25 Aralık 2021 Cumartesi

Eğitimin sevgi yolu

 Eğitimin sevgiden başka bir yolu yok. 

İnsanları zorla bir yerlere götürebilirsiniz, istemedikleri işleri mecburiyetle kabullendirebilirsiniz. 

Ama bir kitabın büyüsünü, rakkamların sihirli gücünü, kelimelerin vazgeçilemeyen tutkusunu onlara zorla tattıramazsınız. 

Şefkat ve sevgi ile sunulan bilgilere ihtiyacımız var. Klasik, yeni, geleceğe yönelik fark etmez tüm fikirler onlara en içten duygularla verilmelidir. 

20 Aralık 2021 Pazartesi

yolcu 3

 Yolcu giderken, kenardakiler durdurmuş.

-Nereye?
Sınıra.
-Daha erken değil mi?
Benden önce varanlar var.
-Gel ‘gündemimiz’ var. Herkes bunu konuşuyor.
Ben epey geç kaldım. Duramam. Dursam da bir faydam olmaz. Belki de zararım bile olur.
-Seni kıskandım.
Acınacak halim çokken kıskanılacak yerim yoktur.
-Ben de gelebilir miyim?
Herkes gelebilir. Merak etme zaten istemesen de götürüyorlar.
-Peki ya … ‘gündem’?
Canım benim. Onu alamıyoruz. Ne gündemler dünde kaldı. Ama bu yolculuk hep devam etti. Bismillah deyip yola çıkalım. Şükür edelim, dua edelim ve de çokça çalışalım.

14 Aralık 2021 Salı

(Yeni yazım ) 5’erli soru çözme YÖNTEMİ


Bu yöntemi denemeden geçmeyiniz! Her türlü sınava hazırlanan gençlerimiz ve çocuklarının başarısını gönülden isteyen pek kıymetli velilerimiz bu sistem HEPİMİZE iyi gelecek.
Çok ama çok faydası olacak.
Deneme öncesi konulara hâkimiyet kazanmak, süreyi doğru kullanmak ve yanlışların sayısını hızlı bir şekilde azaltmak için 5’erli soru çözme yöntemini kullanınız.
NASIL? Aynı konuya ait en az 100 soruluk bir testin sorularını 5’er 5’er çözünüz. İlk 5’li çözümden sonra HEMEN şıkları kontrol ediniz. Yanlış olan sorulara bakınız. Bazen doğruyu öğrenmek için konuya gitmeniz ve 15-20dakika arası araştırma yapmanız gerekebilir. İşte tam bu süreç TAM ÖĞRENMENİN GERÇEKLEŞECEĞİ SÜREÇ olacaktır. Benzer soru(lar) karşınıza geldiğinde çok hızlandığınızı ve kendinizden emin bir şekilde soruyu çözeceksiniz. 5’erli soru gruplarının çözümlerini araştırmak için kendinizi zaman ile sınırlandırmayınız. Bir sorunun çözümü bazen 1 dakika, bazen 10 dakika ve bazen daha fazla sürebilir. İlk 5’li grubu bitirdikten sonra diğer 5’li gruba geçiniz. Herhangi bir dersten ilk 100 soruyu bu sistem ile çözdükten sonra yanlışlarınızın azaldığını ve hızlandığınızı fark edeceksiniz.
NEDEN BU SİSTEM? Yapılan yanlışa sıcağı sıcağına bakmak SORUYA VE KONUYA olan ilginizi arttıracaktır. Yanlıştan sonra geçen süre uzun olmadığı için soru ve konu hakkında DAHA ÇOK BİLGİYİ hatırlayacaksınız ve yanlış sonrası öğrenme daha sağlam pekişecek. Kısacası yanlışı ANINDA GÖRECEKSİNİZ. İlerleyen sorularda benzer soru ile karşılaşmak ise sizi zihinsel olarak doğrudan önceden çözdüğünüz soruya götürecektir. Aynı zamanda öncesinde 5’li gruplarda gördüğünüz, uğraştığınız sorularla yine karşılaşmak ve doğru çözüme ulaşmak sizi motive edecektir.
AVANTAJLARI NE OLACAK?
-50’li ve 100’lü soru çözümlerinden sonra gözünüzde büyüyen YANLIŞ KONTROLLERİ ortadan kalkmış olacak. Çünkü 100 soru bittiğinde artık kontrol etmeniz gereken bir yanlış olmayacak.
-Test arasında konu çalışmanın faydalarını bizzat yaşayacaksınız.
-Konu çalışmak sizin için ekstra bir süreç olmayacak. Testler arasında rutine dönecek. Konu çalışma hızınız da artmış olacak.
-Bu sisteme zaman ayırdıkça doğrularınız artacak ve kendinize olan güveninizi yeniden kazanacaksınız. Daha fazlası, daha fazlası için mücadeleye devam edeceksiniz.
-Bu sistem ile hem soruya hem de konuya TAM GEREĞİ KADAR ZAMAN AYIRMIŞ olacaksınız.
-Zorlandığınız dersler bile daha kolay gelecek. Bu nedenle bu sistemi özellikle çok zorlandığınız konularda deneyiniz.
EK TAVSİYELER
-En az 100 sorunun benzer konudan olmasına dikkat ediniz. Farklı derslerin testlerinden oluşan bir testten ziyade tek bir dersin tek bir konusuna yoğunlaşın.
-Elinizde benzer konunun yeteri kadar sorusu olduğundan emin olunuz.
-5’li soru çözümleri için kendinizi zaman ve mekan ile sınırlandırmayınız. Teneffüste, boş derste, otobüste her yerde soru ile uğraşmaya psikolojik olarak hazır olun.
-TAM SÜRELİ TEK OTURUMLU DENEMELERDEN DE ASLA VAZGEÇMEYİNİZ! (Bu sistem sizi tam süreli oturumlar öncesinde hazırlayacak bir süreçtir.)
-Çoktan seçmeli sistem gayet adil bir sistemdir. Sizler de doğru, pratik ve verimli yöntemler ile net sayılarınızı arttırabilir ve istediğiniz hedeflere ulaşabilirsiniz.
-Çalışma öncesi dualardan ve şükürden asla vazgeçmeyiniz.
Bu sistemi şu an 3 sınıfımızda aktif olarak kullanmaktayım. Öğrencilerimden bire bire dönüşler alıyorum. Herhangi bir olumsuzluktan bahseden olmadığı gibi yukarı bahsettiğim faydalarını bizzat gördüklerini söylediler. Yani de denedik ve sonucu gördük. Önceki yıllarda da BU VE BENZERİ SİSTEMLER İLE gençlerimizi Türkiye’mizin marka üniversitelerine gönderdik. Merak edilenler için paylaşımın yorum kısmı kullanılabilir.
Denemeden geçmeyin!
(Çok çalışmaktan, çok çok dua etmekten başka çaremiz yok. Hep çalışacağız, hep çalışacağız. Şikayet etmeden, gereksiz konulara girmeden hep mücadele edeceğiz. Bize emanet pırlanta gibi bir gençlik var. Bize emanet bir ÜLKE VAR.)
Turgay URGUR
ACIPAYAM ANADOLU LİSESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

