27 Ekim 2015 Salı

BERDUŞ


Sök kalbimden paslı çivileri,
Son demde kendimi bulayım.
On sekizinde, yirmisinde gibi,
Avare, divane, pervane olayım.

Saatler kıskansın, yıllar utansın,
Seninle sarhoş olayım.
Üşümeyeyim, korkmayayım,
Dertsiz, tasasız ayyaş olayım.

Müslüm dinleyip,
Bağırıp, çağırayım.
Tek başıma kalınca,
Çocuklar gibi ağlayayım.


Turgay URGUR 

ÇOĞALTALIM


Okumayı. Düşünmeyi. Susmayı. Gülümsemeyi. Vermeyi. Yazmayı. İbadeti. Gezmeyi. Sevgiyi.

AZALTALIM


Konuşmayı. Almayı. Uyumayı. İsrafı. Yemeği. Gürültüyü. Nefreti. Ümitsizliği. Eleştirmeyi. Beğenmemeyi.  

25 Ekim 2015 Pazar

Seçim vaatlerim


Yazılıları kaldıracağım.
Sözlü notu en düşük 85 olacak.
Devamsızlık suçlarını affedeceğim.
Ödevleri kontrol etmediğimiz gibi yapanlara direkt 100 vereceğim.
Sınıf içinde parti ve eğlence yapacağız.
Derse geç gelip, erken çıkacağım.
Derslerde cep telefonu serbest olacak.

Turgay URGUR

19 Ekim 2015 Pazartesi

MENFİ İNANÇ


Bacon’a göre zihnin putları yıkılmalıdır. Bacon’ın Kabile putları, Mağara putları, Çarşı heykelleri ve sahne putları vardır.

İnsanın çabucak inanması ve illaki bir düşünceye bağlı olma isteği, onun iç dünyasını boşaltma isteğini doğurur. İnanmak başlı başına bir kolaycılıktır. İnanırsanız düşünmeye, okumaya, gezmeye ve öğrenmeye gerek duymazsınız.

İnanmak menfi tarafgirliği getirir. Sizin gibi ‘inananlar’ zamanla toplumsal mitlere dönüşür. Grup arayışı bunun bir neticesidir.  Bu tür grupların kesinlikle ve kesinlikle kendilerine bir lider arayışı vardır. Lider büyük hafızada ölmüştür ama devam eden toplanmalarda ölmüş liderin gölgesi şahıslarla devam ettirilir. Grup psikolojisi, kendi içindeki tüm sorunları ve soruları yanıtlayan geri dönüşüm mekanizması oluşturur.   


TURGAY URGUR

15 Ekim 2015 Perşembe

John Rambo versus Keloğlan

Rusya’nın Hazar Denizinden fırlattığı füzelerle Işıd’i vurması aklıma Rambo, Die Hard gibi filmleri getirdi. Bir zamanlar olsaydı John Rambo okuyla Rus helikopterini düşürdüğü gibi füzeleri de düşürüverirdi. Mesele demokrasiye hizmet değil miydi? Ama artık onlarda yaşlandı. Eski performanslarından eser yok. Böyle büyüttüler. Böyle inandırdılar. Afganistanda, Vietnemada  Rambo canını ortaya koymuş tek başına savaşırken, adam ne kadar da bizdendi yahu.  Mübarek Türk gibiydi. Öyle bildik, halen daha öyle biliriz. Türk’ün uzak dostu, yakın düşmanı ABD’dir. 1’den 4’e seriyi bu hafta koysalar yine izleriz. Hatta Doğan medyasından önce stv ve kanal7’de izleriz. İzlettiler. Saddam gönderilirken stv rambo izletiyordu. O zamanlar mülaane falan meşhur değildi.   


