28 Temmuz 2014 Pazartesi

AYNA

Eğer bazı meczuplar aradıkları sorulara henüz cevap bulamadılar ise, beklemekten yoruldukları halk desteği de bir türlü gelmiyorsa ve gelmeyecekse de bu kişiler ne tür bir yanlışlığın içinde olduklarını harbiden bilmiyorlardır. Bilselerdi ahmaklıkta bu kadar pervasız olmazlardı.
Ortaya çıkardıkları ‘karakter’ ve ‘toplu davranış şekilleri’; Milletimizin mayasıyla örtüşmüyor. Çünkü güven vermiyorlar.  Yapmacık yapmacık ‘mübarek’ tavırlar, rüyacılık, gruplaşmalar, büyüdükleri zaman vefasızlıkları, nankörlükleri herkesin dikkatini çekiyor.
Aynı şeyi düşünmeyi, aynı şekilde tepki vermeyi marifet sanıyorlar. Koyunlaşmışlar ama farkında değiller.
Nelerine güvendilerse boylarından büyük işlere karışmışlar. Önce bürokrasi yalakalığı, sonrasında kadrolaşma ve nihayetinde yönetime talip olma hayalciliği akıllarını başlarından almış.  

20 Temmuz 2014 Pazar

DÜŞÜNCE

Kelimeleri, dini terminolojiyi ve diğer tüm rüyalı, hülyalı, ağlamalı, dağlamalı anlatım şekillerini kullanmak da bir yere kadar. Sonuçta vicdan var, feraset var, sabrın bittiği yerler var ve iradenin olaya müdahale ettiği anlar var. Onun için toplum içinde dinleyici gibi görünen insanların da sözleri ve gözlemleri olduğunu görmezden gelmemek gerekiyor. Devlet kademelerindeki ilerlemeler ve yerleşmeler gece kondu telaşı ile gerçekleştirilince, bir gün ansızın baskına maruz kalmak kaçınılmaz oluyor. 
·               *          * 
En doğru seçim iş yapandan yana olmak. Hazırları toplamak, sermayeyi harcamak kısa vadede marifet olarak görünebilir. Fakat en güzeli hakkıyla, samimi bir şekilde iş üretmektir.
·               *          *

İsrail mallarını boykot etmek etkili bir tepkidir. 

13 Temmuz 2014 Pazar

Gündem


Medyadaki adaletsiz seçim yorumlarına katılıyorum. Bir tarafta 12 yıldan bu yana oylarını arttırarak birden çok seçim kazanan bir partinin adayı var. Diğer tarafta ise yıllardır muhalefette kalıp, yine de umudu olmayan(bir türlü oldurulamayan) siyasi partiler ve malum adayları var.
+    +     + 
AK partinin seçim zaferlerinden sonra bir kısım karşı düşünceli kişilerin ‘seçmen psikolojisini’ açıklamaya çalıştıkları ve ‘insanlar neden ısrarla bu partiyi tercih ediyorlar?’ konulu tezleri başlı başına bir çaresizlik sendromu olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yerine ‘Neden başarısızız?’ sorusunun cevabını aramaya çalışsalar kendi gelecekleri daha isabetli olacak.
+    +    +
Yanılgı: Sağ seçmen iddia edildiği gibi liderlerini kutsamıyor. Vazgeçilemez görmüyor. Sadece en doğru seçimin bu olduğunu düşünüyor. Kıyaslama yapıyor. Yakın geçmişteki acı tecrübeleri gözden geçirdiğinde ülkesi için güvenli tercihleri yapmak istiyor.
+    +    +
Muhalif basın, muhalif seçmen ve yakın zamanda bunlara katılan muhalif cemaat; saldırı dili ayakta kalmaya çalıştığı sürece anlaşılmamaya ve ülke gerçeklerinden uzaklaşmaya devam edecektir. Vatandaşımız mevcut iktidarın eleştirisinden ziyade diğer düşüncedeki insanların icraatlarını ve söylemlerini görmek istiyor. Çünkü belli etmese de insanlarımız yönetimlerin yapmadıklarını ve yanlışlarını da görüyor.
+    +    + 
Gerçek manada empati yapabilmek için her grup kendi öğretilerini bir kenara bırakıp diğerlerinin nedenlerini ve gerekçelerini yerinde görmelidir.
+    +   +
Necip Fazıl ‘ZAMAN sadece armutları olgunlaştırır.’ Demişti. Olgunlaşmak için okumak, düşünmek, eyleme geçmek gibi birçok aksiyon gerekiyor.

