13 Aralık 2022 Salı

Beni aldığın yere bırak!

 Beni aldığın yere bırak!

Saatini, gününü, yılını tutturamazsın,
Ama aynı yere bırak!
Masraflar ödendi,
Gidildi, gelindi,
Yenildi, içildi,
Vakit hayli geçti,
Beni aldığın yere bırak!
Ne vakti kardeşimmmm,
İçimizden bir mazi,
Mazimizden bir gelecek geçti.
Param, pulum değil;
İnsanlığım tükendi,
Bari son bir iyilik yap da,
Beni aldığın yere bırak!
Ben orayı özlüyorum,
Orada teselli buluyorum,
Orada dinlenip,
Kendimi sadece orada kaybediyorum,
Burası olmuş, orası yokmuş; senin için çok şey ifade etmez,
Beni aldığın yere bırak!
Biliyorum çok değişti,
Eskisinden eser kalmadı,
İki kişinin sığmayacağı kadar daraldı,
Ama gariptir! Orasını hala dün gibi seviyorum,
Sen yavaş yavaş git, geç kalma!
Ama önce beni aldığın yere bırak!
Merak etme! Biliyorum,
Orası artık bir bitiş,
Bile bile bir bitişe gidiş,
Bu hal senin bilemeyeceğin bir iş,
Beni aldığın yere bırak!
Şimdi tam zamanı,
Soru sormayı bırakalı çok oldu,
Düşünmemeyi bile öğrendim.
Sadece bakıyorum,
Duyuyorum,
Ve anında unutuyorum.
Konuşmak ise artık çok basit:
‘Borcum kaç lira?’
Sadece aldıklarımı ödüyorum,
Benim adıma alınanları çoktan ödedim.
Onun için parası neyse vereyim,
Beni aldığın yere bırak!
Ama aynı yere bırak!
Bu saatten sonra yargılama,
Karalama,
Sorgulama yok!
Anlaşılma beklentisi,
Pişmanlık çehresi,
Gibi antin kuntin hisler hiç yok!
Yokun kendisi de yok!
Sadece beni aldığın yere bırak!
Zor bir istek mi?
İmkansız mı?
Peki yaaaa….
Ben seni ta oradan alıp ömrümün sonuna kadar götürmüş,
Hayatımın her saniyesine koymuş,
Geçmişimi silmiş,
Varlığımı sana emanet etmiş,
Ruhumu sana vermiş,
‘Al hepsi senin olsun.’ demiştim,
Ve sen de almıştın.
Ben ise senden tek bir şey istiyorum:
Beni aldığın yere bırak!
Turgay Urgur

26 Kasım 2022 Cumartesi

Balzac vs Bediüzzaman

 Balzac Goriot Babada yanlızlığın girdabına sürüklenmiş bir insanı, Fransanın sokaklarını anlatır. Burjuva sınıfının yıktığı değerleri, mülk ve para edinme derdini, Fransız Devrimi’nin yarattığı alt üst oluşu resmeder.

Bediüzzaman ise zemin ve göklerin bir hükümetin iki memleketi gibi alakardarlığını, semanın sükut ve sükunetini, şecere-i hilkatin son cüz’ü olan beşeri, arzın azamet-i maneviyesini, yine arzın mezkur hikmetlerden neş’et eden süratli değişimini; insandaki kalb, akıl, sır, ruh, hayal gibi kuvveleri, kabirdeki insanı, insanın kainata olan muhtaç ve alakadarlığını anlatır.
Bakış açısı tabiki de baktığın yere, bakabildiğin yere göre değişir.
Turgay Urgur

TÜKETME


Eşine bir tatlı gülüşü,

Evladına bir öpücüğü esirgeme!

Annenden helalliği,
Babandan hayır duayı ihmal etme!
Hayatı uzun sanma,
Boş lafla daha da kısaltma!
Harama dalma,
Namazı, zekatı, orucu unutma!
Şimdiye kadar ayırdılar,
Kardeşi kardeşe kırdırdılar,
Şucu, bucu diye çok oyaladılar,
Bu işlere artık aldanma!
Yılların, günlerin değil;
Saatlerin hükmü kalmadı.
Ölüm hep aynı,
Değişmedi,
Aklını başına al!
Kendini bu dünyada ebedi sanma!
Al-sat bitmez,
Dedikoduyla ömür geçmez,
İnsanı kendinden başkası bilmez,
Çareyi elde arama!
Dost çok azdır,
Asıl ihtiyaç olan Yar’dır,
O’nunla hayat Vardır,
Sağa-sola boşuna koşma!
Koşma kardeşim koşma!
Dur! Biraz soluklan,
Nefes al!
Kendine gel!
Bir bardak su iç!
Elhamdulillah de!
Şükret!
Sus!
El aç!
Secdeye var!
Eğil!
Düşün!
Ağla! Ağla kardeşim!
Ağla ve kendine gel!
Tükettiğin yeter!!!
Tükettiğimiz yeter!!!
Zamandan başladık,
Sağlıkla devam ettik.
Parayla bitiremedik,
Sevgiyle devam ettik.
Tükettikçe tükettik.
Aşkı da tükettik,
Hürmeti de tükettik,
Şefkati de tükettik,
Doğayı tükettik,
Yetmedi!
Benliği tükettik.
Yetmedi!
Düşünceyi.
Yetmedi!
Duyguyu.
Elde var:
Hakikaten elde ne var?
Evine gidebildiğin kaç kişi?
Dara düştüğünde arayan?
Bir meydana çağırsan?
Yeni bir işe girişsen gelen?
Ayrılsan barıştıran?
Hasta olsan soran?
Ölsen gömecek kaç kişi var?
Komik,
Trajikomik!
Tüketme kardeşim tüketme!
Yeter artık tüketme!
Sadakati,
Güveni,
Vefayı tüketme.
Selam ile başla,
Sadeleşme ile devam et!
Duaya ve namaza başla,
En azından ömrünün geri kalanını TÜ KET ME
( nefsime bir tokat mahiyetinde yazılmıştır, aman kimse üstüne almasın!)
Selamlar
Turgay Urgur