Eğitim camiasında 15 yıldır elimden geldiği kadar çalışıyorum. Çalışmaya çalışıyorum. Rusya Suriye’deki Işıd noktalarını vurmuş ya, inanın çoğumuza ve bilhassa öğrencilerimize film gibi geliyor. Ankara’daki saldırı için Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısı diyorlar. Malumunuz ikiz kule saldırılarından sonra ABD’de iç ve dış güvenlik neredeyse sil baştan düzenlenmişti. Çünkü öyle olması lazımdı. Biz ise her geçen gün Ortadoğululaşıyoruz. Yaşam şeklimizle, izlediklerimizle, hayata bakışımızla, gazetelerimizle yani hayatımızdaki her türlü uygulama ile Ortadoğululaşıyoruz. Yaptığımızı sandığımız arabayla, eğitim sistemimizle, siyasetçimizin tavır ve davranışlarıyla Ortadoğululaşıyoruz. Ortadoğuluyu küçük gördüğüm falan yok. Lakin şunu bilmek gerekiyor, bu gün Müslümanlar olarak eziliyorsak, bunun birinci sorumlusu biziz.  


Bir gün çocuğunuzla Trt çocuk kanalında yayınlanan Keloğlan çizgi filmini izleyin. Kendi kendimize nasıl kötülük yaptığımızı orada bile göreceksiniz. Çocuk pedagojisini bir kenara bırakın, çizgi film insanın hayal dünyasını adeta bozuyor. Yapamıyoruz. Bir çizgi filmi bile bilimsel ve insanlara faydalı bir şekilde yapamıyoruz. Ama söylemlerimiz inadına çok iddialı görünüyor.


İktidar partisinin bakanı sanayi sitesi gibi bir yerde liftten indirilen ve taklit olduğu ortaya çıkan arabayı yerli olarak tanıtıyor. Ve bu aşamadan sonra kendilerine bir ‘Babayiğit’ aradıklarını söylüyor. Toplumsal bilinçle ancak bu kadar dalga geçilebilir. Arabanın iç ve dış görsellerine baktım. Madem taklit olacaktı bari iyisini taklit etseydik.


Adamlar bizleri başarılı bir şekilde ayrıştırmışlar, kendi kişiliğimizden koparmışlar ve bir terör saldırısında ölenleri bizden-sizden diye ayırtacak kadar da basitleştirmişler. Paçamızdan sosyal medya akıyor. Sadece paçamızdan değil cami şadırvanından da, okul bahçesinden de, ortak kullandığımız çoğu yerden sosyal medya akıyor. Memlekette fiziksel olarak temiz kalan 2 yer kaldı. Bankalar ve AVM’ler.
Onlar Rambo ile mesih olduklarına bizleri inandırırken, biz de kendi kendimize kendimizin yaptığı Keloğlan ile benliğimizden çocukluktan itibaren koptuk.


Arap baharına kafa olarak hazırız.


Turgay URGUR     

14 Ekim 2015 Çarşamba

İnziva 2


Ruhlar daraldıkça kendisine isyankar çıkışlar arar. İç bunalımlarımız, hayatın bizleri bir türlü memnun etmemesi bizleri ümitsizliklere doğru sürükler. Ne kişisel gelişim kitaplarının tavsiyeleri ne de etrafımızdaki dost sesler derdimize derman olur. Çünkü insanın ihtiyacı olan hem kendisine hem de kendisi dışındaki her şeye gücü yeten bir zatın desteğidir. O ki kalbimizi onarmalıdır. Geleceğimizi düzenlemeli ve hayra yönlendirmelidir. İçimizdeki düşüncelerimizi yerle bir eden sorularımızın cevabı olmalıdır. Hastalıkta teselli, sıkıştığımızda tek çare olmalıdır. Evet tek çare olmalıdır. Ondan evvelki çareler çare değildir.
Her ne tür olursa olsun, herhangi bir hastalığın tedavisi için öncelikle onu teşhis etmek gerekir. Kişi öncelikle iç dünyasındaki manevi noksanlıkları tespit etmelidir. Çok mu iyi bir hayat yaşıyoruz? İbadet, dua ve iç seslerimiz bizler için yeterli mi? Yoksa Hz. Eyüp as.’nin lisanına kadar ilişen bedeni yaraları olduğu gibi bizimde içimizde ruhi yaralarımız mı mevcut? İnsan mücadeleye ve sağlam bir irade arayışına öncelikle kendisini tanıyarak başlamalıdır.

