31 Ekim 2011 Pazartesi

Sevgili kızıma

Sevgili kızım Hanzade’ye

Güzel gözlerinden inancın pırıltısı, dilinden tatlı sözler hiç eksilmesin. İnsan içindekileri dışındakiler ile birlikte yaşamayı öğrenince gerçek kimliğini bulur. Düşüncelerin ve sözlerin her daim aynı olmalıdır. Başkaları seni göründüğün gibi bilmelidir. Sanıldığının tersine dünya ve ahret birbirinin aynısıdır, bütünüdür. İkisini birbirinden ayırma. Yüce Yaratıcı bu dünyayı iyi yaşamak şartı ile devamını iyi yapacağını vaat ediyor. Bundan dolayı her daim kötülükten sakındırıyor, iyiliği emr ediyor. İnsan bu dünyada ibadet eder, hayır ve hasenatta bulunur çünkü inanır. İnsan bu dünyada dua eder çünkü karşılığının bir gün verileceğine inanır. Bu bağlamda ‘inanmak’ düşünmenin en son noktasıdır. İnanmak için çok bilmeye gerek yoktur. İnanmak için herhangi bir özelliğe sahip olmaya da gerek yoktur. İnanan insanda özgüvenin yerini Allah’a teslimiyet almıştır. İşte bu yüzden inanan insan birçok sıkıntının karşısında yıkılmadan hayat mücadelesine devam eder.

İnanan insanın bir diğer özelliği de hayatını gelişim, öğrenme, olgunlaşma ve ilerleme üzerine inşa etmesidir. Kişi kendisine verilen hayatı en iyi şekilde yaşayarak adeta bir hediye veya emanet gibi Rabbisine en iyi şekilde teslim etmelidir. Kul olmak sorumluluk almayı beraberinde getirir. Okumak ve okuduğunu sorgulamak iyi bir hayat için en iyi başlangıçtır. Lakin okuduklarını hayattan ayrı tutma çünkü okumak ile konuşmak, okumak ile düşünmek, okumak ile yaşamak arasında canlı bir bağ vardır. İnsan bu ikilemler arasında gider-gelirken olgunlaşır, öğrenir ve gelişir. Ehil olur, kendisine has bir bakış açısı kazanır. Marifetullah anlatılınca değil, okununca değil yaşanınca bir ‘marifet’ bulur.   

turgay urgur
Acıpayam

21 Ekim 2011 Cuma

Sıcak Gündem


Çok çabuk unutan bir topluluk olduk. Dün televizyon feryat figan şehit haberlerini verirken; dizilerin, sabah programlarının reytinginde hiçbir azalma olmadı. ‘Hayat devam ediyor’ düşüncesi ‘hayat düşüncesizce devam ediyor.’a çoktan dönüştü. Çünkü bizim içimize işleyen, yüreğimizi dağlayan, düşüncemize ışık tutan hiçbir olay kalmadı. Her şey gibi insanlığımızı da son sürat tüketiyoruz. Ait olduğumuzu sandığımız mefkûreler ya bizleri terk etmiş ya da biz onları. ‘Ateş düştüğü yeri yakar.’ sözünün gerçekliliği tüm hüzün verici olayların içine girmiş durumda. Ne sokaklar bayraklarla donatıldı, ne de adam akıllı yürüyüşler düzenlendi, ne de insanlar zevkinden-sefasından geri kaldı, ne de bu tür olaylarda ihmalleri olanlar eleştirildi. Mevcut yönetim o kadar benimsenmiş ki her söylediğinin arkasında keramet aranmaktadır, her yaptığı en doğrusu olarak kabul edilmiş durumdadır. Maliye bakanının vatandaşla vergi konusunda dalga geçmesi ilk değildir, hamasi söylemlere karşı olduğunu söyleyip ardından ‘Bıçak kemiğe dayandı.’ ‘intikamımız acı olacak’ ‘Bedeli ödetilecektir.’ gibi ucuz söylemlerle günü eğleyen yine en baştakilerdir.

Turgay Urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...