TATLI DİL

 Tam olarak kaç yıl sürdü bilmiyorum. Belki izlemişsinizdir, star tv’de bir ara pop star diye bir yarışma vardı. Juri üyeleri arasında Büyük Usta Orhan Gencebay da vardı. Bilenler bilir. Kendisini severim ve dinlerim. Tabi pop stardaki Orhan Gencebay’ın hayatımda daha daha başka bir yeri var. Müsadenizle paylaşayım…

O kadar yarışmacı geldi geçti ve Orhan Abi hiç birisine hiç bir zaman zerre kadar olumsuz bir şey demedi. Her zaman; ‘Daha güzel olacak, minik bir iki hata vardı ama düzeltilir.’ şeklinde cümleler kurdu. Yani kalp kırmadı, inciltmedi, üzmedi. Öğretmenliğimde bu yaklaşımı model aldığım doğrudur.
İşin özünde; Orhan Gencebay’ın bu yaklaşımı bize Hz. Musa’nın firavunun yanına giderken aldığı ‘Tatlı dil’ (kavli leyn) ikazını, Peygamber Efendimizin merhametini ve yumuşak huyluluğunu hatırlatıyor.
Evet Sevgili Dostlar; tatlı dile, inciltmeyen söz ve yazılara, güzel ve olumlu düşüncelere öncelikle insanın kendisine ‘kendisi için’ ihtiyacı var. Dahası HER ZAMANDAN daha çok ihtiyacımız var. Malum keskin sirke küpüne zarar.
Eğer yaşadığımız şehirler, evler, çarşılar, meclisler, kahvehaneler, dükkanlar, pazarlar, okullar, sınıflar, sivil toplum kuruluşları, parklar, sokaklar; medeniyet ve kültürle buluşacaksa ve eğer KALPLERİMİZ HUZUR BULACAKSA bunun başlangıcı sürekli ve samimi olan SEVGİ, HÜRMET diliyledir.
Geçmişi ve dünü, geçmişten gelen elemleri bir kenara atalım. Dua ile tövbe ile yok edelim.
Acıpayam için, ailelerimiz ve çocuklarımız ve de KENDİMİZ için Peygamber Efendimizin latif, tatlı, merhametli dilini HUY edinelim.
Turgay URGUR

19 Ekim 2022 Çarşamba

BELGE (1) /

 

*Resimsiz yazılardandır.
(Belgeler gözyaşı mahiyetinde ve dua niyetiyle son çarelerim olarak Arza sunulmuştur. Çaresizliğin dile gelebilişi bir çare olarak 3-5 satırla yazıya dökülmüştür. Sandukçanın evvel yazılarında olduğu gibi dertli de, çare arayan da anca kendimdir, anca kendimdir. Tekrarlardan sıkılan olursa yapacak bir şeyim yoktur çünkü istemek, dilemek hep tekrarlıdır. Rızası hedef, Rızası düstur, Rızası kafidir.)
Kemiklerim toprağı ile ilk yaratılış toprağım bir birine karışmış,
‘Bugün’ bile çoktan ölmüş.
Aradığım teselliler bulununca ayrı ayrı dert olmuş,
Hiçlikten gelip hiçe gitmek ne acıdır, hem de tarifsizdir; hem de ‘hiçliği düşünmek, hiçlik düşüncesinin girdabına düşmek’ insan hayatına bir boyunduruktur.
Oysa, işin aslı; var edilmenin hediyesi sonsuz hayattır. Varlık Var Edenin muhatabı olmaktır, değer görmektir. Değer gösteren, değer veren elbette ziyan etmeyecektir.
Şükür gelecek nimetler için teminat senedi değil, zaten verilmişlere şuurlu bir teşekkürdür.
Umutlu değilim, eminim. Çünkü inanıyorsak üstünüz. İnandığımız gibi yaşamaya devam ettiğimiz sürece de her daim emin kalacağız.
Mesele şuuru yitirmemek, kendini kaybetmemektir. En küçük bir harama ‘haram’, en basit bir doğruya ‘doğru’ diyebilmektir. Saf ayağına yatmamaktır.
‘İnanan’ görmezden gelemez. Geliyorsa büyük sorun var demektir. Kendi ölümünü kendine yediremiyorsa, kendine konduramıyorsa; evladına, annesine, babasına, eşine bakmalı. Çünkü bazen göz kendini görmek istemez ama illaki kendi dışındakileri görür. Eriyişi görür. Faniliği görür. İşin aslı ise faniliği bilmektir, bence faniliği idrak etmiş olan herkes ermiştir. Ermek elbette eriyişten geçer. Aşk ile eriyişten geçer.
‘İstemek’ en kolayıdır. İnsan mahirdir. Eliyle ister, diliyle ister, gözüyle ister. Hatta hiçbir şey yapmadan bile isteyebilir. Çünkü bilir. İsterse ona verilecek. Ama herhalde en güzeli gözyaşıyla istemektir. Çünkü gözyaşında emek vardır. Direnmek vardır. Ağlayan insan, ağlayabilen insan nefsine direnendir.
Hele o gözyaşlarına bir de Ebu Zer’e atfedilen şu dua dilleniverirse; gayrisi epey bir yakindir.
"Allah'ım! Senden daimi bir iman dilerim.
Allah'ım! Senden korkan bir kalp niyaz ederim.
Allah'ım! Senden yararlı ilim isterim.
Allah'ım! Senden doğru bir yakin, derinden inanmak dilerim.
Senden afiyetin tamamını ve devamını dilerim.
Senden afiyetin gereği gibi şükretmeye beni muvaffak kılmanı dilerim.
Ayrıca beni kimseye muhtaç etmemeni de dilerim."
Dünyadaki en güzel ikiliklerden birisi de ‘gözyaşı ve sözdür’ herhalde. Gücü Sahibine teslim eden bir zaaf, Kudreti Sahibine teslim eden bir acz. İnsanı güçlendiren bir şuur. Acizlik ve zaaf şuuru. Yani ‘Ben muhtacım.’ diyebilmek, sadece kendim için değil ‘Her şeyim için muhtacım.’ Bunu ‘bile bile’ istiyorum. Yani her şeyine muhtaçlığımı bile bile istiyorum. Ver Allah’ım. Ölüme dek yetecek bir irade, beni terk etmeyecek bir sabır ve kulluğu unutturmayacak bir şuur ver. Duam olmasa hükmüm yoksa hükümsüzlüğüme dua nasip eyle.
Ey! Duamla yükümü azaltan, şanımı yükselten, zorlukla beraber kolaylığı veren Allah’ım; yorulunca başka işlere yönelmeme kuvvet ver. Çünkü Senden başka kapım yok. Çarem yok.
Ey mütefekkir, ey şuur, ey kul, ‘Ey Müslümanım.’diyen, en kul; ölüm yokmuş gibi davranma. Haykır! Doğruyu ahrette herkes bulacaktır.
Asıl cesaret yaşarken konuşmaktır. Kimsesiz odalarda herkes karhamadır. Mesele nefese cesaret katmaktır. Mihenk bellidir. Allah razı mıdır? Yapılan eylemde, konuşulan sözde O’nun rızası arandıkça ne bir sorun vardır ne de korku. Cesaret ile söylenen söz bir defa baş kestirir ama bir defa baş kestirmek binlerce defa kendi beynine, kendi vicdanına, kendi ruhuna küsmekten iyidir.
(devam edecek….)
Turgay URGUR

