27 Ocak 2013 Pazar

VEDA


 

Geleceğimizin mimarları, geçmişimizin savcıları, ideallerimizin öğretmenleri; sevgili öğrencilerim,

Sizlerden ilham alarak hep birlikte mükemmel çalışmalara imza attığımız bir dönemi daha bitirdik. Sınıflarınıza girerken dertlerimizi her daim unuttuk. (Hasta adamı sizin sınıflarınıza getirsek onlar iyileşir giderdi.) Sizlerle hayatı sevmemiz gerektiğini yeniden öğrendik. Zaman sizlerle mana kazandı.

Sevgili öğrencilerim, bizler öyle muhteşem ve paha biçilmez bir toprağın insanlarıyız ki anlatılmaz. Geçmişinden gelen soyluluk bu coğrafyanın ruhuna işlemiş durumdadır. Bizim insanımızın içindeki kardeşlik, misafirperverlik, kadirşinaslık ve tüm diğer güzel hasletler genlerinde olduğundan nesilden nesile kendiliğinden geçer. Onun içindir ki bizler Türkiye’de Türklüğümüzden dolayı Yüce Yaratıcıya ne kadar şükür etsek azdır.  Türk Milletine ve Vatanına hizmet etmek çok büyük bir onurdur.

Her hayat kendi başına kâinat içinde müstesna bir yere sahiptir. Kişi hayatında kendisi olarak kalırsa ve kendi değerini bulunca varlığını anlamlandırmış olur. Varlığı ile diğer varlıklarla olan bağını anlar. Huzur dediğimiz mefhum da aslında varlığımızın değerini kavramamızdır. Yaşamak, yaşamın içinde insan olmak mutlu olmak için yeterlidir.

Fecr, Fatiha, zumer, kunut, yasin, tebareke, kıyamet ve tüm diğer hepsi. Tüm KİTAP. Okumalı, yazmalı, paylaşmalı, dinlemeli ve yaşamalıyız. Nasser el Katami’yi internetten dinlemenizi itinayla tavsiye ederim.

İdeoloji, kurum, camia (ve benzeri ne varsa) hiçbirisine kul, köle, alet, üye olmayınız. Kendinizi kullandırmayın, kendinizi ezdirmeyin. Toplum içinde birey olarak kalın. İnsanları sevin ama en çok kendinizi ve en yakınlarınızı sevin.

Zamanın değerini bilmek için onu kullanın. Bilginin nerden geldiğini ve ne işe yarayacağını öğrenin. Farklı bilgilere ve kişilere karşı ön yargılı olmak yerine onlardaki artıları görün.    

Selam ile,

Turgay Urgur

22 Ocak 2013 Salı

Keşke & insan


 

Keşke

Düşmanlarımızı anlattığımız kadar sevdiklerimizi de anlatsaydık,

Özlemlerimiz gibi birlikteliklerimiz de içten olsaydı,

Konuştuklarımız gibi düşündüklerimiz de bizden olsaydı,

Sadece alırken değil satarken de hakkaniyetli davransaydık,

Ölümden korktuğumuz kadar yeniden dirilmeye inansaydık,

Başkalarını kıskandığımız kadar kendimize dönebilseydik,

İnsan

İnsan “okudukları” olur.

“yazdıklarını olmak” ister.

Ah bir de…. İnsanın “konuştukları” var ya işte insan o zaman bambaşka birisi olur.

Kendisiyle konuştuğu kadar başkalarıyla konuşmaz insan.

*

İnsanı oldurmak için okuturlar. Bazıları yazdırır. Ama nedense konuşturmazlar.

Dinletirler, izletirler ama konuşturmazlar.

*

İnsanın bir de okumadıkları vardır. Okumadıkları kadar  ‘okuyamadıkları’ da vardır.

 

Kendi yazdıklarını okur mu insan? Kendi yazdıklarını ne kadar anlar? Yazdıklarını okusaydı diğer sefere neler yazardı?   

 *

Oku! Ayetlerden birisinin “Oku” olmasıyla söze başlarız. Okumanın öneminden dem vururuz. İlginç. Yine de okumayız. Sanki oku denilince bize söylenmiyor. Biz sadece başkalarına oku demekle mükellefiz. İlginç.

