30 Haziran 2011 Perşembe

Cotonuma


Bir şarkı duyarım,
Tüylerim diken diken olur.
Sana bir şey olursa,
Ben nasıl yaşarım?

Bilirsin,
Çok diyemem sevdiğimi.
Huyum değildir,
Aramam sık sık.
Ama sen çok iyi bilirsin,
Ben sensiz yaşayamam.

Özlemin şimdilerde bir başka,
Sensiz geçen günler eksik.
Ben çok gülmem, gülemem.
Senin gülüşlerin varken,
İçimden içimden gülerim.
Sen güldükçe ben yaşarım.

 
Senin varlığın şimdilerde çok farklı,
Senin varlığın o demek.
Bilirsin,
Diyemesem de,
Ben seni-
Ben Sizi çok severim.
Siz yaşadıkça ben ölsemde olur.
 T.Urgur

28 Haziran 2011 Salı

Mirac.


Biliyorum ben kulluk vazifelerini tam olarak yapmayan, Senin verdiklerinin kıymetini bilmeyen, zamanını ve sağlığını kolayca harcayan bir insanım. Bunları hem bilen hem de yine defalarca aynı hataları yapan birisiyim belki de hayatımın sonuna kadar bu şekilde yaşayacağım. Kendimi hiçbir zaman tam manasıyla düzeltemeyeceğim. Günahlarım ve hatalarım yapmış olduğum iyiliklerden fazla olacak. Gerçekçi olmak gerekiyorsa durumum böyle, bundan ibaret.

İşte bu noktada durumumu sadece Sana arz ediyorum Ya Rabbi. Sığındığım ve güvendiğim Rahmetindir. Senin bize karşı olan Merhametindir. Allah’ım benim gibi olan tüm insanları bağışla. Beni, eşimi, doğacak olan yavrumu, ailemi, yakınlarımı, arkadaşlarımı, milletimi, öğrencilerimizi, 9d sınıfımı , tüm inananları koru. İnanmayanları inanan olarak yoluna çeviriver. Zor durumdaki Müslümaların sıkıntılarını gideriver. Bizleri faiz, zina, yalan, riya, tembellik gibi günahlardan muhafaza ediver. Yaptıklarımla değil acizliğimle Senden yardım diliyorum. Bizleri kulun olarak kabul edip yarattığın gibi Rahmetinden de esirgeme. Şüphesiz Sen Rahmeti bol olansın. Bu gecelerin bereketi ile Sevgili Peygamberimizin dualarının vesilesi ile hepimizi koru ve doğru yollara ilet. Ömrümüzün bundan sonraki kısmını Senin Rızan için yaşamayı, Sana karşı doğru dürüst bir kul olmayı nasip et. Gayretlerimizi bu yöne sevk et Ya Rabbi. Yüce Allah’ım Rahmetinden bizleri esirgeme, Peygamberine layık bir ümmet olmayı nasip ediver Ya Rabb.

Allah’ım kalplerimizi temizleyiver, bizleri çalışkan kullarından eyleyiver, bizleri düşünen, okuyan, araştıran, etrafına aydınlık saçan kullarından yapıver. Beni Kuranını okuyan Sünnete uygun yaşan bir kul yapıver. Senin her şeye gücün yeter. Bu duamı samimi kabul ediver.

ACIPAYAM . DENİZLİ
Turgay Urgur    

23 Haziran 2011 Perşembe

anne 2

Anne 2

Anne ! Anneeee
Dur anne. Dur.
Yetişemiyorum,
Erişemiyorum Sana.

Gücüm bitti,
Sen hiç yorulmazdın.
Beni kucağına al.
Götür beni anne.

Sen benim tek sığınağım,
Tek tesellim.
Avut beni Anne, avut.
Dayanamıyorum.

Evimize gidelim,
Sesini duyayım.
Yanımdan hiç gitme anne.
Uyut beni anne.

Turgay

EVDE


Nerden kimden geldiği bilinmeyen bir çiçeği koklamak,
Şöyle derinden bir ‘ah’ çekip uzaklara dalmak,
Eğilmek, dizlerimi yere koymak,
Ardından çocuklar gibi ağlamak.