12 Eylül 2022 Pazartesi

2022 Açılış Konuşması

Sayın Müdürüm, Müdür yardımcılarım, Saygıdeğer Hocalarım, Sayın Velilerimiz ve Canlarımız, Umudumuz, Geleceğimiz Sevgili Gençler; 

Sabahları bazen yakama okulumuzdaki güllerden takıyorum. Tabi bu güller bir kaç gün sonra ister istemez soluyor. Ama bu bahçenin asıl gülleri, asıl çiçekleri sizlersiniz. Çünkü Sizler Mustafa Kemal Atatürk ve yüzbinlerce şehidin kurduğu Cumhuriyetin çiçeklerisiniz. Çünkü Sizler yakalarımızda değil kalbimizdesiniz. 

Bir gün çarşıda okulumuzdan bir kaç öğrencimiz ile sohbet ederken yanımıza çok değer verdiğim, fikirlerini önemsediğim bir abimiz geldi. İllaki gençlerimize güzel ve faydalı bir kaç cümle söyle diye sözü ona bıraktım ve 'Abi bu gençlerimize ne tavsiye edersin?' dedim. İyi ki de dedim. Çünkü benim de yıllar boyunca arkadaşlarımla, öğrencilerimle tekrar ve tekrar paylaşabileceğim bir kaç cümle söyledi. 

Dedi ki: İster kamuda görevli olun, ister özel sektörde çalışın, pazarda ürün satın, sporcu olun, sanatçı olun, işçi olun, mühendis olun fark etmez. O sizin tercihinizdir. Ama ne olursanız olun! En iyisi olun. En iyisini siz yapın. İnsanlar o alanda sizden iyisini çok zor bulsunlar. 

Mesele işte bu arkadaşlar! En iyisi olmak için çalışalım. Biz öğretmenler en iyisi olmak için çalışalım, siz öğrencilerimiz en iyisi olmak için çalışın. Allah'ın izniyle başaracağız. 

ÖSYM sınav sistemi bizden çok kitap okuyan, çok soru çözen ve mesleğini tanıyan kişiler istiyor. Bol bol kitap okuyalım, bol bol soru çözelim ve 9'dan itibaren meslekleri, üniversiteleri tanıyalım. Biz hazırız gençler. Görüyorum ki Sizler de hazırsınız. 11. ve 12. sınıflara baktığımız zaman kendilerini tamamen sınava şartlandırmış olarak görüyorum. Hakeza 10.sınıflar geçen seneyi son derece verimli geçirdiler ve bu sene aramıza orta okullarını çok başarılı tamamlayan 9.sınıflarımız geldi. Canlarımız hep birlikte sınava yönelik bizleri doğru üniversiteler ile buluşturacak işler yapalım. Düzenli çalışmaktan başka çaremiz yok. Bizler sizden istediğimiz çalışmaların TYT, AYT ve YDT sınavlarında sizleri başarıya götürecek formatta olması için azami gayret göstereceğiz.    

Gençler bazen teneffüslerde sizlerin arasına katılıyorum. Ve bir şey itiraf ediyorum. Sizlere imreniyoruz. Güzel konuşmalarınız, güzel niyetleriniz ve gayretleriniz için Size diyorum ki! Diyebileceğim en değerli cümleyi söylüyorum. 'Allah sizlerden razı olsun.' Sizleri bugünlere kadar bu şekilde çalışkan, dürüst ve güzel ahlaklı olarak yetiştiren ailelerinizden razı olsun. Giydiğimiz elbisede, yediğimiz yemekte, oturduğumuz evde nice emekleri olan anne, baba, dede ve ninelerimizle gurur duyalım. Gurur duyabilme şuuruna erişelim. Sizler de başarılarınız ile onları gururlandırın. Ailelerininizin emeklerine layık olduğunuz için, Okulumuzu koruduğunuz için, kardeşliğiniz için biz öğretmenleriniz hepinize teşekkür ederiz. 

