21 Kasım 2019 Perşembe

Başkaldırı 7

Marifet çok kitap okumakta değil. Doğru kitapları okumakta. Boş olan her şeyden uzak durmakta. Boş zaman, boş iş, boş insanlar ve boş düşüncelerden kurtulmakta.

Başkalarını eleştiriyi bırakmakta ve eleştiriye kendinden başlamakta. Şüpheli olanlardan uzak durmakta. En önemlisi de haramları terk etmekte. 

Faize bulaşmayıp, zekatı tesis etmekte. 
Sade yaşamakta. İsraf etmemekte. Kanaatkar olmakta. 

Farklı düşüncelere ses vermekte, sabırla dinlemekte. En başta ise Kuranı ve Muhammet (Sav) rehber edinmekte. 

İdeolojilerden sıyrılmakta. Sosyal medyaya kapılmamakta.

Marifet üretmekte. Az yemekte, az konuşmakta, az uyumakta. 
Kazandığı paylaşabilmekte,  gülümsemekte, hemen kızmamakta. 

Temiz olmakta. Bedenen, ruhen pisliklerden arınmakta. Ara ara inzivaya çıkmakta. Namazları kaçırmamakta. 

Marifet düşünmekte. Nereden geldiğini, neci olduğunu ve nereye gitmekte olduğunu aramakta. 
Dostları aramakta. Hal hatır sormakta. Gönül almakta. Kalp kırmamakta.

Marifet kullukta. Marifetullahta yol almakta. Yolları şaşırmamakta. Oruçları kaçırmamakta, Hac ve umreyi muhim görmekte. 

Marifet faniliği bilmekte. Fani olduğunu içine sindirmekte. Bu dünyada iken Yüce Mevlanın bir misafiri olduğunu anlamakta. Ona göre davranmakta. Ona göre yaşamakta. 

Marifet içindeki taşkınlıklara, arsızlıklara baş kaldırmakta. Zamanın putlaşmış isteklerine baş kaldırmakta. Herkesten önce içindeki şeytanı susturmakta. Marifet Yar ile sohbete sarılmakta. Varsa yoksa O'nu aramakta. Unutma! Marifet bulmakta değil, bulamamaktaki aşka doyamamakta. 

Marifet bedene baş kaldırmakta; iradeyi, ruhu ve letaifleri O'na satmakta. 

Hz. Eyüp (as) hastalıklara baş kaldırdı. Hz. İbrahim putlara, Hz.Musa Firavuna baş kaldırdı. Alemlere Rahmet Hz. Muhammet tüm inkarcılara baş kaldırdı. İnançsızlığa baş kaldırdı. 

Unutma başkaldırı kalpte başlar. Ruhu dolaşır. Ve en sonunda iradeyi iradesine alır. Ve yine unutma! Başkaldırı zikirle başlar, şükürle yol alır, fikirle nihayete ulaşır. Bu yolda sabır gerekir. Kışta geçilen her sabır dağı baharda çiçeğe bürünür. Ve unutma ! Hayat kıştır. 

Başkaldırı en çok kışa yakışır. 

Turgay Urgur  

18 Kasım 2019 Pazartesi

fani (5)

darlandığı kadar keşke arlansaydı insan,
dirilişmek ve irileşmek arasında gidip gelmeseydi bu kadar,
en azından diriliş'in ruhta olduğunu bilseydi,
bilmenin yerine bilinmeyi koymasaydı,
mesela benliğini 'ben' ile oymasaydı. 
ya da şuurunu pervasızca yormasaydı.

evet bir an'dır 'ani'nin içindeki,
ve ani'nin hızı değil an'ın halidir seni sorumlu kılan,
ve ani'liktir fanilikteki an'ı sorguya çeken,
 
yani kısalık uzunluk değildir hayatın gayesi,
hayat bizzatihi ölümün mayesi,
maye bozulursa düşer künyesi.