Sesini aramak boş odalarda,
Pencereden sokağa bakmak,
Gelip geçeni saatlerce izlemek,
Düşünmek, koskoca bir maziyi düşünmek.

Önüme üç beş kitabı almak,
Okumak,  kenarına bir iki kelime yazmak,
Beylik laflar çıkarmak satırlardan,
Yine ve yeniden kendi kendime konuşmak.

Elimde bir kalemle çocuk gibi oynamak,
Yazmak ve karalamak arasında bin gel git.
Bir başlık için beklemek,
Ardından bir kâğıda köle olmak.

Hep içimden çığırmak,
Kimseye sesimi duyuramamak,
Hıçkırıklara boğulmak,
Küçücük bir odada tek başıma tek başıma kalmak.

Bir günü, bir geceyi daha bitirmek,
Yarına kendimi teslim etmek,
Eyvahlar, gözyaşları ile yatağa girmek,
Bilmeden uykuya dalmak.

Turgay Urgur

21 Haziran 2011 Salı

Okul


Lise defterimde,
El yazısı bir aşk.
Bir ders boyunca,
Karaladağım kağıtlar.

Teneffüs zilini beklerken,
Tüm sabrım.
Masamda birçok kitap,
Seni anlatmayan.

Yazılıdan sıfır almak,
Seninle sorumluluğa kalmak.
Kopya çekemediğim,
Nazını çektiğim koskoca bir dönem.

Turgay

Okumak yazmak

Zor bir iştir okumadan yazmak. Çünkü okumak düşünmek ile iç içedir. Zaman harcamalı her satır ve her kelime için. Cümleler birbirleriyle sarmaş dolaş olmalı. Cümleler hem anlatmalı hem de anlatılmak istenmeli. Her okuyan yeni bir dünya görmeli yazılanda. Her okuyan yeniden sormalı kendisine yeni sorularını. Yazan da kendi yazdıklarını okumalı ara ara. Zaman neleri götürmüş, neleri getirmiş satır aralarına diye. Yazdıklarını bazen yeniden yazmalı eğer yazılanlar aydınlatmak yerine karartıyorsa bu günü.

İnsan okurken seçici olmalıdır aynı zamanda. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar değerlendirmek zor bir iştir. Bazı yazılar, kitaplar 'zamanın ne kadar değerli, fikir israfının da bir israf olduğundan' başka bir şey öğretmezler insana. Boşturlar çünkü boşluktan çıkmışlardır. Bu bazen kafa boşluğu, bazen hissiyat boşluğu bazen maneviyat boşluğudur. Dıkızlıktan başka bir tat vermezler. Okuyan cahillerin varlığı, bundan  değil midir? Konuştukça nezaket yerine kin kusan, kendi kültürüne düşman ve uzak, insanını bölen ve kıranların varlığı bunun en güzel örneğidir.

oyuncak

Koridorun kenarında unutulmuş,
Bir liralık oyuncak.
Zamanı eğleyen,
Oynanan ve oynatan.
Şimdi kendi halince sessiz. Yine cansız.

tURGAY

BEN

Kan ile yazacağım, kendimi anlatan cümleleri.
Kabartılmış taşlar üzerine.

Zaman durdu, hareket etmiyor hiç bir şey.
Duvarda asılı resimler gibi her şey.

Sesler yok, rüzgar yok. Sıcak değil, soğuk değil.
Düşünce yok.

Zaman durdu, geçmiş yok anılarda.
Gelecek yok ki. Yok ki.


Konuşuyor, yürüyor, bakıyor ama ben değil.
Günler, aylar geçiyor. Bu böyle değil.

Çürümüş ağaç kabukları, çalışıyor birileri;
Gelen gidenler. Soruyorlar, gülüyorlar.

aCIPAYAM DENİZLİ
Turgay Urgur

KAHIR (1)

Kahır: kelimelerinin benden ziyadesini memnun etmeyecek bir karmaşıklıkta. Bu zamanda tüketilen her şey gibi o da tüketilmiş bir duygunun son halleri. Dağınık. Bir o yana, bir bu yana atılmış. Basit kelimelerin bir biriyle olan yer kavgası, anlam çatışması.

