31 Mart 2015 Salı

savcımıza

Savcımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu kadar basit, bu kadar ucuz ve bu kadar tedbirsizce olmamalıydı. Güvenlik tedbirlerimiz, suçlularla mücadele şeklimiz, gençleri ve çocuklarımızı kazanma yöntemlerimiz baştan sona dökülüyor. Yapıyor gibi olmakla hiçbir şey olmuyormuş yine gördük. O çok özendiğimiz batı toplumlarında bu işler bu kadar başıboşlukla yapılmıyor. İşin gerçeği ben benzer olaylardan ders çıkaracağımız düşüncesinde değilim. Sadece şunu demek istiyorum; en azından kendimizi, yakınlarımızı, çocuklarımızı korumaya çalışalım. Ateş düştüğü yerden başkasını yakmıyor.

Ne diyelim. Urgur ailesi olarak üzüldük. Yarın söylenecek hamasi söylemlerin gönlümüzü ferahlatmayacağı kesin. Çünkü bu tür olaylar öncesi tedbirsizliklere ve sonrası sorumsuzluklara alışmak istemiyoruz.  


Turgay URGUR

29 Mart 2015 Pazar

Vicdani İsrailiyat



Türkiye 17-25 Aralık operasyonu ile siyaset ve korsan-siyaset üzerindeki makyajını temizledi. İktidar alternatifsizliğimizden tutunda popüler siyasetin verdiği zararlara, diyanet işlerimizden tutunda gayri-resmi hizmet kuruluşlarına kadar herkes kendini hem deşifre etti hem de farkında olmadan günah çıkarttı. Deşifre etti, ifşa etti, yaptıklarını, saflıklarını, parsellediklerini, aldıklarını ve verdiklerini saçıverdi. Şikayetler ve ispiyonculuklar bazen BBC’ye, bazen New York Times’a yapıldı. Dini referansları her iki tarafta kullandı. İşin en doğrusunu ise yine vatandaş yaptı. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ dedi. Büyük zararların olacağından haklı olarak endişelendi. Her şeyden de öte ülkenin geçmişe döneceği kaygısını doğrudan dile getirmese de içten içten yaşadı. Vatandaş akl-ı selim olmakta kendini epey bir zorladı. Taraflar yaptıklarını gizlemek ve savunmak için mantiki israiliyatlar geliştirmeye çalıştı. Sonuçta ne dini argümanlara çıkmış siyasal parti ne de kendisini en büyük ve organize dini topluluk gören camia yaptığı tahribatı kabullenmedi. Kabullenmeyecekte. Siyasal parti bunu kabullenmeyecek çünkü bu önümüzdeki seçimler için kayıp demek. Camia kabullenmeyecek çünkü öncelikle farkındalık yok ikinci olarak da bu camianın tabanını tamamen kaybetmek demek. 

28 Mart 2015 Cumartesi

Hasbihal 20


Huzuru uzaklarda değil içimizde aramalıyız.
*****
Bugünlerde az okumanın sıkıntısını çekiyorum. ‘Kendimi’ tekrara başladım. Ve anladım ki insan okudukça daha az konuşmayı tercih ediyor. Veya konuşacakları için iyi zamanlar ve iyi dinleyiciler arıyor.
*****
Yaşasın sadelik! Yaşasın istediğin olmak! Konuşurken sade, düşünürken sade ve yaşarken sade olabilmek. Sadelik: ne azlık-ne de çokluk demek. Sade olmanız renkli giyinmenize, içten hareketlere engel değil bilakis sadelik kendin olabilmektir. Mesele saçının uzunluğu veya kısalığı değil. Erkek olarak küpe takman, kız olarak futbol oynaman değil. Sadelik özenmemektir. Başkaları ne der diye korkuyorsan sade olamazsın. Başkaları gibi olmakta kendini zorluyorsan da sade olamazsın. Sadelik yaptıklarınla ve çevrenle mutlu olabilmektir. Sadeysen bilgesindir.

Eskiköy okulunda 85 öğrenci Peygamber Efendimizin Hayatını okudu. Cumhuriyet okulunda okumaya başladı. Selam olsun, Ey nebi…  Bizi bu yollarda yalnız bırakma. Düşüncemize yön ver. Al bizi Hakka götür. Biz ancak Senin rehberliğinde yol alır, Senin ile Allah’ımızı tanırız.