onun için sormayı bırak,
aramaya bak.
sanma ki derman bulmak,
aşk dediğin aslında hiç bulamamak.
anlasana ... kanmak kanmak,
Hu'ya, Hayy'ya kanmak.
O'ndan başkasıyla aldanmamak,
varsa yoksa kıvılcımda olsa yanmak.

turgay

maye:  Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde.


fani (4)

binine bedel,
geldi bir haber,
tüm mazimi bir eder.

zengini, fakiri bir eder,
herkesi aynı  yere davet eder.

istesen de istemesen de,
iradeni hiç eder.

meraka ne gerek?
bilinen bir haber,
bileni de bilmek istemeyeni de bir eder.

rütbeler sökülür,
bedenler ipsiz beyaza bürünür,
dillerden önce,
tüm bağlar çözülür.
yaptıkların da yapmadıkların da görünür,
işte o zaman seni de herkesle bir eder.

istesen de istemesen de,
iradeni hiç eder,
kinini, garezini, kibrini yerle bir eder.

hal böyleyken,
bundan ötesi yokken,
4 kitap hep aynısını söylerken,
nedense bu haberin çığlığı,
geride kalanları sağır eder.
vicdanları kör,
şuurları dilsiz eder.

yol yakınken dönmeli,
bu habere ömür vermeli,
ölmeden önce ölmeli,
Hak ve Hakikatı bilmeli,
Bilmeyeni bildirmeli,
Gece ve gündüz eğilmeli,
Tek BİR O'nu bilmeli.

turgay












17 Kasım 2019 Pazar

Seminer haftası

Yaklaşık 25 kişilik bir öğretmen grubunun olduğu bir okulda kura ile tüm öğretmenler 5'li gruplara ayrılacak. Her gruba eğitimle ilgili 1) Okulumuzda başarı nasıl sağlanır? 2) Gençlerimizi zamanın tehlikelerinden nasıl korumalıyız? 3) Hangi sosyal faaliyetleri planlamalıyız? 4) Okulumuzun tanıtımı için neler yapılabilir? soruları verilecek. Her grup 3-4 saat bu soruları kendi arasında konuşacak. Aralarından 1 konuşmacı seçilecek. Tüm öğretmenlerin ve idarecilerin katıldığı bir toplantı ortamında her grup temsilcisi sorular hakkındaki sunumunu yapacak. Diğer gruplar ve okul idaresi her soru için verilen en faydalı cevapları oylayacak. Verilen cevaplar içinden en çok oyu alanlar için kurul kararı alınıp uygulamaya geçilecek.
Bu çalışma öncesinde öğrencilerden de beklenti, istek ve sorunları hakkında yazılı ve/veya bilgi alınabilir. (uygulamanın bu kısmı öğrencilerimizin okulda olduğu süreçte yapılabilir.)
Düşüncem ülkemin tüm okullarına hediyemdir.

9 Kasım 2019 Cumartesi

Fani (3)

Gurura düşkün, şöhrete mahkumdum.
Kendimi beğendirmek için şekilden şekile girdim.
Üzümlerin hünerini kuru, ince dallarında aradım,
Yanıldım.
Kibirimle şükrü tahrip, tevazumu yok ettim.
Hayrı kabul etmeyince şerre merci olduğumu unuttum.
Fıtratımın askine giyindim,
Hep güzelleşirim sandım,
Oysa güzelliğin geçtiği bir nokta idim.
Meziyetlerim var diye aldandım,
Bana verilenlerin acizliğimden ve muhtaçlığımdan olduğunu bilmedim.

Allah ki yarattığı her şeyi mükemmel ve muhkem yaptı.
Ya bizzat ya da neticesi itibariyle güzeldi,
Kara kış bahara,
Rüzgar yağmura gebeydi.
Ben ise görünene bakıp karar verdim.
Dikenli otlardaki hikmeti de,
Atmacadaki şiddeti de bilemedim.
Oysa tüm gayeler Sani'in esmasına idi.

