30 Kasım 2010 Salı

wikileakszedelere

Bediuzzamandan Wikileakszedelere...
"Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınıyorum. Evet İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz bizzat kendi kendimize hareket etmiyoruz. Bilvasıta hareketliyiz. Avrupa üflüyor biz burada oynuyoruz. O uyutmakla telkin eder. Biz kendimizden hayal edip, sağırcasına, tahribimizde telkinlerinin eserini icra ederiz. "

(Sünühat.)

Lütfen şu satilırlara dikkat:

Dedim:
-Bizdeki fikirlerin çizgileri kavuşmaları için birbirine meyilli olarak uzamaya bedel, doğru çizgiden saparak gittiğinden, kavuşma noktası vatanda, belki kürede görülmüyor. Varlık- yokluk gibi, birinin varlığı ötekinin yokluğunu ister, dalalet ve batılı iltizam ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, 'Elbisesini değiştirmiş" der, lanet eder. Su-i zan ve hüsn-ü zan nazarıyla, dürbünün iki tarafı gibi leh, aleyh... Boş emareyi (belirtiyi) kesin delil, kesin delil de boş emare görür.

Gayr-i meşru muhabbetin (Avrupa'ya Amerikaya muhabbetimiz gibi) akıbeti,mükafatı, mahbubun gaddarane adavetidir.

(Sünühattan.)
Aman ülke menfaatine olumlu siyasate karşı olduğumuz anlamı çıkarılmasın. Herşeyin güzelini ve iyisini almak gerek.

ödevler


İNGİLİZCE ÖDEVLERİ
Sevgili Öğrencilerimiz,

Biz İngilizce öğretmenlerine sürekli yöneltilen sorulardan birisi “bu İngilizceyi nasıl öğrenebiliriz? veya “İngilizce dersleri neden zor ve anlaşılmaz oluyor? sorularıdır.

Arkadaşlar bu soruları engel olarak görmek ve sürekli bu gibi sorulara takılmak maça daima bir değil on sıfır yenik başlamak gibidir. Öncelikle kendinizi İngilizce derslerinin zor olmadığı ve çalışılınca gayet başarılı olunabileceği konusunda telkin ediniz. Nasıl ki kendi öz dilimizde 500–600 kelime çeşidiyle konuşabiliyor, yazıyor ve konuşulanı anlayabiliyoruz; aynen bu şekilde yabancı bir dili de konuşabilir ve anlayabiliriz. Yeter ki isteyelim.  Sizlerin sahip olduğu kelime âdetinin bunlardan fazla olduğundan eminim. Düşünsenize yıllardan bu yana sizlere yabancı dil dersleri veriliyor ve önünüzdeki eğitim öğretim yıllarında da yine karşınıza çıkacak. Yalnız şu soruların cevabını bir an önce detaylı olarak araştırmalı ve kendinizden emin bir şekilde verebilmelisiniz. Neden İngilizce öğreniyoruz? Bizlere neler kazandıracak? Öğrenmenin amacı nedir?

Arkadaşlar herkesin kendi öğrenme tarzı ve öğrenmesini kolaylaştıracak araç- gereçleri vardır. Örneğin bazıları okuyarak, bazıları yazarak, bazıları dinleyerek daha iyi öğrenebilir. Aynen bu şekilde ödevlerin yapılmasıyla ilgili olarakta herkes kendi ödev yapma yöntemini geliştirebilir. Yapılacak ödevlerin severek ve isteyerek yapılması onların verimliliğini fazlasıyla arttırmaktadır. Sizlerde kendi ödev ve çalışma yöntemlerinizi kendiniz geliştirin. Bir sonraki ödevleriniz bir öncekinden daha iyi olsun. Arkadaşlarınız ile sürekli iletişim halinde olun ve onların ödevleri ile kendi ödevlerinizi bilgi alış verişi bağlamında karşılaştırın. Ödevlerinizi yaparken not kaygısı taşımayın. Sadece ve sadece öğrenmek için yaptığınızı düşünün. Unutmayın ki ! Sizleri başkalarından farklı kılacak olan şey edindiğiniz bilgiler olacaktır. Ödevlerinizde daha çok verim aldığınızı düşündüğünüz kısımlar üzerinde daha kapsamlı çalışmalar yapın. Bu yapacağız çalışmaların kalıcı bir defter üzerinde yapılması konusunda gerekli itinayı gösterin. Defterleriniz size aittir: onlar üzerinde istiyorsanız renkli kalemler, yapıştırma kâğıtları vb. rahat bir şekilde kullanın. Bu çalışmalarda  bir de mutlaka genel kültür bilgileri için bölüm ayırın. Bu bölümdeki bilgiler Türkçe olabilir. Yalnız bu bölümdeki bilgilerin daima yeni ve yararlı konulardan oluşmasına dikkat edin.  Belirli süre sonra yaptığınız bu çalışmaların sizlere çok faydalarının olduğunu, bilgi birikiminizin arttığını göreceksiniz. Sonuç  olarak kısa süre sonra sizinde kendinize ait ve verimliliği üst düzeyde bir ödev tarzı oluşacaktır. Biz bu tür ödev çalışmalarını bu yıl okulumuzda eğitim ve öğretim gören arkadaşlarımız ile yaptık ve mükemmel sonuçlar aldık. Onların ödevlerini gözden geçirmenizi tavsiye ederim.