27 Kasım 2021 Cumartesi

AYNALAR

 Sabah uyandım. Uyandırıldım.

Solumdaki kırık ayna artık tozdan yansıtma özelliğini iyice kaybetmişti.
Bir zamanlar kullandığım sağımdaki ayda da solumdaki ayna gibi çoktan benim için değerini yitirmişti.
Ne de olsa her ikisi de insan işiydi.
Yok yok…. Düşündüğün gibi değil.
Yeni bir aynaya ihtiyacım falan yok.
Çünkü insan zamanla; hafif hafif finale doğru ilerlerken aslında nereye baksa orasının kendisi için bir ayna olduğunu az da olsa anlıyor.
Yeter ki niyetini bozmasın.
YETER Kİ! Kendisini yıllar içinde sirke misali keskinleştirdiği düşünceleri ile ‘illa ki’ taraftar olma zorunluluğundan çıkarsın.
Ayna demişken, malum insanın içini göstermiyor. İçini ise en güzel kendisi biliyor.
Doğru… Her yaptığımız iş bizim için birer ayna. Mazimiz insanların zihnindeki aynamız. Konuşmalarımız, davranışlarımız ruhumuzun aynaları.
• * *
İzlediklerimiz aynalarımız oldu. Gün oldu aynalarımızı asıllarımız sandık. Akşam duyduğumuzu sabah pazarladık. Çaktırmadan aynı cümleleri söylemeye bile çalıştık. İşin içine birazcık numaradan heyecan ve gerginlik de katınca inandırıcı bile olduk. Ekran aynalarından tek farkımız ise onların bunu para karşılığı (hem de çok iyi paralar karşılığı) yapması olurken bizler bunu bedavadan yaptık. Komik.
• * *
Sabah UYANDIRILDIM kardeşim. Sabaha, güneşe ve bu gün için içimde yeşerttiğim umutlarıma şükür ediyorum. Uykuyu VERENİ, güneşi VERENİ, nimeti VERENİ andım.
Ülkemin yaşadığını ekonomik sorunlar HER VEFALI TÜRK EVLADI gibi beni de üzüyor, düşündürüyor. Birileri işini suiistimal ediyorsa bu daha da düşündürüyor. Ama hayatı sadece son 6 ayda veya son iki-üç senedir yaşadıklarımıza bağlayıp KARAMSARLIK söylemlerine bürünmüyorum. Hayatımın önceliği siyasetin argümanları olamaz. Olmasına müsaade edemem. Sonsuza müştak bir kulun hayatında siyasetin tuttuğu yer dişe tırnağa gelmez.
Biz hiç kimseyi seçmiyoruz. SEÇTİRİLİYORUZ. Ne 3 çeyrek asırdır iktidar olmamış (işin aslı OLAMAMIŞ) bir muhalefeti TERCİH ederim ne de son 30-40 yıldır iktidar olmuş partilerin yanlışlarını SAVUNURUM. Bilenler bilir: işin aslı: demokrasinin olduğunun sanıldığının tüm ülkelerde VATANDAŞIN iradesi 5 veya -sıra çoksa- 10 dakika içinde 4 VEYA 5 YILDA BİR KULLANDIĞI oydan ibarettir. Gerçekçi olmak iyidir. Gerçekçi olmak insana iyi gelir.
• * *
Ebedi saadeti istemeyen yoktur. Ve insan bu ebedi saadeti sevdikleriyle beraber ister. Ve insan EBEDİ SAADETİN yolunu yordamını bir şekilde biliyordur. Son yıllarda kendime hep şu soruyu soruyorum? Neye, ne kadar?, Kime, ne kadar SÜRE AYIRIYORUM. Ve bu süre dağılımı olması gerektiği gibi mi? Ya bu önem dağılımı? Ya da söylem dağılımı? Asıl konuşmam gerekenleri, asıl düşünmem gerekenleri mi düşüyorum yoksa ben de ruhu idam sehpalarına sürüklenenlerden miyim?
Cennet ve cehennem gibi İKİ YER TÜM İNSANLIĞI BEKLİYORKEN dünyanın kırık ve nahoş aynalarına bakıp kendimi üzemem. Bu kırık aynalara ikinci bir aynalık HİÇ YAPAMAM. Her kul gibi Rabbim tarafından DEĞER GÖRDÜM. UYANDIRILDIM. Sabaha merhaba dedim. Vazifem büyük. Zamanımız ise oldukça az. Beni sloganlarla yorma. Varsa HAK İÇİN SOHBETİN BUYUR GEL. ÇAYIM VAR. İkimize de yeter.
TURGAY URGUR

