27 Kasım 2014 Perşembe

dÜŞÜNCE BELEŞÇİLİĞİ

Bu kadar da düşünce beleşçiliği olmaz. Bir Belediye başkanı yeni bir düzenleme için veya gerek gördüğü için yolun  refüjündeki ağaçları kesmek istemiş ve kesmiş. Doğru bir karar da olabilir, yanlış bir kararda olabilir.  Belki de makul nedenleri vardır.  İşgüzarlıkta olabilir. Bu işin bir yanı…

Pe ki medyanın olaya yaklaşımına ne demeli? Konu tartışma programlarına bile yansıdı. Sanki birileri memlekette gerçek olsun ya da olmasın bize malzeme çıksın da ne olursa olsun diyorlar. Çünkü onlar konuşaraktan para kazanıyorlar. Malzeme de bulununca düşünmeye de gerek kalmıyor. Allah aşkına işin özünde bilimsel bir belediyecilikten uzak olmanın getirdiği sorunlar yer almıyor mu? Şehir yapılanmalarında merkezi ve standart bir kaliteye ulaşmak imkansız mı? Kendisini düşünce beyan etmekle, gazetede yazı yazmakla nitelendirmiş kişilerin işin özünü konuşmaları gerekiyor. 81 ilden kaç tanesi modern bir şehirciliğe sahip ki? Kimse bu durumda ne yapacağını bilmiyor. Yani değişen yönetimler kendisini kendi yeterliliğinin üstünde bir sorunla karşı karşıya buluyor. Çünkü bu iş Belediye encümenlerinin ve fen işlerinin boyunu aşıyor. Eklemeli yapılanmalar, her şeyden önce şehir planlarının çıkarılmaması yaşam değil yaşamama alanları oluşturuyor.   

·            *       *
Kış geldi ve otobüs kazaları arttı. Aynı konuyu geçen sene de kaleme almıştım;
Değişen bir şey yok. Lütfen sesimizi duyuralım.  İşte o yazım….
Kazalar(23 Ocak 2014 Perşembe)
Ülkemizde özellikle kış aylarında olan otobüs kazaları büyük bir çoğunlukla bilinçsizlik ve eğitimsizlik nedeniyle olan kazalardır. Toplu taşıma araçlarını kullanan kişilerin eğitimleri, olgunlukları, profesyonellikleri ilgililer tarafından mutlaka gözden geçirilmelidir. Bu ihmalkârlığın vebalini ve sorumluluğunu mutlaka gerekli kurumlar sahiplenmelidir. Vatandaşlarımız toplu taşımada can güvenliklerini hiçe sayan kalitesiz hizmet anlayışını hak etmiyor. Dün ve bugün olan otobüs kazalarında vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu gün 27 Kasım 2014. Haberlerde 2 otobüs kazası vardı. Vatandaşlarımızı kaybettik. Trafikte sadece ceza keserek çözmeye çalışmak iş değil. Gerçekçi değil. İlerleme ve zenginleşme içinde kültürel gelişmeyi beraberinde getirirse medeniyete ulaşacağız.

Turgay URGUR

15 Kasım 2014 Cumartesi

ÇUVALDIZ 2



Chp’den ayrılanlar yakında uzayın boşluğunda fıtri yerlerini bulurlar. Aslında madde ve fizik çerçevesinden bakımından bakıldığında partinin içinde ve dışında olmanın bir farkı yoktur. Çünkü her iki mekanda da ülke menfaatine kattıkları bir şey yoktur. Olsaydı en son iktidar oldukları zaman ile şimdi arasında 70  yıl olmazdı. Yazık desen yazık bile değil artık. Yoklar.
-          -------- 

Ak partide 3. dönem bitti. Eğitimde, enerjide, ulaşımda, sosyal adalette, iş güvenliğinde, üretimde ben bir fark göremiyorum. Bu kadar uzun bir iktidar döneminde halen daha düzelmeyen işler varsa; bu bir şeylerin doğru gitmediğinin göstergesidir. Oy verdik ama benlik vermedik.


Mhp oy oranını son 8 seçimdir sabitledi. Ne uzar, ne kısalır. Ne yaşatır, ne de öldürür.


Turgay urgur

3 Kasım 2014 Pazartesi

Gülerce’nin YÜZÜ


Soru:  Gülerce Cemaatin hangi yüzü? Camia mı? Hizmet hareketi mi?

Geçenlerde ‘bir yerde durmalılardı’ dedi. Sanırım o yeri geçtiler. Deşifre ve ispiyonculuk mahiyetinde;

Hürriyet söyleşisinde ‘Mesele yolsuzluk değil, hükümete darbe yapmaktı’ dedi.

O da mı safmış?

 Cevap: Gülerce Cemaatin ‘tanımsız’ ve ‘geçersiz komut’ yüzü. Bundan sonrası için tanımsızdır. Çünkü adama derler: ‘yeni mi akıllandın? Oysa geçenlerde 80’li yılları pekte içten anlatmıştı. Bizi kullandılar demişti. Muhtemelen kullanılma süresi henüz bitmemiş. Velhasıl-ı kelam; kovulmadan önce, Alkan’ın yaftasını yemeden önce konuşacaktı. Kendisinin de (varsa) bir iradesi olduğunu gösterecekti.

Aşağıdaki yazımı 22 Mayıs 2013 günü YILIN DÖNGÜSÜ olarak yazmıştım. Döngü, dönme halen devam
etmektedir.      