Ne oldu?
Bakışlarının mahcup,
Sözlerinin diline dolanmış.
Gözlerinin köşe bucak kaçıyor.

Pişmanlık mı?
Duruşundaki anlamsızlık.

Geri dönmek mi?
Hadi be ordan. Hadi be.

Gülerim sana, gülerim ancak.

Sen bahar nedir bilir misin?
Sen gençlik nedir bilir misin?
Sen vefa nedir bilir misin?
Sen ‘seni sevmek’ nedir bilir misin?

Bu saatten sonra varlığın acı verir bana,
Çekemem kahrını,
Sen başka dünyaların,
Kadınısın.

Gelme yanıma artık,
Çık rüyalarımdan.
Okuma yazdıklarımı,
Geçmişten başka bir şey bulamazsın.

Geri dönmek mi?
Hadi be ordan. Hadi be.

Yine mi sen? Yine mi sen?
Başka resim yok mu?
Bu kadar mı sözler?
Bundan başka aşk yok mu?

Ömrüm ömrüm dediğim,
Seninle güldüğüm.
Bir hayat,
Seninle bildiğim.
Ne oldu?
Bakışlarının mahcup,
Sözlerinin diline dolanmış.
Gözlerinin köşe bucak kaçıyor.

Hiç mi anlam veremedin?
Değerini mi bilemedin?
Sevgim çok mu geldi?
Ne oldu?

Şarkılarla baktığım resimlerin,
Şimdi bana uzaktan bakıyor.
Allah’ım bu ne bir ağır nağmedir?
Kulaklarımda hüzün.
Bu ne kahırdır?
Bitmek bilmiyor.
Yine mi sen? Yine mi sen?
Başka resim yok mu?
Bu kadar mı sözler?
Bundan başka aşk yok mu?

Gönül yorgunuyum ben,
Sen bu derdi bilemezsin.
Önünde ağladığım resimlerin,
Şimdi ardımdan ağlıyor.

Allah aşkına !
Sen bu aşkın neresindesin?
Cevap ver de bileyim,
Neresindesin?

Bir şarkı dinleyip,
Bir mektup yazmayı.
İnce bir nağmede erimeyi,
Nerden bilirsin?

Aynı satırları defalarca okumayı,
Aynı şarkıyı her gece dinlemeyi,
Off…off diye diye  kendinden geçmeyi,
Yazıp yazıp karalamayı,
Nerden bilirsin?

Duvarların önünde çökmeyi,
Başın iki avucunda,
Dertli dertli söylenmeyi,
Çocuklar gibi ağlamayı,
Nerden bilirsin?

Pişmanlık mı?
Duruşundaki anlamsızlık.

Ardında her şeyini bırakmak,
Elindekini avucundakini sana vermek,
Bir kalbi sana emanet etmek,
Bunları yapan sen değilsin ki!
Şaşırmadım. Nerden bilirsin?

Şimdi duyur tüm bunları.
Kapı kapı anlat,
Koca bir aşk hikayesini.
İçinde kendine de yer bul emi?
Bir yer bul.
Emeğinin geçtiği,
Üç beş sözün olan,
Ne bileyim işte;
Bir içten gülüşünün geçtiği,
Bir yer bul.

Giden
Ümit dolu yıllarım.
Sana değil,
Ben sadece kendime –KENDİME- yanarım.
Sende kendine bu aşkta,
Bir yer bul da,
Sana teselli olsun.
Hiçbir şey bulamazsan,
Yine de üzülme,
Giden gençliğim,
Sana benden ‘hediye’ olsun.

Tüm bu satırlar ağır ve dağınık gelirse,
Sil gitsin,
Yırt gitsin,
Evvelkiler gibi yok say gitsin. 

 Pişmanlık mı?
Duruşundaki anlamsızlık.