23 Kasım 2021 Salı

sen

hayalim ol,

elim gibi, dilim gibi

çarem ol.

yoruldum,

bilirim zamanım azaldı,

tesellim ol.



3 Eylül 2021 Cuma

Açılış Konuşması

Sayın müdürüm, müdür yardımcılarım, saygıdeğer meslektaşlarım, saygıdeğer velilerimiz ve 

 İdeallerimizin öğretmenleri, geleceğimizin mimarları, ruhlarımızın ve gönüllerimizin doktorları, güzel ülkemizin Savcı ve hakimleri ve daha nice mesleğin güzel ahlaklı, çalışkan adayları Siz Sevgili Öğrencilerimiz Okulumuza Hoş Geldiniz. 

Geçen Pandemi döneminde sizleri çok özledik. Sizler olmadan bilginin, sevginin, üretmenin eksik kaldığını gördük. Biz öğretmenleriniz bugün burada hepinizi görmekten çok mutluyuz. ve şunu çok iyi biliyoruz sizler bize değerli ailelerinizin nadide emanetlerisiniz. Ve şunu da çok iyi biliyoruz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde binlerce şehidin verildiği bu Cennet vatanımız hem size hem de bizlere verilmiş en güzel emanettir. 

Gençlerimiz gönlünüz rahat olsun; uzman kadrosuyla, geçmişteki başarıları ile kendisini ispatlamış bir okula geldiniz. Şu anda doktor olarak, hakim olarak, öğretmen olarak, mühendis olarak ve daha bir çok kaliteli meslekte görev yapan mezunlarımız var. Sizler de başaracaksınız bunu gözlerinizden okuyorum, meslekleriniz hakkında araştıramalar yapıyorsunuz ve en önemlisi de zamanlarınızı israf etmiyorsunuz. 

Mezun oluncaya kadar hep birlikte okuyabildiğimiz kadar kitap okuyacağız,

Her gün yüzlerce soru çözeceğiz, çözülmeyenler için öncelikle sınıf arkadaşlarımız ile ve sonrasında biz  öğretmenleriniz ile zorlukların üstesinden geleceğiz. 

Günü gününe büyük bir heyecanla verilen ödevlerimizi yapacağız. Sadece siz değil bizler de çok çalışacağız. Çünkü ulaşacağınız güzel meslekler de bizler de tuzumuzun olmasını istiyoruz. 

İnşaallah gün gelecek bu çalışmalar ve dualarımız neticesinde sizleri ülkemizin en seçkin üniversite ve mesleklerinde göreceğiz. 

Canımız gençlerimiz; sizlerin çok iyi bildiği bir konudan bahsetmek istiyorum. Hayatı sevmek, insanları sevmek, bayrağı sevmek, doğayı sevmek, aileyi sevmek insana verilmiş en güzel duygulardandır. Bu duyguların kıymetini bilelim. Birbirimizden selamımızı, hürmetimizi ve Allah için hayrı konuşan sohbetlerimizi esirgemeyelim. 