Turgay Urgur

20 Ocak 2013 Pazar

Felç 11


1’den 11’e ulaşan “Felç” isimli şiir serimde felce uğrayan toplum, aile ve insandan bahsedilir. Nasıl ki felç insanın sinir sistemini alt üst edip hareketlerini kontrolsüzleştiriyorsa aynen bunun gibi bilincini yitirmiş bir toplumsal felçten dem vurulur. Bu şiir serimin bir özelliği de felcin şiirin şeklini de etkilemesidir. Bu bağlamda zıt kavramlar, farklı geçişler, alışık olmadığınız mısralarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Diğer bir özelliği de farklı zamanlarda (1-11) yazılan seride ortak kelime paydaları ile seri bütünlüğünün aranmış olmasıdır. Siyasetten sanata, aşktan felsefeye, mitolojiden dine kadar birçok motifleri işlemeye çalıştığım bu şiirlerimi sizlerle paylaşmaktan büyük bir onur duyarım.  

Felç 11

Bir şehir dolusu beton,

Yine topraktan ama sadece topraktan değil.

Demir, çakıl, kum ve çimento.

Bir yıkılan bin yapılan.

 

Topraktan gelip betona dönenler,

İlk değil son halleriyle ölenler,

Gömülmeyip,

Üst üste yığılanlar.

Yemeğe devam eden ölüler,

Yenilen(!) diriler.

 

Günahımız izlemek,

İnsanlığımızı gizlemek.

Edep elbisesini ruha asıp,

Çırılçıplak şehre girmek.  

Turgay Urgur

16 Ocak 2013 Çarşamba

DEM



Sorgulamak insanın ne haddine ki? İnsan ancak (yapabilirse) hayatı anlayamaya çalışabilir. ‘Başlangıç’ kendimize bakmaktır. ‘Bitiş’ yine kendimizdedir. Başlangıç ve bitiş arasında insan eğer kendisini anlayamadı ise dışarıya fazlasıyla bağımlı hale gelir. Her tür bağımlılık insanı kendisinden uzaklaştırır. Bu kopuş önce insana hoş gelir ama sonradan madde bağımlılığında olduğu gibi insanın benliğini kendisinden alır gider. İlim kendin bilmektir; kendi kendine bilmeye çalışmak, bilmek için kendine dönmektir. Her yeni biliş, dışarıya karşı susmayı ve kendinle konuşmayı beraberinde getirir. Bilen tenkit etmez, düzeltir. Düzelttiği yine kendisidir.

·         *             *  

“Hangi kitap? Hangi kitap?” demenin ne anlamı olabilir ki? Bir TEK kitabımız var. O’nu okumadığımızdan dolayı kendimize bunca eziyet çektiriyoruz. Üstünde konuşmaya, uzun uzun düşünmeye gerek yok. Oku ve itaat et. İtaat et ve kurtul. Önce kendinden kurtulacaksın. İstemekten, dilenmekten kurtul. Sadece bekle. Madem ölümü değiştiremiyorsun, madem bu bilinen bir yolculuk öyleyse sen de BEKLE ve kurtul. Bekle ki zamanın sana doğru gelişini- (ne denli dehşetli gelişinin) farkına var. Bekle ki asıl gidiş için kendini hazırlayabilesin. Bekle ki senin elinde hiçbir şeyin olmadığını gör.

·                         *                       *

“Birbirlerine neyi soruyorlar? O günü mü? O besbelli belirli bir gündür.” İnsanın merakı kendinden başlamalıdır. Kendini merak eden insan kendini öğrenir. Olayları merak eden, başkalarını merak eden ise sadece kendi gördüklerini öğrenir. Ne zaman olacağı değil bana ne olacağı hepsinden önemli olmalıdır.

T.URGUR  

 

13 Ocak 2013 Pazar

Felç 7



Yaşadığımız düşünce felci. Görmez, duymaz, konuşmaz olduk.

·            *      *

İntihar olayları yüzde çoğu Müslüman olan ülkemizde nedense ne diyanetin ne de camiaların gündeminde.

·           *     *

Eğitimin gerçek sorunlarını konuşmak yerine her gün deneme yanılmalara yenisi ekleniyor. Okul isimlerini birleştirmek, serbest kıyafet, sınavları kaldırmak inanın artık yapmacık ötesi oldu. Bilimsellik yerini ideolojik kaygılara bırakınca kaliteyi konuşmaya zaman kalmıyor.

