24 Aralık 2014 Çarşamba

Algı yönetiminden Salgı yönetimine 2


Güneydoğuda Ak parti kazanmasın diye P.k.k’ya  oy verilmesinin arkasında bile hikmet arayan arkadaşlarımız başlattıkları tükürük savaşını inatla sürdürmekte pek azimliler. Bir zamanlar tedbir diye doğru sandıklarını içlerinde tutmaktan mide fesadı geçirmiş olacaklar ki şimdi ne varsa sağa sola hak, hakikat, hukuk arayışı etiketiyle şikayet, ispiyonculuk, bağırtı, çağırtı, sosyal medya haberi türünden saçıyorlar. Vehimlerine göre bütün bunlar ‘İslam’ adına yapılıyor. Gazete sütunları kutsalmış gibi savunuluyor.

Halen daha anlayamadıkları ise Türk insanının sabrının arkasındaki kararlılık. Bu şekilde mağdur psikolojisi oluşturamazsınız. Bu şekilde hizmet edemezsiniz. Bu şekilde güven kazanamazsınız. Sizler insanımızın dimağında savcı, hakim, istihbarat şefi olarak yer bulmadınız bu nedenle de açtığınız savaşta bir yere varamazsınız. Telafisi zor hatalar, kapanması zor yaralar açtınız. Türkiye’deki diğer İslami grupları da karşınıza alarak tümden kredinizi riske soktunuz.    



20 Aralık 2014 Cumartesi

Son nokta



Ülkemizde yaşadıklarımız önceden de olduğu gibi istihbarat savaşlarının oluşturduğu etkilerdir. Bu istihbarat savaşlarında küresel kutuplaşmalar ülkemizi üst olarak görüyorlar. Hedef Türkiye. Çünkü Türkiye tüm İslam toplulukları, Balkanlar, Afrika ülkeleri, Orta-doğu milletleri ve Türki Devletler için model bir yapıya sahip. Petrol, doğal kaynaklar, insan gücü her zamankinden daha değerli bir seviyeye yükseldi. Avrupa ülkeleri arayış içindeler, Rusya ve muadilleri dünya işlerine entegrasyonda süreklilik peşindeler, ABD ise hegemonyasını sürdürmek için tüm stratejilerini kullanabileceğini çoktan gösterdi.   80’li yıllarda ülkemizin iki farklı güçlü dinamiğini kullanmışlardı. Her görüşten binlerce  değerli vatan evladı ziyan olmuştu. Son yıllarda da yine benzer şekilde beyin güçlerimiz, manevi değerlerimiz ve genç dimağlarımız memleket içi çatışmalarla kamplaşmaya zorlanıyor.  

19 Aralık 2014 Cuma

ALGI YÖNETİMİNDEN SALGI YÖNETİMİNE

Sevgili dostlar,

Hiçbir zaman kişiliklerimiz bu kadar zorlanmamıştı. Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Vicdanlarımız by-pass edilmek isteniyor. Sakin sakin düşünmek için hiç birimize fırsat verilmiyor. O spekülasyondan bu spekülasyona soluk almadan itelenirken her türlü dini, ahlaki, hukuki normu görmezden gelmemiz telkin ediliyor. Algı yönetimi her türlü aracı kullanmaya devam ediyor. Gazete manşetleri, billboardlar, telefonlarımıza gelen mesajlar; kısacası tek merkezden manipüle edilen her türlü bilgi dayatması benliklerimizi kontrol altına almaya çalışıyor.

Dilerim yeni yıl hepimize şuur, feraset ve irade nasip eder.

ah George Orwell ahhh



Turgay URGUR  

16 Aralık 2014 Salı

DİK

Dik durun arkadaşlar! Dik.
Hani Irağa bombalar yağarken Amerikan dizileri gösteriyordunuz ya aynen o zamanki gibi,
Dumanlınız Alev Alatlı’yı başörtüsünü savunduğu için gazetenizden uzaklaştırdığını zamanki gibi,
Herkes et yiyormuş gibi kebapçı programları yaptığınız gibi,
Bejan Matur adlı yazarınız teröriste gerilla, Şahin Alpay militan dediği zamanki gibi,
30 gün boyunca 3 yazarınız ile İslamcılığın bittiğini savunduğunuz gibi,
HİÇ DURMADIĞINIZ KADAR DİK DURUN. Bu Millet dik duranları sever.