Biricik gençlerimiz! hayatlarımız bizlere verilmiş en büyük hediyedir. Var olmak, düşünebilmek, nefes alabilmek, konuşabilmek, yiyebilmek, içebilmek öyle güzel birer nimettir ki bu nimetlerin kıymetini sağlıklarımızı koruyarak, zararlı her türlü maddeden ve zararlı her türlü sözden uzak kalarak bilmeliyiz. Eminim sizler Allah'ın size verdiği bu emanetleri en güzel şekilde muhafaza edeceksinizdir. Bu konuda hiç bir şüphem yok.

Güzel ahlaklı, nezaket dolu gençlerimiz. Size öğretmenlerinizden bir mesaj getirdim. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum zaten bildiğiniz bir şey ama elçiye zeval olmaz, üstümde kalmasın söylüyorum. 'Sizleri çok seviyoruz.- hani Cengiz Kurtoğlu şarkı da söylüyor ya : Duyanlara, duymayanlara ben onu seviyorum diye. Bizler de sizleri çok seviyoruz. 

İyi ki varsınız! İyi ki bizim okulumuzun öğrencisi oldunuz. 

Sizlere başarılar diliyorum ve saygılarımla selamlıyorum. 











 

7 Mayıs 2021 Cuma

Z kuşağı mı? İhmal mi?

 Z kuşağı etiketinin arkasına saklanmak doğru değil. İşin aslı insanları harfler ile bir birinden ayırmak hiç doğru değil. İnsanın V’si, Y’si, Z’si olmamalı.

(Bir de harf yokmuş gibi son harfleri seçmişler.)
Bilim, gelişmelerle birlikte insanların hayatlarına giren sorunlara da çözüm bulmayı öncelik edinmelidir diye düşünüyorum. Hatta muhtemel sorunları önceden düşünüp, daha soruna dönüşmeden kişileri bilgilendirmelidir.
Bugün; sorumsuzluk, davranış bozuklukları, tembellik, iletişim beceriksizliği ve sayabileceğimiz daha birçok olumsuzluk ‘Z’ kuşağı etiketi ile paravanlanıyor. 'Ne yapalım?' nesil böyle diye meşrulaştırılıyor. Dahası kabullenilip çözüm yolları ve sorunun asıl nedenleri gün yüzüne çıkarılmıyor.
Eğer bir şeyler eksikse veya yanlış ise bu kuşak özelliği değil ihmaldir.
Okulun, caminin, evin, sokağın yani insanın olduğu her yerin ihmalidir.
‘Bu türler böyle!’ demekten vazgeçelim ve bu ihmali görelim.
• * *
İHMALİMİZİ görelim!
Çalışkan olarak, kitap okuyarak, güzel konuşarak örnek olalım.
Aile üyelerimize nitelikli zaman ayıralım. Aklımızda türlü türlü işler varken kendimizi ‘ailemize zaman ayırıyoruz’ diye kandırmayalım.
Yani iş zamanı sadece işimizle, aile zamanı sadece ailemizle, ibadet zamanı sadece ibadetimizle uğraşmayı kendimize şiar edinelim.
• * *
Ortam hazırlamak önemlidir. Evin ortamı, okulun ortamı, caminin ortamı, sokağın ortamı, iş ortamı insanın bedenine ve de ruhuna hitap edebilmelidir.
Kişi bulunduğu yerde kendisini huzurlu hissedebilmeli ve ‘orada’ olmayı istemelidir. Ortamda yapılan her şey insanın gelişiminde bir yapı taşını oluşturur. Bundan dolayı ortamda konuşulan ve ortamda yapılan her hareket çok önemlidir.
* * *
İşte bu yüzden insan, Sultan Ahmet Camisinin avlusunda oturmayı sever.
Sade bir ev ortamına özenir.
Güzel muhabbetlerin olduğu yerden ayrılmak istemez.
Dar koridorlardan ferah bir bahçeye çıkmayı tercih eder.
Ne zaman çok darlansa gözünü mavi gökyüzüne diker.
Güneş batışında up uzun bir sahilde yürümeyi özler.
Babasıyla, annesiyle, kardeşleriyle yaptığı hoş sohbetleri yıllar geçse de yâd eder.
Saygı ve değer gördüğü bir iş ortamında üretkenliği artar.
Secdede, oruçta bulduğu huzuru dünyanın hiçbir zenginliğinde bulamaz.
• * *
Hasılı V-Y-Z kuşağı ve daha birçok uyduruk etiket algı yönetimin başka birer uzantılarıdır.
• * *
Sosyal medya takiplerimizi bırakalım ve sevdiklerimizi yüreğimizin, hayatlarımızın merkezine alalım.
Onlarla konuşalım. Çoğunluk itibariyle dinleyelim. Nezih ve sade ortamlar hazırlayalım.
Onlar bizim Z kuşağı diye sınıflandırılan çocuklarımız değil, onlar bize Allah’ın bu dünyadaki en güzel hediyelerinden birisi. Emaneti ihmal etmeyelim.
Onlarla dua edelim. Onlara dua edelim.
Ve bir gün biz onlardan ayrıldığımızda bizleri iyi anmalarını sağlamak için bugün elimizde ne fırsatlar varsa hepsini kullanalım.
Sünneti Seniyye ve Kurani pencerelerden bakmak gibi elmas hazineler varken zaman kaybetmeyelim.
Bir insana sadece helal ve haram anlatılsa hayatı doğru yaşamak için başka bir şeye ihtiyaç kalmaz. Helal ve haramı bilen nesiller kendilerini asla Z kuşağı olarak nitelendirmeyeceklerdir.
TURGAY URGUR