Allah sizleri her türlü maddi, manevi kötülüklerden korusun. Başta ve kesinlikle iradenizle dilinizi, kalbinizi, ailenizi ve çevrenizi muhafaza eylesin. 

Sizi önemsiyoruz, Size güveniyoruz ve unutmayın! kesinlikle unutmayın! sizi çok seviyoruz. 

Turgay URGUR

ACIPAYAM ANADOLU LİSESİ

 İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ 



  

30 Ağustos 2022 Salı

Nitelikli okul

 Acıpayam’da ilk öğretim ve orta okullardaki idarecilerimiz, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz 8 yıl boyunca başarıya ulaşmak için üst düzey gayret gösteriyorlar. Herkesin ortak amacı iyi bir lise ve devamında üniversite ile bu başarıyı devam ettirmek. Lgs sınavına öğrencilerimiz iyi puanlarda elde ediyor ama elde ettikleri puanlar ile yerleşebilecekleri puanla öğrenci alan bir okul ve okullar Acıpayam’da yok. Bu öğrencilerimizin büyük bir bölümü ilçe dışına Lise okumaya gidiyor. Liseyi ilçe dışında okumak demek maddi ve manevi birçok külfet demek. Bazıları uyumsuzluk sorunu yaşayıp geri dönüyor bazısı başarı da sorunlar ve zorluklar yaşıyor. Çocuğunun eğitimini birinci kaygısı olarak gören veliler ise şehir merkezlerine taşınıyor. Bu her yıl küçümsenmeyecek rakamlarda eğitim göçüne neden oluyor. Çok iyi puan almasına rağmen ilçe dışına gitmeyi düşünmeyen öğrenciler ise başarı ortalamaları konusunda birbirinden çok farklı öğrenci grupları içinde 4 yıl içinde başarı kaybı yaşıyor. Örneğin sayısal bir dersten %90larda başarı gösteren öğrenciler %10 başarıyı zar zor gösteren öğrenciler  ile aynı sınıf ortamlarında 4 yıl geçiriyor. Bazı öğrenciler bundan dolayı ilçemizde 11 ve 12. Sınıflarda açık liselere geçmeye başladı. Okullarımızın yıl sonu üniversiteye öğrenci yerleştirme durumları incelendiğinde bahsettiklerimizin doğruluğu gayet iyi bir şekilde anlaşılacaktır.    

Acıpayam’da puanla öğrenci alan okulun olmaması;

1)      Başarının düşmesine,

2)      Eğitim göçüne,

3)      Akademik başarı hedefleyen öğrencinin hedef küçültmesine,

4)      Açık liselere geçişin önünün açılmasına,

5)      7-8 de LGS sınavlarına hazırlanan öğrencilerin de ‘zaten yerleşirim’ mantığı ile derslerde başarısızlığına,

6)      Eğitime harcanan maddi ve manevi kaynakların ziyan olmasına,

7)      12.sınıf sonunda iyi bir üniversiteye yerleşemeyince tekrar mezuna kalarak dershanelerde başarı arayışına( son yıllarda dershanelerin mezun sınıflarında artışlar görüyoruz),

8)      İlçemizin eğitimin kalitesinin son yıllara göre düşüş göstermesine neden olmuştur.

 

9 Temmuz 2022 Cumartesi

Bedel

BEDEL /coton serisi


Yasal UYARI: Aşırı miktarda oksitosin eksikliğine neden olur. Hepsinin bir seferde okunmaması önerilir. 


Ödemeyen bilmez.

Ağırdır, 

Herkes çekemez. 


Bazı bedeller hiç bitmez.

Gizlidir,

Herkes bilmez.


Bu:

Esrarlı gözlerin, 

Mahur bakışların,

Usul gülüşlerin bedeli. 

Ödedikçe artar,

Arttıkça acıtır. 


Dumanlı sokaklar, 

Bir var bir yok lambalar, 

Kovalayan gölgeler, 

Islak duvarlar, 

Hep birden ‘bedel’, ‘bedel’ der. 

Öde! der.


Kurduğun düşlerin,

Baktığın yıldızların, 

En sevdiğin ne varsa,

Hepsinin bedelini öde! der. 


Hani çok sevdiğim,

Paylaşalamadığım, 

‘Yalnızlığım’ var ya;

O bile öde! der. 


Yaşamak bedeldir.

Bir çay,

Bir ekmek gibi, 

Bir düş, 

Bir gülüş de bedeldir. 


‘Ben karşılıksız verdim.’ deme.

‘Oysa’ deme,

Aşkın bedeli olur mu? deme.

Ödersin. Ölünceye kadar ödersin. 


Borcu biten var mı? 

İnsansan ödersin. 


Hayalin iyisini kuracaksın, 

Gece ve gece, 

Yıl ve yıl, 

Dert öreceksin. 

Ne kadar kahır varsa, 

Ne kadar sabır varsa, 

Tüketeceksin, 

Sonra da bedelsiz mi? Gideceksin.

Elbettte yaşadıkça, 

Seve seve bedel ödeyeceksin. 


Çocuk musun? 

Beleşle avutsunlar, 

Hadi git!

‘Bu bizden’ desinler. 

Rızanla geldiysen, 

Rızanla sevdiysen,

Her hayal kendine mahsustur, 

Kalbin hak etmese bile, 

İşler yolunda gitmese bile, 

Elin boş dönsen bile, 

Yaşadıkça bedel ödeyeceksin. 


Ya ödemeye devam edeceksin, 

Ya da öleceksin. 


Kim ister? deme, 

Kim görür? deme, 

Vicdanın kölesi oldukça, 

Aklın başında durdukça, 

Bir yok bir var lambalarda hayaller göz kırptıkça, 

Gölgeler dumanlı sokaklarda kovaladıkça, 

Islak duvarlara yaslandıkça, 

Yalnız kaldıkça, 

Yalnız kaldıkça, 

Yalnız kaldıkça, 

Bedel ödeyeceksin. 










