21 Ağustos 2010 Cumartesi

Şiir Gibi

Benim İçin




Yaşamak dediğin gece kadar sessiz ve yalnız,

Gündüz kadar karmaşık ve anlaşılmaz.

Yaşamak dediğin bir şehadet kadar kısa ölüm evvelinde,

Bir nefeslik.

Ümitlerim, beklentilerim kadar sonsuz ve uzun.



Tüm bunların arasında bir insan: Ben.

Pişmanlıklar üzdü beni.

Beklentilerim yordu beni.

Ve “sen” uzaklarda, canım, gülüm.

Özledim seni.



Yaşamak dediğin,

Seni özlemek kadar hem hüzün verici hem de huzur.

Yaşamak dediğin,

En yakın dostumun beni aldatabileceği kadar ucuz.

Yaşamak dediğin,

Sevdiklerimle paylaştığım bir an kadar kaliteli.



Turgay URGUR





FARKLI



İnsanların hayatında yaşamış olduğu sıkıntılar ve haksızlıklar; belki de o insanın huzur ve doğruluğun kıymetini gerçek anlamıyla kavramasını sağlayan araçlardır. Herhangi bir problem, sıkıntı ile karşılaştığımız anda en önce yapılması gerekenlerden birisi de “o” anda mutlu ve huzurlu olduğumuz anları düşünmek, önceki mutluluk ile o sıkıntı anının karşılaştırmasını yapmak, iki tablonun genelinin yanında detaylarını da incelemektir. Fakat bu inceleme yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi de sıkıntı anında aşırı duygusal yüklenmenin meydan verebileceği irrasyonel düşüncenin hakim olmasından kaynaklanacak yanlış hükümlerin ortaya çıkmasını önlemektir.



İkinci olarak bu değerlendirmenin farklı koşullarda yapılması gerekir, mesela insan herhangi bir mutlu anı yaşarken duygu ve düşüncesi nasıl olmalıdır? Belki de o zamanki düşüncemiz, duruşumuz yukarıda bahsettiğimiz sıkıntı anındaki duruştan daha önemlidir. Çünkü sıkıntı anında insanın bazı gerçekleri görebilmesi, hassas düşünebilmesi zaten olanağınıdır lakin burada elde edilen gerçekleri görebilme yetisi daha çok yüzeyseldir (yani sıkıntı anında insan her halükarda, mutluluğa özlem duyacak, onun kıymetini anlayacaktır, mutsuzluluğun rahatsız ediciliği her an devrededir) . Maalesef burada elde edilen yeti kısa vadeli ve hatta geçicidir. Geçicidir çünkü mutluluğa duyulan özlem o derece yoğundur ki o anki ruhsal durum sıkıntı ve huzursuzluğu kavramaktan ziyade mutluluğa duyulan özlemin kontrolündedir. Yani öncelikli olan mutluluğa ulaşmaktır, ikinci sırada ise mutsuzluk ve değerlendirilmesi yer alır.



Bence daha tutarlı yargılar insanın mutluluk anında çevresine ve iç dünyasına aldığı tavırla elde edilebilir. Mutluluk anında da insan kendisini kaybetmeden hayata olan bakışındaki tutumunu koruyabiliyorsa, “o” anda yine sıkıntı ve mutsuzluğun ne demek olduğunu ruhunda ve beyninde hissedebiliyorsa; o kişi olgunlaşma sürecinde gerçek manasıyla mesafe kat ediyor diyebiliriz. Tabi ki bu dediğimizin sağlanabilmesi içinde insanın mutluluk anındaki davranışlarında, düşüncelerinde, duygularında bilinçli olmayı başarabilmesi gerekir. İhmal edilmemesi gereken en önemli hususta , bilinç noktasında, mutluluk anının sarhoş ediciliğinin sıkıntı anındakinden daha fazla ve etkili olmasıdır. Doğal olarak burada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz ‘bilinç’in bizi yanıltma ihtimali var mıdır? Ona nasıl güvenebiliriz ki? Sağlam bir bilinç nasıl oluşturulabilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...