30 Nisan 2021 Cuma

itiraz

 

Doğamız gereği itirazımız oldu. 

İtirazlarımızın bir işe yaramadığını anlamak ise ‘geç bir başlangıç’ oldu.

İnsan öğreniyor muydu?

Hayatı idame ettirmek için bu kadar meşakkate gerek var mıydı?

Birkaç cümle geri gelip, itirazlara dönsek sanırım iyi olacak.

Bu itirazlar ikiye ayrılıyor. Sesli olanlar ve sessiz olanlar.

Sesli olarak daha ziyade yansımalara benziyor ve bu yansımalar ekolarından sonra usulca yok olup gidiyorlar.

Klasik herkesin bildiği türden olan itirazlar: aileye, işe, hayata, sisteme, sistemsizliğe, devlete, kurallara, yasaklara, hastalıklara ve daha tecrübe ettiğimiz ne cinsleri varsa kısacası hepsine olan itirazlarımız.

Çelişkili itirazlarımız ise işin en çetrefilli yanıydı. Örneğin: büyümeye ve de büyümemeye, paraya ya da parasızlığa, insana yahut insansızlığa. 

Birileri itirazları için canını bile verdi.

Hatta kendi canlarıyla yetinmediler bazen yakınlarının canını bile itirazlarına kurban ettiler.

Bu tür itirazlara ödenen bedeller görününce ise toplumun vicdanından hep aynı tepki kısa bir süreliğine de olsa dilleniverdi: değer miydi?

Beni bilenler az buçuk şunu da bilir. Sesli olan itirazlara yeteri kadar sözcük yazdık. Asıl gelelim şu: sessiz itirazlara.

Bu yaşıma kadar eğer hayatta bir mana bulduysam, tam da bu sessiz itirazlarda buldum.

‘Aman itirazın sessizi de olur muymuş?’ deyip içinizdeki sessizliği duyurmayınız!

Öncelikle ya da önceliğim şu: sesli itirazların karşılığı yok ama sessiz itirazların karşılığı aslında tam da sahip olduğumuz tek şey: hayat.

Olayı- konuyu buradan ileri götürmek epey bir zor görünüyor.

Yaz bakalım! Sessiz itirazlar neymiş?

Evet . . . yazımızın sonuna geldik. Zaten çoğu zaman uzun yazıyorsun diyenler oluyordu. Böylece yazımız da kısalmış olur.

Siz yine de ayrılmayın.

 İllaki bir iki tane sessiz itiraz buluruz.

Ehil bir yaşa kadar farkında olmadan dimağlarımızda 'ölmeyeceğiz serumuyla' büyüttüğümüz ve neticesinde meyvesinden ziyade dalları ve dikenleri ile canımızı acıtan ama büyümesine de kesinlikle engel olamadığımız bir ağaca benzeyen 'sessiz bir itiraz' ile başlayalım.

‘YOK OLMAMALIYIM.’

Tekrar yazmak da fayda var sanırım. Sessiz itirazımızın adı 'Ben yok olmamalıyım!'

Bu kadar emek çektim. Okudum, büyüdüm, zorlandım, çok ama çok çalıştım. Ev sahibi, iş sahibi, araba sahibi oldum. Hadi bunları da geçtim; çoluk çocuk sahibi oldum. Daha torunlarım olacak. Bahçemi henüz düzenliyorum. Yakında ikinci kitabım basılacak. Şimdilerde hayattan çok farklı tatlar alıyorum. Yaptıklarım ne ki? Daha birçok hayalim var. Hülasa; 'Ben yok olmamalıyım.' 

Kesinlikle EVET. 

Kimse yok olmamalıdır. 

Zulmün yanına kar kalmayacağı zalimler, körpecik yaşında hayata veda eden masum çocuklar, helal dairesinde hayatlarını yaşamış olan herkes; yani hiç kimse yok olmamalıdır. 

İnanıyoruz. Olmayacaklar. 

 

 

 

 

15 Nisan 2021 Perşembe

senle

Mutmain bir yürekle ocağına düştüm,

Kıvılcımlar çıtladı loş ışıkta. 