H.Gülerce’nin 15 Mayıs 2013 tarihli, içerisinde Cumhuriyet gazetesi yazarı Nilgün Cerrahoğlu’nun  BOP tehdidini anlatan yazıyı da alıntı olarak kullandığı yazısı;


1) Bu yılın belki de son 30 yılın en büyük dönüşüdür çünkü Ekrem Bey’in ifadesi ile camia olaraktanımlanan yapı şu ana kadar hiçbir ZAMAN ABD, Rusya,Çin ve AB birliği karşıtı veya yaptıklarını eleştiren mahiyette bir yazı yazmamıştır. Nilgün Cerrahoğlu’nun kitabında; CIA başkanının ifadesi ile orta doğuda destekledikleri mezhep savaşlarından, Amerikan askerlerinin yerine Sünni ve Şiilerin çatıştırılmasından bahsedilir. BOP’un bir tehdit olarak tanımlanmasında Sayın Gülerce’nin Cumhuriyet gazetesini referans göstermesi çok doğru ama bir o kadar ironik bir yaklaşımdır. Bu sayede ‘Zaman’ ve ‘Cumhuriyet’ ulusal güvenliği ilgilendiren bir konuda aynı eksende buluşmuştur. Nilgün Cerrahoğlu’nu düşüncelerine ziyadesiyle ben de katılıyorum. Peki Gülerce böyle bir yazıyı kaleme almak için neden bu kadar beklemiştir? Çünkü camianın izlediği vizyonda isteyerek veya istemeyerek  Amerikan düşünceleriye çatışmamak vardı. Gerek Irak gerekse Libya veya Suriye politikalarında Gülerce’nin ABD’yi eleştirdiğini göremeyiz. 

2)Gecikmiş ve gizli bir günah çıkartmadır çünkü Irak, Filistin ve Suriye’de öldürülen masum insanların ve özellikle çocukların vebali birilerinin kafasına nihayet dank etmiştir. Manşetten bir türlü ifade edilemeyen duygular 15 Mayıslı gazetenin iç sayfasında bu günah çıkartmanın satır araları olarak görülmüştür. Zannımca bu yazı Gülerce’nin sadece kendi fikirleri de değildir. Çünkü Gülerce camia’nın halim ve selim vizyonunun bir aktörü olduğu için aynı zamanda kendisine, vatandaşa uysal bir dille olayları anlatma misyonu da verilmiştir. Lakin her ne olursa olsun, Gülerce köşesinde mezhep çatışması tehdidini uzun süreli olarak işleyeceğini sanmıyorum çünkü camianın varlığını sürdürmek için Amerikan menfaatleri ile karşı karşıya gelmek istemeyeceği önceki politikalarından hissedildiği gibi aşikar görünüyor.  

3)Zamanlama itibariye diplomatiktir çünkü Sayın Başbakanın ABD ziyareti öncesi hem hükümete hem de ABD yetkililerine “varlığımdan haberdar mısın?” mahiyetindedir. Gülerce yazısında sorunları hükümete bağlamamak gerektiğini söylüyor ve yazısına böyle başlıyor ama yazının son paragrafında Reyhanlı saldırısının aslında ne kadar büyük bir tehdidin başlangıcını oluşturabileceğini itiraf ediyor. Bu yazı aslında birçok konuda kırılma noktasıdır lakin zaman abonesinin gazeteyi okumadığını hesaba katarsak; yazının okurdan-camia kitlesinden ziyade hükümete ve Amerikan istihbaratına yönelik yazıldığını söyleyebiliriz. Muhtemelen bu tür yazıların devamı gelmeyecektir mesaj istenilen yerlere ulaştırılmış ve herkes asıl tarafını gizliden de olsa belirtmiştir. 

Zamanınız olursa öncelikle yazıyı okumanızı ve alıntı yapılan yerler üzerinde düşünmenizi tavsiye ederim. 

*     *     *




Turgay URGUR

1 Kasım 2014 Cumartesi

kENDİM İÇİN 5

HAYAT TADINDA
Hayat gibi içinde her tat olsun;
Bana çilekten şiirler yaz.
Sonu mutlaka mutlu bitsin,
Bana ormandan masallar anlat.
Güldür beni, merak ettir, düşündür,
Konuş. Gez benimle.
Hayat gibi yaşa benimle,
Bende yaşa. Beni yaşat.
Her çocuğun çikolata yediği bir dünyadan,
Sokakları meyve ağaçlı bir şehirden,
Ve bisiklete binen ihtiyar kadınlardan bahset.
Çamur oynasınlar,
İp atlasınlar,
Koşsunlar. Yorulsunlar.
Konuş benimle veya yaz veya anlat,
Yaşa benimle.
Yorum yapmayalım, sebep aramayalım,
İrdelemesin kimse, ispata kalkışmasın.
Tartışmasın kimse, soru sormasın veya illa ki cevap beklemesin.
Sadece kendisi olsun. İstediği gibi davransın.
Hayatı tadında yaşasın. Bozmasın.
Tadımızı bozmasın.

Bana çilekten şiirler yaz,
Rengi tahrik etsin. Okumaktan kendimizi tutamayalım.
Kıskanalım.
Kimse nasıl uyuduğunu bilmesin,
Ve bir çocuk dinginliğinde uyansın.
Kimse korkmasın,
Konuşmaktan, sevmekten,
Yaşamaktan korkmasın.
 Endişe duymasın,
Mutluluğu yitirmekten,
Çilekli çikolata yiyememekten,
Kendisi gibi olamamaktan endişe duymasın.

Turgay URGUR 

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...