Turgay urgur 

YÜZLEŞME


Son zamanların en ağır yüzleşmeleriyle karşı karşıyayız. İç dışa çevrildik. Gizlediğimiz ne varsa kendimiz (kendiliğimizden) büyük bir aceleyle açtık ve saçtık. Hiçbir şey görüldüğü gibi değilmiş ve yıllarca -MIŞ gibi yapmışız. İyi oynamışız. Her sabah, her akşam aynada gördüğümüz yüzlerimizi yıllar sonra ilk defa fark ettik. LÜTFEN KENDİMİZ OLALIM. Yıllarca başkalarına yabancı olduk, bir de kendimize yabancı olmayalım.
Verilmeyen fetvalar, yapılmayan yorumlar ve sessiz kalışlar da aslında bir çeşit ONAYDIR. Meşrulaştırmadır. Toplum konular hakkında bilgi sahibi olanlardan belirli bir süre bir ses bekliyor. Yorum bekliyor lakin aradığı bilgilendirme gelmediği zaman önüne sunulanları ve kendisine dayatılanları olağan kabul ediyor. Örneğin televizyonların saçma sapan programları hakkında ne Diyanetten ne de gayriresmi Diyanetlerden(!) bir iki laf duyamıyoruz. Bunun gibi sosyal hayatın içine girmiş veya girmek için taciz karene saldıran hiçbir davranış için kimse gıkını çıkarmıyor. Üzücü ama SESSİZ KALIŞLARIYLA PAÇOZLAŞMAYI MEŞRULAŞTIRMIŞ OLUYORLAR. Sukut ikrardandır kaidesiyle toplumun da bu tacizleri normal kabul etmesini uzaktan izliyorlar. Sonra da günah çıkartma babından ‘kötü gidişatı’ ansızın belirmiş vebalara, veremlere benzetiyorlar. Ya da …..son bir ihtimal söyleyecek bir şeyleri yok.
Öz-çekimlerden öz-eleştiriye vakit kalırsa kaldığımız yerden devam edeceğiz.   
TURGAY URGUR



14 Aralık 2014 Pazar

Ateş olmayan yerden DUMAN çıkmaz

DUMAN da çıkmaz. Dümen de çıkmaz. Zaman oturup düşünme, mütaala etme zamanıdır.
Herkes kendi işini yapacak. Yoksa dertsiz başa dert alır.
Güç zehirlenmesi herkesi etkiler.

Allah adalet versin.

turgay urgur

3 Aralık 2014 Çarşamba

2015


Ölüme biraz daha yaklaştım. Varış yeri malum…. 5dk önce veya sonra ne fark eder ki? Dönüşü olmayan bir gidiş. Tek yön, Mecburi yön…..

Hayatı özetlemek çok basittir. Tek kelime tüm yaşadıklarınızı baştan sona anlatır: ÖLÜM.

Dün bir ölümdür. 1 saniye öncesi ölümdür. Yaşanmış her şey ölümdür.

Gidişin hızını azaltmak bile mümkün değil. Yapılabilecek tek bir şey var. O da yaşadığımız anın en iyisini, en mükemmelini yaşayabilmek. Mutlu olmak için nedenler aramalıyız. Sağlığımız varsa da yoksa da yaşadığımız her gün ve her an için şükür etmeliyiz.

Allah’tan diliyorum. Aç ve susuz kalmasın. Savaşlar bitsin, çocuklar gülsün ve insanlar mutlu olsun.

