şey olmaz. Yanınızdaki kişileri bu bağlamda sorunlarınızı çözecek, problemleri çabucak hallediverecek diye de kesinlikle görmeyin. Onlarla öncelikli bağınız karşılıksız sevgi ve saygı bağı olsun. Mutluluk paylaşımı, dertlerin paylaşımı ve konuşulması olsun

Boşluktan bakarak 2

Gündemi konuşmayarak, memleket meseleleri yerine masallar diyarından haberler vererek de gazeteciliğin yapılabileceği günler yaşıyoruz. Polyanacılığın daha kapsamlısı babından. Şaha kalkmış bir Millet, önce karşı sonra taraf olmanın dayanılmaz dönüşümünü bir arada yaşıyor. Sahi İzmir limanından kalkan gemiler nereye gitti?  İrşat ve tebliğde post modern devre; kullanım süresi doluncaya kadar ‘adam kullanma’. En yakının, en iyi. En yakının, en haklı olduğu zamanlardan bahsediyorum. En yakın olmanın en önemli özelliği de en çok vermek. Vermekte sınır yok. Paranın son kuruşuna, düşüncenin son kelimesine vermekte özgürsün. Özgür olmak için daha çok, daha çok vermelisin ki daha çok merkeze yaklaşasın. Hem sen dışarı da kendi başına yaşayamazsın. Merkez demek kurtuluş demektir. Kurtar kendini.

Genel başkanın sağında ve solunda gezerken içinden konuşarak parti içi demokrasiyi yaşamak zor olsa gerek ki dışarı da yumuşak kollarda Nirvanaya ulaşma gayretinde olunuyor. (Yaşasın demokrasi, yaşasın demokrasi çığlıkları yükselir o özgür anlarda. ) Hazır listeden gelene konuşma hakkı verilmesi zaten getirilişin özüne aykırı olmaz mıydı? Salt çoğunluktan alt çoğulculuğa evrimle halidir bu. Bir sonraki evresi de matematikteki limite örnektir. Hele bir limite ulaştın mı, zorlama ve performansı attırma derdinden de felaha ermiş olursun. Gayrisini salıver gitsin. Ver gitsin, ver gitsin.

Kötünün iyisi kıvamında değirmekrosi. 12 Eylül 2011 mağdurlarının hali olacak? Evren’e mahkeme yolu açıldı mı? Yoksa kanalla birlikte tören ile mi  açılacak? Biz en iyisi bedduaya devam edelim veya ebced ile Evren’in ölüm tarihini ortaya çıkaralım ki Millet biraz rahatlasın, gevşesin.  Nekrotik balans.  ‘Evet’ ateşi de ne çabuk sönüverdi. Yaşasın biz kazandık.

Turgay Urgur   

Boşluktan bakarak 1

Siz bazen itiraz etmek isteyeceksiniz ama itirazınızın dikkate alınmayacağını düşünerek ve destek göremeyeceğiz korkusu ile bir türlü bunu yerine getiremeyeceksiniz. Başkalarının size karşı olumsuz bir tavır ile bakacağını düşüneceksiniz. Herkesin sustuğu yerde sizce de en iyisi susmak olacak. Düşüncenizle hiç uyuşmayan söylemler ile karşılaşsanız bile buna bir eleştiri getirmek sizin için tümden gruptan ayrılmak çağrışımları yapacak ve siz yine susmayı tercih edeceksiniz. Bu susmanın ilk zamanlarında içinizden konuşacaksınız daha sonraları ise sadece duyduklarınızı tekrarlar hale geleceksiniz. Sizde bir iç yankı mekanizması çalışmaya başlayacak. Yankı mekanizmasını çok iyi bir şekilde uygulayanlar bir üst türeve ‘duyurucu’ geçebilirler.

Bağlandıkça kontrolün sizden kopuşunu göreceksiniz. Bu ‘görme’ önce sizin bilincinizle olacak daha sonra her geçen gün kontrolün kopuşunu fark edemez olacaksınız. Kontrol tamamen sizden çıktığında etrafınızda ‘size benzeyenler’ ile ‘size benzemeyenler’ olarak iki kitle olacak. Siz artık sadece kendi kitlenizin içinde yaşayabilen, orada kendisini rahat hisseden bir üyeye dönüşeceksiniz. Diğer kitle bir zamanlarki ‘siz’ olarak algılanacak. Aralarında farklılıklar olsa bile siz onları bütün göreceksiniz. Aralarından kitlenizle aynı söylemleri paylaşanlar yakınlaşılabilecekler olarak belirlenirken, üyeliğin tüm kurallarını tamamen uygulayıncaya kadar benimsenmeyecekler.

Başlangıç ile geldiğiniz nokta arasında değerlerinizin değiştiği çok bariz olacak. Keskin çizgiler, keskin söylemler ve bunların yansıması olan davranışlar hayatınıza montelenecek. Üçüncü şahıslar tarafından bu farklıklar sizde çok net bir biçimde görülecek ve bu onların size olan yaklaşımlarında ön bir kalkan vazifesi yapacak. Bu yüzden iletişimde doğallık yerine ‘belirli-bilinen’ söylemler yer alacak. Reflex ve tepki kesinlikle hoş görülmemekle birlikte gereksiz görülecek. Tehlikeli alanlar ile izin verilen alanlar oluşturulacak. İzin verilen alanlarda kendi içerisinde katagorilendirilecekler.

 Beyaz ve siyah gözlükleriniz daima olayları okumanızda yanınızda bulunacak. Olaylar kitle ile sadece menfaat-zarar bağlamında etkileşebilirler. Menfaat-zarar dışındaki gelişimlerin herhangi bir değeri yoktur. Bu özellik ‘size benzemeyenler’ ile kuracağınız ilişkilerinde yürütülmesinde belirleyici faktördür.

Değerler dünyanız okunan ve düşünülenler yerine dinlenilen ve anlatılanlardan oluşacak. Hatta değer ve geçerlilik bakımından okunan ve düşünülenlerin çok ötesinde olacak. Bu aynı zamanda kitlenin diğer kitleler ile arasındaki kırmızı çizgilerini meydana getirecek.

Turgay Urgur     

İnsan

Bir gizli kapı,
Çalan rüzgar.
Karanlık bir sokak,
Korkarsın.

Günü yaşar,
Beden.
Geceyi taşıyamaz,
Bu ruh.

Konuştukça,
Eğilir insan.
Sustukça,
Duyulur sesler.

Bir boşluktur,
Zaman.
Başı sonu,
Örülü.

Konuşulandan uzaktır,
İçindeki.
Anlatır da,
Katlanmaz içindeki.
T.urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...