18 Kasım 2017 Cumartesi

RESİMLER AĞLAMAZ


Boşuna sancılanma,
Resimler ağlamaz.
Duvarda, masada, çekmecede beklerler,
Yorulmazlar,
Şikâyet etmezler,
Hiç umutlanma,
Resimler ağlamaz.

Geçmişten ibarettirler,
Mutlu mutsuz fark etmez,
Resimler ağlamaz.
Siyah beyaz, renkli, yırtılmış, solmuş,
Bir köşede unutulmuş,
Ya da kaybolmuş,
Resimler ağlamaz.

Baktıkça sen ağlarsın,
Düşündükçe sen ağlarsın,
Sağda solda buldukça sen ağlarsın,
Ama unutma resimler ağlamaz.

Kimseleri kalmasa da,
Tozlansa da,
Ateşe atılsa da,
Eline alıp, bakan olmasa da,
Kaygılanma resimler ağlamaz.  

İster bağrına bas,
İster buruştur,
İstersen makasla parçala,
Elinden geleni ardına koma,
Resimler ağlamaz.

Arayıp da bulamayınca,
Ansızın kaybedince,
Sen ağlarsın,
Ama resimler ağlamaz.


Turgay URGUR

5 Kasım 2017 Pazar

İnsan ve Değer(i) -1


Yok… yok.. Bu bir akıl tutulması değil. Olayın düşünmekle, düşünebilmekle bir ilgisi yok. Yapılan her davranış gayet bilinçli, istemli ve farkındalıklı. Çünkü insan ne kadar belli etmemeye çalışsa da tüm davranışlarında nefsinin isteklerini yerine getirir. Sadece – aklın sıra – zekâ makyajlarıyla eylemlerine ve söylemlerine sosyolojik tamponlar ekler. Ekler ki her hangi bir çarpışma anında kendisini koruyabilsin. Masum bir zemine çekebilsin. Amiyane tabirle k…. ‘nı kurtarabilsin. Biz buna kısaca günaha-suça-hataya bahane bulma mantığı da diyebiliriz. Bu yüzden insan ‘aklını’ tekâmül için değil başkasını yenmek için kullanmaya başlamıştır. Örneği biraz somutlaştıracak olursak: bugün X partisinin her hangi bir taraftarı acaba savunduğu düşüncenin saflığına, doğruluğuna %100 inanıyor mudur? Yoksa inanmak istediği şekil de X partisini zihninde balmumuyla yeniden mi şekillendiriyordur? Burada hammaddenin balmumu olması önemlidir. Çünkü ısıtılıp ısıtılıp –eritilip eritilip konjektüre uygun olarak her daim şekillendirilmesi mümkündür.  


Birilerinin birilerini bağnazlıkla, o birilerinin diğerlerini dinsizlikle, ötekilerin berikileri satılmışlıkla, buradakilerin oradakileri hainlikle suçlamalarının basit ve temelsiz olduğu kesindir. Çünkü aslında kimse konuştuğu değildir, yazdığı da değildir, görünmeye çalıştığı hiç değildir. Çünkü herkes sadece ve sadece kendisidir yani olduğudur. Yani davranış eşittir insandır. İşin aslı ve özü; insan dünyaya başkalarının zabıtalığını yapmaya gelmemiştir. Ama ne yazık ki! Şirkette patron, okulda idareci, evde baba, çarşıdaki boş gezen kendisine böyle bir görev biçer.  

Düşünsenize.. koskoca kainatta; siyasal ideolojin, komşunun komşusunu çekememesin veya  geçmişe ve geleceğe tesiri olmayan her hangi bir olayın, olgunun insan için önemi kaçıncı sıradadır ki? 

Düşünsenize…. bedenimiz-kainat ve ‘o an yaşanılan bir olay’. (Olay= davranış, konuşma, tartışma vd). 

Bu; ‘biz-kainat-olay’ üçlüsünün üçü bir arada birbiriyle olan bağı ne kadar önemlidir. Bir karıncanın yuvasına götürdüğü bir yaprak parçasının bile İlahi sevk olarak yapılması ve dünyanın dengesine olan katkısı; insanın her türlü nefsi eyleminden kıyaslanmayacak kadar daha değerlidir. Çünkü karıncanın, arının, sineğin faaliyeti ‘yapmak’ üzerine inşa edilmişken, insanın nefsani faaliyetleri ‘yıkmak’ üzerine inşa edilmiştir. Bir zamanların deyimiyle ‘laf ü güzaf’ hem hayatlarımızı hem de hayatlarımızın ulvi manasını ele geçirmiştir. Yani … yani … yani… insan; felsefenin, dinin, güzel ahlakın, sünnetin ona verdiği değerden çok uzak bir değersizlik girdabında meçhule gark olmaktadır. Maalesef insan, ‘Bana verilen güzelliklerin ardındaki sırrı görebiliyorum.’ diyemiyor. ‘Hayattaki yerimi ve önemimi anlıyorum veya en azından anlamaya çalışıyorum.’ diyemiyor. Yıllar önce tartışılan ‘varlık felsefesinden’ uzak olduğu gibi ‘şerefli mahlûkat’ nişanında da uzak duruyor.   

Keşke insan başkalarıyla uğraştığı kadar kendisiyle uğraşsaydı. Herkesten önce kendisini eleştirseydi. Ve insan kendisini düzeltmeye yoğunlaşsaydı. Gerçek değerimizi ancak kendimize yoğunlaşmaya başladığımızda bulacağız. Tolstoy bir zamanlar; herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor ama kimse kendisini değiştirmeye çalışmıyor demişti.


Devam edecek…..

TURGAY URGUR

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...