Turgay URGUR

27 Mart 2015 Cuma

Pek kıymetli Eğitim Sevdalıları (1),


Eğitimde başarılı olmak için mutlaka ama mutlaka ‘birlikte hareket etme’ şuuruna sahip olmalıyız. Toplantılarımızda sadece tutanak dolsun diye bir araya gelmekten ziyade eğitim adına yapabileceklerimizi konuşmalıyız. Çünkü geleceğimizin teminatı gençlerimiz için buna çok ihtiyacımız var. Arzu edersek onlar için yapabileceğimiz çok işimiz var.

    A)  ‘Gerçek başarı’ notlarından uzaklaşmak öğrencilerimizde başıboşluk duygusu oluşturuyor. Ösym ve Teok sistemleri pratik, bilgi sahibi öğrenciler istiyor. Okul sınavlarının ve ders yöntemlerinin bazen bu istekle çatışması öğrencinin zihninde ikilem oluşturuyor. Öğrenci okul notlarında başarılı olarak, takdir-teşekkür belgeleri alırken gerçek sınavlarda başarısız oluyor. Bunun nedenlerini tartışmamız ve bulmamız gerekiyor.  Bunun nedenleri biz öğretmenleri, müdürlerimizi ve uyguladığımız yöntemleri öncelikle çok yakından ilgilendiriyor. Gerçek başarı mantığından uzaklaşmak biz farkında olmadan birçok sorunu getiriyor.

Önemli not: Gerçek başarı öğrenciyi not konusunda aşırı sıkıp bunaltmak demek değildir. Öğrencinin okul not sıralaması ile herhangi bir deneme sıralaması ile örtüşmesidir. 100 soruluk bir denemeden yüksek not alan öğrenci okul notlarında da aynı sıralarda olmalıdır.

X DERSİ İÇİN Şematik ANLATIM

Problem açan uygulama                                                               ÖNERİLEN UYGULAMA

İsim   Deneme notları –Okul ders notları        İsim          Deneme notları – OKUL ders NOTLARI                 
Ayşe     80 puan                 55 puan             Ayşe               80 puan                  100 puan
Ali         75 puan                 65 puan            ALİ                 75 puan                   92 puan
      Osman  60 puan                 80 puan            Osman             60 puan                   85 puan

Bu sistemde: Öğrencilerin girdikleri objektif, Osym-Teok’ın istediği şekilde hazırlanmış denemeler başarıda mihenk alınır. Öğrenci(ler) ve öğretmen başarıda aynı sisteme yoğunlaşır. Önerilen uygulama deneme notları ile DENKLİK vardır. DENKLİK VARDIR. Sıralama 100-35 arasında yoğunlaşır ki başarılı öğrencili motive, alt sıradaki öğrenci ise umutlu olur.

GERÇEK BAŞARININ UYGULANMAMASININ DOĞURDUĞU SONUÇLAR

-Artan devamsızlık. Okulu önemsememek, okulun uygulamasını değersiz görmek ve gereksiz görmek. Devamsızlık nedenli ilave sorunlar.

-Anlamlandırılmayan çalışmalara gereksiz zaman ayırmak. Fiziksel, ruhsal yorgunluk. Öğrenci eğitim hayatı boyunca zaman kullanımında sorunlar yaşayacaktır.

                B) Öğrencilerimizin günlük yaşamdaki zamanlarının en değerli dilimleri okullarda geçmektedir. Okullarımız kantin, kütüphane, spor salonları ve bahçeleri ile gençlerimizin cazibesini çekmelidir. Bir AVM’NİN sandalyesinin rahatlığı ve şıklığı okullarda da olmalıdır. Kütüphaneler şeffaf, okulların merkezi bir yerinde olmalıdır. Kitap, dergi ve gazateler gençlerimizin ilgisini çekecek güncellikte olmadır.