İnşaallah bir gün,
Seherlerde tecelli arar gözlerim,
Seherdir çünkü en güzel İlahi dergahlardan birisi.
Ve uyanır kalbim bir fecirde,
Tövbe eder, Güfran diler.




6 Kasım 2019 Çarşamba

FANİ (2)

Sonsuz bir hayatın inşasına fayda sağlamayan ideolojilerin cahiliye dönemi putlarından bir farkı yoktur. Çünkü her ikisinin de kulları ya aç kalınca putlarını yer ya da sadece menfaatlerine katkı olsun diye onları yüceltirler. İşleri bitince bir kenara atarlar. Mazi seleflerince yalanlanan bu tür isyanlarla doludur. Hata ise isyanları başka isyanlarla bastırma gayretinden kaynaklanmaktadır. MS 74'deki Vesuvius yanardağının küllerinin 2014'de çekilmiş Pompei filminin özendirilişinde halen sönmemiş olduğunu görmekteyiz. Her ikisinin de köleleri vicdandan gelen sesleri 'bu put-ideolojilerin tamtamlarıyla' bastırmaya çalışırlar. Bu beyhude bir uğraştır.

Oysa...Akıl kendisini kainata açmak ister. Bu deverena bir anlam vermek için gözlerini, kulaklarını ve tüm diğer hissiyatlarını bil fiil çalıştırmak ister. Çünkü başta insanın kendi varlığı ve insanın idrakinin bir hane gibi sahiplendiği kainatın varlığı acayip bir yaratılış hadisesidir. İnsanın konuşması, düşünmesi, hayattan lezzet alması ve sonsuza kadar da almak istemesi bu yaratılışın devamının bir göstergesidir. Alınan her nefes yaratılışın devamını gösterir. Her son nefeste sonsuzluğa olan özlem gizlidir. Madem insanda sonsuzluğa bir özlem vardır, öyleyse sonsuzluk vardır. Çünkü bu insanın arzusudur. Küçücük bir yavrunun ağlamasıyla derdine derman olan Halık-ı Kerim hiç şüphesiz tüm insanlığın 'sonsuzluk' çığlıklarına sessiz kalmayacaktır. Her hakkı yerine getirip, bizleri fanilikten ve acizlikten alıp dergahına kabul edecektir. 

Put-ideolojiler ise kainattaki müthiş düzen, akış ve korunmuşluğu sıradanmış gibi gösterip, kendisine ölçü kabul ettiği bir sıradışalığı insanlara gevelettirir. Örneğin kendi başına dimdik ayakta duran ve ekolojisini koruyan bir ormanı basit görür. O ormandaki binlerce bitkinin, böceğin, hayvanın iradesini adi(basit) bir seviyede hesaba katar. Bu kusursuz sistemin inşasına ve sürekliliğine bir kelimelik 'Sübhanallah' diyemez. Orman nimetine 'Ne güzel yaratılmış.' diyemez. Bu muthiş, kusursuz organizyonun arkasındaki Halık'ı görmez, göremez, görenlere de bahaneler bulur. Fakat o ormandan kaçmış yaralı bir ceylanın çaresizliğine ve/veya insanların hayvanlar hakkındaki duyarsızlığına fermanlar yazar, dernekler kurar. Sokak sokak isyan eder. Kendisi gibi isyan etmeyenlere de sitem eder. Hülasa, faniliği bilmek, acizliği bilmek insanı bu acizliği kuşatan Rahimiyetin büyüklüğünü gösterir. İnsan put bir ideolojinin ardından gitmek yerine; 'Nerden geldim? Nereye gidiyorum? Neciyim?' sorularının cevabını bulmalıdır.

Ne yazık ki! Put ideolojiler her yanımızdadır. Ekranda, iş dünyasında, internette, bill bordlarda, reklamlarda, finans hesaplarında, yorumlarda, sahnelerde, mitinglerde, konferanslarda, eğlence merkezlerinde ve daha nicelerinde önce gözümüze sonra şuurumuza dayatılır. Bu, insanın ruhunu soyan bir saldırıdır. Benliğini alıp, onun yerine yine kendi nefsinden yapılmış bağımlı bir iradeyi koyan klinik müdahaledir.

Ne yazık ki! Durum böyledir. Çünkü bir türlü iyi olamıyoruz. Paylaşamıyoruz. Geçici dünyanın cazibesinden  kurtulamıyoruz. Ve böyle bir ortamda Müslümanım diyen kişi, bilerek gelmese de şartlara rıza göstermesiyle kendisini biraz Makyavelist, biraz egoist, biraz kapitalist, biraz hedonist bir atmosferde buluyor. Belirli süre sonra iradesinde ve icrasında bu seçimleri baskın çıkıyor.     

Oysa dünyaya kainat Kuran'ını anlamaya gelmiştik. Bu anlayış faniliği anlamakla başlıyor.

Ne güzel demiş:

 Fâniyim, fâni olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem. 
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Selamlar, turgay urgur





3 Kasım 2019 Pazar

FANİ


Daha güzeli, daha vecizi yok diye okuyoruz. Böyle bir eser batılının elinde olsa dağlara göklere sığdıramaz. Her derdine şifa eder. Gençliği için okutur, sosyal hayatı için okutur, geleceği için okutur. Kendisi için okur. Ve gün gelir tüm insanlık için okur. Okutur. 

Faniyim fani olanı istemem, acizim aciz olanı istemem. Ruhumu Rahmana teslim ettim gayrısını istemem. (BSN)

'Ömrüm ne kadar ki?' Herkes bir zahmet bu soruyu kendisine sorsun. Ve bir de üstte alıntısını yaptığım cümlelere baksın. Hayatı özetleyen müthiş cümleler. Hayatta insanın mahiyetini ve insanın sonsuzluk arzusunu özetleyen müthiş cümleler. Aşkı özetleyen, teslimiyeti özetleyen müthiş cümleler. 

Başlangıç çok basit. 'Ömrüm ne kadar ki?' Bu sorunun cevabı insanı başka bir aleme taşıyor. Birden değerler değersiz oluyor. Biten ve bitmekte olan her şey anlamını yitiriyor. Bildiğin diller susuyor. Okuduğun kitaplar susuyor. Gezdiğin yerler kayboluyor. Umutlar kayboluyor.

Ve devamında şu dizeler geliyor.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.

Aman Allah'ım 'bu' ne güzel bir istektir. Ve de ... ne güzel bir anlatımdır. Baki bir Yar istemek. Zerre olduğunu bilmek ve şems-i sermed istemek. 
Hiç içinde hiç olmak fakat bu mevcudatı umumen istemek. 
Hani kaybettiklerimiz var ya ... onlarla birlikte her şeyi yeniden umumen istemek. Mesela gençliği istemek, sağlığı istemek. Ve bunları baki bir Yardan istemek. 
Hiç olduğunu bilmek ama yine de istemek. Ruhu Rahmana teslim etmek. 
Aman Allah'ım 'bu' ne güzel bir teslimiyettir. Böyle bir teslimiyet ile insan dünyanın tüm tazyikatından kurtulabilir. Hiçlikte istemek. Hiçlikte mevcudatı istemek. 
Fâniyim, fâni olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem. 
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Aciz değil miyiz? Çocuğuna bakıyorsun. İçinden diyorsun ki: bir gün ben öleceğim, bir gün o ölecek. Kimse bu dünyada kalmıyor. İstiyorsun ki: sonsuz bir hayat olsun. Ama yanında sevdiklerin de olsun. Hiç bitmeyen bir yerde olsun. 
Siyasi görüşümüz, kazançlarımız, varlıklarımız, kişiliğimiz ne olursa olsun. Faniyiz. Aciziz. Aciziz. Gözle görülmeyen bir mikrop bizi yerle bir edebiliyor. Beş-on saniyelik bir deprem tüm psikolojimizi alt üst edebiliyor. Ölüm hepimizi korkutmaya yetiyor. 
Ve bir yerden başlamamız gerekiyor. Faniyim, fani olanı istemem(BSN). Faniliği anlamak hiç şüphesiz hayatın en büyük gerçeğidir. Faniliği bilmek en büyük erdemlerdendir. 
En karmaşık insan ilişkilerini çözebiliriz. Her türlü maddi derde çare bulabiliriz. Çok para kazanabiliriz. Fakat faniyim'deki gerçeği göremezsek hepsi de boştur. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Şükür hala daha zaman var.  

