31 Aralık 2010 Cuma

Mahkeme önü.


Elveda demek,
Göz yaşları ile.
Ardına bakmak,
Son bir kere.

Son bire kere,
Gözlerine bakmak.
Aman Allah’ım !
Saniye,
Beden,
Toprak,
Soluduğum hava,
Tüm mazi.
Binlerce hayal,
Hatıra.
Hüzünlü geçmiş,
Yine özlem,
Yine özlem.
Ağlasam ne yazar,
Büyük ayrılık.
Ağlasan, hıçkırsan ve haykırsan,
Büyük ayrılık.
Senden,
Sen ve benden,
Ayrılık bizden.

Geride kalanlar,
Nesneler.
Geride kalanlar,
Küçük izler.
Bir tebessümlük anılar,
Bir ara hatırlaman.

Doğruluk meclisinde bir duruşma,
Yine, yine yapayalnız bir buluşma.
Suçum seni sevmek,
Gözlerin yalancı şahit.
Kalbin davacı.
Cezam sensizlik.

Hatalıyım ve pişmanım,
Ben kurdum düşlerini.
Ben yazdım şiirleri ve mektupları,
Ben ağladım senin için.

Gece gardiyan! Al götür beni,
Gizle onsuzluğu.
Yok et görünenleri,
Görünenleri.
Sürgüle kapıları,
Sürgüle ki girmesin hayali.

Susmak,
Kaybolmak.
Simsiyah bir gecenin avucunda,
Hapsolmak.

Elveda demek,
Gözlerine bakarken.
Ve kendimi görmek,
Göz bebeklerinde.
Küçük ve tutsak,
Mahkûm.
Kirpiklerinden süzülen güneşi görmek,
Bir sabah salıverilmek.
Ardımda çok yıllar,
Ardımda çok yıllar.

Az bir zamanın kaldı,
Özgürlüğüme.

Turgay Urgur

29 Aralık 2010 Çarşamba

İnsanlık Hali



Zayıflık ve yetersizlikten istifade ile insan kendisinin yaratılışındaki yerini bulur. O noktadan sonra ilerleme başlar. Diğer bir ifadeyle ‘kendini bilmek’ tir bu. Zamanın kısıtlayıcı olması ve bir gidişatta (sona ulaşma) olma da bu ilerlemede insan için bir kamçı mahiyetindedir.

İnsan kendisine verilmiş güzel vasıfları kullanmakla mesuldür. Yoksa varlığına zıt hareket etmiş olur. Bu vasıfların kendisine bakan faydaları olduğu gibi aynı miktarda başkalarına da bakan faydaları da vardır.

İnsan kulluk vazifesini yapmakla mükelleftir. Dua ve ibadet bu ubudiyetin özünü teşkil eder. Bu aynı zamanda Allah ile kul arasındaki sevginin tezahürüdür, gerçeğe dönüşmesidir. Ubudiyete verilen zaman ve önem onun mahiyetini yansıtır.

Esma-ül Hüsna’nın cilveleri insan tarafından keşfedilmeye her daim maşuktur. Bir hayat Onların peşinde koşsa, Onlarla yansa, Onlarla ansa yeridir. Çünkü insan ancak bu şekilde huzura kavuşur. Diğer hayat uğraşıları bu bağlamda sadece yeme-içme gibi insan için hayatı devam ettirme araçlarıdır. Neyin ne kadar önemli olduğu iyi belirlenmeli ve buna göre bir hayata bakış hazırlanmalıdır.



Turgay Urgur.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Başkaldırı.