Sevgili arkadaşlar; yaptığınız ve yapacağınız çalışmaların sizler için aydınlık bir dünyanın kapılarını açmasını istiyorsanız, bu çalışmaları her zaman yeni okuyacağınız kitaplar ile desteklemeniz gerekmektedir. Bilgilerin en güzel ve kalıcı kaynağı kitaplardır. Kendiniz ve geleceğiniz için gerekli olan her şey ama her şey kitaplarda vardır. Eğer sürekli yeni kitaplar ile düşünce dünyanızı tazelemez iseniz belirli süre sonra gerek bilgi üretkenliğiniz gerekse gelecek ile ilgili planlarınız kısır bir döngünün içersine girecektir. Belirli süre sonra yazdığınız cümlelerin, kullandığınız kelimelerin aynı olduğunu göreceksiniz.  Okuyacağınız faydalı eserler ise sizler için her gün birer yeni besin kaynağı olacak, sizleri düşünmeye, düşündükçe de gelişmeye sevk edecektir. Sonuç olarak arkadaşlar, genel kültürümüzü, davranışlarımızı, hayata bakışımızı geliştirme ve güzelleştirmenin yolu okumaktan geçiyor.

Turgay URGUR

İSRAF

YILDIZLARIN ARDINDAN YANSIYAN IŞIKTA DA HİÇ İSRAF YOKTUR ŞÜPHESİZ, KAİNATI KUŞATAN KARANLIKTA OLMADIĞI GİBİ. BİLİNMESE DE.

                                                           Turgay URGUR
                                                           08.07.2006

felç 3

Felç 3

Unutmayı tercih ederim,
Düşünceyi silmek.
Konuşmamayı tercih ederim,
Dinlemeyi bilmek.

Çıkınca düşünceden dünya,
Bir başka güzel.
Bıkınca düşünceden insan,
Aşk başka güzel.
Üç zamanın kıskacı,
Başıboş seslerin kıskancı.
Sen ve sen dışındakiler,
Boşluk aradakiler.

Mesafe yok,
Mesel yok.
Mesul yok,
Mesut yok.

Bir felç,
Sözden öze.
Bir felç,
Yüzden yüze.

Anlıyorum numarası,
Kendini anlamayandan.
Bayılıyorum numarası,
Aşk manyağından.

Dar pantolonda,
Sıkışan ar.
Düşünce tavlasında,
Atılan zar.

Düşündüğünü söylemeyen,
Söyleyemeyen.
Söylediğini düşünen,
Söylediğini düşleyen.

Başkasının dilinden okumak,
Sonra medet ummak.
Hiçbir şey sunmak,
Beyninin yok köşesine yumulmak.

Düşünce şimdi tv dizisi takipçisi,
Tartışma programı iş biliri.
Abartılı haber meraklısı,
Sayısal loto ihtimalli beyin.   

Turgay Urgur

mesel: ders alınacak söz.

29 Kasım 2010 Pazartesi

ingilizce sınavları

Sevgili Öğrencilerim,

2. İngilizce sınavlarında başarılı olmak için lütfen size verilen ödevleri zamanında evde itina ile yapınız. Son günlere bırakmayınız. Yaptığınız ödevleri sınıf içerisinde sunum haline getirin.