Deşince alevi bir başkaydı ürpertin. 

Tebessümün ve bir an ateşten uzaklaşışın. 

tutuşmazdı eteğin

ama insan işte ... tedbirliydi her yolculuğa.

uzasın diye gece;

 kısıldı gaz lambası, 

usul gülümsemeler kadar kıttı,

İs kokusunda çamın tadımlık aroması.

belki de o kıtlıktı ümidimi perçinleyen.

duvarlarda sessiz şahitler,

her şeyi aslından büyük gölgeleyen.

ömürlük rabıtadaki gıcırtı,

o saatten sonra insan duymak istemiyor küçükte olsa bir tıkırtı. 

bölünmesin istiyorsun hece, 

bilindik bahaneler ile başlıyor,

ne de olsa bitecek gece.

buharla tıngırdayan demliğin hipnozu,

dakikalardan oluşan hasret yap-bozu. 

aralara girdi dudaklardaki çayın tadı,

her derdimi anlatamadım,

her duygunun yok ki adı. 

ah uyku ah uyku!

bulma bizi. 

bulursan da!

ayırma bizi. 

bırakta bir ocakta ömür küllensin, 

son kıvılcıma kadar ayrılmasın gözler. 

çok yorulursa kıl çulda uzansın sözler. 

ha dizimde başın,

ha dizinde başım,

ne fark eder ki senle ise ocakta aşım. 

*     *     *

iki tahta kaşık,

çok bile 

 



8 Nisan 2021 Perşembe

unut

 elinde büyüdüm,

yüreğim elinde büyüdü. 

sensiz yaşayamam,

anlamı olmaz,

kendimi yoramam,

sessiz yaşamaya dayanamam. 

korkarım,

çekinirim,

başaramam,

anlamı olmaz,

boşuna mücadele etmem,

olmayacağını biliyorum.



1 Nisan 2021 Perşembe

ÖĞRETMEN

 İşimiz enerjisini sevgiden alır. 

Bu kaynak bitmez ve tükenmez olduğu için 'biz öğretmenler' yorulmayız. Meslek aşkımızı yitirmeyiz. 

Bu cennet vatanın evlatları bize verilmiş en değerli emanetlerdir. 

Emanette ayrım, emanette ilgisizlik, emanette tembellik göstermeyiz. 

 

15 Şubat 2021 Pazartesi

SORGU

tahta bir sandalyede

elimde kelepçe

sen sorgula beni. 

sen ayakta,

ben bitkin,

bakışlarım ezik,

duvarlar üstümde,

ışıklar yüzümde,

gözlerim pörtlek, 

dilim yorgun,

sen sorgula beni.

şimdiden değil gelecekten sor,

usanmadan bıkmadan yor beni yor,

her bildiğimi al,

işlenmemiş günahlarımı sor,

kendimden neden geçtiğimi sor,

senin için nelerden geçtiğimi sor. 

bendeki seni sor. 

bayılırsam,

bir kova utanç dök,





14 Şubat 2021 Pazar

13 ŞEHİT

 Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan bizlere de şuur diliyorum.

Hakiki manada iman, kula yakışan bir irade ve hayırda işleyen bir ömür diliyorum.
İşimiz çok zor.
Ne çileler çekiliyor, ne canlar gidiyor da bihaber yaşayıp gidiyoruz.
Ya da bihaber olmayı biz istiyoruz.
Bile bile tercih ediyoruz.
Bir gün gelecek ve çile çekenlerle, genç yaşta Allah için şehit olanlarla mahşerde buluşacağız.
Bütün insanlık orada olacak.
Olmak istiyoruz.
Annelerimizle, babalarımızla, çocuklarımızla, Peygamberlerimiz ile, hayalimizin ulaştığı ne kadar iyiler varsa; onlarla sonsuza dek beraber olmak istiyoruz. Bunun hakkımız olduğunu düşünüyoruz.
İnanıyoruz ki! Bize de sorulacak. ‘Sen ne yaptın?’
Harbiden biz ne yapıyoruz ki?
Soruyu biraz daha kolaylaştıracak olursak, şimdiye kadar ne yaptık?
Yani Allah hayırlısını versin. Lakin sabaha çıkamasak ve üzerine Yemin edilen O GÜN’de yeniden diriltilsek ne diyeceğiz?
Ben kendi adıma cevap bulamıyorum. Umarım sizde de durum aynı değildir.
Gün gelecek ve yeniden var edileceğiz.
Hem de ne ilim, ne de din sahtekarlığının geçerli olmadığı bir yerde;
Paranın geçmediği,
Statünün işlemediği,
Zerre kadar ayrımın olmadığı,
Adaletten şüphe duyulmayan,
Terazinin zerre miktarı yanlış ölçmediği,
Renklerin, dillerin, ideolojilerinin, ırkların ayrıştırılmadığı,
Laf ve zeka oyunlarının sökmediği,
Her şeyin olduğu gibi, aslı gibi, bizzat yapıldığı gibi gözler önüne serpildiği,
İtiraza gereğin olmadığı,
Hak yerini bulacağından şikayete bile ihtiyacın duyulmadığı bir yerde dirilteceğiz.
İşimiz gerçekten çok zor.
Dedim ya….
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan bizlere de şuur diliyorum.