                C) Sosyal çalışmalarda ve rehberlik çalışmalarında okulun genelini hedef alan çalışmalar yapılmalıdır. Bu şekilde öğrencilerin sosyal çalışmaları, yarışmaları sahiplenmesi daha da artacaktır. Çalışmalar konusunda tüm öğretmenler bilgi sahibi olmalıdır. Çalışmayı yürüten bir grup olduğu gibi, moral desteği veren geniş grup olmalıdır.

                D) Lider kadronun vizyonu, yaklaşımı ve çalışmalara ortam hazırlaması, ekibine olan güveninin samimi olarak dile getirilmesi çok ÖNEMLİDİR. Lider istemeyince bu çalışmalar yapılamaz.
(Devam edecek)

Turgay URGUR              

25 Mart 2015 Çarşamba

THE CLASH OF SINS (2)



Hidayet Karaca’s arrest is accepted as illegal by the Hizmet’s members and media however it rather looks as if it’s a diplomatic message to the west and the USA. That’s, it is one of the conscious offenses done versus western alienation to the AK governance.  Government has to show its power both in a perceptional way and on a law base. If not, it would be thought as a political failure by the AK party’s voters. Party could not take such a risk. Hizmet worked as parallel but as an unseen structure, its silhouette behind the party members disappeared after December the 17-25 operations. 


Falling in finding a real suspect, government targeted popular characters of the Hizmet.
After years, perhaps no one will be able to find clues about Karaca’s and others’ arrests. However, no one also would be able to deny that it’s fateful reverse of Hizmet’s covered way of applications to mandate governments for its aims. Like original sin, Karaca was the scapegoat (could be)seen by the ‘law mentality’ of the government in a such a gloomy atmosphere enforced and generated by the Hizmet.



Urgur, Turgay. 

24 Mart 2015 Salı

Mefkure 3


İnsan klavyenin tuşlarına dokunmaya başladığında neyi yazmalı ki?
En çok bizleri neler etkiliyor veya en çok neye ihtiyacımız var?
Dört bir yandan bilgi kirliliğine maruz kaldığımız doğru. Televizyonların izlenecek, gazetelerin okunacak hali kalmadı. Şimdilik sokaklarda yürüyebiliyoruz. Ama eşimle, dostumla bir yerde biraz vakit geçireyim deseniz çok fazla şansınız yok gibi görünüyor. Temizlik, kalite, hizmet ve sakinlik bulmanız imkânsız. Evde oturmak her zaman en mantıklısı olarak elinizde kala kalıyor. Ev gezmeleri protokole takılıyor. Bana gelinmesin diye gezmekten kaçınır hale geldik. Misafirliğin yerini çoktan internet aldı. İçte ve dışta yalnızlıklar bizleri bekliyor.
Durum bu sevgili dostlar, yapılacak bir şey yok. Varsa teklifiniz değerlendirelim…. J
Ve durum böyle iken; vefayı, dostluğu, muhabbeti hiç ama hiç konuşmayalım. Konuşulacak ipe sapa gelir bir şeyler kalmadı.
En iyisi mi kendimize bir uğraş bulalım, hem vakit hem de biz eğlenelim.

TURGAY URGUR  

23 Mart 2015 Pazartesi

Günüm




Kim ne derse desin, mesleğimiz(öğretmenlik) dünyanın tartışmasız en güzel mesleklerinden birisidir. Tek yapman gereken okumak, fikir üretmek, eğlenceli hale getirmek ve uygulamak. Hele bir de güzel bir çalışma ortamın varsa her şey çok daha güzel. Teneffüsler, aralar, sabahları ve akşamları hepsi bir birinden değerli. 

22 Mart 2015 Pazar

Life

Look at 'yesterday'! What do you remember?
Look at 'now'! Are you you are?

And look at 'tomorrow'! You will just see the past and yourself. Nothing more.

Urgur, Turgay.

20 Mart 2015 Cuma

SEN 3


Orkidem,
Kanaviçem.
Kanaviçemde orkidem.
Toprak olsam suyum,
Kuş olsam kanadım,
Sesim,
Düşüncem,
Hem bakışım hem baktığım,
Gözüm,
Gözümde yaşım.

T.URGUR

COTONUM....

SEN 2

Kimim ol,
kimsem ol.
hayat tek başıma zor,
başımda hayat ol.

yanı başımda,
başımın yanında,
sen ol,
Sen ol.

t.urgur

Cotonum hep sen ol.
Yanımda ol.