Başkaldırı ile bilinçlenme arasında ilginç bir ilişki vardır. Birbirinin gereksinimleri ve sonuçlarıdır. Varlıkları birbirlerine muhtaç gibidirler. İkisi de toplumun ve bireylerin ön yargıları, kuralları, dışlama, kısıtlama, müdahaleleri ile karşılaşabilirler. Çünkü her ikisi de alışılmışlığın dışında farklılık ile gelirler ve bunu çevrelerine hissettirirler. Hali hazırdaki birlikte hareket etme dürtüsü de ‘başkaldırı’ ve ‘bilinçlenmeye’ karşı epey bir geçmişten gelen kuvvetli bir refleks gösterir. Başkaldırı ve bilinçlenmenin statükoya karşı vermiş olduğu bir rahatsızlığı her zaman olmuştur. Toplum, aile ya da birey böyle bir duruma karşı ‘yılanın başını küçükken ezmek gerek’ mantığı ile adeta istem dışı hareket eder ve kendince olası tehlikeleri belki de hiç olmayacak bile olsalar daha henüz filizlenmeden yok ederler. Mevcut durumu böylece korurlar. Onlara göre mevcut durum en güvenilendir. Peki ya bireysel gelişme, toplum içinde birey olarak yaşamayı öğrenme, bir birine benzememekteki zenginlik ve bunun sonucundaki tanışma nasıl olacak? İnsan kendisi olduğu sürece, kendisini bulma sürecinde mücadele ettikçe öğrenmektedir. Başkalarının gereksinimleri herkes için ortak olsa idi muhtemelen insanlık şu anki durumuna bile gelemezdi. Araştırmacıların, iyi yazarların, şairlerin, mucitlerin dünyasında ne yazık ki dördüncü satırdaki çatışmalar hep olmuştur. Tarih- herkesin tarihi bunun ortak örnekleri ile doludur. Bu tür şahısların hayatlarındaki trajikomik durum ise öldükten sonra değer verilmeleridir. Tesadüf mü bilemem ama toplum böyle tiplerin ancak ölüsüne değer vermektedir. 

İnsan başkaldırmadıkça bilinçlenemez, bilinçlenmedikçe de başkaldıramaz. Bu ‘başkaldırı’dan fayda umuluyor ise öncelikle en küçük daireden, insanın içindeki nefisten başlanmalı. Eğer kişi kendi kendisinin esiri ise zaten o başkalarının da düşünce ve arzu dünyalarında yaşamayı kabul etmiştir demektir. Kendi içinde kendini bulamayan, toplum içinde hiç bulamayacaktır. Heva, arzu ve istekler insanı bilinçten daima alıkoymaktadırlar. Bilinçlenme dediğimiz hadise de zaten bu tehditlerin yok edilemeye başlanması ile devreye girecektir. Gereksiz korkuların, kapanmayan bir iştahın, artan bir hırsın olduğu dimağda insan düşünmeye ve bilinçlenmeye zaman bulamaz. Ruhsal temizlik ayrı bir insani yükümlülüktür. Düşünce ve irade bu noktada kararlılığını gösterip, nefise karşı başkaldırısını yapmalıdır. Ancak bundan sonra bilinçlenme kendisine uygun bir alan bulabilecektir. Yunusun ifadesiyle ilim kendin bilmektir.

Bilinçlenme ile insan doğru ve yanlışlar karşısında daha da keskinleşmeye başlar. Tabi ki bu; doğru ve yanlışları iç içe, karmakarışık yaşamaya alışmış ve bunu kendince normalleştirmiş olan toplum tarafından hemen dikkat çeker. Örneğin helal ve haramın adeta bulamaç yapıldığı bir ortamda hassasiyet göstermek öncelikle bunu yapanları rahatsız edecektir. Takva ve taklanın, cübbe ve züppenin, söz ve özün birbirlerinin tadını bozduğu bir zamanda ancak insan ‘başkaldırı’ ile İnsan kalır.  Birde kula karşı dürüstlük kıyafeti ile Yüce Allah’ın kurallarına karşı lakayt kalmanın ötesinde ‘kalbi temizciler’, ‘ kendi bacağından asılıcılar’, ‘yaparsam kendime deyiciler’, ‘içmeyenler ölmedi mi? ciler’ vardır ki onlara karşı Bilinçli Başkaldırı gerekmektedir.  

