6 Kasım 2019 Çarşamba

FANİ (2)

Sonsuz bir hayatın inşasına fayda sağlamayan ideolojilerin cahiliye dönemi putlarından bir farkı yoktur. Çünkü her ikisinin de kulları ya aç kalınca putlarını yer ya da sadece menfaatlerine katkı olsun diye onları yüceltirler. İşleri bitince bir kenara atarlar. Mazi seleflerince yalanlanan bu tür isyanlarla doludur. Hata ise isyanları başka isyanlarla bastırma gayretinden kaynaklanmaktadır. MS 74'deki Vesuvius yanardağının küllerinin 2014'de çekilmiş Pompei filminin özendirilişinde halen sönmemiş olduğunu görmekteyiz. Her ikisinin de köleleri vicdandan gelen sesleri 'bu put-ideolojilerin tamtamlarıyla' bastırmaya çalışırlar. Bu beyhude bir uğraştır.

Oysa...Akıl kendisini kainata açmak ister. Bu deverena bir anlam vermek için gözlerini, kulaklarını ve tüm diğer hissiyatlarını bil fiil çalıştırmak ister. Çünkü başta insanın kendi varlığı ve insanın idrakinin bir hane gibi sahiplendiği kainatın varlığı acayip bir yaratılış hadisesidir. İnsanın konuşması, düşünmesi, hayattan lezzet alması ve sonsuza kadar da almak istemesi bu yaratılışın devamının bir göstergesidir. Alınan her nefes yaratılışın devamını gösterir. Her son nefeste sonsuzluğa olan özlem gizlidir. Madem insanda sonsuzluğa bir özlem vardır, öyleyse sonsuzluk vardır. Çünkü bu insanın arzusudur. Küçücük bir yavrunun ağlamasıyla derdine derman olan Halık-ı Kerim hiç şüphesiz tüm insanlığın 'sonsuzluk' çığlıklarına sessiz kalmayacaktır. Her hakkı yerine getirip, bizleri fanilikten ve acizlikten alıp dergahına kabul edecektir. 

Put-ideolojiler ise kainattaki müthiş düzen, akış ve korunmuşluğu sıradanmış gibi gösterip, kendisine ölçü kabul ettiği bir sıradışalığı insanlara gevelettirir. Örneğin kendi başına dimdik ayakta duran ve ekolojisini koruyan bir ormanı basit görür. O ormandaki binlerce bitkinin, böceğin, hayvanın iradesini adi(basit) bir seviyede hesaba katar. Bu kusursuz sistemin inşasına ve sürekliliğine bir kelimelik 'Sübhanallah' diyemez. Orman nimetine 'Ne güzel yaratılmış.' diyemez. Bu muthiş, kusursuz organizyonun arkasındaki Halık'ı görmez, göremez, görenlere de bahaneler bulur. Fakat o ormandan kaçmış yaralı bir ceylanın çaresizliğine ve/veya insanların hayvanlar hakkındaki duyarsızlığına fermanlar yazar, dernekler kurar. Sokak sokak isyan eder. Kendisi gibi isyan etmeyenlere de sitem eder. Hülasa, faniliği bilmek, acizliği bilmek insanı bu acizliği kuşatan Rahimiyetin büyüklüğünü gösterir. İnsan put bir ideolojinin ardından gitmek yerine; 'Nerden geldim? Nereye gidiyorum? Neciyim?' sorularının cevabını bulmalıdır.

Ne yazık ki! Put ideolojiler her yanımızdadır. Ekranda, iş dünyasında, internette, bill bordlarda, reklamlarda, finans hesaplarında, yorumlarda, sahnelerde, mitinglerde, konferanslarda, eğlence merkezlerinde ve daha nicelerinde önce gözümüze sonra şuurumuza dayatılır. Bu, insanın ruhunu soyan bir saldırıdır. Benliğini alıp, onun yerine yine kendi nefsinden yapılmış bağımlı bir iradeyi koyan klinik müdahaledir.

Ne yazık ki! Durum böyledir. Çünkü bir türlü iyi olamıyoruz. Paylaşamıyoruz. Geçici dünyanın cazibesinden  kurtulamıyoruz. Ve böyle bir ortamda Müslümanım diyen kişi, bilerek gelmese de şartlara rıza göstermesiyle kendisini biraz Makyavelist, biraz egoist, biraz kapitalist, biraz hedonist bir atmosferde buluyor. Belirli süre sonra iradesinde ve icrasında bu seçimleri baskın çıkıyor.     

Oysa dünyaya kainat Kuran'ını anlamaya gelmiştik. Bu anlayış faniliği anlamakla başlıyor.

Ne güzel demiş:

 Fâniyim, fâni olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem. 
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. 
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. 
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.’’ (BSN)

Selamlar, turgay urgur





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...