1. Kelimelerin birden fazla anlamları.
2. Diyalogları profesyonel şekilde hazırlama.
3. Evde hızlı okma yapma.
4. Aynı yazıları defalarca okuyunuz.
5. dinleme çalışmalarını mutlaka yapınız.
6. Ödevleri lütfen stres yapmadan severek ve isteyerek yapınız.
7. Önceden gerekli dokumanları toplayınız.
8. sınıfa sözlük getirin.
9. İnternetten olumlu yönde istifade edin.
10. soru ve sorunlar için lütfen benimle irtibata geçin.

Başarılar. Turgay Urgur

http://www.ucuzarcelik.com/
http://www.urgurlararcelik.com/

27 Kasım 2010 Cumartesi

Ah İnsanlık, Ah Bartleby


Üniversite yıllarımda büyük bir arzu ile Metin Boşnak Hoca’mın derste okuttuğu bu muhteşem eseri bilmem kaçıncı okuyuşum. Sınavlara hazırlık döneminde üzerinde epey bir çalışma yapmıştım, internet üzerinden okumalar gibi. Geçen hafta tekrar kitabın tercümesini aldım ve aynı keyifle yine okudum. Yine okudum. Suskun İnsanın ruh hali bu kadar mı güzel anlatılır. İçimizde yaşayan ‘gerçeği arayan’ ama bize bir o kadar uzak olan Dopplegengarımız bu kadar mı güzel tarif edilir. Kendi öz kişiliğini iten insan. Yaratılıştaki fıtri güzelliğini elinin tersiyle her seferinde iten, onu yanından kovalayan insan. Dört bir yanı kuşatan maddecilik insanın kişiliğini kendisinin esiri olduğu bir yaşam tarzına adeta mahkûm etmiştir.

Hikayede pencereyi örten duvar bu zamanda olsa olsa insanın enaniyeti olsa gerek. Gerçek kişiliği bulmasına engel olan dünyanın tüm fuzuli işleri ile bundan daha tehlikelisi olan yitik benlik. Bu iki duvar. Biri zaten siyah, diğeri beyaz ama yine de bir duvar. Bu duvarlar Barleby’in ötesini belki görebildiği ama Avukatın kendisini kuşattırdığı lakin içinde yaşayarak ‘o yaşantıyı’ normalleştirdiği bir hapis alanıdır. ‘Benlik’ ve ‘meta’ insanı adeta sarmış ve ona kendine münhasır bir yaşam alanı çizmişlerdir.

Hikayedeki haliyle Bartleby kapı eşiğinde önemsiz bir şey yaptırılmak istediğinde ulaşılabilecek bir yerdedir. Ne yazık ki, günümüzün vicdan, ahlakilik ve iyi niyet temayülleri de kapı eşiklerimizde yani öz benliklerimizden uzakta durmaktadırlar. Günlük yaşamın gerçek pratik alanlarında yerleri yoktur. Bu değerler kapı eşiklerinde olunca aradaki bağ da kaçınılmaz olarak menfaat merkezli olmaktadır. Ahlak, iyi niyet, yardım vb. menfaat algısı ile tanımlanmaktadır.

‘I would prefer not to do’ Yapmamayı tercih ederim. İlk bakışta sıra dışı ama aslında içimizdeki büyük sestir. Kim yapmak ister ki? Vergi vermeyi, askere gitmeyi, sabah belirli saatte işe gitmeyi, fatura ödemeyi, belirli formattaki elbiseyi giymeyi ve daha nicesini. Yaptıklarımızın ne kadar bize hizmet ediyor. Ya da bir zamanki vergi reklamındaki kandırmacası ile “yol, köprü, su ve okul olarak dönüyor”. İlahi adaletten başka şehidin kanını yerde bırakmayan hangi meclis var veya oldu?

İnsan acaba bir gün şeytanı sevindiren işler için de ‘Yapmamayı tercih ederim’ yürekliliğini gösterebilecek mi? Şeytanı böyle bir pasif direnişle çılgına çevirebilecek mi? Doğru yol bu olsa gerek yani vicdanın kabul ettiği İlahi mesajların tam bir çelik iradeyle sergilenmesi. Olaylardan dolayı kişilik sapmasının yaşanmaması, doğrunun her zaman doğru olması ve eğilip bükülmeden söylenmesi.