Devam edecek.
Turgay Urgur

24 Aralık 2010 Cuma

bendekiler

Geçmiş ve gelecek tüm emeklerimdir "o", içimde hayal olur.
Hayalden öte bir hiçtir "o", bilirim bir gün ziyan olur.

Turgay Urgur

eylül

Yıllar sonra okunacak, kabartılmış taşlara yazılmış. Zaman yıpratmış, kirletmiş onları ama hala okunabiliyor. Kendi el yazım ile yazılmış, özenilmiş. İçinde vefa var, ümit var, pişmanlık var.
Kısa yazılmış, hayat gibi.

Turgay Urgur

Sevmek

Ne zaman ki çalışırken not için değil bilgiyi elde etmek için çalışmaya başlarız,
Ne zaman ki birbirlerimizi karşılıksız severiz,
Ne zaman ki geçmişi silmek yerine ondan ders çıkarırız ve onu tanımaya çalışırız,
Ne zaman ki gelecek için endişelenmek yerine somut bir şeyler yaparız,
Ne zaman ki dine ait uygulamaları gerçek kaynaklarından öğrenip, sadece O’nun rızası için yapmaya başlarız.
Ne zaman ki doğruluğumuz olaylar ve kişiler değiştikçe değişmez,
Ne zaman ki işin doğrusunu öğrenmeden ahkâm kesmeyi bırakırız,
Ne zaman ki karşımızdakine insan olduğu için değer vermeye başlarız,
Ne zaman ki sevgimizi hak edenlerden gizlemeyiz,
Ne zaman ki hırs yerine gayreti kullarınız,
Ne zaman ki paylaşmayı içten yaparız, aç yetim ve yoksulu gözetiriz,
Ne zaman ki önce kendi işimize bakmayı öğreniriz,
Ne zaman ki okumayı boş zaman eğlencesi olmaktan çıkarırız ve öğrenme, gelişme amaçlı bir çalışma olarak görürüz,
Ne zaman ki karşımızdakini kılık, kıyafet ve görüşlerinden dolayı yargılamayı bırakırız,
Ne zaman ki kendimizi, hayatı, ailemizi, çevremizi sever ve onlarla barışık yaşamayı öğreniniz,
Ne zaman ki başkalarının hatalarını örter, kendi kusurlarımızı düzeltmeye başlarız,

İşte o zaman güzellikler, yenilikler, mutluluklar ve huzur bizim için daha tanımlanır olacak.

Turgay Urgur    

23 Aralık 2010 Perşembe

Dönem Ödevleri.

İngilizce Dönem Ödevleri.

9D – 11 Ta – 11 TB  -  10 A -  12 TA   -12 TB


Aşağıdaki konulardan herhangi birisini seçiniz.

  1. Sınıf önünde 5 dakika İngilizce konuşma (Telaffuz doğru, gramer doğru, belirli bir konu, başlangıç ve son arasında uyum, akıcı bir konuşma)

  1. Bir resimdeki olayları anlatma. Süre 5 dakika.

  1. Arkadaşınla diyalog yapma. Süre 5 dakika.

Not: kendi seviyenize göre hazırlayınız, hazır cümlelerden istifade edin. Çalışmayı zamanında yapın. Detaylar  ve yöntem için benimle lütfen okulda irtibata geçin. Son gün Mayısın İlk haftası.

Turgay Urgur

22 Aralık 2010 Çarşamba

Hasbihal 4


Kesretten vahdete dönen yüzler,
Marziyat ile açılan eller.
Cemal-i Esmasına yakin tahavvülat,
Habib ile hüşyar bakışlar.

Kaçınılmaz kemal-i sanatta enzar-ı dikkat,
Kurbiyetten gayri mehasin yokken.
Nasip olur inşaallah,
Vassaf ve sarraf olmak Uluhiyetine.