·            *      *

Hudeybiye referans alınınca birileri münafık, birileri ebu cehil oluyor. Ne kadar hoş[g(örülü)] ve ironik anlatılmaz.

·           *       *

Kanal 7 ve STV’nin kebapçıları gezen programları kendi başına birer ahlak felci.

·           *       *  

PKK’yi bitirme planında IRA’yı örnek almak başka bir düşünce felci. Avrupa içinde terör tabi ki istemez(di). Onlar kendi toprakları dışında savaşmayı öğreneli çok oldu. Biz ise halen dost ve düşmanın adını koyamadık.

·            *      * 

İktidarlar hata yapar. İnsanlar hata yapar. Mesele hata yapmak da değil, mesele hatalara karşı duyarsızlaşmakta.

T.Urgur

12 Ocak 2013 Cumartesi

Düşünce


Vekillere +4000 tl emeklilik zammını ve yıpranma payını hangi matematik, adalet ve kalkınma, etik formüllerle açıklayabiliriz ki? Yine gördük ki siyasetin akı, karası, halkçısı, eliti işte bu yüzden olmaz. Lakin buradaki en önemli husus toplumsal duyarlılıktır. Sessiz kalmak, görmemek, dillendirmemek, normal kabul etmek gerçekten garip.

T.Urgur

8 Ocak 2013 Salı

Bilgi yarışması


Öğrencilerimizle 3 haftalık bir süreci içeren böyle bir çalışma için bize imkan sağlayan okul idaremize teşekkürlerimizi sunarım.

A)     HAZIRLIK SÜRECİ

B)      HEDEFLER

C)      NOTLAR

D)     ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

HAZIRLIK SÜRECİ: Öğrencilerimize üç hafta önceden bilgi yarışmasının nasıl ve ne zaman yapılacağı hakkında bilgi verildi.  Sınıf içinden oylama sonucunda sınıf rehber öğretmenleri eşliğinde 3’er kişiyi temsilci olarak göndermeleri istendi. Diğer arkadaşlarının katılımcılara çalışmalar esnasında yardımcı olmaları gerektiği söylendi. Bilgi yarışmasındaki konular öğrencilere önceden verildi. Bu sayede konulara önceden hazırlanmaları hedeflendi. Öğretmenlerimizden branşlara  göre soruları hazırlamaları rica edildi. Ödüller hakkında öğrencilerimiz bilgilendirildi. Konuşma bölümünün konu başlıkları önceden verildi. Rehberlik saatlerinde ve teneffüs aralarında öğrencilerimizin yarışmayı gündemlerine almaları için motivasyon konuşmaları yapıldı.

Bilgi yarışması belirlenen saatte okulumuz kantin bölgesinde öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin katılımı ile yapıldı. Yaklaşık olarak 70 dakika süren yarışmada öğrencilerimizin heyecanı ve sevinci tek kelimeyle harikaydı. Konuşma bölümünün ödülü jüri tarafından 1.seçilen 11B sınıfına Tarih öğretmenimiz Ahmet İhsan Batmaz tarafından verildi. Diğer ödüllerimiz yarışmanın birincisi 11A sınıfına fizik dersi öğretmenimiz tarafından okul kapanışı esnasında verildi.

Yarışmamızın serbest konuşma bölümü için katılımcılara; “Sanat nedir?, Sevgi nedir?, Okumak nedir?, Paylaşmak nedir?” konuları verildi. Bu konular hakkında 5’er dakika konuşma yaptılar. Konuşmalara sahne heyecanı damgasını vurdu ama onların bu tatlı heyecanı görülmeye değerdi. Aynı zamanda izleyici öğrencilerimize de yarışma esnasında aynı sorular doğaçlama olarak yöneltildi. İki öğrencimiz söz alarak Sanat ve Paylaşmak hakkında konuşma yaptılar.

HEDEFLER

Bu yarışma da öğrencilerimize ne kadar çok değer verdiğimizi, onlara olan sevgimizi ön plana çıkarmak istedik. Onların her konuda yanlarında olduğumuzu hissetmelerini hedefledik.

YGS konularından da sorular sorarak YGS’yi gündemlerine almayı hedefledik.

Birlikte çalışma şuurunu yakalamalarını istedik.

Hayatta başarılı olmak için bilginin yanından hızlı olmanın gerektiğini aynı zamanda doğru zamanlarda risk almamızı ama her zaman bir strateji( yöntem) sahibi olmamızı vurguladık.

