26 Nisan 2014 Cumartesi

korsan siyaset

Korsan, kayıt dışı siyaset 30 Mart seçimlerinde zabıtaya yakalandı. Gazetelerindeki, televizyonlarındaki; günleri ve saatleri israf eden düşünceleri vatandaşımız tarafından ‘geçersiz’ ve ‘gereksiz’ sayıldı. Ama sanki seçim yeni sonuçlanmamış gibi uydurma tezlerini kendi kendilerine konuşmaya devam ediyorlar. Ferasetli vatandaşımız ise gayet sakin bir şekilde konuşulanları ve yazılanları izliyor. İzliyor ve zamanı gelince usulca ama etkili bir biçimde kararını sandığın içine atıyor. Birileri ise örneği dünyada olmayan ‘geri kalan yüzde toplam’ ne olacak diye siyasal bir kaçış sendromu arıyor. Sendrom için sözlük ‘hastalık tablosu’ diyor.

İşte bu genişletilebilecek özete dayalı olaraktan; dünkü ‘Kılıç Kalkan’ oyunu halkın vicdanında karşılık bile bulmuyor. Vatandaşımız buna en kısa haliyle ‘Herkes kendi işini yapsın, meraklısı varsa siyasete girsin’ diyor. Yani ciddiye almıyor ve görmüyor.

*      *      * 

17 Aralık bir zaviyeden bakıldığında sadece kemmiyet’in yetersiz olduğunu göstermekle kalmadı, eğer iç dinamiklerinde sorun varsa bir yapılanmaya 30 yılı aşkın bol bol zaman harcamanın da bir işe yaramayacağını gösterdi.

*        *

Seçilmişler ile atanmışlar kavga ettiklerinde, halkımız her zaman seçileni tutmuştur. Çünkü bu halkın fikridir ve insanlar fikirlerine saygı beklerler. Onun içindir ki: siyaset dizaynı sevdalıları artık bu defalarca deneyerek kanıtlanmış olgudan bir an önce ders çıkarmalıdırlar ve enerjilerini memleketin faydasına işlerde harcamalıdırlar.

·            *     *
Seçim mağdurları ‘öfori’ yaşamak istiyorlar. Öfori, aşırı mutluluk hali ve kendini iyi hissetme hali demektir. Alkol benzeri uyuşturucular da insanlarda bu hali oluşturabilir. Çünkü son 8 seçim sonucunun değişmezliği ve önümüzdeki seçimlerinde sonuçlarının şimdiden belli olması bu mağdurların kendilerine psikolojik destek bulma gereksinimini doğurdu.



Turgay Urgur    

Korsan Siyaset



Korsan, kayıt dışı siyaset 30 Mart seçimlerinde zabıtaya yakalandı. Gazetelerindeki, televizyonlarındaki; günleri ve saatleri israf eden düşünceleri vatandaşımız tarafından ‘geçersiz’ ve ‘gereksiz’ sayıldı. Ama sanki seçim yeni sonuçlanmamış gibi uydurma tezlerini kendi kendilerine konuşmaya devam ediyorlar. Ferasetli vatandaşımız ise gayet sakin bir şekilde konuşulanları ve yazılanları izliyor. İzliyor ve zamanı gelince usulca ama etkili bir biçimde kararını sandığın içine atıyor. Birileri ise örneği dünyada olmayan ‘geri kalan yüzde toplam’ ne olacak diye siyasal bir kaçış sendromu arıyor. Sendrom için sözlük ‘hastalık tablosu’ diyor.

İşte bu genişletilebilecek özete dayalı olaraktan; dünkü ‘Kılıç Kalkan’ oyunu halkın vicdanında karşılık bile bulmuyor. Vatandaşımız buna en kısa haliyle ‘Herkes kendi işini yapsın, meraklısı varsa siyasete girsin’ diyor. Yani ciddiye almıyor ve görmüyor.

*      *      * 

17 Aralık bir zaviyeden bakıldığında sadece kemmiyet’in yetersiz olduğunu göstermekle kalmadı, eğer iç dinamiklerinde sorun varsa bir yapılanmaya 30 yılı aşkın bol bol zaman harcamanın da bir işe yaramayacağını gösterdi.