25 Kasım 2010 Perşembe

Mektup 5

Evladım Yavrucuğum,
Zaman ve İnsanın varlığı hakkındaki meraklı suallerin için aşağıdaki düşüncelerim çerçevesinde bir araştırma yapabilir ve kendin kendi yolunu 'olmasını istediğin gibi' çizebilirsin.

Zaman ile aynı paralelde ilerleyen lakin arasındaki mesafeyi daraltamayan iki çizginin kesişmesi “o” andır. Bir an-ı seyyale. Nefes. Kalbin bir atışının adı. Varlık. Var olmak, yaşamak, hayat işte sadece ‘o’ andır. Öncesi artık yok olan ile sonrası bilinmeyen arasındaki küçük nokta ama büyük hakikattir "O". Başlangıç ve sonunda söz sahibi olmadığımız lakin yukarıya veya aşağıya yönlendirebileceğimiz ruhlu bedendir.

En büyük ziynettiir. Rahman ve Rahim’in küll ve cüzü iç içe durmadan birbirini arayan bir arzu ile içinde var ettiği hem büyük hem de küçüktür. Dua, niyaz ve nimetin tükenmeyen buluşmasıdır. Kendine baktığında Cemal ve Cemil’i gören, dışa baktığında kendisinin ne kadar kıymetli olduğunu anlayandır.

İnsana verilen "ene" vardır. O "ene" ile insan kendisi ile Yüce Yaratıcı arasında bir görünmeyen çizgi çizer. O çizgi ile de kendi varlığını ve aslında Yüce Yaratıcının varlığını anlamaya çalışır. Nasılki sonsuz bir ışık karanlığın kesişmesi ile anlaşılır aynen bunun gibi insandaki cüzi olan irade, güç, arzu gbi hasletlerle Allah'ın esmaül hüsnasını anlamada mesafe alınır. Yani, bende şu miktarlarda, şu şekilde var der. Yüce Allahta olan külli vasıfları da böylece tefekkür eder. Anlamaya çalışır. İnsanın enesi toprağa düşen bir tohum gibi bazen Cennet ağacı bazen ise cehennem çiçeği olabilir. Elif gibi ince bir dal iken, kalınlaşıp kendisini de yutacak bir benliğe dönüşebilir. Bir taraf Ebu Cehilllere meyleder, diğer taraf binlerce evliya, asfiya ve temiz kullara. İnsan bu bağlamda iradesini Yüce Allaha satmalı. Yani O'nun dediklerini yapmalı, yasaklarından kaçınmalı. Yoksa alemin, elalemin ve kendisinin sefil bir dilencisi olmaktan kendisini alıkoyamaz. Çünkü çevresine baktığı zaman mutemadiyen ağlamalar, feryatlar ve adeletsizlikler görecektir. Madem bu kadar önemli bir hayat sadece dünya için olamaz, madem hak ve hakikat için büyük bir mahşer gerek, madem insan sonsuzluğa müştaktır. Öyleyse ona göre yaşamalı ve yaşatmalı. Sakın buradan herşeyi bırakıp, pasif bir kadercilik taraftarı olduğumuz anlaşılmasın. İnsan gerekli olanları  yapmakla tabi ki mesuldür. İnsanın bir vazifesi de dünya saadetini kurmak ve korumaktır ki ahirdekine ehil olsun.

Yavrucuğum, gün olur gözlerini dünyaya açar isen; bilki bu yazdıklarım olsa olsa birer kıvılcım olabilir. Sen "sana layık " hayatı kendin keşfetmeli ve vatanına, milletine, ailene hayırlı bir insan olmalısın. Bu yolda her daim kendin ol, kendin kal. Kendin olarak düşün. İnanç, okumak, paylaşmak, sevmek benim sana öğütlerimdir.

Sevgilerimle Baban.     
Turgay Urgur

23 Kasım 2010 Salı

BEN

Kan ile yazacağım, kendimi anlatan cümleleri.
Kabartılmış taşlar üzerine.

Zaman durdu, hareket etmiyor hiç bir şey.
Duvarda asılı resimler gibi her şey.

Sesler yok, rüzgar yok. Sıcak değil, soğuk değil.
Düşünce yok.

Zaman durdu, geçmiş yok anılarda.
Gelecek yok ki. Yok ki.