Bu bağlamda sabır en güçlü ilacımızdır. Sabır; bazen susmak, bazen ortam değiştirmek, bazen katlanmak, bazen zikir olarak kabul edilebilir. Sabır, dünyaya uhrevi emeller için gelmiş birçok büyük gönül insanının hayat dinamiği olmuştur. Onlar hayatlarını sabırla geçirerek finale ulaşmışlardır. Bu yüzden yaşarken çektikleri onları işten ve çalışmaktan alıkoymamıştır, kendilerinin faniliği onlarda ümitsizliğe yol açmamıştır.


  Fani hayatta bakilik bulamayız. Beyhude yoruluruz. Boşuna uğraşırız. İnsan dünya işlerini doğru ve dürüst adam-akıllı yaparken aklının bir kenarında da yaptığı her işin lillah için olması gerektiğini unutmamalıdır. Bu sanayideki tornacı için de böyledir, üniversitedeki akademisyen için de böyledir. Ondan dolayı insan güne Bismillah ile başlamalıdır. Azim, kazanma isteği kalbin tatmininin önüne geçmemelidir.  

13 Ekim 2015 Salı

İnziva

Bu kadar bilginin ve bilgi aracının olduğu bir dünyada ortalık bıkkınlık ve sıkkınlıktan geçilmiyor. Hafta sonu bir arkadaşım “Başka bir âlem için yaratılmış bu kadar bedeni ve ruhi cihazat tamamen bu dünyaya tevcih edilince sonuç kaçınılmaz oluyor.” dedi. Stres ve bunalımların yanında bir de bıkkınlık hastalığımız var. Yanlış yaptığımız bir şeylerin olduğu kesin. Öncelikle ortam sorunumuz var. İşyerlerimiz, evlerimiz, çarşılarımız, sokaklarımız bizi dinlendirmiyor. Hepsinin ortak noktasını bitmesi gereken işler, geçmesi gereken zamanlar oluşturuyor. Kendi kendimize veya dostlarımız ile senli-benli kalabileceğimiz mekanlara ihtiyacımız var. Bu kadar dünya işinin içinde inzivamız olması gereken has dairelerimize de ziyadesiyle ihtiyacımız var. Nefes alışlarımızı duymalıyız. Kelimelerimizi duymalıyız. Madem ki bitişi durduramıyoruz en azından kendimiz de bu bitişi hızlandırmamalıyız.     

turgay urgur

12 Ekim 2015 Pazartesi

VEDA 1


Yola düştük,
Kaçıncı gidişti bilmiyorum.
Ne arıyorduk? Nereye varacaktık?
Hep geride bir şeyler bırakmak zorundaydık.
Emek, zaman, hatıra ve eşyalar.
Yanımıza hiç birisini alamazdık.


TURGAY URGUR

5 Ekim 2015 Pazartesi

İletişim

Yeni sezona 3 tane iletişim kitabıyla başladım. Öncelikle şunu söyleyeyim çok iyi hazırlandıkları söylenemez. Hatta bir tanesinin hazırlanışı tek kelimeyle amatörce diyebilirim. Verimlilikleri %40 seviyelerinde geziyor.
Bu senenin başlangıcını iletişim kitaplarıyla yapmamın nedeni: öz eleştiri. Bir eğitimcinin kesinlikle ‘iletişim ve doğru iletişimden’ haberi olması gerekiyor. Genel motivasyonu, toplam verimliliği iletişim doğrudan etkiliyor. Mesleği bilgi aktarımı olan kişilerin iletişim dillerinin üst olması gerekiyor diye düşünüyorum.

