21 Nisan 2018 Cumartesi

FAcebook HAYATLARI UZATMIYOR



Süreç; insanın şahsına verilmiş olan ‘büyük değerini’ terk edip kendisini işportaya çıkarması ile başladı. Sonsuz saadeti hak etmekle maruf insan ne olduysa kendisini hızlıca çağın vebası olan bilgi çöplüğüne matuf hale getirdi ve bunda ısrar ediyor. Oysa omuzlarında “ruhunu  ve bedenini kaza ve kader düsturlarıyla tafsilatlandırmak ve fani dünya yaşantısını Cemil isminin cilveleriyle tasvirlemek gibi ‘Hakka teslimiyet’ ile hafifleştirilmiş hoş bir yük” vardı. Tefekkürü arayan insan sığ polemiklerden, maddi beklentilerden uzaklaşıp okyanusa açılmalıdır. Kendisini ilim  ve dua ile geliştirmelidir. Bu manada; adıyla zıt sosyal medya denilen sanal uyuşturucu masivanın çok çok ötesinde insanın tekamülüne, kulluğuna ve gayretine mani muzır neşriyat haline gelmiştir.

Kimse oturduğu bir ziyafet masasında helal ile haramın aynı anda sunulmasını istemez. Bir dost meclisinde iltifat ve hakareti aynı anda duymak istemez. Güzel bir hayalin(in), resmin, şiirin paçavraya dönüştürülmesini hem istemez hem de böyle bir çelişkiye itiraz eder. Lakin bugün müstehcen gazeteciliğin yaygınlaştırıldığı zamanlardan bu yana internet ile ayyuka çıkar derecesiyle biz Müslümanlardan domuz çiftliğinde oruç bozmamız isteniyor. Profillerimizde Cuma duası ile birlikte iç giyim firmasının reklamlarını, bir yakınımızın paylaştığı (bugün de böyle olsun istedik! adlı) kallavi yemek ziyafeti ile çöplük karıştıran Suriye’li ailenin resmini  alt alta görüyoruz. Bu noktada ne camilerin tuvaletlerinin temizliğini üzerine almayan diyanet işlerinden ne de sivil toplama hanedanlıklarından tabi ki de bir çözüm veya sahiplenme beklemiyorum. Çünkü bu iş vicdan, düşünce ve hakkaniyet ile ilgilidir. Herkesin anlayacağı ifadesi ile ‘İşte Hesabımız’. Malumunuz her hesabın bir ödemesi de mevcuttur. Sosyal medya o kadar cömert ki! bizlere bir hesaptan sıkıldığımızda diğerini (diğerlerini) açma fırsatı veriyor.  

Facebook’un projelerinden bir tanesi; üyeler öldükten sonra onların hesaplarının otomatik olarak yaşatılmasıydı. Yani sistem ölen kişi adına onun profiline uygun paylaşımlar, yorumlar ve beğeniler yapmaya devam edecekti. Allah’tan proje etik kurallarına takıldı da sekteye uğradı. Uğradı uğramasına lakin bugün bazı vefat edenlerin yakınları kendileri gönüllü olarak hesapları yaşatmak gibi bir sorumluluğu üzerlerine aldılar.  Sözün özü dijital ortamın toplumlar üzerinde büyük bir etkisi ve inandırıcılığı var. Bu etkinin iştahları kabartan kısmı ‘başkalarının mahremlerini’ görebilme özelliğidir. Ayları, haftaları ve günleri bir kenara bırakalım; gün içerisinde bile kişinin ne yediğini- ne giydiğini – ne düşündüğünü görebilir olduk. Sadece kendisinin değil yakınlarının da neler yaptığını görebiliyoruz. Bu bağlamda sosyal medya; hayatın aleni gerçeklerinden gizli-mahrem alanlarına toplu bir iltica olarak algılanabilir. Beni üzen: işin Müslümanlara bakan yönü. Çünkü altın değerinde 24 saatten ibadet, düşünce, tefekkür, aileye ayrılan zaman, kendimize ayırdığımız zamanlar çıkartıldı ve yerine bu psikolojik salgın konuldu.        

TURGAY URGUR  


ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...