SEN


Hayatı,
Gülmeyi,
Sevmeyi,
Öğret.
Aşkı,
Mutluluğu,
Huzuru,
Anlat.
Güveni,
Vefayı,
Dostluğu,
Yaşat.

T.URGUR

Bir cotton tanıdım. Yeniden doğdum, vefayı öğrendim. teşekkürler cotounum 

17 Mart 2015 Salı

YENİDEN DOĞMAK 5


Tarih, sanat, edebiyat ve felsefe okuyacağız. Üzerlerinde uzun uzun iç muhasebe dış mütaala yapacağız. Satırlarda ve sayfalarda geri dönüşler olacak. Altını çizeceğiz, yanına not düşeceğiz. Okuduklarımızı dostlarımızla paylaşacağız ve içlerine yorum katacağız. Zaman kendinden ve kendiliğinden geçecek. Zamanın bizden alıp götürdüklerini görmeyeceğiz. Düşünmek, konuşmak, yazmak ve hayatı böylece yaşamak bize huzur verecek. Mutlu olacağız. İnsanlar bizden ilham alacak. Yaşama sevincimiz gülüşümüze, bakışımıza ve her türlü halimize yansıyacak.
Her şeyden öte ve evvel; Kuran ve Sünnet okuyacağız. Kendimiz anlayıp sonrada yaşamaya çalışacağız. Ağladığımız anlar çoğalacak. İnsanlığın, mazlumların derdi ile dertleneceğiz. Elimizden ve dilimizden geldiği kadar karınca misali bu yolda yürüyeceğiz. Gençler bize güvenecek. Onlara destek olacağız. Hep birlikte, el ele Kitabı, bayrağı ve Milleti yücelteceğiz. Ellerimiz semada dualar ederken Peygamber Efendimizin selamı ile yüce Allah yalvaracağız. Yalvaracağız. Her bir dua ve çalışma yeniden doğmak için bizlere gün müjdeleyecek. İnanıyorsak üstünüz diyeceğiz.
Turgay URGUR

YENİDEN DOĞMAK serisi toplam 5 yazıdan oluşmaktadır. 

14 Mart 2015 Cumartesi

Seçmen neye bakar? (2)


DSP hükümetinde Ecevit’in arkasında bekleyen Bahçeli ile Yılmaz’ı ve çaresizliklerini hepimiz hatırlarız. Anayasa kitapçığı fırlatmalarını, CHP’li vekilin Hacca giden vatandaşla alay edişini, 28 Şubat zulmünü ve kendilerince vatandaşı hiçe sayan açıklamalarını, üniversite kapılarından ve asker (yemin) törenlerinden geri çevrilen başörtülü kızlarımızı, annelerimizi hatırlarız. O günlerde birçok kız kardeşimiz üniversiteden mahrum edildi. Katsayı saçmalığı ile Anadolu çocuklarının yıllarca önü kesildi. Milli şef döneminin uygulamaları ise az bir zenginden başka sağcısı-solcusu hiçbir vatandaşa umut vermezdi. Moğoltay’ın adalet bakanlığı zamanındaki kadrolaşma hırsını da, 5 nisan kararlarını, e-darbeleri, deprem zede paralarıyla ödenen memur maaşlarını da hatırlarız. Geçmişte bunlarla uğraşılırken kimsenin aklının ucundan ‘devletin parası nerelere harcanıyor ?’, ‘kim neyi götürüyor?’ deme lüksü bile olmazdı. Olmazdı çünkü vesayet herkesi susturmuş ve boyunduruğu altına almıştı. Şimdilerde ‘demokrasiden dönüş yok’ şovu yapanlar o günlerde Çevik Bir’e mektup yazma derdindeydiler. Yakın zamanda ise babası yaşındaki sakallı amcalarımıza el öptüren siyasileri, kasetle gelenleri de hepimiz gayet iyi biliyoruz. Rahmetli Erbakan başarılı bir ekonomi yürütmüştü ve o günlerde kendilerini kurtarmak için ‘artık gidin’ diye başlık atanlar şimdilerde ağızlarına pelesenk ettikleri gibi ‘doğruluk, ahiret, helallik, bu dünyanın yarını da var, firavun, yezid’ muhabbetleri yapmıyorlardı.  
Seçmen üstteki paragrafa iyi bakar. Çünkü henüz daha kimse bu yapılanların yanlış olduğunu itiraf etme civanmertliğini gösteremedi. Bundan 13-14 sene önce seçmen bir tercihte bulundu ve AK partiyi tek başına iktidara getirdi. Oylarını her seçimde arttırdı. Basit bir hesapla; 10 üzerinden 5 verdi. 10 üzerinden 10 vermedi. Demek ki bazı eksikler vardı. Yanlışlar vardı. Aynı seçmen ana-muhalefete 10 üstünden 2 verdi. Diğerine 10 üstünden 1,5 verdi. Şimdi hatayı nerde aramak gerekiyor? Suçlamalardan, eleştiriden ve insanların tercihlerini küçümsemekten vazgeçip düşünmek gerekiyor. Düşünmesi en çok gerekenler öncelikle en az oyu alanlardır. Seçmen kararlılık istiyor ama çatışma istemiyor.
Ak partili seçmen şu anda üretim, eşit dağılım, israf, yerel yönetimler gibi konularda partilerini başarılı görmüyor. Fakat başka bir partinin daha iyisini yapacağı düşüncesine de kesinlikle sahip değil bilakis bir şeylerin geriye gideceğini düşünüyor. Merak eden köydeki vatandaşlarımıza, ev hanımlarımıza, üniversite öğrencilerimize, ticaretle uğraşanlara sorabilir.