4 Haziran 2022 Cumartesi

11'DEN 12'YE öğrenciler

 

11. Sınıftan 12. Sınıfa geçen öğrencilerimiz;

* Her şey daha yeni başlıyor.

* Önümüzdeki iki haftada alacak olduğunuz kararlar sizler için çok ama çok önemli. Çünkü bu yaz dahil önümüzdeki sınav zamanına kadar yapacak olduğunuz çalışmalar tüm eğitim ve iş hayatlarınızı etkileyecek. Eğer 2023 Eylül’e kadar geçecek zamanı verimsiz kullanırsanız bunun bedeli ağır olacaktır.

Öyleyse;

1)      Bir an önce üst düzey başarı sağlamış öğrencilerinin başarı hikayelerini birkaç kere izleyiniz. Not alınız. Aynı videoları başkaları ile konuşunuz.

2)      Tanıdığınız başarılı mezunlar illaki vardır. Onlardan fikir alınız. Tüm soruları farklı kişilere sorunuz.

3)      Çalışmalar için önümüzdeki haftalardan değil şimdiden başlayınız. Dönem bitince her şey bitmiş olmuyor.

4)      Günler hem nitelikli bir şekilde gezmek, hem arkadaşlarla sohbet, hem kitap okumak hem de çalışmak için gayet yeterlidir. Tek yapmanız gereken hepsine olması gerektiği kadar zaman ayırmanızdır.

5)      Zorlandığınız derslerden nasıl destek alacağınızı bir an önce netleştirin. Herkesin tarzı size tam olarak uymayabilir. Bireysel destekler işinize yarayacaksa bir an önce ders bazında destek alacağınız Hocalarınızı belirleyiniz. Eğitime masraf yapmak israf veya kayıp değildir. Önemli olan sizin en iyi şekilde istifade etmenizdir.

6)      Havaların sıcaklığına, soğukluğuna takılmayın. Bahane üretmeyin. Her mevsim güzeldir.

7)      Ev ortamınızı sınav öğrencisi olarak tasarlayınız.

8)      Bol bol doğaya çıkınız.

9)      Meslekleri yerinde tanıyınız.

10)   İnternette birçok ücretsiz konu anlatımı var. Kaçırmak, faydalanmamak çok büyük kayıp olur.

11)   4 senenin konuları için önümüzdeki seneden başlamayı düşünmek yanlış olur.

12)   Her türlü başarı için YETERİ KADAR ZAMAN AYIRMALISINIZ. Sizler artık sınavcısınız. ‘Yetişir.’ ‘Henüz erken.’ ‘ Kimse daha başlamadı.’ ‘ Zaten 11 yeni bitti.’ Demeyiniz. Tyt, Ayt ve Ydt de neredesiniz. Bunu bir an önce tespit ediniz. Bu iki hafta eksik konuların tespiti, netler bağlamında kendinizi tanımanız, test çözme hızınızın ölçümü, uzun süreli konsantrasyon için çok önemlidir.

13)   Birilerinin sizi anlamasını beklemeyin. Siz hayatı ve kendinizi anlamaya çalışınız. Kendinizi ve hayatı anlarsanız başkalarının sizi anlamasına gerek kalmaz. Zaten gerek de yoktur.

14)   Aykırı, sıra dışı, dikkat çekici işlere girmenin hiç zamanı değil. Hobileriniz için en güzel zaman üniversiteyi kazandıktan sonradır.

15)   Zaman yönetimi, sağlık yönetimi, duygu yönetimi, sosyal çevre yönetimi konularında bir an önce sıfır sorun mantığına bürünün. Bu tamamen size kalmış bir vazifedir. Dışarıdan medet ummayın.

Dua edin, çalışın. Çalışın, dua edin. Dua edin, çalışın. Çalışın, dua edin.

18 Mayıs 2022 Çarşamba

Renkler 2

 Siyah beyaz göz yaşlarımı,

Avuçlarında tutamazsın. 

Kan kırmızı düşlerimi,

Gözlerinde saklayamazsın.

Akarlar. Akarlar.

Vardın, vardın. 

Bilincim körpeyken,

Dilim acemi,

Kulağım avereyken,

Hep sen vardın. 




7 Mayıs 2022 Cumartesi

İşçi

 Hayalleri mahçup bir sır,

Elleri toprak misali nasır. 

Yüreği kocaman bir kasır,

İçinde el emeği her hasır. 

TURGAY URGUR

9 Nisan 2022 Cumartesi

Lise

Liseyi ilçem Acıpayam'da okumak istiyorum.

İstiyorum ama buradaki okullardan en azından bir tanesinin puan ile öğrenci almasını istiyorum. 

Sırf puanla öğrenci alıyor diye Denizli merkeze veya yakın ilçelere gitmek istemiyorum. 

Ailelerimiz ve buradaki öğretmenlerimiz bizler için çok ama çok fazla emek veriyor.  

Biz öğrenciler de başarılı olmak için elimizden geleni yapıyoruz. 

Eğitim hayatımdaki başarılarımızın devam etmesi için de liseyi ilçemde puan ile öğrenci alan bir okulda okumak istiyorum. 

İnşaallah günün birisinde ilçemde Fen lisesi de açılır ama ondan önce buradaki okulların puan ile öğrenci almaya başlaması tüm diğer öğrenci kardeşlerim için de iyi olacaktır. 

İstediğim çok bir şey değil, imkansız değil. Tek yapılması gereken Acıpayamlı öğrencilerin Acıpayam Sevdalıları tarafından sahiplenilmesi. 

Hak ettikleri ortamları onlara sunarak lütfen Acıpayamlı öğrencilere sahip çıkınız.  Lütfen biz çocuklarınıza sahip çıkın.  

