27 Ağustos 2010 Cuma

YENİDEN DOĞMAK 1

YENİDEN DOĞMAK




Yeniden doğmak, çok ucuza harcadığımız değerleri ve zamanı geri kazanmak mümkün değildir. Diğer canlılardan farklı olarak; insan düşünme yeteneğine sahip olduğu için, yaşamakta olduğu zamanın elem ve lezzetlerini hissedebildiği gibi geçmişten gelen kederleri ve hatta henüz yaşamadığı gelecek günlerin endişelerini de duyabilmektedir. Bunların neticesi olarak, eğer sağlam bir iradeye sahip değilsek yeniden bir yaşam kurma hayallerimiz çoğu zaman umutsuzluk ile neticelenmektedir. Beynimizi ve ruh dünyamızı kemiren olumsuzluklar, kendimizi tanımaya başladığımız andan itibaren arzuladığımız huzuru da ipotek altına almış durumdadır. Hiçbir şey bizi tatmin etmemekte, çok istekli başladığımız eğlenceler kısa süre sonra bıkkınlık vermektedir. Günlük rutin işlerimizi yapmak zorunda olduğumuzdan yapmaktayız ve uzun yıllardan bu yana devam ettirdiğimiz tarzımızı da otomatiğe bağlamış durumdayız. Ama yine de gözümüzün önüne getirmeye cesaret etmesekte, “bırak açılmasın, orda kalsın” desek bile huzur arama arzumuz her zaman içimizdeki yerini korumaktadır. Bundan sonraki yaşantısını güzelleştirmek hiç şüphesiz yine insanın kendi elindedir ve bunun için o kişinin değişimlere açık olması gerekmektedir.



Maalesef önceki yıllarda tanımış olduğumuz birkaç kişinin, genelde aynı düşünce tarzında seçilen okuduğumuz kitapların o kadar etkisindeyiz ki onlar gibi konuşuyor,düşünmeye çalışıyor, kimi zaman hareketlerimizi bile onlar gibi yaptığımız oluyor. Bizler ne zaman kendi kelimelerimiz ile konuşmaya, ne zaman kendimiz olarak davranmaya başlayacağız? Okuduğumuz her esere, öğrendiğimiz her yeni bilgiye, henüz aşinalık kazandığımız tüm güzel davranışlara eşit mesafede olmalıyız. Kendisinin sahip olduğu düşünce yapısının blokajlarına takılmaksızın; Eflatun, İbn-i Sina, Mehmet Akif, Nazım Hikmet eşit sıraları paylaşmalı onun için. Onlarda, kendi içerisinde oluşturduğu düşünce yapısının doğrultusunda görmek istediklerinin tasdikinin vereceği ince bir tebessümden öte yepyeni anlamlar ve açılımlar aramalı. O eserin başka bir perspektiften değerlendirilmesi gerekebileceği ihtimalini aklında tutmalı. Keşfedilmemiş bir ada gibi merakla, hiç tatmadığı bir meyve gibi iştahla yaklaşmalı ona. Belirli süre sonra onlardaki güzel ve yeni fikirlerin kendiliğinden onun önüne gelerek, ihtiyaç duyduğu zamanlarda geleceğini aydınlatacağını görecektir. Bırakalım da edindiğimiz yeni fikirler, tanıdığımız yeni kişiler yaşam tarzımızda farklı değişiklikler yapabilsin. Eğer şu ana kadar iç dünyamıza ait huzuru henüz bulamamış isek bir şeylerin değişmesi gerektiğinin farkında olalım.



Kainatta hiç değişmeyen kurallardan birisi de her şeyin değişmekte olduğudur. “değişim” sürekli vardır. Geçen bahar, bu bahardan farklıydı. Hücrelerimizin tamamına yakını her yıl yenilenmekte. Bizler de dış dünyamıza ait değişimlere epey bir yer vermekteyiz. Bunların yanı sıra aynı cesaret ile iç dünyamıza ait değişimleri de yapmalıyız. Bir sonraki günümüz dünden farklı olmalı ve iç dünyamıza yönelik değişimler için kendimizi yeteri kadar motive etmeliyiz. Kendimize engel olduğunu düşündüğümüz sosyal çevremizin oluşturduğu sınırlara takılmadan önce kendi içimizdeki değişimlere öncelik vermeliyiz.



Yeniden doğmak mümkün değil, yenilikleri yakalamak ve faydalı değişimleri hayatımızda yapmak bizlerin elinde.



Turgay URGUR

İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...