5 Ocak 2011 Çarşamba

Söylem


Günümüz insanı düşündüğünü söyleyemez hale geldi. Çünkü hayatlar doğal olması gereken yapılarının dışına çıktı ve insanlar aynen bir tiyatro ya da sinema oyuncusu gibi farklı karakterleri oynamaya başladılar. Bu nedenle de gerçek ve gerçek olmayan karakter çelişkileri hem bunu oynayan insanları hem de onları izleyen ve benzer oyunları oynayan diğer oyuncuları şaşırttı. Artık bu zamanın geçerli dili düşündüğünü söylemek yerine ‘geçerli olanı’ söylemek şekline dönüştü.

Geçerli olan söylemler arasında en revaçta olanları veyahut pazarlananları; karşımızdakini ikna edebileceğimiz yeterli kültür ve birikime sahip olmadığımız ya da alt edilme hezeyanını yaşadığımız zaman “İnsanları olduğu gibi kabullenmek.”

Verebileceklerimiz bittiğinde ve kendimizden umudumuz kesildiğinde “Bu kadarı sana yeter.”

Kendimiz zaten söylediklerimizi yaşamaz iken ve ahkâm babından konuşmalar da çıkmaza erdiğinde “Herkesin yaşantısı kendisine kalmış.”

Evde eş, çocuk bizde neden yok diye diye her gün içten içe aileyi kemirirken komşudakine  “Ben dünkü halini bilirim, nereden geliyor bu değirmenin suyu demek.” Suyun başına geçtiğinde de bazen içinden bazen dışından “sıraya geçin” demek.

İşin başka bir boyutu da söylemek ve bilmek, bilmek ve yaşamak arasındaki vazgeçilmez bağlar. “Bilmeyince de söylemek”, çok bilmeyenin yanında neden yürümesin ki?  Nasıl olsa ‘bir bilen’ yok. Biliyorum diyenin de kaynağı yok. Biliyorum diyen, kaynağı olanında uygulamaya gönlü yok. Sonra iş “İmamın dediğini yap, yolundan gitme” ye dönüşüyor. Yani toplum arkasında durduğu imam için bile kendisi ile gerçek hayatta bir bağ kuramıyor. Bu bağı güvenli görmüyor. En büyük etken ise eylem ve söylem arasındaki farklar. Toplum şimdilerde içi dışı bir, olduğu gibi görünen insalara her zamankinden daha çok muhtaç. Batının ve doğunun daha bir özenle okunması gereken bu günlerde birey de kendisini bilgi ve davranış çerçevesinde yeniden konuşlandırmalı. İhmal ettiği ve yanlış bildiği geçmişi hakkında iyi bir revizyon yapmalı. Artık taraftar tarihçiliğinden ve münakaşa avukatlığından sıyrılarak olayları ve kişileri üçüncü bir şahıs olarak değerlendirmeli. Batıllaşmış tevatür ile hüküm vermekten bir an önce sıyrılmalı.Kaynak ve asıl olanı kendisine refarans edinmeli.


Turgay Urgur  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...