13 Şubat 2021 Cumartesi

ashes

 

Flashes in your eyes,

Lashes in my dreams.

Ashes in our words.  

ERKEN BAHAR

Zamansız açtın,

Ansızın kaçtın. 

Yüreğime yalancı çiçekler saçtın. 


Erken baharsın,

Aldatırsın.

Bir gün, iki gün görünür,

Sonra kışım olursun. 


Sahtesin.




20 Ocak 2021 Çarşamba

Gün doğumum

 aynalar kırılsın, 

biliyorum rengimi.

prangalar kırılsın, 

siliyorum mazimi.


Yemini papazlara ve korkaklara bıraktım,

nihai kararı kendimde buldum. 

10 Ocak 2021 Pazar

KURAKLIK ÖNCESİ

 Yokluktan herkesin az çok hissesi oluyor. İnsan az da olsa 'yokluklardan' bir şekilde ders alıyor. 

Bu ders bazen çok acı olduğundan gerektir, eskimeyenler boşuna dememişler: 'Allah yoklukla imtihan etmesin diye.' Çünkü insan yokluklar esnasında epey bir zorlanıyor. Sınanıyor. 

Paranın yokluğu, sevginin yokluğu, sağlığın yokluğu ve de nimetin yokluğu insana bir şekilde ağır geliyor. Bu yokluklar bazen geri gelmeyecek yaralar açıp gidiyor. 

Korona günlerinde bu yaraları ziyadesiyle hissediyoruz. 

Hissediyoruz ama ne kadar idrak ediyoruz?  İşte orası epey bir tartışılır. 

Hani kul penceresinden  bakıldığında olayların zahiri ve batini yani iç ve dış veya görünen ve görünmeyen nedenleri vardır ya; sanırım 'o' nokta sandığımızdan çok daha fazla önem arz ediyor.

Seri üretim yapan bir fabrikanın on binlerce ürünü içinden sadece bir tanesinde bile küçücük bir kusur olsa neredeyse fabrikanın tüm mühendisleri o kusurun nedenleri için çok detaylı bir çalışmaya girer. Bir an önce o kusurun asıl nedenlerini bulmak isterler. Çünkü o kusur ileriki günlerde daha büyük ve telafisi olmayan hatalar doğurabilir. Herkes oradaki kusurun bulunması konusundaki çalışmalara önem verir ve saygı gösterir. Bu olması gerekendir. Böyle bir durumda kimse oturup beklemez. Bir an önce normale dönmek ister. Hatta oturan olursa ayıplanır. Daha da ötesi işten bile kovulur. 

Günümüz dünyasında otomasyon içinde yer alan herkes kusurun düzeltilmesinin önemini bilir. Kusur yokmuş gibi davranılamaz. 

İnsan bir cıvatadan, bir kibritten daha mı az önemlidir ki başına gelen musibetlere, kazalara, hastalıklara karşı bu kadar ilgisiz kalır. Her şeyi zamanın çözmesini bekler. Ya da her şeyi kadere havale eder. Veya felaketleri hemencecik günahlara ceza olarak görür ve pasif bir teslimiyeti kaçış görür ya da işi tümden tabiata atar ve kendisini Sahipsiz, amaçsız görme garabetine düşer. 

Bugün bozduğumuz dünyanın bedenimizde açtığı hastalıklardan ziyade ruhumuzda açtığı marazlara dikkatimizi vermeliyiz.     

 

 

   

4 Ocak 2021 Pazartesi

HÜZÜNLER ÇÖKÜYOR ANNE!

İnsan saç telleri ve göz yaşlarından oluşuyor,

Ve insana ait her şey gibi onlar da toprağa düşüyor. 

Ve insan ne kadar yaşarsa yaşasın,

Hayatı bir türlü öğrenemiyor. 

Sanırım asıl acizliğimiz: 'bu öğrenememe'.

Ve insanın bel bağladığı ne varsa,

Sadece ve sadece acı veriyor.

Çünkü onlar da insanlar gibi toprağa düşüyor. 

Dünler hep toprakta,

Yarınlar yine toprağa düşecek. 

Tüm sesler toprağın altında bekleşiyor,

Türlü türlü düşünceler,

Büyük hayaller çoktan toprak oldular. 

*   *

Anne! Elime yine kalemler düştü,

Çocukken sığındığım dualar dilime düştü,

Yaptığım bir kaç iyilik vicdanımı tutuyor,

Günahlar yine baskın, yine güçlü,

Bir de senin yokluğunu düşünmek,

Uykularımı gasp ediyor,

Odama hüzünler çöküyor. 