Konuşuyor, yürüyor, bakıyor ama ben değil.
Günler, aylar geçiyor. Bu böyle değil.

Çürümüş ağaç kabukları, çalışıyor birileri;
Gelen gidenler. Soruyorlar, gülüyorlar.


Turgay Urgur

21 Kasım 2010 Pazar

Zaman ve Sevgili

Sevgili aynen zaman gibidir. Seni yaşlandırır, türlü hallere sokar, eritir, bitirir. Saçlarına ak düşürür, yüzüne çizgiler çizer. Seni hiç durmadan arkasından koşturur. Bir an olsun geri gelmesini, dönmesini istersin ama nafile. O hep kaçar, o hep gider. Hatta bazen seninle olmasa bile sadece yanında duruvermesini istersin ama yine nafile, yine boş. O hiç durmaz, o hiç beklemez. Her ikisiyle de kötülük bitmeyen kâbus, iyilik kısacık bir tatlı rüya olur. Her ikisinden de medet, her ikisinden de acıma dilersin ama onlar senden acı duymayan insan olmanı isterler. Senin gözünde her ikisi de senden aldıklarıyla gençleşirler.

Sevgili aynen zaman gibidir. Zaman için geçerli olduğu gibi, bilinenin aksine seni olgunlaştırmak yerine çocuklaştırır. El âleme güldürür, kara kara düşündürür. Seninle dar bir mekanın içinde türlü türlü oyunlar oynarlar . “Kulaktan kulağa” ile “Kör ebe” bu oyunların en çok oynananlarıdır. Önce sabır, sonra oyun bozan en sonunda da  isyan ettirir.   İnsanın zamanla tanışması ile sevgili ile tanışması da aynıdır. Önce çok samimi, doğruya doğru, içten, yalansız ve bir birinden kötü söz ve tavır ummaz bir ilişki vardır zaman ve sevgiliyle. Lakin her ikisi ile de muhabbet arttıkça araya yalan, suçlama, iftira hepsi de birden karışır. Sonunda ise şiddetli geçimsizlik nedeniyle zamandan ve sevgiliden ayrılık kaçınılmazdır. Tabi bu aşkların ve maçların galibi yine sevgili ve zamandır.

7/24 ücretsiz hizmet verir,
Sevgili ile Zaman kuaförü.
Saçına beyaz boya,
Alnına çizgi çizerler.
Sen oturursun,
Onlar durmadan dönerler etrafında,
Başın döner bu hızdan.

Durun! Durun dersin.
Duymazlar seni.

Sabır,
Eyyub dilinde.
Deniz ve balık,
Yunus emrinde.
Zaman taht kurmuş,
Sevgilinin gözlerinde.
Geçer, geçer.

Koşturdun peşinden,
Hiçe erişmeden.
İki kaçak,
Varlık tünelinde.
Bir mahkûm kul,
İrade-i kader elinde.
İradesi elinde ehliyet,
Ya kötü ya da iyi niyet.

Anladım.
Zaman gergef,
Sevgili bir çiçek.
Sevgi bir ip,
Söz iğnesinin ucunda.

Ve yine anladım.
Gergef uzar,
Çiçek büyür.
Hayal mekânında.
İp biter,
İğnenin ustası yorulduğunda.


Sevgili ve Zaman nazlı bebektir senin kucağında. Büyüdükçe senden kaçarlar, seni unuturlar. Lakin sen onlara olan sevginden dolayı durmadan ararsın onları. Bir gün seninle sonsuza dek var olacakları hayali ile beklersin, dua ile niyaz ile beklersin. Sevgili ve zaman beklenen, işin erbabı için ise bekletilendir artık.

Gün olur, sende büyürsün zaman ve sevgili ile. Bir gün ansızın üçünüz hiç beklenmedik bir anda bilinmeyen bir yerde buluşursunuz. Bu buluşmadan kimsenin haberi yoktur. Beklenmedik bu duruma herkes şaşırır. Sabahları geceler, ayları yıllar takip eder ve siz üçünüz hiç durmadan derin mevzuları derinden ve inceden konuşursunuz. Gâh sevinir, gâh tebessüm eder, gâh ah çeker, gâh dudak burkarsınız. Konuşmak, soru sormak size ağlama fırsatını vermez. Merak edilen, anlatılmak istenen ve bitmeyen bir çok şey vardır. Çünkü bu yaşanmamış bir hayatın hikâyesidir. Çünkü bu imkânsız bir aşkın imkânıdır. Çünkü bu geçen zamanın geri gelmesidir.  Anlarsınız ki siz konuştukça içinizde bir de sizden daha çok konuşan ama isteklerini kelimelere dökemeyen, onlardan cümle yapamayan bir başkası var. O içinizde söylenmeyenleri bir yere biriktirir. Biriktirir.