Turgay URGUR

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Yaşamak


Yarın hepimiz için yeni bir gün olacak.  Herkes dünün aynısını yeniden yaşayacağımızı düşünebilir. Şimdiye kadar hep öyle olduğunu da iddia edebiliriz.

Ama hayır…. Öyle değil.

Öyle değil çünkü…..

Yarın dünden tamamen farklı olacak. Güneşin ve dünyanın kainattaki yeri değişmiş, soluduğumuz hava tazelenmiş, aldığımız tatlar farklılaşmış olacak. Uyandığımızdaki ruh halimiz, sabah ilk yapmak istediğimiz iş, çeşmede yüzümüzü yıkadığımız su, televizyonda duyduğumuz haber, yolda önümüze çıkanlar, içimizdeki istekler, kelimelerimiz, hareketlerimiz, hislerimiz farklı olacak.  Yarından önce düşündüklerimiz ile yarın düşüneceklerimiz farklı olacak.  Belki de farkında değiliz ya da hiç denemedik ama etrafımızdaki herkes yarın bizden aynı şeyleri ister gibi olacak ama onlara sunulacak yeni bir şeyler daha çok ilgilerini çekecek. Yaşamayı, bize ve herkese bu farklılıklar hatırlatacak. Yeni bir şeyler dediğim büyük değişimler değil. Örneğin; beklenmedik bir anda onlara bir şekilde sevgimizi göstermek bunlardan birisidir. Aramak, sormak, farklı cümleler söylemek, bir yere gitmek veya birisini çağırmak. Bunlar; hiç almadığımız tarzda bir kitabı almak, önceden okumadığımız bir yazarı okumak, ihmal ettiğimiz bir mekana gitmek, dışarıda yemek yemek, eve giderken yolu değiştirmek, bir yakının yanında mola vermek kadar basit ama yeni bir şeylerdir. Adı ister yenilik, ister farklılık, isterse arayış olsun her bir değişim bize yaşamdan ve yaşamaktan önceden hissetmediğimiz bir tat verecek. Buna; bunu yaşamış olanlar “hayatın tadını çıkarmak” diyorlar. Onlar hayat yolunda ileriye giderken, çoğunluk ise yerinde sayıyor. Hangi şairin, yazarın, alimin, mucitin, Peygamberin dünü ve yarını aynıdır ki? Ya da hangi çocuk dün ile yarınının aynı olmasını ister ki? İşte bu yüzden yaşamak çocukça olursa güzeldir. Bu yüzden her çocuk yorduğu günün gecesinde yarının hayallerini kurarak uyur. Bu gün eğer ‘tadı çıkarıldı’ ise yaşamaya değmiştir. Bırakın bedeniniz ruhunuzu küçük ve çocuksu görsün. Siz her geçmiş değil gelecek gün kendinizi daha da gençleştirin. Geçmiş günlere bakıp hüzün biçeceğinize, gelecek günlere bakıp umut yeşertin. Zaten bir gün ölüm ‘paydos’ diyecek; en azından yaşamaktan hem yorulmuş hem de doymuş olun.        

Yarının dünden farksız olmayacağını düşünmek geri dönüşümü olmayan bir kayıptır.  Yarını dün ile aynı görmek ise ölülerin yaşam oyunudur.

Turgay Urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...