Tercüman-ı evamir bir Yaver,
Kurb-i şahaneden gelen.
Ekmel, eşmel, ecmel sözler ile,
Saadet-i uzma iş’ar eden.

Turgay Urgur

Siyer derleme ve alıntılar.

Salih Suruç’un Siyer Kitabından alıntı ve derlemeler.

Onun ismi göklerde Ahmet yerde Muhammet’tir.

Hz. İbrahim’in iki oğlu vardı İshak ve İsmail.

Hz. İbrahim ve İsmail Kabe’nin inşası tamamlanınca şöyle dua ettiler. “Ey Rabbimiz! Neslimizden gelen Müslümanlar içinden bir peygamber gönder; ki o, onlara ayetlerini okusun, Kitab’ı ve hükümlerini öğretsin, onları günahlardan temizlesinler.

Peygamber Efendimizin dedesinin asıl adı doğuştan ak saçlı olduğu için Şeybe’dir. Abdülmüttalip onun lakabıdır.

Peygamber Efendimizin sırtında iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında nebilik mührü “Hatem-i Nübüvvet” bulunuyordu.

Mekke’nin havası sıcak ve sıkıntılı idi. Çocukların körpe vücutlarına yaramazdı ve onların sıhhatli büyümelerine elverişli değildi. Çölde ise, hava güzel, su tatlı temiz, hayat serbest, iklim ise mutedil idi. Ayrıca çölde yaşayan bazı kabilelerin çok daha düzgün ve pürüzsüzdü. İşte buna binaen çocukları süt anneye verme adeti gelişmişti.

Peygamber Efendimiz sekiz aylık iken konuşmaya başladı. Dokuz aylıkken konuşması oldukça düzgün ve pürüzsüzdü. Onuncu ayında diğer çocuklarla ok atacak kadar kuvvetli ve gürbüz olmuştu.

Efendimizin sütkardeşlerinden birinin adı Şeyma idi.

Peygamber Efendimiz, “Annemin benim hakkımdaki şefkat ve merhametini düşündün de ağladım diyecektir.”

Devam edecek. Turgay.

14 Aralık 2010 Salı

Albümden 1


Önümde bir avuç yıl,
Kuru ve dağınık.
Ağladığım günler,
Özlemini çektiğim.

Neredeyim?
Dediğim.
Neyim?
Dediğim.

Düşündükçe,
Düşen.
Üşüyen,
Bedenimde ruhum.

Gayesizlik girdabında,
Savrulan.
Acz ve fakr çöllerinde,
Mecnun.
Kaf ve Nun’dan bihaber,
Leyl ile mahkûm.

Seccadesine uzak alın,
Yalanla yakalanan.
Etten ibaret,
Günahtan heykel.
Çokluk müzesinde,
İbretten ibaret.

Turgay Urgur

12 Aralık 2010 Pazar

Nurdan 4

Namaz ile kul bu dünya sarayının çok özel bir misafiri gibi en iyi şekilde hürmet görür ve muhafaza edilir. Tüm ikramlar ona sunulur, her şey ona hizmet eder. İki vakit namaz arasında yapmış olduğu diğer işler bile ibadet hükmüne geçer, insan  aynı zamanda bu şekilde kendisini küçük günahlardan ve hatalardan da korur. Nasıl ki vazifesini yapan bir asker artık kendisini ilgilendirmeyen işlerden dolayı endişe duymaz; namaz ile insan kendi alemi dışında gerçekleşen dünya gidişatıyla ilgili işlerden endişe ve korku duymaz. Çünkü o üzerine düşeni yapmıştır. Bundan sonra gönül rahatlığı ile dünya işlerine çalıştığında diğer işleri de onun için birer kazanç olur. Aksini yapan insan ise her hadisenin karşısında dilencilik yapmaktan kendisini alıkoyamaz. Tüm mahlukatın kıymetli bir halifesi olmak nerede ? Hadiselerin karşısında sefil bir dilenci olmak nerede ?