Dileyen tabi ki de Acıpayam dışındaki başka okullara gidebilir. Kendisini nerede daha başarılı görecekse oraya gitmesi onun için iyi olacaktır. Ben o kardeşlerimi de çok seviyorum. 

Pek kıymetli Acıpayamlı büyüklerim! İnanın sizden yapamayacağınız, sizlere maddi yükümlülük getirecek, zamanınızı alacak bir şey istemiyorum. 

Ben İlçemi seviyorum. Allah nasip ederse bir gün İstanbul'daki bir üniversitede eğitim hayatımı sürdürmek istiyorum ama öncesinde benim lise hayatımı başarılı bir şekilde tamamlamam gerekiyor. Herkes için sorun olmayabilir ama liseyi başka yerde okumak benim için konaklama, ulaşım, yemek, güven, maddiyat gibi bir çok sorunu beraberinde getiriyor. Hem böyle güzelim bir ilçem varken neden lise için başka bir yere gideyim ki? 

Bir Acıpayamlı öğrenci olarak benim pardon düzeltiyorum BİZİM bunu başarmamız gerekiyor. Anneler, babalar, öğrenci arkadaşlarım, öğretmenlerim, akrabalarım, komşularım yardımınıza ihtiyacım var. Sanırım bizim bu derdimiz gözden kaçıvermiş. Olabilir. Hiç de geç değil. 

Her Acıpayamlı hayatındaki bir sonraki toplantıda, buluşmada, çay sohbetinde bu konuyu gündemine alırsa Allah'ın izniyle bu işi neticeye ulaştırırız. 

Eminim ki! Her aile bunu evinde benim gibi çocukları ile değerlendirince benzer ve hatta daha güzel fikirler oluşacaktır. 

Yaşasın okullarımız! Yaşasın eğitime gönül vermiş herkes! Yaşasın Acıpayam! 

Biz öğrencilere sahip çıkın. Allah razı olsun. Hayırlı Ramazanlar, Selamlar

(Siyasi olmayan yorumlar dışında yapıcı her türlü desteğe ihtiyacımız vardır. Her Acıpayamlının faydasına olacak bu fikrin siyasi polemiklere kurban edilmeyeceğinden eminim.Yazımın paylaşımı serbesttir. Bilhassa okuyarak yapılan paylaşımlar ve destekler sayesinde inşaallah bunu 2022-2023 eğitim yılında başarmış olacağız. ) 






  








11 Mart 2022 Cuma

Benden

Zaman yeteri kadar hızlı lütfen onu daha da hızlandırmayalım. Biraz sakinlik hepimize iyi gelecek. Bir şeyler değişsin veya bitsin diye beklemek insanı çok yoruyor. Hem de hiç bir işe yaramıyor. Çayın demlenmesi kıvamında, içmesi tadında ve araya usul usul bir kaç cümlecik iliştirme sadeleğinde geçen günler insanı dinlendirecek. Bırakalım da zaman gergefini örsün, bize de seyrin keyfini yaşamak kalsın. 

Çok izlemek, çok farklı çeşitleri görmek, çoğunu almak doğru değil. Yine kendimizi azlıkta bulacağız. Nedense içimde 'duygunun' ve 'düşüncenin' bile azını istemek gibi ruh hali var. 'Az' insana sorunsuzluk getiriyor. Ne kadar az o kadar rahat. 

 *    *   *

Sabır lazım. Her zaman olduğu gibi sabır lazım. Herhalde başlangıca hangisini koyarsın deselerdi. Sabrı koyardım.

Şükür lazım. 

Tevekkül lazım.

Paylaşmak lazım. 

Bunları yaşarken bir de okumak lazım. 

Doğayı, dostluğu, insanlığı ve de olup bitenleri doğru okumak lazım. 

Bunların sonuncunda ise 'bir duruşa' sahip olmak gerekiyor. 

Onsuz da işin gerçeği pek bir şey olmuyor. 

*    *    *

Sabrın gücü hiç şüphesiz ilahi bir tavsiye olmasından geliyor. 

 Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Doğrusu namaz çok ağır ve çetin bir iştir. Ancak o, Allah’a duyduğu derin saygıdan kalbi ürperenlere ağır gelmez. (Bakara) 

Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyin! Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara)

Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (Bakara)

*     *     * 

Sabırla ilgili ölçüyü ve örneği yine her zaman olduğu gibi Peygamberlerin yaşantısında aramak gerekiyor. Çünkü en kolayı ve neticesi en kesin olanı onların yöntemi. Bence Onların sabrındaki  en büyük güç BEKLENTİSİZLİK. 

Beklenti iyi bir şey değil. İnsanı gereksiz yere zorluyor. Dahası insanın masum duygularının arasında şüphe tohumlarını ekiyor. Durduk yere bir de onlarla uğraşmak gerekiyor. 

Çalıştıktan ve duasını ettikten sonra yapılacak tek şey gerisini Allah'a bırakmak. 

*     *       *

Savaş çok kötü. Ama her savaş kötü. Savaş istememenin yolu GÜÇLÜ OLMAKTAN geçiyor. Kuzeyimizdeki ve Batımızdaki savaşlara alışık değiliz. Alışmayalım da. Hiç olmasın. Lakin herkes Türkiye gibi huzur istemiyor. 

*    *     *

 




22 Şubat 2022 Salı

FREEDOM

 

Most people assume that kicking a football ball in a stadium is freedom while a few of them conceptualize that flying a kite is the factual freedom. Moreover a great many have the idea that it’s an eraser which wipes out all the sorrows. Actually it is neither a pilot who flies you to the sky nor glasses that visualizes the world colorful.

Indeed, freedom is touching the silk like leaves of olive trees in the forest. Getting children orage juice. Having chairs to host your visitors. Consequently and briefly, it’s not a worthless value sold for money. Thus find your way to the freedom promptly if you long for tranquility.

