15 Mayıs 2020 Cuma

Görerek Öğrenememe

Uzun zamandır 'görerek öğrenememe' gibi bir sorunumuz var.

Anneden, babadan görüyoruz ama bir türlü öğrenemiyoruz. Cahilce ve bitmez bir ısrarla bizzat her sorunu kendimiz yaşamak istiyoruz. Çok zaman alsa da, bir çok maddi ve manevi kayıp olsa da illaki bedelleri göze alıp kendimizi riske atıyoruz. Lakin sonuç genellikle onların dediği yere veya o yerin yakınına çıkıyor. Çünkü hayat aynı girdilerle  çok nadir farklı çıktılar veriyor.

Doğru, haklısınız. Onlar ve tüm diğer evvelkiler de mükemmel hayatlar yaşamadılar. Hataları oldu. Fakat bizim ilk dersi hatalardan çıkarmamız gerekmiyor muydu? Zaten onlar da hep şunu demedi mi? 'Bak ben şunları yapmadım ve böyle oldu.' 'Keşke şunu yapmasaydım.' demediler mi?

İnsan gitmediği Eyfel kulesine hayran, son model çelik, plastik ve binlerce parçadan oluşan arabalara hayran, yani hem cinsinin yaptığı birçok şeye hayran. İyi güzel de; etten, kemikten ve yoktan yaratılışına neden hayran değil ki? Gözü hayran olduklarından daha mı az değerli? İskeleti, kalbi, beyni, ruhu, konuşması, sevebilmesi, hücresi daha mı az değerli? 









  

12 Mayıs 2020 Salı

Vardır

Varlıkta bilinmeyenler vardır.

Hep gözünün önünde, avucunun içinde olup da 'varlığı' hiç bilinmeyenler vardır.

Hani şu 'tümden gidince' yavaş yavaş, usul usul değerini anlamaya başladıklarımız var ya tam da onlardan bahsediyorum.

Onlar dediğime bakma. İşin gerçeği onlar değil. O.

O ... yani hayat.

Yaşamak ve yaşadığını sanmak arasında çok fark var.

Sorun o'nun içinde olanları ayırmaya başladığında başlıyor.

Mesela; bilgiyle tevazuyu, inançla tevekkülü, edeple sabırı ayırınca bir şeyler yanlış gitmeye başlıyor ve bu yanlış gidenler başka yanlışları beraberinde getiriyor.




BİLİM KURULU

Kanaat, israf, eğitim, şehircilik, çevre, sanat, spor, ahlak, yardımlaşma konularında da bilim kurullarımız olsa ne de güzel olur. 

Her hafta bizleri yönlendirseler ve hepimizi ilmi bir şekilde doğruya sevk etseler.

Yanlış yapanları önce uyarsalar ve çok gerekirse cezalandırsalar.


6 Mayıs 2020 Çarşamba

Ah şu madalyon (5)

Doğa birazcık kendisine gelmişken; keşke TV'lerde aynı konuları konuşmaktan ziyade israftan, temizlikten, doğaya ve hayvanlara saygılı olmaktan da konuşulsa ne de güzel olur.

Çünkü şu geçen günler çok güzel bir fırsat olabilir.

Evlerde ibadetlerden, kitap okumaktan ve bir birimizle hoş Ramazan sohbetleri yaptıktan sonra arta kalan zamanda malum az da olsa TV izliyoruz. Her kanalda benzer konular var ve belirli süre sonra sıkılıyoruz. İşte bunu artıya çevirmek için hepimize hem ilmi, hem dini, hem insani olarak temizlik, saygı, kanaat, iktisat anlatılsa ne de güzel olur.

3 Mayıs 2020 Pazar

kim3

konuşmayı istememek veya ne istediğini bilmemek,

ve beklediğin o sesi duymak: 'Zaman doldu.'

hayat kazanmak veya kazanamamak değil.