Namazın beş vakte dağılması ise insan için ayrı bir otokontrol ve tazelenme vesilesidir. Güne tam enerji ve güvenle başlamak her halükarda en iyi başlangıç olsa gerek. Yani şunu söylemek ! “Ben güneşle birlikte güne hazırım, hayata ve dünyaya geç kalmadım. Zamanı ta en başından takip ediyorum diyebilmek.” Günümüz insanın belki güne ve olaylara karşı en iyi şekilde konsantre olmasını sağlayacak bir başlangıç. Öğlen vaktinde ise günün yorgunluğu tam hissedilirken yeniden hem bir dinlenme hem de günün heyecanını tazelemedir namaz. Güneş artık inişe hazırlanırken kendi ruh dünyamızı da bu yörüngeye göre hazırlarız. Lakin burada şunu da çok büyük özenle belirtmek gerekir ki İbadet Sadece Allah rızası için yapılır, bu saydıklarımız ibadetin dünya hayatına sağladığı faydalardır. Öğlen namazı ile kul kendisini hızlı dünya meşakkatinden çeker kendi kendisini dinleme fırsatı bulur. Öğlen namazı aynı zamanda orta yaş çağını hatırlatan çok güzel bir örnektir ki artık insan yaşlılığa doğru yol almaktır. İkindi vakti ile akşam ve gece için son hazırlıklar öncesinde gökyüzünün dinginliğinde tekrar Rabbin huzuruna gidilir. Dünya ve ahiret yaşantısı arasında kendimizi  gayet iyi bir şekilde dengede tuttuğumuz; dünya işlerinin bizleri uhrevi hayattan uzaklaştırmadığını büyük bir huşu ile tekrar sunarız. Akşam bize ihtiyarlık zamanın da apar topar geçeceğinin en güzel örneğidir. Bu zamanda çok çabuk ve hazır olmanın ne kadar önemli olduğu görürüz. Bu vakit bizlere pratik olmanın, zamanın önünde gitmenin, planlı olmanın ne kadar değerli olduğunu gösterir. Artık akşam ile bir telaş ortamında, herkesin hadisatların neticelerinden hızlıca kaçmaya çalıştığı bir anda biz yine Yüce Yaratıcının önünde kendimizi bulmak isteriz ki ancak orada huzur bulabiliriz. Mahşer karmaşasında ve herkesin herkesten kaçtığı bir günde yine Rabbin kapısında bulunmak kul için en iyisi olsa gerek. Yatsı ile artık kul ölüme benzer uyku öncesinde tüm hazırlıklarını yapmış olarak kendinden emin bir şekilde dinlenmeye, beklemeye geçer. Kabir beklemesi, haşir sırası öncesinde böyle bir hazırlık insana ayrı bir güven verir. İnsan bir gün, bir ay, bir yıl veya bir ömür sonrası kendisini adeta sorgular gibi yatsı ile kendisi ile hesaplaşır ve gün boyunca yaptıklarına bakar. Uzun bir namaz olması hasebiyle de bu namaz gecenin yalnızlığında ve ürperticiliğinde sabır ile idrak edildiğinde insanı öbür aleme hazır hale getirir. Günahlar için gün bitmeden son bir defa daha dua edilir. Son pişmanlıklar dillenir. Tövbe kapısının önünde teslimiyet arz edilir. Kul artık kendisinden emindir, tüm yaptıklarının ardından gereğini Yüce Yaratıcıya teslim eder ve gönül rahatlığı ile uykuya dalar.