Turgay URGUR

6 Şubat 2022 Pazar

Batıldan hakka

Menfi felsefe fasid çıkarımlarımı ile kendi kendisini çıkmaza sıkıştırınca; çareyi ya dini değerlere hakarette ya cinselliği ön plana çıkarmakta ya da kendisini dünyanın adalet mihengi görmekte arar. Biz bunu Godot’u Beklerken de, Demaronda, …. gördük. Zaman içinde bu batılının batıl zakkumlarına dönüştü. İşin kötüsü bu zakkumların tohumları doğuya ve bilhassa İslam topraklarına da saçıldı. Aynı tohumları Tv programlarında, sanal kişilik arayış alanlarında ve günlük dilde görüyoruz. 

29 Ocak 2022 Cumartesi

4 cümle


(Her cümle zahirden batına bir şifa arayışı, teselli yoklayışıdır. Meftun olunan bir yare bakide bir saadet davetidir. Dünya faniliğinden geçiş, şükür ile yoğruluş, masivayi bilinç ile terk ediştir. Varsa konuşulacak bir iyilik onu konuşmak, yoksa susmaktır. Yıllardır maruz kalınan ayrıştırmaya, sınıflandırmaya karşı bir eylemdir. Aslına dönüştür. Tüm bunları hayatın fıtriliği içinde insanın maddiyatını ve maneviyatını saf dışı bırakmadan aramaktır. Dağınık gibi arz edilen fikriyat kesretten vahdete giden ana yolun tali yollara gereksimindendir. Lakin takdir tercihe bağlıdır. Bu yollar size de tanıdık ise belki okumak keyif verir. Tanıdık değilse yolculuğumuzu başka cümlelere bırakırız. Letafetsizliği de her daim kendimizde ararız. Çünkü hayat böyledir. Acizlik ve yetersizlik bu koca kainatta hep kendimizden başlar. Çünkü ebedi hayat acizliğin idraki ile anlaşılır. Gurur ilim kapısının önündeki kardır, buzdur. Erimeden o kapı açılmaz. Erimeden açılmaz. Kelimetullah yegane sığınağım. Nefsim talebe. Okuyucu hekimimdir. 18 yıl sonra meczup bir yolcunun çantasından çıkan bu kağıtlar ise gönül dostlarıma bir hediyemdir.)
Elinde bir çanta içeriye girdi. Herkesi her zamanki içtenliği ile selamladı. Odada son kalan sandalyeye oturdu. Hal hatır sorma faslı her zamankinden daha da hızlı geçti. Herkes ne diyeceğini merak ediyordu. Çantasını önüne aldı ve düğmesini çevirdi. Sessizlik odayı sarmıştı. İki üç sayfayı çıkardıktan sonra çantayı yine önüne koydu. Bir eliyle dağılmış saçlarını düzeltti ve ardından elindeki kağıtları herkesin göreceği şekilde havaya kaldırdı. ‘Hazır mısınız?’ dedi. Bir kaç kişi düşük bir tonla ‘evet’ derken diğerleri sadece başını doğrular mahiyette öne eğdi. Sabırların artık tükendiği her hal ile aşikardı. Tam 18 yıl olmuştu. Dile kolay tam 18 yıl. Bu süreçte aralarından iki kişi vefat etmiş, bir kişi hastanede yoğun bakımda yatmakta ve bir kişi de psikolojik sorunlarından dolayı kendisini eve kapatmıştı. Okuma gözlüğünü burnunun ucuna kadar getirdikten sonra son bir kere gözlüğünün üstünden oturanlarla göz göze geldi. ‘Başlıyoruz.’ dedi ve ilk cümleyi okudu.
Bana ümit vereceğine zaman verseydin keşke,
Kendimi anlamaya çalışırdım.
Hayatın içinde ölüm var derdim.
En azından bir çok gereksiz uğraşı terk eder boşuna yorulmazdım.
Kimseyle tartışmaya girmez, yok yere üzülmezdim.
Keşke zaman verseydin.
Belli mi olur? Gerçekleri öğrenirdim. Çocuksu düşler kurmazdım.
Özenmezdim mesela. Kimseye imrenmezdim. Her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabullenir, yorum bile yapmazdım.
Yok denecek kadar az konuşurdum. Bir kaç teşekkür ifadesi ile hayatımı sürdürür, selamı alacak bir nefesle idare ederdim.
Keşke zaman verseydin. Yazmadım mesela. Okumazdım. Karın tokluğundan başka bir şey için çalışmazdım.
Sokağa çıkmazdım. Yağmura başka bir anlam, yeşeren buğdaya başka bir anlam, geceye başka bir anlam vermezdim.
Mezarlıklara gidip boş kabirlere uzanmaz, ovaların ortasında ufukları zorlamazdım. Anlam peşinde koşmaz ve sorular sormazdım.
En güzeli de ne olurdu biliyor musun?
Ağlamazdım. Ağlamaz.
İkinci cümle:
Herkes gibi bana da ya Necip Fazıl ya da Nazım Hikmet dediler. İkisini birden beğenme şansını vermediler. Önümüze iki yol, iki seçenek koydular. Gitmemek gibi bir lüksümüz olmadı. Çünkü irademizin olmasını istemediler. Batıya özenmemizi istediler ama iş Batılının sahip olduğu haklara gelince 'Hayır Sen özenmekle mükellefsin.'dediler. Oysa bizim istediğimiz aşkın farklı tariflerini almaktan başka bir şey değildi. Çünkü canımız yaşamak çekti. Yıldıza, geceye, gökyüzüne doymak çekti. İstiklal caddesi hepimizindi. İllaki bölmeye gerek yoktu çünkü biriktirmemek şartıyla her şey yeterliydi. Aç olan ile sofrayı paylaşmaktan başka bir mutluluk var mıydı? Bir sırtı sıvazlamak bin ağacın yaprağına değmek gibiydi. Sahip olmak aslında sahip olduğunu verebilmekti. Geçen yıllar hep bunu bağırdı. ‘Yaptığın iyilikten başka hiç bir şeye sahip değilsin.’ Kimine göre 18 kimine göre 48. Sürenin uzunluğu değil mesele. Mesele var oluşa uygun davranıp davranamadığından ibaret. Mesele bu. Bir kelebek az yaşar ama varlığına uygun yaşar. Ya ....bir kardelen zorda açar ama varlığına uygun yaşar. Güneşin batışı doğuşu kadar varlığına uygundur. Ve büyük müjde ‘ölüm’. Ölümün varlığı hayatın varlığı kadar hem uygun hem de gereklidir.
Üçüncü cümle:
İşin aslı ortada bir ‘emanet’ vardı. En mühim mesele onu verildiği gibi muhafaza etmek ve hikmetini bilip ‘emaneti’ bu dünyada asıl Sahibine satmaktı. Çünkü ümit ve zaman sadece bu şekilde bir manaya bürünürdü. İşte o zaman; boşuna yüklendiğim dünya derdinden kurtulup doya doya varlığımı hissederdim. Vicdanımı azap içinden alıp şu büyük kainatın seyrinin tadını çıkarırdım. Dünya bahçesinin bir arısı olur bana verilmiş ilhamın gayrısıyla uğraşmazdım.
Ümit değil zaman verseydin keşke! Aklım hizmetine köle olur; senin tattığından lezzet alır, senin kokladığından kendimden geçerdim. Derdini soğurur, dermanına koşardım. Senin yanında hep susardım. Varlığını dinlerdim. Varlığından öğrenirdim. Esmaül Hüsnama kapım olurdun. Tıklatırdım. Açılır diye, açılacak diye sessizce beklerdim. ‘O’ kapıda beklemenin tadına varırdım. Sanki açılmış gibi, sanki içerideymişim gibi huzur dolardım. Sonra bir daha tıklatırdım. Tekrar uyanırdım. Açılmasını beklerken ‘beklemenin içinde’ bir daha bir daha kaybolurdum.
Dördüncü cümle:
Elhamdulillah. Bana ümit değil zaman vermişsin. Bugün anladım ve iyi ki bugün anladım. Önceden anlasaydım bu kadar kıymetli olamazdı. Yitirirdim. Ziyan ederdim. Kaderin bilgeliği yine cehaletimi örttü. Zaman dediğim sonsuz bir saadet sözü vermişsin. Dünyada iken cennetin içinde olduğumu anladım. Önünde beklediğim kapının zaten açık olduğunu fark ettim. Açıkmış. Tüm kapılar açık. Elhamdulillah iradem varmış. Bana mesuliyet veren iradem ne kadar da güzelmiş. Ve satıyorum. İrademi asıl Sahibine satıyorum. Yine yazacağım, yine okuyacağım lakin senin ile Rahmeti Rahmana giden yolun dağını, taşını, kuşunu, çiçeğini yazacağım. Sevmek kendinle başlar diyeceğim.
Ağlayacağım. Ağlayacağım. Ve hayatımın sonuna kadar ‘Bana ümit değil de ZAMAN verdiğin’ için hep şükredeceğim.
Dört cümleyi de okuduktan sonra gözlüğünü eline aldı. ‘Biliyorum sizleri çok beklettim.’ dedi. Ve devam etti: Ama çaresizdim, hem de çok çaresiz. Bu geçen yıllarda pişmanlıklarım hep irademe hakim oldu. ‘Hatalarım ile konuşmak.’ ise zamanla benim için kendimi bir türlü alamadığım sohbetlere dönüştü. Kimseye ihtiyaç duymuyordum. Onlar (hatalar) hem sordular hem cevapladılar. Teselli ettikleri kadar utandıra utandıra yerden yere de vurdular. Onlarla konuşurken ne bir kitap ne de bir arkadaş aradım. Bir müptela gibi her gün ayağına gittim. Söz dilendim. Ne dediyse yaptım. Taki bir gün yine ayağına giderken bir çocuğa rastlayıncaya dek. Çocuk bana çok şeyler anlattı. Onları size şimdi anlatmayacağım. Hazır değilim.
Kimse bir şey sormadı. Kağıtları çantasına geri koydu. ‘Allah’a emanet olun.’ dedi ve odadan ayrıldı. Oda yine sessizdi.
(Bölüm 1 son)
Turgay Urgur

