25 Eylül 2010 Cumartesi

mektup 18

Evladım, Yavrucuğum,

Gönderdiğin mektubunda sormuşsun bana 'insan' kimdir?

İnsan şu dünyanın hem halifesi hem de memuru. Halifeliğini ve memurluğunu anlayabildiği kadarıyla. Tüm börtü, böcek, kuş, çiçek, toprak, güneş, hava, su ona hizmetkar. Onun hizmetinde, istese de istemese de ona hizmet eder. İnsan yaratılış itibariyle en masum ve temiz olanların en kıymetlisidir. Şerefli yaratılmış, varlığı için düzen ve kurallar konulmuş.

İnsan aynı anda zaaf ve acizliği ile şu alemin en sefil dilencisidir çünkü arzu ve istekleri sonsuzdur lakin bunlara ulaşmak elinde değildir. Ulaşabildikleri, fiili ve kavli çalışmaları,duaları sonucunda ona rahimiyet ve rezzakiyet tahtından verilenlerdir ki bazen onlar bile verilmez. Çünkü Yüce Yaratıcı istediğine verir. Çok çalışıpta hiç bir noktaya gelemeyenler ile, denizlerin dibinde en mükemmel olarak rızıkları verilenler ve dünyaya gelir gelmez rızıkları en mugaddi, en sağlıklı, en besleyici şekilde gelen bebeler şahittir. Bundan her halükarda tembellik döşeğinde gaflet uykusunda uyayalım manası da çıkmaz, o zaten mevzudan beridir, malumun.

İnsan, insanın maskarısıdır bazen çünkü maskarası olmak ister. Kendisi kendi açtığı karakterindeki delikleri sanır ki başkalarından kopan karakter parçalarıyla kapatabilecek. Bilmez ki yamalar eskisinden daha kötü görüntü oluşturur. Düz yolun, dik yolcusu olmak en iyisidir. Kuralları olmalı insanın yoksa başkalarının kuralsızlıkları ile yaşar.

İnsan konuşur, konuşmak ister. Konuştuğunu dinlemez insan. Dinletmek ister. 'Din'letmek te ister bazen. İnleyen, iğneleyen ama 'din'lenmeyen nağmelerle dinletmek. Konuşmak gümüş, kuyumculuk yapanlar en çok susanlardır. Çünkü herkesin konuşmasını istemeyiniz biz, bir elin nesi iki elin-çok ellerin itaatkar köleliği vardır toplumu gazlama ve toplu halde tutma düsturu olarak. Lakin bir konuşan yeter de artar bize toplu halde dinleme ve yarı uyanık-yarı yanık dinlenme (istirahat manasında) ayinlerimizi huşu ile idrak edemezken. Konuşurken ait olduğu jargonla konuşmak en iyi becerebildiğimiz aidiyetlerimizdendir. Bizde sahiplenme böyle olur.

İnsan okur yazar. Okurlar ve yazarlar olarak ayrılır. Lakin, (üç nokta) herkes kendi kitabını okur, kendi kitabını okutur, üfletir. Hatmettirir, diğerlerini hadım ettirir.Bir yerde bulunmanın en önemli şartlı sebebi diğer yerin efseli safiline yakınlığı ile ters orantılıdır. Bu yüzden karşıdaki tanımayız biz. 'Biz'ler ve 'siz'ler vardır içimizde. Aynı safta ayrı durmayı gayet iyi yaparız. Tartışamanın her zaman galibi ve malubu vardır. Yenilen ve yenen birbirinden birşey öğrenmez, karşı taraf bertaraf edilmesi gerekendir, onda öğrenilecek hiç bir şey hiç bir zaman var olmamıştır.  

Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...