Arzuları sonsuz, dost ve akrabalarına müştak, ebedi yaşamak isteği içinde hiç bitmeyen insan ‘namaz’ ile acizliğini, elinin kısalığını, fakirliğini bu gün içine dağılmış vakitlerde Rabbine sunar. Sübhanallah, Allahu Ekber, Elhamdülillah diyerek Allah’ı anar. O’nun büyüklüğünü, kendisinin küçüklüğünü tekrar hatırlar. Namaz ile kul olduğunu yeniden hisseder, namaz ile Allah yüceliği önünde gerçek manada boyun eyer. Bu bağlamda namaz kulun kulluğunu yeniden yaşamasıdır, Rabbinin huzurundaki yerini yeniden bulmasıdır.

Namaz Cenab-ı Allah ile sohbet etmek. O’na durumunu sunmak, O’ndan yardım dilemektir. Kul olarak O’nun merhametini ve bağışlayıcılığını istemektir. Namaz ile geçmiş günahların affı istenir, geleceğin Allah tarafından en güzel şekilde bize verilmesi istenir çünkü zarardan bizleri alıkoyacak yine Rabbimizdir. Çünkü O istemezse yaprak düşmez, O istemezse yağmur yağmaz. Allah namazlarımızda bizleri istikrarlı ve daim kılsın. Sadece O’nun rızası için kılmayı nasip etsin. Bizleri tüm ibadetlerimizde samimi yapsın. Gerçek manası ile kul olmayı bizlere nasip etsin.

Turgay Urgur

7 Aralık 2010 Salı

Hasbihal 3

Ey gençlik !

Yoldan geçen farklı yapıdaki insanların dış görünüşleri dikkatlerinizi çektiği gibi, bugünün boş ama çok zaman alan uğraşlarına meyil etmeyiniz. Sizlere verilmiş olan çok kıymetli ‘zaman’, ‘sağlık’, ‘gençlik’ gibi nimetleri gençlik sarhoşluğu ile sizlere fayda vermeyen işlerde israf etmeyin. Güneşin doğması, her baharın yenilenmesi, arıların ve tüm doğanın size hizmet etmesi İnsan-ı kamili hayrete düşürecek en büyük mükafatlardır. Bunların  daimi ve alışılmış olması size sıradanlık hissini vermesin. Unutmayın ki ! sizler büyük hedefler için çalışmalı, onlar için mücadele etmeli ve geleceğinizi karakter ve kariyer çerçevesinde sağlam temellere oturtmalısınız. Bu zamanın insanı geriletecek, ahlaki olarak olumsuz etkileyecek, ruh dünyasında tamir edilemez hasarlar açabilecek boş işlerinden  uzak durun.

Hiçbir düşünceye köle olmadan, Hak ve Hakikat yolunda mütavazi bir kul olarak Kur’an ve Sünnet öğrenin ve öğrendiklerinizi hayata geçirin. Öğrendiklerinizi paylaşın, ailenize, çevrenize ve arkadaşlarınıza anlatın ve her şeyden önce öğrendiklerinizi yaşayın. Salih insan, olgun birey, sorumluluk sahibi vatandaş olmak nelerdir? Bunlar hakkında bilgi sahibi olun. Birbirinizi değerlendirirken görüş farklılıklarınız sizler için bir ön yargı oluşturmasın. Düşüncesinden, kıyafetinden dolayı insanları yargılamayın. Tüm insanların zaten ayeti kerimede gayet açık bir şekilde ifade edildiği gibi farklılıklarının birbirlerini tanıması için birer vesile olduğunu unutmayın. Siyer kitaplarındaki Yaşantının (S.a.v) bizler için en güzel örnek olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Peygamber efendimizin hayatının tüm detaylarının bizlerin iyi bir hayat sürdürmesi  için gayet yeterli olduğunu ve şu anda ruh dünyalarımızı meşgul eden soruların cevaplarının güzel kaynaklardan iyi bir şekilde öğrenilebileceğini kulağınıza küpe edin.