6 Ocak 2022 Perşembe

MUTFAK

 Mutfakta olmak güzeldir. Elde avuçta ne var ne yok bilirsin. Yarın birileri sorduğunda cevap verebilirsin. Azla da, çokla da övünecek bir yüzün olur. Olanla yetinirsin. Hem kimse seni aymazlıkla da suçlayamaz. Dahası mutfak insana doğal ve gerçek bir vakur katar. Gelen geçen eline bakar. ‘Nasıl yapıyor?’ diye usul usul merak eder. Sorar. Öğrenmek ister. Saygı duyar. Ha … işin yoruculuk tarafı elbette vardır ama iyi(rahat) uyursun. Üstün başın illa ki biraz batar ama ortaya çıkan işin her şeye değeceğini zaten biliyorsundur. Onun için sakınmazsın, elini korkak alıştırmazsın. Acıdan arzulanan bir tat, ekşiden özlenen bir lezzet çıkarırsın. En keyifli yanı ise tüm işin bittikten sonra ‘birilerinin yemesinden’ mutlu olursun. Mutfak insana şükür etmeyi öğretir. Verileni paylaşmayı öğretir. Bir de kendini dinlemeyi…


TURGAY URGUR

5 Ocak 2022 Çarşamba

Halden

Matemin mahremimdir paylaşmam,

Sekrim sensizlik halimdir ayılmam.

Daldıkça dalarım, insanlığa karışmam,

Özlemim gayrı madumdur daha da sancılanmam.

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...