Uyanalım da ‘şuur geçmişimizi’ bir zahmet analiz edelim.    


11 Mart 2015 Çarşamba

Seçmen neye bakar?


Kabataş’a bakmaz. Gezi’ye takılmaz. Uzun uzun uzadıya televizyonlardaki hükümet yıkma ve kurmacalara da bakmaz. Çünkü bu vatandaşın en iyi bildiği iştir ve neredeyse uzmanlık alanıdır. Bugünlerde herkes bu tür programlardan bıkmış durumda görünüyor. İzlemiyor. Dış ziyaretçiye, içteki saray muhabbetlerine, yeni alınan mercedeslere de bakmaz. Fidan’ın istifasından veya geri gelmesinden kendisine bir kıstas çıkarmaz. Vatandaş basit ve düz mantık yürütür. Yol, hastane, su, sosyal güvence, eğitim de kendisine destek, güçlü bir ülke gibi yaşanır algılarının-isteklerinin gerçekleşmesini ister. Yoksa Taraf’ın veya Zaman’ın değişimleri onun için önemli değildir. Bu tür değişimleri ve dönüşümleri insanın doğasıyla ilişkilendirir. Sokak eylemlerini, molotofları aklının bir kenarına not alır ama dövizli yürüyüşler, Avrupa tarzı eylemler onun tercihleri için yön verici değildir. Bilakis bu tür eylemler vatandaşta ihtilal, anarşi ve boş iş düşüncesi oluşturur.   
Seçiminde iki husus önemlidir. Öncelikle değerlerine saygı ister. İkinci olarak öncesi ve sonrasıyla kıyaslama yapar. Az bir zaman kaldı ve tekrar göreceğiz. Şimdiden bir tahminde bulunmaya ve tahmin kelimesini kullanmaya bile gerek yok. Muhalefet partilerinin yöntemleri ve söylemleri değişim için yeterli değil. 15 sene öncesiyle bir fark yok. Bunu benim ya da başkasının söylemesi bir şeyi değiştirmiyor. Herkes karnesini eline alacak. Felaket senaryoları yazan siyasetçi modeli vatandaşın ilgisini çekmez. Çünkü seçmen, siyasetçinin kaostan prim arama niyetini gayet iyi algılayabiliyor.
Seçmene akıl vermeye çalışmak, seçmenin dürüstlüğünü sorgulamak, düşüncelerini hafife almak ise yapılmaması gerekenlerin başında gelir. Deneyenler kayıp olup gittiler.