Yabancı eserlerle karşılaştırıldığında onların açık ara önce olduğunu görüyoruz. Geçen sene ‘Alışkanlıkların Gücü’ isimli bir kitap okumuştum, gerçekten iyiydi. Yaklaşık 4 tane kadar da satış – pazarlama konulu yabancı eserleri taramıştım. Adamlar işini biliyor. Daha organize oldukları kesin. Örnekler adam-akıllı deneylere, anketlere ve araştırmalara dayanıyor. Denekler üzerinde uzun süreli çalışmalara dayandıkları için insana güven veriyorlar. Bizdeki eseler ise alıntılarla ve çevirilerle yürümeğe çalışıyor.
Gerek İslami öğretilerde, gerekse diğer iletişim konulu bilgilerden edindiğimiz üzere; konunun aslında parmakla sayılır dinamikleri var. Evet doğru bunlar hepimizin bildiği maddeler. Lakin uygulamada ne kadar başarılı olduğumuz toplum olarak sorgulanabilir. Aşağıdaki 7 madde kendimce öncelikli olanlar:
1.       Kısa ve doğru mesaj.
2.       Samimi yaklaşım.
3.       Dik durmak, doğru oturmak.
4.       Temiz giyinmek, temiz olmak.
5.       Mütebessim olmak.
6.       Abartıdan uzak durmak.
7.       Kültüre ve inanca uygun beden dili.
Kitaplardaki en çok dikkatimi çeken bölümleri derledim. Cümleleri seçtim. Bazı cümlelerin konuyla doğrudan ilgisi yok gibi ama üzerinde durmak bize bir şeyler kazandırabilir diye düşündüm. Kendi iletişim dilimde şu ana kadar gözden kaçırdığım yerlerin olduğunu düşünüyorum. Derlediğim bilgiler üzerinden yorum yapmayacağım. Tartışma platformu oluşturmak için maddeler halinde yazacağım ki isteyen dostlarımız o madde üzerinden katkıda bulunabilsin.
1.       Sokrates “Hatanı söyleyene teşekkür et.” demiştir.
2.       İçimizdeki çocuğu öldürmemeliyiz.
3.       Başkalarını değiştirmeden önce kendinizi değiştirin.
4.       İnsanlara, aşırı dostluk ve sevgi gösterisi kuşku uyandırır.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ
1.       Hayatın her yönünü sever, şikayet etmekle ya da olayların değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
2.       Bağımsızlığına çok düşkündür. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymasına rağmen ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterir.
3.       Sevgi anlayışı, sevdiklerinde hiçbir değeri zorla kabul ettirmeye gerektirmez.
4.       Onay aramak ihtiyacı yoktur, övgü ve ödül talep etmez.
5.       Çok açık ve dürüst konuşur, çünkü vermek istediği mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatleri başka sözcükler arkasına gizlemez.

6.       Titizlilik ve düzenlilik gibi derdi yoktur. Organizasyon nevrozundan bağımsız oldukları için yaratıcıdır.

7.       Çok şey söylemekle neler kaybettiğinizi bilemezsiniz.

8.       Uzun bir tartışma, her iki tarafında haksız olduğunun belirtisidir. (Voltaire)

9.       Her tartışmayı kazanmak durumunda değiliz.

10.   Eğitim insan sevgisi ve uygulamadır.

11.   İletişimin %55 ‘i beden dili ile sağlanır. Yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, sözlerden daha fazlasını anlatır.

12.   Her stres olumsuz ya da kötü değildir.

13.   Kaygılanmayacak kadar büyük, kızmayacak kadar soylu, korkmayacak kadar güçlü, üzülemeyecek kadar mutlu olmaya, kendi kendime söz veriyorum.

14.   Dünyada tanıdığım ve üzerinde çalıştığım herkes az veya çok kendinden nefret ve suçluluk duygusuyla boğuşuyordu. Bu iki olumsuz duygu, ne kadar fazla ise hayatınız, o kadar mutsuz olur. Bunlar azaldıkça yaşamınız bir boyutuyla daha iyiye doğru gider.

Devam edecek.


     

İletişim

Yeni sezona 3 tane iletişim kitabıyla başladım. Öncelikle şunu söyleyeyim çok iyi hazırlandıkları söylenemez. Hatta bir tanesinin hazırlanışı tek kelimeyle amatörce diyebilirim. Verimlilikleri %40 seviyelerinde geziyor.
Bu senenin başlangıcını iletişim kitaplarıyla yapmamın nedeni: öz eleştiri. Bir eğitimcinin kesinlikle ‘iletişim ve doğru iletişimden’ haberi olması gerekiyor. Genel motivasyonu, toplam verimliliği iletişim doğrudan etkiliyor. Mesleği bilgi aktarımı olan kişilerin iletişim dillerinin üst olması gerekiyor diye düşünüyorum.