Turgay Urgur







16 Haziran 2011 Perşembe

Başkaldırı 4


Başkaldırı kendin olmaktır. İnsanın içinde doğru ve yanlışı ayırt edebilen yaratılıştan gelen doğal bir mekanizma vardır. İnsan ilk seçimini yaptıktan sonra menfaatleri üzerinden ikinci bir değerlendirme daha yapar. Her yeni menfaat unsuru yeni bir seçeneği yanında getirir. Böyle bir iç çatışma bir kişinin içinde birden fazla kişileri oluşturur. Kimlik artık değişken bir özelliğe bürünür. Kişilere, olaylara, kaygılara, gruplara göre değişen klon kimlikler meydana gelir. Klon kimlikler ile biz aynı kişinin iş yerinde, evde, kalabalık bir çevre içinde farklı davrandığını görürüz.

Toplumun kendisi olan kişileri sevmesinin en geçerli sebebi: karşılarında bir tek kişiyi görmeleridir. O bir tek kişinin bireysel ilişkilerde değişmeyen bir tek yöntemi vardır. Bu yöntem kendilerini tanımakla ve karşıdakileri oldukları gibi algılamakla ilişkilidir.

Kendisi kalmakla başkaldıran insanlar zorlu engellerle her zaman karşılaşırlar. Çünkü uyum onlar için abone zihniyetiyle bağdaşmaz. İtiraz ve eleştiri önünde engel tanımaz. Benlik çıkarılıp atılabilecek veya değiştirilebilecek bir özellik değildir. Her hangi bir yeniliği kabullenmeleri için somut faydalar ve uzun vadeli çözümler beklerler. Her şeyden önemlisi idrak dediğimiz mefhumu bizzat kaynak destekli yaşarlar. Duyum, çekim alanı, kitle psikolojisi gibi sosyal yanılgılara mağlup olmazlar.

Turgay Urgur



Güncel

Akşam televizyonda ‘Şefkat tepe’ ile Türklerin, şehitlerin gönlünü almaya çalışacaksın; sabah gazetede Bejan’la ‘gerillaların’. ‘Gerilla’ ifadesi bana ait değildir. 15/06/2011 tarihli Zaman gazetesinin içinde bulabilirsiniz. Buna birileri hoşgörü diyorlar. Buna sınırsız hoşgörü de diyebiliriz. Asıl problem karşımızdaki sorgulamayan, doğrusunu araştırmayan abone kitlesinin bazı özel ortamlarda ayet ve hadis vb. içerikli derslerdeki ruh hallerinin gerçek hayatla baştan sona çelişmesidir. Sünneti seniyenin neresinde iki yüzlülük, insanları (Kürt olsun, Türk olsun) kullanmak, şehide sırt çevirmek vardır. Böyle bir irşat yöntemi olamaz.  Varsa tartışalım, konuşalım. 

10 Haziran 2011 Cuma

Sen, ben.

Lafı mı olur? sen ben mi var? Allah aşkına. İkimizde aynıyız. Bir yalanın iki yalancısı.   

Ah sen, ah sen!
Sana ‘sen’ diyebilmek için çok bekledim.
Sen’de benden çok şey vardı,
Diyemedim.

Yılların sevgili özlemi,
Aşk denilen bilinmeyen,
Hep sendeydi,
Sende.

İstersen bırakalım da,
Bir kenara,
Kara sevda ile büyük aşkı.
İşin aslına bakalım. Ne dersin?

İşin aslı,
Günahlar sendeydi.
Sahtekârlık sendeydi mesela,
Dedim ya Sende benden çok şey vardı.

İşte bu yüzden,
Anlaşamazdık biz.
Her ikimizde bilirdik,
Yalanı. Hem de çok iyi.

Aldatmayı,
Sen mi bana öğrettin?
Ben mi sana,
Karıştırdım.

Oyun oynamayı,
Şov yapmayı,
Yarı yolda bırakmayı,
Sen mi? Ben mi?

Yalandan hayal kurmayı,
Sen öğrettin bana.
Hayalden yalan kurmayı,
Ben sana.