Turgay URGUR

MEFKURE


Gönlün neyi dinlemek istiyorsa, onu dinle. Baskılara aldırma, kişilere takılma ve kendine yol ver. İncitmediğin, hak yemediğin, kırmadığın, Hakkın rızasının dışına çıkmadığın sürece hayatını istediğin gibi yaşayabilirsin. Tek olan hayatına müdahalelere izin verme. Çünkü bu sadece pişmanlık oluşturur. Bir gün gelecek keşke istediğim gibi yaşasaydım diyeceksin. Zaman zaten geçecek, hayat hiç şüphesiz bitecek; onun için geçmişe baktığında gülümsemeyle anımsayacağın anları arttır.

TURGAY URGUR

9 Mart 2015 Pazartesi

THE CLASH OF SINS - 1


Unveil! But what?


Everything is seen and known. There is only one point we must compel ourselves to discuss. How should we behave after we are becomed to see every each detail?
It’s nearly the end of the third term of AK party’s governance. Started with enthusiasm as a missed survival from obscurity rather than mental state, it evolved expectantly and rapidly to a popular manner of politics. I named it as ‘popular politics’ 10 years ago. Because we encountered a company management with its advertisement and presentation methods such as gorgeous openings, motivating speeches, billboards etc. Some of the first deputies were popular figures in the society. People are etherized to listen well-prepared monologs. We cheer up wandering around the top limits of rhetoric. Projects and national-emotions were presented in unison. And it worked. Yes, it worked and people geared up AK party’s votes despite every kind of accusations. This kind of a chance has never been given to neither Özal nor Demirel. It seems that it will be the same for the forthcoming elections. For me, the only reason of this kind a behavior is AK party’s member’s subconscious way of understanding life. The failure of AK party would be also the failure of the citizen. In this sense, AK party’s view is representing the prototype of a citizen who is accustomed to live with some unethical kinds of behaviors during the bygone cabinets. That is, the better is better. No matter about the corruption details, citizen looks at the total amount. The opposition parties cannot be related to the main needs of the Turkish society. Opposition parties recollect traumatic past for the main voters while AK party pumps hope both verbally and practically.    


On the other hand, with its traditional name ‘Cemaat’, ‘The Cemaat’ as a neo-conventional approach,  or ‘Camia’ updated by Dumanli, or ‘Hizmet Hareketi’ with its sophisticated meaning; emerged as a premature rescuer. If you want, you can find out its form in February the 28th,  its extensional nature in the American melting pot and its sincerity in December the 17th. Sometimes it works-it worked as a cautious prompter of the administration, and sometimes as a co-operator without entitlement however generally wants to take others to its rights. Win-win, take-take is the basic mentality. If you serve, you are welcomed. If you alienate yourself, you are not sent but disposed because of the cleasing system. The democracy contemplating of the Camia is so interchangeable that you can get the gist idea if you have look at the daily newspapers of it.   

Urgur, Turgay.   

7 Mart 2015 Cumartesi

ŞEHİT


Son haline sarınıp,
Ne büyük mertebedir.
Günahtan da arınıp,
Bu sefer, ebededir.


Düşünce kalbe nar,
Düş aşka kanar,
O'nu aşka düşen anar,
Her nefer O’na yanar.


t.urgur

1 Mart 2015 Pazar

İlçemizde TRAFİK KAZALARI

Sevgili Acıpayam’lı hemşerilerim,

(Sevgili dostlar, ben bu yazımı yazalı yaklaşık 2 yıl oldu.  Amacımız kesinlikle felaket tellallığı değil fakat lütfen vatandaş gözüyle kazalar neden artıyor diye bir kaygınız olursa ben görüşlerimi arz etmeye hazırım. Korkarım tedbirler alınmazsa kazalar artabilir.) 

Bu yazıyı yazmak vicdani bir zorunluluğa dönüştü. Öncesinde birkaç defa niyetlenmiştim ama bir ilçenin Belediyesi, Emniyet amirliği ve diğer adli, idari kurumları varken bu yazıyı yazmak bana düşmez diye yazımı derin dondurucuya koymuştum. Lakin dün ve bugün yerel gazetelerin vermiş olduğu iki haber konuyu elzem hale getirdi.

Konu elzem hale geldi çünkü bu sorunu nedense hiçbir kimse sahiplenmiyor. Konu elzem hale geldi çünkü mevzubahis olan insan hayatı.

