19 Ekim 2022 Çarşamba

BELGE (1) /

 

*Resimsiz yazılardandır.
(Belgeler gözyaşı mahiyetinde ve dua niyetiyle son çarelerim olarak Arza sunulmuştur. Çaresizliğin dile gelebilişi bir çare olarak 3-5 satırla yazıya dökülmüştür. Sandukçanın evvel yazılarında olduğu gibi dertli de, çare arayan da anca kendimdir, anca kendimdir. Tekrarlardan sıkılan olursa yapacak bir şeyim yoktur çünkü istemek, dilemek hep tekrarlıdır. Rızası hedef, Rızası düstur, Rızası kafidir.)
Kemiklerim toprağı ile ilk yaratılış toprağım bir birine karışmış,
‘Bugün’ bile çoktan ölmüş.
Aradığım teselliler bulununca ayrı ayrı dert olmuş,
Hiçlikten gelip hiçe gitmek ne acıdır, hem de tarifsizdir; hem de ‘hiçliği düşünmek, hiçlik düşüncesinin girdabına düşmek’ insan hayatına bir boyunduruktur.
Oysa, işin aslı; var edilmenin hediyesi sonsuz hayattır. Varlık Var Edenin muhatabı olmaktır, değer görmektir. Değer gösteren, değer veren elbette ziyan etmeyecektir.
Şükür gelecek nimetler için teminat senedi değil, zaten verilmişlere şuurlu bir teşekkürdür.
Umutlu değilim, eminim. Çünkü inanıyorsak üstünüz. İnandığımız gibi yaşamaya devam ettiğimiz sürece de her daim emin kalacağız.
Mesele şuuru yitirmemek, kendini kaybetmemektir. En küçük bir harama ‘haram’, en basit bir doğruya ‘doğru’ diyebilmektir. Saf ayağına yatmamaktır.
‘İnanan’ görmezden gelemez. Geliyorsa büyük sorun var demektir. Kendi ölümünü kendine yediremiyorsa, kendine konduramıyorsa; evladına, annesine, babasına, eşine bakmalı. Çünkü bazen göz kendini görmek istemez ama illaki kendi dışındakileri görür. Eriyişi görür. Faniliği görür. İşin aslı ise faniliği bilmektir, bence faniliği idrak etmiş olan herkes ermiştir. Ermek elbette eriyişten geçer. Aşk ile eriyişten geçer.
‘İstemek’ en kolayıdır. İnsan mahirdir. Eliyle ister, diliyle ister, gözüyle ister. Hatta hiçbir şey yapmadan bile isteyebilir. Çünkü bilir. İsterse ona verilecek. Ama herhalde en güzeli gözyaşıyla istemektir. Çünkü gözyaşında emek vardır. Direnmek vardır. Ağlayan insan, ağlayabilen insan nefsine direnendir.
Hele o gözyaşlarına bir de Ebu Zer’e atfedilen şu dua dilleniverirse; gayrisi epey bir yakindir.
"Allah'ım! Senden daimi bir iman dilerim.
Allah'ım! Senden korkan bir kalp niyaz ederim.
Allah'ım! Senden yararlı ilim isterim.
Allah'ım! Senden doğru bir yakin, derinden inanmak dilerim.
Senden afiyetin tamamını ve devamını dilerim.
Senden afiyetin gereği gibi şükretmeye beni muvaffak kılmanı dilerim.
Ayrıca beni kimseye muhtaç etmemeni de dilerim."
Dünyadaki en güzel ikiliklerden birisi de ‘gözyaşı ve sözdür’ herhalde. Gücü Sahibine teslim eden bir zaaf, Kudreti Sahibine teslim eden bir acz. İnsanı güçlendiren bir şuur. Acizlik ve zaaf şuuru. Yani ‘Ben muhtacım.’ diyebilmek, sadece kendim için değil ‘Her şeyim için muhtacım.’ Bunu ‘bile bile’ istiyorum. Yani her şeyine muhtaçlığımı bile bile istiyorum. Ver Allah’ım. Ölüme dek yetecek bir irade, beni terk etmeyecek bir sabır ve kulluğu unutturmayacak bir şuur ver. Duam olmasa hükmüm yoksa hükümsüzlüğüme dua nasip eyle.
Ey! Duamla yükümü azaltan, şanımı yükselten, zorlukla beraber kolaylığı veren Allah’ım; yorulunca başka işlere yönelmeme kuvvet ver. Çünkü Senden başka kapım yok. Çarem yok.
Ey mütefekkir, ey şuur, ey kul, ‘Ey Müslümanım.’diyen, en kul; ölüm yokmuş gibi davranma. Haykır! Doğruyu ahrette herkes bulacaktır.
Asıl cesaret yaşarken konuşmaktır. Kimsesiz odalarda herkes karhamadır. Mesele nefese cesaret katmaktır. Mihenk bellidir. Allah razı mıdır? Yapılan eylemde, konuşulan sözde O’nun rızası arandıkça ne bir sorun vardır ne de korku. Cesaret ile söylenen söz bir defa baş kestirir ama bir defa baş kestirmek binlerce defa kendi beynine, kendi vicdanına, kendi ruhuna küsmekten iyidir.
(devam edecek….)
Turgay URGUR

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...