Dedim ya Sende benden çok şey vardı,
İşte bu yüzden anlaşamazdık biz.
Bu yüzden paylaşmazdık,
Gururu.

Nefreti bu yüzden,
Öfkeyi bu yüzden,
Hırsı bu yüzden,
Paylaşamazdık.

Al götür,
Veremediklerini.
Ver geri,
Alamadıklarını.

Yüzüme vur,
Ne varsa(?) yaşattığın.
Sırtını dön,
Ne varsa (?) bıraktığın.

Sen, ben.
Lafı mı olur?
Bir yalanın,
İki yalancısı.



Turgay Urgur
 

8 Haziran 2011 Çarşamba

Çalışma Grubu 2

Çalışma Grupları

Amaç: Bir koordinatör öğretmen rehberliğinde 5-10 arası öğrenciden oluşan grup üyelerimizi Milli ve manevi değerlerine bağlı, vatanlarına, ailelerine ve kendilerine faydalı, hedeflerine odaklanmış bireyler olarak yetişmelerinde rehberlik yapmak. Kişisel gelişimin ‘kişilik’ ve ‘gelişim’ kısımlarını aktif olarak uygulamak. Çalışmalarda dayanışma ruhunu yakalamak.

Çalışmanın Özeti: Grup üyeleri ile iki haftalık periyodik süreler içerinde belirlenen tarihte buluşulur. Önceden kendileri tarafından belirlenmiş olan derslerinin bölümlerini çalışırlar. Rehber öğretmenleri İngilizce Öğretmeni Turgay Urgur tarafından önceden kendilerine anlatıldığı şekilde şablonları ( ders ek mateyellerini, notları) hazır hale getirirler. Bunlara ek olarak belirli sayıdaki test sorusunu çözerler. İki adet kitabı okurlar. Belirlenen tarihte yuvarlak bir masa etrafında buluşulur. Bu buluşmada öğrencilerimizin çalışmalarını okumalarından ziyade anlatmaları, arkadaşlarıyla paylaşmaları, bir birlerinin konuşmalarını değerlendirmeleri sağlanır. Çözülen testler kontrol edilir. Okunan kitaplar hakkındaki düşünceler alınır. Gözetmen eşliğinde toplu halde test çözülür.  Bir diğer haftanın görevlendirmesi verilir.

Grup Nasıl Oluşturulur?

  1. Çalışmamızda gönüllülük ve aile desteği ön plandadır.
  2. Çalışmalarımıza istikrarlı bir şekilde çalışma yapabilecek öğrenciler katılır.
  3. Çalışmaları zamanında yapmayan, grup üyelerinin motivasyonunu bozan, çalışmaları eksik yapan üyeler çalışmanın bir sonraki halkalarına katılamazlar.

Çalışma Kuralları
                   
  1. Koordinatör öğretmen Turgay Urgur dahil tüm üyeler (Edebiyat, Tarih, Coğrafya dersleri)  belirlenen konularına çalışırlar. Bu çalışmanın olmazsa olmazlarındandır.
  2. Çalışmaya zamanında gelinir.
  3. Tüm üyeler çalışma esnasında sözel olarak katılım sağlarlar.
  4. Çalışmada uzun süreli istikrar ön plandadır.

Yürütmekte olduğumuz Çalışmamız.

Koordinatör: İngilizce Öğretmeni Turgay Urgur
Katılımcı Öğrencilerim: Eda Çankaya, Melike Uğrun, Fatma Genç, Gözde Kabayuka, Emine Karan, Büşra Yılmaz.

Yaklaşık 1,5 sene önce pek kıymetli öğrencilerimizle başlatmış olduğumuz çalışmamız hala devam etmektedir. 2 haftalık periyodik buluşmalarımızda benim yönetimimde yukarıda özetlemeye çalıştığımız faaliyeti şu ana kadar yaptık. Konular hakkında detaylı yorumlar, fikirler ve eleştiriler yapıldı. Böylece elde ettiğimiz yeni bilgilere kendimizden bir şeyler kattık. Ortalama 2 haftalık 1000’er soru çözdük ve bunu kayıt altına aldık. Grup üyelerimizle İzmir’e üniversite tanıtım gezisi düzenledik. 6 kişilik grubumuz geçen senenin konularından (Sayısal dersler için) 40 saatlik takviye aldılar.  