2 Mayıs 2020 Cumartesi

KORONA

Şehirlerin trafik ışıkları kendi kendilerine yanar, söner.
Boş yollar orman yalnızlığı yaşar.
Acil ihtiyaç sahipleri kendi sokaklarında gurbet el telaşında gezerler.
Boğazda yunuslar, rıhtımda martılar bu tenhalığa şaşırır.
En acısı da ' hayyalesselah.hayyalel felah' sesleri hüzünle yankılanır. 

Şehitlerimiz

1 Mayıs 2020 Cuma

Nurlar

On defa değil, yüz defa değil, hep okusam sıkılmam.

Ne de güzel söylemiş: 'Bismillah her hayrın başıdır.'

Ve demiş ki bu kelime İslam nişanıdır. Yani ezan gibi, Ramazan gibi, Sela gibi İslamın sembolüdür.

Sadece insanlar değil tüm canlılar Bismillah dermiş. Allah Allah.

Rahman namına der ve işlerini kolayca halledermiş. Daha sonra besmeledeki Rahman ve Rahim'i açıklamış. Bizler için anlaşılır bir hale dönüştürme gayretine girmiş.

*             *         *

(Güzel kardeşim tefsir okumak Peygamber Efendimizin yerine başkasını koymak demek değildir. Tefsir okumak Allah'a olan inançta araya aracı koymak değildir. Tefsir okumak gayet faydalı bir ilimdir. Asıl sorun bu eseri okumadan 'klişe ezberlerle' eser ve sahibine mesafe koymaktır.)

(Güzel kardeşim sürekli aynı gazeteleri okumak, belirli kanallara bağlı kalmak insanı sadece taraftar yapar. İçindeki itiraz hislerini durmadan ateşler. Sonra da kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı düşman yapar. Ön yargı ilmin ve gelişmenin önündeki en büyük engeldir ve bu engeli insan kendisi koyar.)

Devamında ise malumunuz imani mevzular öncelik olmuş. Çünkü iman olmazsa diğerlerinin bir anlamı olmuyor. Yani her şey Allah'ı bilmekle başlıyor. O da bunun derin idrakinde olduğu için imani konuları her daim merkeze alıyor. Fakat işi bununla bırakmıyor. İsrailiyatı, İslam ülkelerinin geri kalışını, zihinleri karıştıran hadisleri, haşri -yine kendi tabiriyle iki kere iki dört edercesine açıklıyor.

*            *            *
İş bununla da kalmıyor. 'Her suale cevap verilir ama soru sorulmaz.' diyerek İslam topraklarının taşıması gereken öz güveni bize yeniden hatırlatıyor ve sadece hatırlatmıyor bizzat ilmiyle gösteriyor. Batı felsefesinin eksikliğini ve inanç olmazsa felsefenin ne denli tehlikeli ve toplumlara zarar vereceğini anlatırken batının ilmi terakkideki hakkını da gayet nazik bir şekilde teslim ediyor. Zekatın işletilmesi, faizin terki ile tüm dünyanın adaletsizlikten kurtulabileceğini bu çağda bize sadece o anlatıyor. Hocalar Allah'tan bahsetmiyorsa, onları değil verdikleri dersleri dinleyin diyerek din ve ilmin iç içe olduğunu ve her ikisini ayrıştırmanın doğuracağı sorunları bizlere net, inandırıcı bir şekilde bizlere aktarıyor. Duanın önemini, Ramazanda orucu, Miracın ehemmiyetini ve hepsini adeta içine alır şekilde; 'Nereden geliyoruz?Nereye gidiyoruz? Neciyiz?' gibi insanlığın mühim sorularının cevabını bulduruyor. 

*                *         *
Aslı varken Risalenin şahsi mealinden ve yetersiz teşviğinden utanıyorum. Lakin bugün insanlığın bu eserden mahrum kalmasına da gayet derinden üzülüyorum. Özellikle de gençlerimizin bu muhteşem eserden habersiz olması insanı/şahsımı derinden etkiliyor.

*            *           *

Onları israftan, kötü sözden, kötü yaşantından koruyacak en güzel eser Kuran'ın bu güzel tefsiridir. Peygamber Efendimizi onlara anlatacak en güzel eser de yine bu tefsirdir.