Nice yıllara,


Turgay URGUR

CAN SUYU


Bana kitaplar verin,
Basit ve anlaşılır kitaplar…. 
Kalın olmasın,
Mümkünse satırlarının arası birazcık açık olsun.
Yaprakları saman sarısı,
Kapağı mat,
Cildi sağlam ve ağırlığı yerinde,
Olsun.
Asırlara meydan okumaya hazır,
Kıyılamaz, atılamaz, satılamaz olsun.
Herkesin anlayabileceği,
Anlatabileceği ve yaşayabileceği şekilde yazılsın.
Elden elden değil ilden ilden gitsin,
Gönülden gönüle girsin,
Başucu değil baş tacı olsun.
Kıskansın insanlar, sakınsın, kaybetmekten korksun,
Varlık gibi değerli olsun.
Bana kitaplar verin,
Barışı ve sevgiyi anlatsın,
İnsan olmayı öğretsin.
Yeter.

Turgay URGUR

Yazma zamanı. / Nurdan


Kainat büyük maksatlar için yaratılmıştır. Süslenmiş, hazırlanmış ve insanların kullanımına sunulmuştur. Bu kainatın içinde; kainatı tanıyabilecek, onu hem anlayıp hem de anlatabilecek, nedenleri bulabilecek insan denilen bir varlık vardır. Kainatı yaratan elbette; o insan ile konuşacaktır ve kainatın yaratılış nedenini insana söyleyecektir. Lakin her insan basitlikten sıyrılıp yüksek makamlara çıkamaz. Bizzat kendisi O Hakim ile görüşemez. İnsanlar arasından bazı özel kişiler ancak Onunla irtibata geçebilir. Bunlar bizler insan olmalıdır ki insanlarla anlaşabilsin. Hem de yüksek şahsiyetli olmalılar ki doğrudan irtibata layık olsunlar.
İşte bu insanlar içinde kainatın gayesini anlatacak, şifreleri çözecek ve insanları Allah’ın sevgili yoluna ulaştıracak tek kişi Peygamberimiz Hazreti Muhammet’tir. (sav) O’nun öyle bir seyahati olacaktır ki ! maddi alemdeki bir seyahate benzer şekilde göklere çıkacaktır. Yetmiş bin perdeyi aşıp mevcut alemin ötesine geçecektir. Bunun adı Miraçtır.   

Turgay URGUR

2 Aralık 2014 Salı

Öğrenme

Öğrenmenin ve öğretmenin değişmeyen klasikleri.

İnsanlara tatlı dille yaklaşmak birçok kapının açılmasına vesile olur. Öğrenme kapısı, merak kapısı ve süreklilik kapısı tatlı dille açılır.

Samimiyet her yaştan insan tarafından çabucak algılanır. Çalışmalar üst düzey ve profesyonelce yapılabilir ama davranışlardaki kontrollü amatörlük (herkes gibi davranabilme-seviyeye inebilme) kişiyi ilgi odağı yapabilir.

Öğüt vermek yerine örnek vermek, kızmak yerine sabretmek ve tekrar denetmek daha etkilidir.

İstekler net ve anlaşılır olmalıdır. Öğrenci kendisine verilen çalışmada ne yapılması gerektiğini bilmelidir. Çalışmalar imkansız değil zorlayıcı ama yapılabilir olmalıdır. Buna ek olarak çalışmaların neden yapıldığını çalışmayı yapacak kişi anlamalıdır. İçerisinde yapılması için mantıklı nedenler olmayan çalışmalar işkenceden öteye geçmez.

İyi çalışmalar mutlaka topluluk önünde teşekkürle ödüllendirilmelidir. Bu yeni çalışmaların önünü açacaktır.

Hedef kitleniz sizin bir kişiyle değil sınıfın tamamıyla konuştuğunuzu hissetmelidir.   


Sunum, alıştırma ve üretim kısımlarına gerekli zaman ayrılmalıdır. Örneğin sunum kısmı büyük bir zaman yüzdesini alırken alıştırma ve üretim kısımlarına gerekli zaman verilmezse öğrenme sağlanamaz. 

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...