Allah emekleri zayi etmez, sizler eğer iyi bir birey olma yönünde çalışırsanız bunların mükâfatını zamanı gelince alacaksınızdır. Aceleci olmayın, büyük başarılar sabır ister. Büyük insanlar sabreder. “Hiç şüphesiz Allah sabredenlerledir.” Tedbir ve tevekkül dengesini iyi kurun. Ne her şeyin kendi elinizde olduğunu fazlasıyla düşünüp gurura kapılın ne de tembellik döşeğinde gaflet uykusunda miskin bir halde dilenci olun. Çalışın ve tevekkül edin. Çalışmak en güzel fiili duadır. Çalıştıktan sonra gerisini Allaha bırakmak kulluk vazifesidir, olması gerekendir.

Turgay Urgur

Yitik Sevda


Gece yanan yıldızlardan fon yaptım sana,
Güzelliğin bir başka anlam kazandı.
Uzaklardan çok uzaklardan baktım,
Yine ışıl ışıl, yine eşsizdin.
Karanlık gecelerime ışık oldun,
Seninle hayal kurdum,
Seninle rüyalara daldım.
Unuttum tüm dertlerimi,
Huzur buldum.

Alev alev yangınlara attım,
Yaktım. Önce seni, sonra beni.
Alevler sardı, kıskandım.
Yanarken tüm geçmiş,
Ben de yandım.
Yazamadığım mektupları,
Okumadığım şiirleri de yaktım.
Resmini de yaktım.
Kül oldu her şey,
Göz yaşlarımı da yaktım.

Şimdi anlamsız kitaplarda aranan bir kelime oldun,
Satır aralarında kaybolan bir aşk.
Terk etmeye en iyi örnek, imkansız bir aşka son örnek oldun.
Anlamsız şiirlerime söz oldun,
Toz olan benliğimde.
Yokluk teselli mi olur? Allah aşkına,
Ölümden başka ne hatırlatırsın bana,
Kahır, nefret, kin oldun.

Titreyen bir beden,
Boş bakışlar bıraktın hatıra olarak.
Benim sana verdiğimden başka ne verdin geriye?
Boş bir kağıt,
Boş kağıtlar.
Kimi yazar gelecek, kime yazılır aşk?
NE yazsa teselli bulur ? Sorarım.
Bana anlamlı cümleler söyle,
Bana iki kelime söyle. Gerçek olsun.

Şimdi bir mezarlıkta iki ceset olduk,
Yine uzak, yine ayrı.

Turgay Urgur.

2 Aralık 2010 Perşembe

Arabesk.

Dün gece resmini ateşe attım, ben seni değil de kendimi yaktım.
İçime kederden bir duvar ördün, kapattın gönlümü gülen dünyaya.
Bu benim meselem.
Canına okuyacağım.
Hasret rüzgarı.
Sevdiğim attığın adımlar yanlış.
Sen kolay olanı seçtin.
Ben sensiz yaşamak istemiyorum.
Haberin var mı?
Gece olunca.
Günaha girme.
Seni dilendim.
O varken.
Rüyalarda buluşuruz.
Sitem.
Dil yarası.
Sevda kervanları.
Kırık hançer.
Beddua.
Düşkünüm sana.
Bırakma beni.
Yalan.
Beni düşün.
Son şarkı.
Liselim.
Okul yılları.
Vazgeç gönlüm.
Sevdan  yere batsın.
Her şeyi bitirdik.

Bu şarkılarla ve niceleri ile büyüdüm. Bunlarla sevdim. Saatlerce dinledim, kendimi buldum. Kendimi buldum. Bıkmadım hiçbir zaman. İlk defa dinliyormuş gibi aşk ile dinledim. Her zaman güçlü seslerden dinledim, sözleri kalitesiz seslere ezdirmedim.  Bunlar şiirlerime ilham oldular. Mektuplarıma süs oldular. Gecelerime dost oldular. Sevgili gibi savundum onları, korudum. Onlara vefasızlık etmedim. Aldatmadım.

Turgay.  

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...