*               *        *

Gençlerimiz insanın ve imanın değerini, bu hayatın anlamını, zihinlerini bulandıran 'şüphe' sorularının cevaplarını ancak bu eserle bulabilirler.

*           *           *

Türk aydını artık zaman kaybetmeden bu eserin okunması, tanıtılması ve de yaşanması için gereken çalışmaları başlatmalıdır. Her koldan evlere girmelidir, meclislerde öncelik olmalıdır. Bilhassa bu esere karşı ön yargılı olan kardeşlerimize yine Üstadın tabiriyle -tatlı dille ve sabırla bu muhteşem eser anlatılmalıdır. 'O bizden değil.' demek yerine ülkemizin dışındaki insanlardan önce vatandaşlarımızın geneline nasıl ulaşabilir diye 'düşünce' yorulmalıdır ve yoğurulmalıdır. Mesela sadece herkesin sadece kendi imamını kurtarma derdi olarak kalmamalıdır. Eğer bilerek/bilemeyerek böyle bir yola girilmiş ise 'bu' zaten risalelerin anlaşılmadığı anlamına gelmektedir.

Onlardan evvel Nur Risalelerini sahiplenen meşrepler bir an önce bu eserin doğru kanallardan tüm insanlığa ulaşması için profesyonel çalışmalar başlatmalıdır. Bu gecikme konusunda ise derhal öz eleştiri yapmalılar ve yöntemlerini gözden geçirmelidirler. En doğru biziz demeyi, kendi yakınlarından gayrısına faydalı olmamayı bırakmalıdırlar. İnsanların 'kendi başlarına eseri bulacakları' düşüncelerini ise kesinlikle ortadan kaldırmalıdırlar.

*          *          *

Bugün ne yazık ki gençlerimiz kendilerine fayda yerine zarar veren neşriyatlarla meşgul etmektedirler. Hızla yaygınlaşan dinsizlik sorularının cevaplarını da bulamamaktadırlar. Bu konuda ulaşabilecekleri en doğru eser Risale-i Nurlar olduğuna göre bu eserden haberdar olmalıdırlar. Bu görev az önce belirttiğim gibi Nur Talebelerine düşmektedir. Kendi kendilerine okumak, kendi kendilerine yazmak, kendi kendilerine sohbet yapmak ve nurları gazetelerinde mevcut iktidarı eleştirmek için referans yeri olarak kullanmak yerine; bu eserleri insanlarla nasıl buluşturabiliriz üzerine kafa yormalılardır. Bu eser kesinlikle herkesin anladığına ve yorumladığına göre gruplaşma nedeni olarak kullanılacak bir eser değildir. Zaten bu grupların da bu eserin geniş kitlelere ulaştırmak için neler yaptıkları ( daha doğrusu yapamadıkları) ortada. Malesef adam akıllı ve tam teferruatlı bir internet adresi bile mevcut değil. Malesef gençlerin ulaşabileceği ve benimseyebileceği Risale mekanları yok. Zaman hızlı hareket etme ve Rahmetli Üstadın vazife şuurunu yakalama zamanıdır. Şu korona günlerinde bile nurcuların hazırlıksız olduğunu gördük. Kitle iletişim araçlarından her türlü bilgi akarken, ne yazık ki Risalerle ilgili elde avuçta çalışmaların olmaması hiç de hoş olmamıştır.

*         *            *

Biz bu konuda kardeşlerden değişim istemiyoruz. Madem usullerine çok güveniyorlar öyleyse üretime geçsinler. Yada bin bir zorluklarla, çilelerle yazılmış bu eserin sermayesinden-semerelerinden kendilerine pay çıkarmayı bıraksınlar.

Turgay Urgur
0506 543 05 77

kim(2)

En tehlikeli yalakalık susmaktır.

Kavimlerin helakına neden olmuştur.

Bu kadar çok konuşanın ve konuşulanın olduğu bir çağdaki 'bu suskunluk' ise tağutuliğin muhtemelen son versiyonu olacaktır.

Şimdilerde su 'sessiz tapış' tüm insanlığı kasıp kavuruyor.

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...