Öğrencilerimizin topluluk önünde konuşmalarına imkan vermek istedik.

N O T L A R

-          Fotoğraf ve video çekimleri daha düzenli olsaydı yarışmanın kalıcılığı daha iyi olurdu.

-          Sınıf rehber öğretmenleri ile yarışma öncesi toplantı yapılsaydı çalışmamızın verimliliği ve motivasyonu daha da yüksek olurdu.

-          Öğrencilerimizin yakasına isimleri yazılsaydı görsellik ve öz güven adına kazanım daha iyi olurdu.

-          Tasarlamış olduğum kapanış konuşmasını bir yere not almalıydım ve unutulmamalıydı.

-          Öğretmenlerimizin çoğunluğunun katılımı yarışma heyecanımıza katkı sağlardı.

-          Diğer sınıflardan temsilciler katılabilirdi. 

 

ÖĞRENCİLERİMİZİN GÖRÜŞLERİ


Hocam öncelikle böyle güzel bir bilgi yarışmasını düzenlediğiniz için size çok teşekkür ederim. Bu bilgi yarışmasının gerçekten fazlasıyla yararını gördüğümü söylemek istiyorum. Her şeyi ile çok güzeldi… Hazırlık aşaması, yarışma anındaki heyecan, adrenalin ve yarışmanın sonucu… Yarışmaya hazırlanma süresi aslında bizim için çok zordu. İlk günden itibaren çalışmaya başlayamadık ama yinede çok düzenli çalıştığımıza inanıyorum. Biz ilk önce konuları aramızda paylaştık. Herkesin bir konuya çok hakim olmasını sağladık. Belli bir süre herkes sadece yoğunlaştığı derse çalıştı. Bu süreden sonra artık herkes tüm konulara baktı. Böyle yapmamızdaki amaç, herkesin tüm konulara bakması ve yoğunlaştığı konuda tüm ayrıntıları incelemesiydi. Böyle yaparak konu atlamamış olacaktık. En sonunda tüm konulara bakmamızdaki amaç ise diğer arkadaşlarımın atlamış olduğu ya da yarışma esnasında unuttuğu konuda hemen yetişmekti. İşte böyle hazırlandık yarışmaya. Hazırlandık ama hepimiz çok korkuyorduk. Bir yandan heyecan bir yandan korku vardı. Aynı zamanda hediyeleri de çok merak ediyorduk. Yarışmaya hazırlanırken kazanmak zorundaymışız gibi hissediyorduk. Bekli de bu sayede kazandık. Sonunda yarışma günü geldi. Yarışmanın başlama anına kadar elimizde kağıtlarla heyecanlı bir şekilde çalıştık. Tabii bu hazırlık esnasında sınıf arkadaşlarımızın da desteği büyüktü. Hem yarışma için hem de konuşma için son ana kadar desteklerini esirgemediler. Yarışma zamanı gelmişti, çok heyecanlıydık. Hepimiz kesin kazanamayacağız diye düşünüyorduk ama masaya oturunca “KAZANACAĞIZ” dedik. Yarışmaya ilk başta kötü başladık ama sonra toparladık ve sonunda kazandık.

 Ama benim için bu yarışmanın en güzel yeri yarışmayı kazanmak olmadı. Tabii ona da çok sevindik. Ama bu yarışma sayesinde sınıfta kaynaşma oldu. Ben bunu hem hazırlanırken hem de yarışma esnasında çok net gördüm. Ayrıca eminim diğer yarışmaya katılan arkadaşlarım içinde aynısı geçerlidir. Bu yarışma derslerimize de yarar sağladı bence… 11.sınıf dersleri dışında YGS ’yi de hatırlattı bize. Yarım dönem boyunca YGS ‘ ye tam olarak başlamadık, okul dersleri bahanemiz oldu. Ama artık tam anlamıyla başlamaya karar verdim. Özge ve Ahmet için de aynısının geçerli olduğunu düşünüyorum.

Size tekrar çok teşekkür ederim hocam. Hem bize böyle bir heyecan yaşattığınız için , hem YGS ‘ye dikkat çektiğiniz için hem de hediyeler için…

Hasan Özcan

Çok çekişmeli geçen bir bilgi yarışmasının ardından büyük sınavda yani ygs ve lys de hızın ne kadar önemli olduğunu fakat sadece hızın hiçbir şeye yarmadığını hızın yanında bilgininde gerektiğini öğrendim.Soruları çözerken bu ikisini harmanlamamız gerektiğini öğrendim. Bunları bana öğrettiği için bilgi yarışmasını düzenleyenlere teşekkür ederim.

Zeynep Arman

 Öncelikle bilgi yarışmasından bahsetmek istiyorum .Bilgi yarışması hıza ve riske dayalıydı .Bir soruyu bilmen hızlı olman ve risk alman gerekiyordu . Yarışma hızlı sınıfı seçti.Bence tüm sınıflar başarılıydı.

 Biz öncelikle konuları qrup arkadaşlarımla birlikte ayırdık .Benim payıma matemetik ygs-lys ve kimya ygs-lys düştü.Ayrıca arkadaşlarım konuşma bölümünüde bana verdi.

 Konularımı tamamen bitirdim .alıstırma yaptm. Ve hızımı ölçme gibi egzersizler yaptım. Fakat heyecanımı kontrol edemedim. Yarışmada bazı sorularda heyecanıma yenik düşüp yanlıs cevaplar verdim.-soru bizden yanlıs cevabı istiyorken doğru cevabı vermem gibi_

Konuşma bölümüne iki günümün tamamını verdim .konuşmamı hazırladm ve konuşmaya başladım . okulda arkadaşlarımın eleştrilerini dinledim ve onları düzeltmeye çalıştım.Ve en azından konuşma bölümünde birincilik bizim oldu.

Yarışmanın bana kazandırdıkların gelince; kesinlikle bundan sonra  heyecanımı kontrol etmemi sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca kimya ve matematikte konu tamamlamama yardımcı oldu.

 Konuşma bölümü ileride çok işime yarayacağını düşünüyorum.Benim bir topluluqun önünde ilk konuşmamdı ,ileride bu tür konuşmalar yaptıqımda neler yapacağımı biliyorum. İtiraf etmeliyim ki, konuşma bölümü ilk önce saçma gelmişti .Ama simdiki düşüncem böyle şeylere ikinci dönemde devam edilmeli.

Ahmet Bal

 

Bilgi yarışması eleştirime öncelikle size teşekkür etmekle başlamak istiyorum. Gayet çekişmeli, sunumu ve içeriği güzel bir yarışma oldu. Böylesine eğlenceli (seyirciler için :)), böylesine zorlu (yarışmacılar için:)) bir yarışma olacağını düşünmemiştim aslında. 

   

- İkinci, üçüncü ve dördüncü olan arkadaşlarımıza da medeni cesaretlerinden dolayı küçük de olsa bir hediye verilmeliydi.

 

    Artıları sayılamayacak kadar çok ama bence en önemli artısı sınıflar arası kaynaşmayı sağlamış olması, birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu göstermiş olmasıdır.

    Okulumu, öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı seviyorum. 

                        Yaşasın 11-A !                Yaşasın Acıpayam Anadolu Lisesi!

 

Özge Sözer

 

Öncelikle bu formatta bir bilgi yarışması düzenlediğiniz için sizi tebrik ederim saygıdeğer öğretmenim :) 

  • Yarışma çok ilginçti.
  • Bizim  hızımızı, bilgimizi hem de nerede ne riski almamız gerektiğini gösterdi. 
  • Yalnız bilginin önemli olmayıp hızlı olanın kazandığını tekrar hatırlattı. 
  • Konuşma bölümünde, özellikle bana, konuşma yapılmadan önce iyi bir çalışma yapılmasının gerekli olduğunu öğretti.Yani benim yaptığım gibi bir gün önceden değil önceden de hazırlık yapılmasının önemini vurguladı. 
  • Ve..  Bence en önemlisi... Bizler için de bir değişiklik oldu, çok eğlendik.  TEŞEKKÜRLER

Durdu Eşkol

SONUÇ KÖTÜ KAZANÇ İYİ

  4 Ocak Cuma günü bilgi yarışması vardı. Bu yarışmaya gerçekten sahip çıkmıştım. İyi hazırlandığımı düşünüyordum ama yarışma sırasında heyecandan olsa gerek hem bildiğimi unuttum hem de hızlı olamadım. Bu yüzden sonuncu olduğumuzu düşünüyorum. Belki sorular şıklı olsaydı daha iyi sonuçlar olabilirdi. Ama aslında böyle olması iyi oldu. Hız konusunda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini anladım. Risk de rakipleri geçmek için başvurulan çareydi. Bir de yarışmada şunlar çok güzeldi:

       1-Yarışmaya önce iki alıştırma sorusuyla başlanması.

       2-Hazırlanan konuşmaların yarışmanın ortasında konuşulması.(yani bölümler halinde olması)

       3-Seyircilere de cevap hakkı tanınması.

Aslında soruyu bir grup bilemeyince diğer gruplara puan gitmeseydi bence daha iyi olurdu. Ama ne yapalım format böyleymiş.(!) Baklavayı kaybetsekte yarışmadan çok şey kazandık. Her ne kadar sonuncu olsakta...

    (Yarışma güzeldi Turgay Hocam. Emeklerinize sağlık.)

Zafer Kural

 

Hocam hazırladığınız bilgi yarışması gerçekten güzel ve farklıydı.Sayenizde heyacanın ve bilmenin verdiği mutluluğu yaşadık.Hızım ve staretejin olması gereken bu yarışmada başarı için neler gerektirdiğini anladım.Okula yeni gelmiştim beni tanımayanlarda burdan tanıtmiş oldum kendimi.11/C yede söylenenler de yerini bulmuş oldu.TEŞEKKÜR EDERİZ HOCAM                                   ZAFER KURAL 11/C

Ayşen Dokuz

Sadece bilginin değil, hız ve stratejinin de önemli olduğunu gördüm. Seviyemizi görmek ve hızımızı ölçmek için önemli bir yarıştı. Sadece seçilen kişilerin değil destek veren herkesin emeği vardı. Belki de finale kalmamızda en önemli etmen tüm arkadaşlarımızın desteği oldu.

 

6 Ocak 2013 Pazar

düşünce



Kişisel gelişimin bizdeki asli adı kulluk bilincidir. Kulluk bilinci imanın gereklerini yerine getirmekle başlar. Aksiyon ve bilinç daima birbirlerinin önünü açarlar. Kulluk bilincinin olmazsa olmazları Peygamber efendimizin hayatını anlamaya çalışmak ve O’nu örnek almak ve Kur’an ahlakını okumaktır. Böylece içimizde öze döneriz, içimizdekileri yaşamaya başladığımızda ise kulluk bilinci devreye girmiş demektir. Kulluk bilinci sayesinde insan dünyada da cenneti yaşar. Çünkü kalbi Allah’ı andıkça huzur içindedir.

·            *       *  

Günlük ibadetleri yapmak. 5 vaktin arasındaki zamanı ibadet şuuruyla geçirmek, her gün belirli sayfa hadis ve Kur’an okumak kulluk bilinci için gerekli olan formüldür.

·            *      *  

Youtube da Nasser al Qatami’yi dinlemenizi öneririm. Çok güzel bir sesi var ve ayetlerin Türkçeleri itinayla yazılmış.

·            *       * 

Sevdiklerimize, insanlara güzel sözler söyleyelim. İltifat edelim. Değer verdiğimizi gösterelim. Hayat güzel.

T.Urgur

5 Ocak 2013 Cumartesi

günDEM



İnsanlar yazdıkları veya konuştukları ile örtüşmüyormuş. Necip Fazıl yaşadığı hayatı da zaten inkar etmiyormuş. Vs Vs.  Şiirin zirvelerinde gezmiş bir insanın hayatında inişler ve çıkışların olması imkânsız mı? Ayıp mı? Belki de hep yanıldığımız noktada bir dejavu vakıası daha. İdolleştirdiklerimizin insan olduklarını belirli zamandan sonra özellikle ölümlerinden ardından unutmamız.  Ama asıl dikkati hedef gösterilen nokta çekiyor. O da şu: Necip Fazıl’ın yıllarca sağın, Milli görüşün üstadı olarak adlandırılması.  Özetle deniliyor ki: ‘işte sizin adam bu.’ Ben de diyorum ki: ‘Hayat’ bu kardeşim, ‘hayat’ bu. Kendine bakarsan bir değil bin Necip görmek mümkün. Bu arada şaşırmış gibi yapmaya da hiç gerek yok. Isıtılan yeni değil.

·           *      * 

Bir Cemil Meriç’imiz daha olsaydı ne güzel olurdu. Şimdiyi anlatsaydı bize. Sağa sola gömülmeden batıdan doğuya bir çizgi bir ışık çekseydi tekrar. Milleti, dini, moderniteyi, münevveri, cumhuriyeti, Osmanlı’yı tanımlasaydı. Terörü, açılımı, Suriye’yi, Gazze’yi anlatsaydı. Biz de ona hep olduğu(olageldiği) gibi inansaydık.

·            *      *

Savaşsız, açlıksız, ayrılıksız günler yaşıyorsak çok ama çok şükretmeliyiz. Böyle bir coğrafyada hem Müslüman hem de Türk olmanın bedeli çok ağır. Kısacası kalitenin bedeli ağır.

·           *      *

Evlatlar ile acılar da toprağa gömülmüyor. İşte bu yüzden teröristle müzakereden açılım devşirmek insan olanlara zor geliyor. Kelime oyunlarıyla teselli almak ise “artık yeter” dedirtiyor.

·            *      * 

Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura erer.* Bir cümleye kimsenin itirazı olmaması ne kadar da güzel. Geçen ayette* olduğu gibi tüm ayetlere de tüm insanlığın itirazının olması ne kadar da güzel. Eleştiri yok, sorgulama yok, itiraz yok sadece ‘anlamaya çalışmak’ var. Gelin herkesin üzerinde mutabık olduklarını konuşalım. Huzur bulalım dostlar. Huzur.

  Bir gün daha demini alırken ve artık GünDEM olurken muhabbetle kalın. Allah iki cihan mutluluğu versin.

Turgay Urgur

4 Ocak 2013 Cuma

Sevmek


Kıymetimi kaybedince bileceksen,
      Ardımdan resimlere bakacaksan,

Uzaklara dalıp dalıp ağlayacaksan,
       Hiç gelme.


Hiç görmemiş ol beni,
       Ne bir tebessüm ne de bir söz bırak geride,

Unutacaksan ya da kendini unutmaya zorlayacaksan,
       Hiç bilme beni.

 

Tüm bunlar ağır gelecekse,
       Gün olup da terk edeceksen,

Beni ilk gün gibi bırakacaksan,
       Hiç sevme beni.


T.urgur

3 Ocak 2013 Perşembe

Hasbihal 12



Mücadele suresi ayet 9’da; ey iman etmiş olanlar, gizli konuşmalarınızda, kötü fiiller, saldırgan davranışlar ve Elçi’ye itaatsizlik niyetiyle fesat kurmayı bırakın; bunun yerine fazilet ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci üzerinde görüşmeler yapın.

Kişisel gelişimin bizdeki adı kulluk bilincidir. Görüşmelerin fazilet ve sorumluluk bilinci çerçevesinde yapılması insanın hayatındaki birçok olumsuzluğu düzeltecektir.

Saf Suresi ayet 2-3’de; siz ey imana ermiş olanlar! Neden söyledikleriniz ile yaptıklarınız birbirine uymuyor. Yapmadığınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en tiksinti verici şeydir.

İnsanın içi dışı bir olmalı. Ölçü Kurani olunca insanlık problemimizi çözmüş olacağız. Günlük sıkıntı ve sanal dertlerin bizi hırpalamasından korkmayacağız.  Eylem ve söylem birlikteliği insanı olgun yapar.

Mearic Suresi ayet 20-21’de; başına bir kötülük geldiği zaman sızlanmaya başlar. Bir iyilik ile karşılaşınca da onu bencilce sahip başka insanlardan uzak tutar.

İnsanı yaratanın onu tanımasından kolay ne olabilir ki? Hepimiz iyilik ve kötülük zamanında farklı olmuyor muyuz? Allah bizleri her iki halde de tutarlı davranan kullarından eylesin.

İntifar Suresi ayet 6’da; Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rabbinden uzaklaştıran.

İnsanı kalbinden vuran, bam teline dokunan bu ayet okundukça gözlerden akan yaşlar her şeyi anlatır. İnsanın vefasızlığı, unutkanlığı ve tembelliği ortaya serilir. Lakin insan umutlu olmalı, Rabbinden dilemeye devam etmeli.

Beled suresi ayet 4’de; Gerçek şu ki, Biz insanı acı, sıkıntı ve imtihan yüklü bir hayata gönderdik.

Kendi kendime hep şunu soruyorum. Sıkıntısız, acısız hayatlarımız yarın karşımıza nasıl çıkacak diye… bir de dünyanın muhtelif yerlerinde acı çeken insanlar var iken bu bolluğun hesabını nasıl öderiz diye… Cevabını biliyorsanız veya bulursanız size zahmet bana da ulaştırıverin.

 

Turgay Urgur

1 Ocak 2013 Salı

Last Election in Turkey


 
Conservative party named as AK party has been the leader of the elections since 2002 and this is the third victory of it. It is really important to debate how such a success occurred without losing any votes but gaining more. Because in Turkey usually the leader parties lose their performance when they are competing for the second time in the elections or at least they fall behind when it is compared with their first success. However AK party increased its rate throughout the three elections. If we analyze the background reasons of this success, we will be able to compare and contrast both the Kemalist ideology and the conservatives on a reliable ground.

 We are living in a country which has been the pole star of Islam since the conquest of Anatolia in 1071. The people of this land dedicated themselves for the expansion of Islam without thinking about their lives. They carried the responsibility and joy of this mission with honor. If we are living in peace on this great land, this is totally related to such a self-respecting history. The people who assume themselves as conservatives in today’s Turkey also feel the same responsibility and attribute themselves to their ancestors. That’s why they prefer a conservative party rather than a Kemalist one. It’s easily seen during 89 years of the Turkish Republic because people chose the Democrat Party (Demokrat Party) in the first democratic elections with a 52.7% in 1950. On the other hand Kemalist party might only take 39.4 %.  While conservative constituent is giving its valuable vote, he also protects both this defined historical heritage and prosperous traditional past.

Secondly, nationalism put forward by the Kemalist ideology is a barren one when compared with the conservative approach. Turkey is still struggling and paying compensation of this ideological doctrine. Because of this reason, Kurds in the eastern part are isolating themselves and behaving hostilely towards the regime. This helps conservative parties to get more votes in that region. Since the conservative parties have references of Islamic idea, brotherhood and religious community plays the role of trigger. Bediüzzaman Said Nursi also pays attention on the positive nationalism in his book rather than negative racism. Conservative people intentionally are interested in the lives of the neighborhood countries and generally the Muslim ones. We have also encountered this concern during the last few years. For example the Syrian refugees are welcomed friendly by the Turkish government so as the Turkish citizens. In this respect, the attitude of the AK party and the CHP on the issue summarizes us the differences of the two parties and explains the gist of an election victory.     

As a third argument, the sincerity of the parties determines their achievements. Although CHP identifies itself as the party of equality and social justice, the application is the reverse. The members of the Kemalist parties wanted to form an elitist structure and we see the glimpses of this approach in the city centers. Whilst people are hoping the implementation of the CHP’s principles in the rural areas, we face an aristocratic oligarchy. Thus this oligarchic mentality is far away from political solutions so that they don’t deal with problems such as education rights (head scarf etc.), poverty or liberalism. Actually it may also be debated whether the conservative parties find solutions for these kinds problems realistically or not. However, many times the aim is not to reach a solution, the aim is not to be on the contrary.

Moreover; even though the conservative groups are acknowledged as representing the protection of the traditional methods, in the recent years (1982-2012) they also keep up with the innovations. People believe in a parallelism amongst the conservative governments and development. Turgut Özal’s ideas started a modernization period and devastated the bureaucratic administration. Furthermore AK movement is challenging against the military centered constitution since the beginning of its govern whereas people are hoping the same attention from the Kemalist parties. Finally, we can say that the regulations of some parties contradict with their applications which cause disbelief. The main reason of this contradiction is the fear of facing past tendency. We see a party which tries to carry on its old implications. On the other hand it tries to find itself a place in such a fast century.

In conclusion, ‘being a party’ needs to carry the trustful characteristics of historical background. A citizen looks for a resemblance amongst himself and his party. No matter how great they are, the parties forgetting this bound are doomed to lose in the end. AK party also needs to make such  a self-criticism because there have always been a natural selection in the histories of parties. Turkish political past is full of these kinds of patterns. Nationalism is a fragile argument. It endures neither neglect nor extremism. People in Turkey regret sincere parties both with their regulations and applications. No one can bear a contradictory polity eternally. Finally, all the proud citizens of Turkey look forward a modern and advanced country as a hereditary right.       

Turgay Urgur      

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...