*   *

Gitme! Gitme! Ne olursun. 

*   *

Özlemekten yoruldum,

Mazimi avutamıyorum.

Gözlerimi susturamıyorum.

Dünler hep toprakta,

Yarınlar yine toprağa düşecek. 

Bir de senin yokluğunu düşünmek,

Uykularımı gasp ediyor,

Odama hüzünler çöküyor. 


*   *

Ömrümü susarak geçirmek isterdim,

Sadece koklamak,

Sadece sarılmak,

Sadece bakmak isterdim. 

Aşkın bedeli var,

En pahalı şey,

'Seviyorum.' kelimesi,

Bilseydim almak istemezdim. 

Ama ben de kandım. 

Aşkın bedeli var,

Ömrünle ödüyorsun çünkü aldıkların sende kalmıyor. 

İnsan saç telleri ve göz yaşlarından oluşuyor,

Ve insana ait her şey gibi onlar da toprağa düşüyor. 

Ve insan ne kadar yaşarsa yaşasın,

Hayatı bir türlü öğrenemiyor. 

Dünler hep toprakta,

Yarınlar yine toprağa düşecek. 

Bir de senin yokluğunu düşünmek,

Uykularımı gasp ediyor,

Odama hüzünler çöküyor. 


*     * 

Yokluk güzel ders,

Herkesin az çok hissesi var. 

Gençlik yok olur,

İnsana ait ne varsa yok olur. 

Ve insan kaybettikçe ders alır. 

Az da olsa öğrenir. 

Varlığı, var edildiğini, 

Tekrar var edileceğini az da olsa öğrenir. 

Ömrümü susarak geçirmek isterdim,

Sadece koklamak,

Sadece sarılmak,

Sadece bakmak isterdim. 

Aşkın bedeli var,

En pahalı şey,

'Seviyorum.' kelimesi,

Bilseydim almak istemezdim. 

*    *  

Anne! Elime yine kalemler düştü,

Sinende aşkı, hayatı ve ölümü düşlemek ne de güzeldi. 

Gözlerimi susturamıyorum,

Gideceksek beraber gidelim. 

Ben yalnız başıma hiç bir yolu bulamıyorum. 

Aşkın bedeli var,

En pahalı şey,

'Seviyorum.' kelimesi,

Bilseydim almak istemezdim. 

*    *

Boş geldi dünya bana. 

*    *

Usul usul yaşanır mıydı hayat?

Saatler bir 'görüşlük ömre' ya da en azından 'bir ömürlük görüşe' müsaade eder miydi? 

Ya tadı? 

Damağımda kalır mıydı?

İyi kötü bir ömür verdim,

Üstü sende kalsın der miydim?

*      *  

Elinden çok su içtim,

Alıştırmayacaktın.

Ben konuşurken gözlerime bakmayacaktın.

Herkes susup gidecekti. 

Ne varsa ne yoksa içine gömecekti. 

Aşkın bedeli var,

Ödedim gidiyorum. 

İnsan saç telleri ve göz yaşlarından oluşuyor,

Ve insana ait her şey gibi onlar da toprağa düşüyor. 

Ve insan ne kadar yaşarsa yaşasın,

Hayatı bir türlü öğrenemiyor. 














2021

 2021 yılı inşaallah doya doya Kuran okuduğumuz yıl olur.

Müslümanlığın gereklerini yaptığımız,

Kulluğumuzu bulduğumuz, 

Allah'a teslim olduğumuz,

Zekat verdiğimiz,

Oruç tuttuğumuz,

Hacca gittiğimiz,

Bol bol iyilikler yaptığımız,

Nazik olduğumuz,

Sakin olduğumuz bir yıl olur.

Şikayet etmediğimiz,

Kul hakkı yemediğimiz,

Halden anladığımız,

Haramsız,

Yalansız,

İftirasız bir yıl olur.

Namazları kaçırmadığımız,

Çok çalıştığımız,

İyi kitaplar okuduğumuz,

İnsanlığa faydalı işler ürettiğimiz,

Bol dualı bir yıl olur.

Peygamber Efendimizin çok anıldığı,

O'na (Sav) çok Selam yollandığı,

O'nun hoşuna gidecek işlerin yapıldığı,

İnsana yakışır bir yıl olur.

Küslüklerin bittiği,

Savaşların bittiği,

Hastalıkların bittiği,

Kavgaların bittiği bir yıl olur.

Hayatın ve ölümün manasını bulduğumuz,

Kuldan başka bir şey olmadığımız,

Kalplerin huzur,

Düşüncelerin sükun bulduğu bir yıl olur.

İsrafın olmadığı,

Kötü konuşmanın olmadığı bir yıl olur. 

Allah'tan dilerim,

Diliyorum,

İnşaallah hayırlı bir yıl olur.






ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...