27 Ekim 2016 Perşembe

Siyasetperestlik (1)


Son yılların zengin hastalıklarından birisi siyasetperestliktir. Zaten işin evvelinde bulunmuş 'bilir kişiler' veya hasbel kader siyaset geyiği yapmış olanlar da defaatle arz ederler: ‘Siyaseti zengin adamlar yapmalı.’ diye. Malum.. Ankara’ya gidilecektir. Gelene-gidene ikram. Şık giyinmek vb. nedenlerden dolayı bir cebin dolu olması ve bu doluluğun sürekliliği önemlidir.

İsteyen üstüne alınsın. İstemeyen alınmasın. Yalakalığın tasviri için yazdık. Değilsen-değilsek zaten sıkıntı yok.

Bu ülkede insanlar işlerini siyasete, siyasetlerini de işlerini bağlamaya başladığı zaman zaten bu işin dava, Millet, Ülken menfaatleri konusu çoktan lav edilmişti.

Siyaset bugün zenginleşme aracı olarak görülüyor.

Ama olay iç-içe öyle bir angaje oldu ki! Adam siyaset mi yoksa ticaret mi yapıyor öyle kolay kolay bir görüşte anlayamıyorsunuz.

Mantık basit. Büyümek istiyorsan; reklama, desteğe, çok büyük kazançlara, kulise, popüler çevreye, bürokratik engellerin hızlı aşımına,  ihtiyacın var. Veeee.... çok geçmeden işin sihrini çözüyorsun. İşten tat almaya başlıyorsun. Yeni doğan bebeğin memeye olan aranışı gibi sağda, solda, siyasetin her türlü alanında (iftarda-mevlütte-taziyede-toplantıda) aranıyorsun. Bu arada dışarıya karşı da ‘Biz bu işi Allah rızası için yapıyoruz.’ gibi bir çok duygusal motto geliştiriyorsun. Allah böyle bir zihniyeti ıslah etsin. Çünkü hem zihinsel hem ahlaki bir bunama yaşıyorlar.

Mantık basit dedik ya… devam edelim. Bir iki toplantıdan sonra şunun farkına varıyorsun. Aslında siyaset için çok okumaya, memleketi didik didik bilmeye, entelektüel bir alt yapıya falan gerek yokmuş diyorsun. Usul basit. Öncelikle eller önde (el-pençe) durmayı bileceksin. (Örnek için: toplu açılış törenlerine-karşılamalara- diğer fotoğraf çekimlerine bakınız). Sonra izleyeceksin. Kimi? Dinlemek, izlemek zorunda olduğun o gün kim varsa onu. Nasıl giyiniyor? (Markasından, kılık-kıyafet uyumuna, kalitesine kadar uzun bir uğraş. Belki de en çok zorlayan kısımlardan birisi burasıdır. Çünkü eğer önceden ve kendi-kendiliğinden alışık değilsen kişiyi zorda bırakabilir. Sonuçta yetişmen gereken bir kıyafet skalası var ve her gittiğin bir üst düzey toplantı seni bu konuda zorlayabilir. Bir an önce kırsaldan değil, markadan giyinmeyi öğrenmek gerekiyor. Giyinmezsen ne olur? En son sırada kalırsın, kendine protokolde koltuk bile bulamazsın, elini sıkı tutmazlar. Hele bir de… tepeden tırnağa süzüldün mü işte orada bitersin, biter. Kıyafet tamamda peki ya kılık? – Saçlar dağınık ve yağlı. Olmaz. Tırnaklar pis.OLMAZ. Kısaca ve özetle her gün 30-40 dk’yı kişisel bakıma ayırmak gerekiyor. Dert etme! Kişisel bakım demek kişisel gelişim demek değil. Zaten işimiz şekil, onun için zaman harcamaya gerek yok.) Kılık kıyafet işi daha uzun sürer, çok da sulandırmaya gerek yok konu zaten olabildiğince cıvık bir konu. Malum, ayakkabı hep yeni ve boyalı olacak. Ortama göre kıyafette renk seçimi gerekiyor. Vs vs.   İkinci bir husus konuşacaksın. Ama nasıl? Her şeyi biliyormuş gibi, en doğrusu sendeymiş  gibi, konuna hakimmiş gibi konuşacaksın. Kitleyi veya kütleyi göz hapsine alacaksın. Sen tonu çok önemli. Titreme, kelimeleri yuvarlama-yutma, gırtlaktan konuşma olmayacak. Almadıysan hemen bunların dersine, seminerine gitmek gerekiyor. Konuşurken arada boşluk veripte sazı başkasına (senden iyi çalan birisine) kaptırdın mı işin biter. Kütle tamamen senden ona kayar. Bu konuda kolay bir yol istersen - bu işi iyi yapanları izlemek gerekiyor. Üzülme, üzülme  çok örnek çıkacak karşına. Mikrofon tutuşu gibi minik detaylar da var. Aynada veya hanımın, çocukların önünde çalışılabilir. Bu konuda en iyi pratik alanlarından birisi tuvalettir. Bol bol pratik yapabilirsin. Hem ses biraz eko yapar ve kişiye topluluğa hitap ediyor izlenimi verir.   

Gelelim beden diline. 1)Sırtında demir korse var gibi dik oturmasını, 2) Ellerini kontrol etmeyi, 3) Çarşıda yürürken; iş bilen-işe giden –zamanı çok değerli gibi seri ve yanındakiyle konuşarak  gitmesini ÖĞRENMELİSİN. Önüne bir grup geldi. Siyaset yapma ihtiyacı hissettin. Büyük vasıta gibi (Boeing tarzı) kontrollü yanaşıp öğrenmiş olduğun ne kadar beden dili zavazingosu varsa o kişi/kişiler üstünde uygulamalısın. UNUTMA KONTROL HEP SENDE. 

Bu kadar paçozluğu öğrendikten ve pratik kazandıktan sonra;

-          Yaşadığın yerin çevresel sorunlarını(çöp-otopark-ulaşım vb),
-          Okulların yeterliliğini,
-          Hastanenin acil kısmının seriliğini,
-          İnsanların mutluluğunu,
-          Çocukların oyun alanlarını,
-          Trafiği tehdit eden araçların varlığını,
-          Son yıllarda artan ölümlü kazaları,
-          Ticaretin gelişimini,
-          İşsizliği,

 Bilmene GEREK YOK. SEN ZATEN BİLMEN GEREKENLERİ BİLİYORSUN. İşine bak işine. Herkes kendi ……… kurtarmaya çalışıyor.

Çektirebildiğin kadar fotoğraf çektir. Paylaşabildiğin kadar özü alınmış özlü söz paylaş. Zaten söylemişlerdir- bilirsiniz, siyasetçi aynı zamanda sosyal medya uzmanıdır. 

    Siyasetperestlik sorumluluk almamak ama işini yürütmektir. Dostlar alış-verişte görsün. Nasıl olsa bu dünyada hesap vermek yok.

Hiç sevmezdim ama Yaşar Nuri’nin bir kitabının adı ‘Allah ile aldatmaktı’. Kitabın adını beğenmiştim.  

Turgay URGUR

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...