Bu buluşmanın da sonu gelir. Anlaşılan odur ki ! Zaman olsa olsa seni ‘Hak’ka götüren bir binek, sevgili de Cemal ve Cemil’in bir dünyalık cilvesidir. İçinde birikenler bitinceye kadar ‘zaman’ ve ‘sevgili’ böyle bilinir. Ne zaman ki onlar azaldı, bitti; hikaye o zaman yine başa döner.  “Sevgili aynen zaman gibidir. Seni yaşlandırır, türlü hallere sokar, eritir, bitirir.”diye baştan başlar. Bir sonraki buluşmaya ömür yeter mi  ? Allah Kerim. Anlaşılan odur ki ! Söylenmeyenleri bir hayli biriktirmek gerek, bir ömür yetecek kadar biriktirmek gerek. İman ile kalbi alim, İslam ile beyni muallim yapmak gerek.  

Turgay Urgur

8 Kasım 2010 Pazartesi

Mağaradakiler ile Mağazadakiler

Aforizmalarım eşliğinde yazım.

Sevmek başlangıçtır, en başlangıç.
Düşünce zahmetli bir iş, insan tembel işçi.
Geçmiş kulaklarımda çınlayan bir çan, gelecek yüreğimde duyulan ezan.
Dostlar dostlar meyhanesinde.
Kadın büyük çocuk, para oyuncak.
Günden güne koşarken gününü kaçıran yine kadın.
Mağaradakiler ile mağazadakiler.  


Hucurat, 13. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.

İnsan bu ayetin mealini okuyarak ta hiç şüphesiz kolay bir şekilde ayrışma ve farklılaşmanın çatışma yerine tanışma getirmesi gerektiğini anlayabilir. Mesele güncel yönüyle menfi ve müsbet fikr-i milliyeye gidiyor şöyle ki yüz yıllar boyunca İslama kale olmuş bu fikr-i milliye kale olmayı bırakıp kalenin içindeki elmaslar olmaya yeltenmesin. Bu beyhude bir uğraştır, fayda değil zarar getirir. Büyük Birleri görmeyip, zırh olması gerekenin iç olmaya çalışması içi de bitirir. Türklüğün İslama hizmeti tarihindeki en büyük iftiharıdır. Herhalde tarih bu büyük gerçeği inkar etmez. İnkar edilemeyen, Avrupa’nın benimsediği bu gerçeğe sırt çevirmek ancak Türklük menfaatine karşı olan zihniyetlerin yararına olabilir. Ek olarak şunu da belirtmeliyiz ki Avrupa’yı veya Avrupa kültürünü şu an olduğu gibi körü körüne taklit insanı etse etse maskara eder. Her kültürün kıyafeti ayrıdır, birisi diğerine denk gelmez. Yaşam şekli kullan- at mantığı ile durmadan değiştirilecek olursa yarın veya öteki gün asıl olan haliyle ilişkisi kalmaz. Bireyin geçmişinden kopması demek toplumun hafızasını silmek demektir ki hafızasız bir millet kolay bir yemdir. Böyle toplumlarda tüketim belirli süre sonra gelenek haline gelir, sonrasında ise gelenek ve görenekten tiryakiliğe evrilir. “Komşuda var bizde neden yok?” mantığı şehir, ilçe, kasaba, köy, anne-baba ve nihayetinde çocuğa ulaşan bulaşıcı bir hastalık olur. Günlük sohbet, düşünce ve konuşma artık bu eksendedir. Toplumun ruh ekseni ciddi manada kaymıştır artık. Cep telefonun markası, kullandığı temizlik malzemesi, evine aldığı beyaz eşyası, dört çeker arabası, pahalı elbisesi, uyumlu çantası,  onun gereğinde kimlik kartı olarak ta kullanabileceği değişken vitrinidir. İnsan artık bu noktadan sonra en üst satırdaki farklı yaratılmadaki incelikten tam bir zıt simetride kendi farklılığı peşinde olur. Onun bu farklılığı, tanışmak ve kaynaşmak minvalinden öte ve ters istikamette ayrışmak ve gruplaşmak istikametindedir. Bunun en güzel örneği günümüz şehir yapılanmalarıdır. Yan yana dizilmiş, sırt sırta vermiş, bahçesi bahçesine girmiş, karşı karşıya bakan ve göz göze gelen mahallelerin yerini artık etrafı çevrili, koruma görevli, merkezden uzak, kat ve kat, katlamalı binaların almasıdır. Hatta yabancı kelimeden devşirilen manası ile apartmanların. Gelir seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle bodrum kata gömülen daire sahibi ile  çatının gazabından korunmak için tampon vazifesi gördürülen daire sahibi arasındakilerin merdiven selamlaşmasını ve çöp kovasını bırakırken göz göze gelen orta sınıfın  ‘komşu komşuluğunu’ en iyi buralarda görürüz. Birey farklı yaratılmayı da aşmıştır artık ve farklılık yaratmaya başlamıştır.