TURGAY URGUR



  

2 Kasım 2019 Cumartesi

Liselerde BAŞARI (1)


1.       ÖSYM sınav sistemi bellidir. Çok okuyan ve çok soru çözen başarır. Diğerleri süreyi bile yetiştiremez. Durum böyle iken; 9. Sınıftan itibaren okul seviye tespit sınavıyla başlamalıdır ve devamında her ay deneme sınavı yapılmalıdır. Bu sınavlara kesinlikle tam katılım sağlanmalıdır. Yapılan deneme sonucu tüm velilerle (anne-baba) paylaşılmalıdır. Veliler olup bitenden haberdar olmalıdır. Sistem oturuncaya kadar veliler her ay sonunda yapılan sınavlardan sonra okula davet edilmelidir. Şimdilerde bazen felsefesinin yapıldığı gibi: çoktan seçmeli sınav kötü bir yöntem değildir. Bir şekilde başarı ölçülmelidir ve bunun belki de en pratik yöntemi de çoktan seçmelidir. Eğitim camiası sistem eleştirisi yerine mücadele ve çözüm tarafına geçmelidir.
2.       Okullarda yapılan sınavlar ÖSYM sınav sistemi ile aynı formatta olmalıdır. Böylece 4 sene boyunca takdir alan ama bir yere yerleşemeyen öğrenci kalmaz. Yani eğitim-öğretim gerçek başarı ve gerçek notlar üstünden yürümelidir. Öğrencinin okul TYT ortalaması ile ÖSYM’den aldığı not arasında uçurum olmamalıdır.
3.       Öğrencinin sınavda sorumlu olmadığı derslerdeki not baskısını, ödev baskısını ortadan kaldırmalıdır. Böylece enerji ve yoğunluk ihtiyaca yönlenecektir.
4.       9 ve 10. Sınıflarda; öğrencilerin kaliteli sosyal faaliyetlere, bilgilendirmelere, seminerlere katılımı sağlanmalıdır. Bu tür çalışmalarda öğrencinin aktif katılımı olmalıdır. Her deneme sonunda öğrenciler sosyal ve kültürel geziyle ödüllendirilmelidir. 11 ve 12’de ise üniversite hazırlık sürecine yoğunlaşmalıdır. Okulların özellikle sabah saatleri bu bağlamda verimli kullanılmalıdır. Günün verimli saatleri kaçırılmamalıdır.
5.       Okul kütüphanesi her zaman açık olmalıdır.
6.       Okulda sürekli yayınların olduğu- ulaşılabilir bir alan olmalıdır.
7.       Öğrencinin tek tip kıyafeti olmalıdır.
8.       Çalışmayan sınıfta kalmalıdır ki bu işin ciddiyeti anlaşılsın.


Sayın okuyucu, Evet … ‘bu iş bu kadar kolaydır’.  Yukarıdaki maddelerden 21. yy’da yapılamayacak bir şey yoktur. Ayrıca bu sistem okullardaki devam devamsızlık, başarısızlık, okulu değerli görmeme, okulu benimsememe gibi birçok sorunu kendiliğinden bitirecektir.  Böylece insanlar motivasyon gibi hayali bir dürtüyle uğraşmayacaktır. Herkes kendiliğinden çalışmak isteyecektir. Dahası denemenin de maliyeti yoktur.


ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...