Sonuç: Pek kıymetli öğrencilerimin yürekten katılımıyla sözde değil özde bir çalışmayı 1,5 sene önce başlattık ve hala yürütmekteyiz. Geçen zamanı verimli kullandığımız düşüncesindeyiz. Bizce zaman ancak böyle yaşanılan ve yürütülen bir proje ile en iyi şekilde kullanılır. Ders konularını kapsamlı olarak çalışmayı, onlarda uzmanlaşmayı denedik ve başardık. Hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlemekteyiz. Çalışmamızın son güncel versiyonunda günlük geri dönüşümler, makale yazımları, yeni seminerler, toplu halde test çözümleri gibi yöntemler olacaktır.

Turgay Urgur
0506 543 05 77


Acıpayam Anadolu Lisesi
İngilizce Öğretmeni.


3 Haziran 2011 Cuma

Bugün 2


Tevbe suresi 9/128 “Size kendi aranızdan, bir Resul geldi: Bir sıkıntıya uğramanız O’nun yüreğine oturur; size çok düşkün olup üzerinize titrer; müminlere karşı son derece şefkatli ve son derece merhametlidir.” Böyle bir Peygamberin ümmeti olmak çok ayrı bir şereftir.

Bu zamanda maddi ve manevi sıkıntı çeken milyonlarca insan vardır. Kavli ve fiili dua bu sıkıntıların azalması için en güzel araçlardır ki dua ve salâvata bir cevap verileceğinden tüm Müslümanlar emindir. Emin olduğumuz böyle bir insani faaliyetten geri kalmamalıyız. Çalışmak fiili bir duadır, güzel bir şeyi arzu etmek duanın başka bir boyutudur. İçimizden geçirdiğimiz bir şeyin aniden veya belirli bir süre sonra gerçekleştiğine kendimiz çoğu zaman şahit olmuşuzdur. Yüce Yaratıcı kullarının isteklerine karşı duyarsız kalmaz. Sonsuz bir mutluluk için ebedi bir cenneti yaratması bunun en büyük delilidir. Sabah kalktığımız zaman besmele ile güne başlamak, arkadaşımıza başarılar dilemek, elde edilen sonucunda elhamdülillah demek, şükür senalarını dillerimizde ve yüreğimizde her daim yaşamaya çalışmak en güzel dualardandır. Anne, baba için sağlık ve afiyet dilemek başka bir duadır.  Gelecek adına mutluluğu ve huzuru aramak, ahlaki bir yaşantıyı arzu etmek ayrı bir duadır. Kendimizi zamanın kötü alışkanlıklarından korumak başka bir duadır.

“Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp bana ibadet etsinler diye yarattım.” Bu büyük ayetin hikmeti insanın kâinatı ve kendisini tanıyıp ibadet etmesidir. Bir başka ifadeyle kulluk vazifesini yerine getirmesidir. Bizler ibadetin nasıl olması gerektiği hakkındaki detayları en güzel şekliyle Kuran-ı kerimden ve peygamber efendimizin yaşantısından öğreniriz. İz’an ve yakin ile Allah’ı tanıyan insan ilmi yönden de her zaman terakki peşindedir. Kendi branşıyla ilgili olarak uzmanlaşma adına çalışmalar yapar. Mesleki yönden kendisini geliştirdikten sonra başka insanlara da iyi bir örnek olur. Böyle bir şahıs zaten ibadetler konusunda da gayet hassastır. Yaptığı iş ibadetlerine, ibadetleri de yaptığı işe hiçbir zaman mani olmaz. Çalışmanın da bir nevi ibadet olması veya beş vakit namaz arası yapılanların da ibadete dahil olup insana kemalat kazandırması bundandır. İnanan insanın bir başka özelliği de yaptığı işteki dürüstlüğü ve başarısıdır. Ayetin ifadesiyle ‘doğru yol’ kişi tarafından mutlaka hazmedilmeli ve hayatın tüm detaylarına sirayet etmelidir.