Keşke yerel gazetecilik yapan arkadaşlarımız bu konuyu gözden kaçırmasaydı. Onların ulaştıkları kitle benim ulaşabileceğimden çok daha fazladır.

Dilerim başta ilçe trafik komisyonu olmak üzere yaptığı işte insanı üstün ve öncelikli tutan herkes, her kurum ve kuruluş konuya hassasiyet gösterir.

Mevzu şu: İlçemizde ve çevresinde trafik kazaları ve bunlardaki maddi ve manevi kayıplar arttı. Ölümlü ve yaralanmalı kazalar önceki yıllara göre çok fazla olarak dikkat çekiyor. Kazalarda kayba uğrayanların bizden ve dışarıdan olmasının bir farkı yok. Lütfen alınması gereken tedbirler varsa alalım. Bence ziyadesiyle gerek var.  

-2.El araçlara çok ucuz maliyetlerle ulaşılabiliyor. Gençlerimizin şehir içinde hız nedeniyle karıştığı kazalar bir hayli fazlalaşmaya başladı. Bundan bir ay öncesinde çarşı meydanındaki parkın üzerinde karşıdan gelen hızlı bir aracın oluşturduğu panikten dolayı eşim maddi hasarlı bir kaza geçirdi. Okullarımızın etrafında sanayi usulü modifiye edilmiş araçlar yaya trafiğini tehdit ediyor. Gürültü kirliliğine neden oluyor. Şikâyet edilmesine rağmen meselenin çözümsüz kalması insanı düşündürüyor.

-İlçemizin malum otopark sorunu nedeniyle şehir içi trafik hareketliliği epey bir sıkıntılı olarak dikkat çekiyor. Yol kenarlarındaki araçlarımız, trafikte yayanın yol güvenliği için ayrı bir tehdit oluşturuyor.

-Yaz aylarının yaklaşmasıyla motosiklet ve traktör kazaları şimdiden gözümü korkutuyor. Lütfen gençlerimizin motosikletleriyle kasksız trafiğe çıkmalarına müsaade etmeyelim. Köylerimizdeki traktör ve römorkların bilinçli kullanılmasının sağlanmasında gerekli tedbirleri aldıralım.

-İlçemizin çevre yolu trafik akışı bazı yerlerde sürücüleri zora sokuyor. Örneğin Yeniköy ve Alaattin kavşakları, Petrol istasyonlarının olduğu mevkiler (özellikle çıkıştaki benzinliğin olduğu kavşak trafik ışığı gerektiriyor), Ucarı Mahallemize giden yol ve benzerleri… Bunları özellikle yazdım çünkü buralarda büyük kazalar yaşandı.     


Sevgili dostlar bu yazımla hiçbir kimseyi hedef olarak göstermiyorum. Sadece bir Acıpayam’lı olarak bu konunun hassas olduğunu belirtmek isterim. Konunun sorumluları eğer kendileri de böyle bir sorunun varlığına inanıyorlarsa bir eylem planına geçebilirler. Malum yerleri gezebilirler. Gerek eğitim olsun gerekse düzenleme ve yaptırım olsun tedbirler alabilirler. Olmaz demeyelim, bir gün aynı konunun mağduru bizler olabiliriz. 

Dünyanın her yerinde önleyici tedbirler denilen bir olgu vardır. Bizim insanımıza bir şeyin doğrusu ve güzeli anlatılırsa insanımız onu uygular. Tek mesele ve çözüm kurallara uymayan sürücüleri cezalandırmak değildir. Tek mesele ve çözüm yolları otoparka dönüştürmek değildir. Lütfen bilimsel çözümler üretelim, bölgedeki insanlarımızı ve özellikle de gençlerimizi henüz bir kazaya bulaşmadan bilgilendirelim. Olası kazaları önleyelim. 

Lüften ilgi kurumlar ilçemizi, mahallelere bağlayan yolları; şehir içimizi ve kara yollarımızı gezsinler. Yeteri kadar çok olduğumuzu düşünüyorum. Eskiden belki de bunları gerçekleştirecek personelimiz yoktu ama Allah'a şükür şimdilerde bolluktan geçilmiyor. İstersek yapabiliriz. 

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...