Turgay Urgur

7 Kasım 2010 Pazar

Hasbihal 2

Hasbihal 2

Sensizlik,
Yazar,
Geceler.
Çizgi çeker,
Aramıza,
Zaman.
Nefret,
Pişmanlık
Okur gözler.
Her şeyi,
Siler, siler,
Ölüm.
Ölümüm.

Boş bir şişedir,
Mazi.
Sarhoşluğu
Gelecek.
Bir ayyaştır bedenim,
Ruhum saki.


Kırık bir aynadır,
Sen.
Kendimi görürüm.
Boş bir kağıttır,
Ben.
Seni yazarım.

Her gece yazar,
Her sabah siler.
Dert kalemi,
Utanç silgisi.
Yine yazar, yine siler,
Sabır dilencisi.


Turgay Urgur


6 Kasım 2010 Cumartesi

Okulum

Acıpayam Anadolu Lisesi

Ben Acıpayam Anadolu Lisesi İngilizce Öğretmenlerinden Turgay Urgur. Ne mutlu bana ki ! İlçemin böyle güzide ve başarılı bir okulunda öğretmenlik yapıyorum. Her sabah okula yeni bir heyecanla gidiyorum, okulda olmak bana huzur veren anlatamayacağım şairin ifadesiyle “kelimelerin kifayetsiz kaldığı”  bir düşünce. Anlatılması güç olanın yazılması da ayrı bir zorlukta.


Bu mutluluğun sebebi tabi ki öğrencilerimiz. Çünkü kendilerinde gelecekle ilgili çok güzel hedefler var, emin adımlarla programlı bir şekilde bu hedeflerine ulaşmak için gayret ediyorlar. Zamanın şartlarına göre çalışma sistemlerini oluşturmuş durumdalar ve çalışma programları kendileri için kesinlikle  bir engel değil. Onlar öğrenciliğin şu anda öncelikli işleri olduğunu biliyorlar. Sosyal yaşamlarındaki kültürel gelişme, eğlence, gezme, arkadaşları ile bir arada olmak gibi aktiviteler içerisinde de gayet başarılı bir şekilde yol alıyorlar.

Öğrencilerimizin en çok sevdiğim bir başka özelliği ise kendi aralarındaki muhteşem uyum. Bizim okulumuzda kesinlikle kırıcı söz, davranış yoktur. Herkes karşısındakinin düşüncesini dinler bazen eleştirir ve konuyla ilgili kendi düşüncesini de özgürce söyler lakin kesinlikle arkadaşını düşüncesinden dolayı yadırgamaz ve kınamaz. Karşısındakini öncelikle insan olarak değerlendirir, arkadaşının görüşleri ve yaşam şekli onun için iletişimde ön yargı oluşturmaz. İşte bu yüzden kardeşliğin ve arkadaşlığın hası bizim okulumuzda en üst düzey noktadadır. Bundan dolayı başarı çıtamızda yukarıya doğru ilerleme devam etmektedir. Öğrencilerimiz öyle olgun ve anlayışlıdırlar ve çalışkanlardır ki zor durumda olan arkadaşlarına yardım ederler. Ki ayrım çatışma doğuracak eylem ve söylemlerden uzak dururlar. Ki tüm derslerinde yüksek başarı hedeflerler. Ki meslek tercihlerini zamanında yaparlar ve o hedefe ulaşmak için adeta kilitlenirler. Ki sınıf içerisinde uyumlu çalışırlar. Ki birlikte çalışma yöntemleri oluştururlar. Ki eğlence ve ders zamanlarını ayırırlar.