Yabancı eserlerle karşılaştırıldığında onların açık ara önce olduğunu görüyoruz. Geçen sene ‘Alışkanlıkların Gücü’ isimli bir kitap okumuştum, gerçekten iyiydi. Yaklaşık 4 tane kadar da satış – pazarlama konulu yabancı eserleri taramıştım. Adamlar işini biliyor. Daha organize oldukları kesin. Örnekler adam-akıllı deneylere, anketlere ve araştırmalara dayanıyor. Denekler üzerinde uzun süreli çalışmalara dayandıkları için insana güven veriyorlar. Bizdeki eseler ise alıntılarla ve çevirilerle yürümeğe çalışıyor.

Gerek İslami öğretilerde, gerekse diğer iletişim konulu bilgilerden edindiğimiz üzere; konunun aslında 
parmakla sayılır dinamikleri var. Evet doğru bunlar hepimizin bildiği maddeler. Lakin uygulamada ne kadar başarılı olduğumuz toplum olarak sorgulanabilir. Aşağıdaki 7 madde kendimce öncelikli olanlar:

1.       Kısa ve doğru mesaj.
2.       Samimi yaklaşım.
3.       Dik durmak, doğru oturmak.
4.       Temiz giyinmek, temiz olmak.
5.       Mütebessim olmak.
6.       Abartıdan uzak durmak.
7.       Kültüre ve inanca uygun beden dili.

Kitaplardaki en çok dikkatimi çeken bölümleri derledim. Cümleleri seçtim. Bazı cümlelerin konuyla doğrudan ilgisi yok gibi ama üzerinde durmak bize bir şeyler kazandırabilir diye düşündüm. Kendi iletişim dilimde şu ana kadar gözden kaçırdığım yerlerin olduğunu düşünüyorum. Derlediğim bilgiler üzerinden yorum yapmayacağım. Tartışma platformu oluşturmak için maddeler halinde yazacağım ki isteyen dostlarımız o madde üzerinden katkıda bulunabilsin.

1.       Sokrates “Hatanı söyleyene teşekkür et.” demiştir.
2.       İçimizdeki çocuğu öldürmemeliyiz.
3.       Başkalarını değiştirmeden önce kendinizi değiştirin.
4.       İnsanlara, aşırı dostluk ve sevgi gösterisi kuşku uyandırır.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ
1.       Hayatın her yönünü sever, şikayet etmekle ya da olayların değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
2.       Bağımsızlığına çok düşkündür. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymasına rağmen ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterir.
3.       Sevgi anlayışı, sevdiklerinde hiçbir değeri zorla kabul ettirmeye gerektirmez.
4.       Onay aramak ihtiyacı yoktur, övgü ve ödül talep etmez.
5.       Çok açık ve dürüst konuşur, çünkü vermek istediği mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatleri başka sözcükler arkasına gizlemez.

6.       Titizlilik ve düzenlilik gibi derdi yoktur. Organizasyon nevrozundan bağımsız oldukları için yaratıcıdır.

7.       Çok şey söylemekle neler kaybettiğinizi bilemezsiniz.

8.       Uzun bir tartışma, her iki tarafında haksız olduğunun belirtisidir. (Voltaire)

9.       Her tartışmayı kazanmak durumunda değiliz.

10.   Eğitim insan sevgisi ve uygulamadır.

11.   İletişimin %55 ‘i beden dili ile sağlanır. Yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, sözlerden daha fazlasını anlatır.

12.   Her stres olumsuz ya da kötü değildir.

13.   Kaygılanmayacak kadar büyük, kızmayacak kadar soylu, korkmayacak kadar güçlü, üzülemeyecek kadar mutlu olmaya, kendi kendime söz veriyorum.

14.   Dünyada tanıdığım ve üzerinde çalıştığım herkes az veya çok kendinden nefret ve suçluluk duygusuyla boğuşuyordu. Bu iki olumsuz duygu, ne kadar fazla ise hayatınız, o kadar mutsuz olur. Bunlar azaldıkça yaşamınız bir boyutuyla daha iyiye doğru gider.

Devam edecek.


     

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...