Turgay Urgur

2 Haziran 2011 Perşembe

9D



9D’li olmak ya da olmamak. Sınıfım diye söylemiyorum. Tek kelimeyle dillere destan. İnsan bu sınıfa girince sanki başka bir boyuta geçiyor. Huzur boyutu. Çünkü verdiğinizden fazlasını alabiliyorsunuz. Çünkü herkes ayrı bir galaksi ve sizi alıp kendi gezegenleri arasında gezdiriyor ve gözleriniz kamaşmış bir şekilde dersin bitiş ziliyle olduğunuz yere geri getiriyor. Siz artık başka bir ‘siz’ oluyorsunuz. Neden mi?

Çünkü özgür düşünde orada, bilgi orada, muhabbet orada, başkasını dinleme orada.

Bu sınıfımızda herkes kendi düşüncesini rahatlıkla söyler, kimse tarafından yıkıcı bir eleştiriye tabi tutulmaz. Kişiler arkadaşım ne diyecek diye meraklı kulaklarla birbirini dinler. Sözün kendisine gelmesini sabırla bekler. Kendi düşüncelerini öylesine kapsamlı ve dolu bir şekilde anlatır ki sizi kendisine hayran bırakır. İşte böyle bir sınıf.

Duyarlılık sınıfımızda üst düzeydir. Dertlinin derdi, mutlunun mutluluğu paylaşılır.

Türk İslam kültürü ve medeniyetinin en büyük şahsiyetleridir onlar. Başarmak için kendilerinden emindirler. Çalışma azimleri hiçbir zaman tükenmez. Bayraklarına, milletlerine ve vatanlarına bağlıdırlar. Ne mutlu bana ! Allah’ım bana bu sene böyle büyük bir mutluluk verdi.

Turgay Urgur 

1 Haziran 2011 Çarşamba

Bugün


Allah için işleyiniz, O’nun için çalışınız, O’nun için yaşayınız. İnsan bir gün içinde yaşantısını baştan sona O’nu memnun edecek bir şekilde yaşayabilir. O’nun hoşuna gidecek bir yaşantıyı sürdürmek zaten insanı insanlık mertebesinde yükselten etkendir. Böyle bir yaşantı da, insanı zorda bırakacak hiçbir şey yoktur. Bilakis huzur sadece O’nun için yaşamakla temin edilir. Yoksa insan kendisiyle, çevresiyle ve nesnel bir dünya ile boş bir mücadelenin içine girer.

İnsan günü yaşar. İnanç yaşadığın güne yansımalı. İnanç her türlü davranışı etkileyen, düzenleyen ve geliştiren bir özelliğe sahiptir. Güncel yaşantı içinde kendine şu soruyu sorduğun zaman eğer huzurlu isen sorun yok demektir: Yaptığın iş inancın ile çelişiyor mu? Bu sorunun cevabı muğlâk olmamalı. Aynı zamanda bu sorunun cevabı sana, bana göre değişmemeli. Bu sorunun cevabı olaylar değiştikçe de değişmemeli. Bu sorunun cevabı her zaman aynı olabilmeli. Vahdet ve Ehadiyet bu sorunun en büyük cevabını tüm gönüllerde hissettirmelidir.

Doğruluk (Sıdk) imanın, İslami ve insani yaşantının mihenk taşıdır. Sahabilerin buluştuğu bir noktadır. Peygamber Efendimiz’in (S.AV) hem nübüvvet öncesi hem de hayatının sonuna kadar göstermiş olduğu en büyük mucizelerindendir. Doğruluk ilerleme yolunda insanın yol haritasıdır. Toplumsal hayatı dengede tutacak, insanı şerefli bir mahlûkat kılacak olan yine odur. İnsan doğruluk ile sorunlarla mücadelede kendisine bir destek bulur.  

Turgay Urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...