*        * 

Seçilmişler ile atanmışlar kavga ettiklerinde, halkımız her zaman seçileni tutmuştur. Çünkü bu halkın fikridir ve insanlar fikirlerine saygı beklerler. Onun içindir ki: siyaset dizaynı sevdalıları artık bu defalarca deneyerek kanıtlanmış olgudan bir an önce ders çıkarmalıdırlar ve enerjilerini memleketin faydasına işlerde harcamalıdırlar.

·            *     *
Seçim mağdurları ‘öfori’ yaşamak istiyorlar. Öfori, aşırı mutluluk hali ve kendini iyi hissetme hali demektir. Alkol benzeri uyuşturucular da insanlarda bu hali oluşturabilir. Çünkü son 8 seçim sonucunun değişmezliği ve önümüzdeki seçimlerinde sonuçlarının şimdiden belli olması bu mağdurların kendilerine psikolojik destek bulma gereksinimini doğurdu.



Turgay Urgur    



17 Nisan 2014 Perşembe

Madalyon



Madalyonun görünen yüzünde hırsızlık ve ihanet vardır. Asıl olan ise diğer yüzüdür.
Psikolojik olaylarda toplumun hassasiyetleri üzerine oyunlar oynanırken başka alanlarda asıl çalışmalar yürütülür. 17 Aralık olaylarında bunun çok profesyonel bir uygulamasını görmekteyiz. Akp seçmeni tarafında ‘ihanet’ hassasiyeti ön planda olurken, cemaat ve diğer partilerin tarafında ‘hırsızlık’ hassasiyeti devreye sokulmuştur. 

Bu bağlamda aslında ülkede yaşayan herkes bir algı dayatmasıyla karşı karşıya diyebiliriz.

Hoşgörü girişimleri ile camia hem içeride hem de dışarıda oryantalist bir yerleşme stratejisi geliştirmiştir. Bu stratejinin başarılı olduğu konusunda şüphe yok gibi gözüküyor.   

Tayyip Erdoğan’ın tek adam liderliği ve gerek Milletvekilleri ve Bakanları üzerindeki gücü şaşırtıcı bir başarı getirmiştir. Seçmenin nazarında Akp Tayyip Erdoğan ile tanımlanmaktadır.

Geçen yıllarda bu iki faktör, Türkiye’de gücün ve sermayenin el değiştirmesi adına çok mesafe kat etti. Güçlü olmasalardı Ergenoku’nu gölgede bırakacak ve tahliyeleri değersizleştirecek mahiyette olaylar gelişmezdi.   

Devlet içerisine yerleşme ve yapılanma adına çok yıllarını vermiş olan Camia’nın klonladığı insan tipi kendisini ve milletini maalesef tanıyamamış. Kendisini hem tanıyamamış hem de tanımlayamamış çünkü Milli menfaatler konusunda son yılların en bariz eksen kaymasını onlar yaşadı. Yayın organlarına, içerideki kişilerine ve kendilerine sağlanacak olan dış desteklere o kadar güvendiler ki erkenden zafer sarhoşluğuna girdiler. Yaptıkları hataları halen daha kabul etmemeleri ise ‘tanımlama’ sorunlarını ortaya seriyor. Dikkat edersek geri adım atılmadığı gibi tabanı ikna etmek adına yeni hipnopedik telkinler kullanılmaya devam ediliyor. Devletin kurumlarında memur olarak çalışmak ‘Kayıtsız şartsız Devletin tek sahibi’ algısını kendi içlerinde büyütmüş. Olayı hırsızlık ve ev sahipliği çerçevesinde yürütmenin tabandaki karşılığı budur. Üst tarafın yaptıkları ise işin asıl ana kırılganıdır. ABD bölgede ve de özellikle Türkiye’de yeni bir beyin gücü peşinde. Bu gücü hem kendi içerisinde hem de dış ülkelerde kullanmak istiyor. Bu Camia’nın işine geliyor çünkü yayılmacı politikasındaki bazı engelleri böylece çok kolay aşabilecek. Uzak doğu ülkeleri, Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler kendilerini diğerlerine göre daha korumacı gördükleri için ABD-Camia yakınlaşması ve iş-birliği en kısa ve etkili yol olarak görülüyor. Camia ile kamufle olmuş ABD büyüme ve ayakta kalma arayışı içerisinde olan ülkeler için kısa vadede dikkat çekmeyecektir.

Devam edecek,

Turgay Urgur

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...