Yaşasın! Okulum..

4 Kasım 2010 Perşembe

Felç 2

Kelime ile gör,
Göz isteğini düşünüyor.
Dinle ama konuşma,
Dil kendinde değil.

Baş içi boş,
Dil içini boşaltan.
Göz sağır,
Kulak seyirci.

Ağız kapanında,
Hissiyat sakız.
Cak cak,
Dil farkında değil.

Bir insan,
Baştan ayağa isyan.
Bir insan düşün!
Ayaklar başta.
Ya da bir toplum,
Başlar ayakta.

Sus, çığlık denizinde.
Ruh, kıyafet dehlizinde.
Maskaralıkta tükendi,
İnsaniyet balosunda.

Oku!
Parfüm mü?, hacı misi mi?
Çürüyen, kokuşan;
Kafayı tütsüler?

Mesajı kadar kısa akıl,
Şarzı kadar bağımlı fikir.
Aramayan, aramayıpta  durmadan,
Çağrı bırakan zikir.

Beden hamal,
Ruh mal.
İnsan kendisi kabzımal,
Namus pazarında.

Bir felç,
Şiirde, sözde.
Şimdi aşk da, meşk de,
Sözde.

Bir serum,
İçinde düşünce,
Damardan mideye.
‘Özel (çok özel) ecnebi hastanesinde.


Turgay Urgur

1 Kasım 2010 Pazartesi

İngilizce sınavında başarı

2010 sınavlar

Sınavlarda nasıl başarılı olabilirim?

Sevgili Öğrencilerim, aşağıda basit bir şekilde ve en kısa özetiyle önem sıralamasına göre  ifade edilecek olan çalışma yöntemlerini lütfen uygulayınız.

  1. Derslere mutlaka ön hazırlıkla gelin. Ünitelere önceden bir göz gezdirin, kelime çalışması, okuma çalışması yapın. Bu sizin derste olan verimliliğinizi fazlasıyla arttıracaktır.
  2. Sınıf içi çalışmalara aktif katılım sağlayın. Sınıf içerisinde söz almak, not almak, sorulanı dinlemek, arkadaşını dinlemek, bilinmeyi merak etmek öğrenmeyi pekiştirir.
  3. Dinleme çalışmalarını mutlaka yapınız.
  4. Yeni cümleleri evde birden fazla sesli olarak okuyunuz.
  5. İnternet üzerinden, kitaplardan İngilizce okuma yapınız. Cümleleri Türkçeye çevirmeye çalışınız, daha sonrasında yazmaya çalışınız ve son olarak ta sesli olarak anlatmaya çalışınız.
  6. Artık kafanızdan “ben dersleri anlamıyorum”, “bu dersi zaten sevmiyorum”, “ne işime yarayacak ki ?”, “Öğretmenim ile aram iyi değil.” Vb. çocuksu bahaneleri üretmekten vazgeçin.
  7. Not kaygısını kafanızdan silin.
  8. Öğrenciliğin sizin şu anda en önemli işiniz olduğunu benimseyin ve bu işi en iyi şekilde yapmak için yöntemler peşinde olun.
  9. Derslerde teneffüsteki herhangi bir olayı düşünmekten, arkadaşınıza kafadan mesajlar- mektuplar- methiyeler yazmaktan, dalıp dalıp ayılamamaktan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi henüz? Bence artık bu faydasız düşünceleri ders esnasında yaşamaktan vazgeçin..
  10.  Eğer bu konularda rehberlik ve yardıma ihtiyacınız varsa, bir çalışmayı sonuna kadar götürebilecek iradeye sahip iseniz, üniversite ile ilgili ciddi hedefleriniz varsa ve kaybedecek zamanınız yoksa en az 5’li guruplar halinde benden okulda ama ders saatleri dışında yardım talebinde bulunabilirisiniz.

Turgay Urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...