Asrın mütefekkiri; ‘zaman
değişmiş, asır başkalaşmış.’ diyor. Ben de bu güzel tespite ‘insan değişmiş’
diyerek ekleme yapmak istiyorum.
Bir zamanlar birçok
kavmin helakına neden olan farklı günahların hepsini birden yaşıyor olduk. Pişmanlıksız,
utançsız ve şuursuz olarak hayat ve günah iç içe sarmal devam ediyor.
5 seriden oluşan bu
yazıda, vebalin sahibini aramaya çalıştım. Cevabını aynada gördüm.
Bu coğrafyada, bu güzelim
ülkede yaşamakta olduğumuz ne tür olumsuzluk varsa sorumlusu öncelikli olarak
kendimiziz. Biziz. Yani benliğini kırmak isteyen herkes.
Bugün hepimiz ruhsal
buhranlar içinde sıkışıp kaldıysak, hayatın tadını alamıyorsak ve farkında
olmadan bir şehir eşkıyasının üstünde patlatacağı bombaların yanında duruyorsak
bu vebal bizim.
Zamanla yarışaraktan
sağa, sola koşturuyoruz. Oysa zamanı yenen olmadı. Hayatın ardını görenler bize
hep aslında dinginliği, sakinliği ve sabrı tavsiye etti. Ortalama kişi başı 60
senelik bir hayat için paniğe hiç gerek yok.
Sabah geç kalkarak,
gereksiz işlere kafa yorarak zamana taş attığımızı sanıyoruz. En büyük
sorunlarımızın başında zamanın emrinden çıkmak geliyor. O bizi yener. Onun
henüz yenmediği yok.
Bir evle, bir arabayla,
bir çeşit yemekle, bir işle ve her cinsten birle yetinmeyi bir türlü
öğrenmedik. Bizi mutsuz edenlerin başından bu BİRSİZLİK geliyor.
Asıl mesele, büyük dava
ise bugün ülkemizin muhtelif bölgelerinden gelen şehit haberleri ve terör
saldırılarıdır. Müslüman ülkelerdeki insan katliamlarıdır. Çocukların ölümüdür.
Masumların yurtlarını terk etmesidir.
Şimdilik onlar biz
değiliz, ben değilim, eşim ve çocuğum değil. Ama bunun kararan kalplerimiz,
iflas eden düşüncelerimiz ve by-pass ettiğimiz vicdanlarımız için neden
olmaması gerekiyor.
Müslümanlara karşı sinsi ve
çok büyük bir savaş yürütülüyor. Hristiyan patrikleri geçenlerde yıllar sonra bir
araya geldi. Bu birliktelik aslında tüm Müslümanlara net bir mesajdı. Birleşmiş
Milletlerin tavrının zaten farklı olmasını bekleyemeyiz. Karakterinin gereğini
yapıyor.
Ve dün itibariyle Ankara’da
bombalı saldırı gerçekleşti.
Bu son anlattıklarım
malumun ilanından başka bir şey değil.
Benim ben de aradığım
ise; böyle bir zamanda kalbimizin, vicdanımızın duruşudur. Yüce Allah’a
yakarıştaki tembelliğimiz. Hiçbir şey olmuyormuş gibi davranma isteğimiz. Devam
eden harcama merakımız, içtimai hayattaki ucuz uğraşlarımızdır. Eğer vatanından,
evinden, anasından, babasından ayrıştırılan biz değilsek; bir an önce bunun
şükrünü bulmalı, anlamalı ve uygulamalıyız.
Yani… biz.
Yani hepimiz.
Mefkureden, aksiyondan ve
hakkımız olan her türlü tepkiden uzak ve steril şekilde emekliliğimizi
bekliyoruz. Müslüman Türkler olarak bu biz olamayız.
Tüm bu yaşadıklarımıza;
partilerin, toplulukların veya kurumların tuttuğu çerçeveden bakma
alışkanlığımızı terk etmeliyiz. Yarın bize mesuliyetimiz sorulduğunda, ben
falanca düşünceye mensuptum demenin hiçbir anlamı yoktur. İlahi kurallar aracı
kabul etmiyor. Bizleri doğrudan muhatap alıyor.
Allah hepimizi bir an
önce kendisine layık kul, Peygamberimize layık ümmet eylesin.
Allah’tan şehitlerimize
rahmet, kalanlara sabır ve bizlere de şuur diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder