5 Şubat 2016 Cuma

Ayna (7)


Yazmak zor. Okumak zor. Neyi okuyacağını bulmak da zor. Elinize bizden birinin (Türk bir yazar.) kitabını aldığınızda kesinlikle sağına, soluna, içine, dışına iyice bakınız. Özellikle son zamanlarda yazılmış olanların en az 10 sayfasını okuyunuz. Son pişmanlıktan önce iyi olacaktır.

Neden mi?

Çünkü içlerinde ele, avuca gelir bir şey yok. Yok. Ben bulamadım.

Batıyı eleştiriyorlar. Türkiye’deki kendileri gibi düşünmeyenleri eleştiriyorlar. Yani iş; ‘kişiyi’ konuşmanın dışına çıkmıyor. Çıkmamış. Bu kanıya geçen hafta aldığım 5 kitabı taradıktan sonra vardım.

Oysa eleştirdikleri ‘Batı’; düşünceyi yazıyor. Klasikleri üzerinden gidiyor. Meseleleri küçük küçük kişisel yorumlara açık vaziyete getirmiyor. Gerektiğinde kendi sistemini eleştiriyor, gerektiğinde toptan ‘doğuyu görme’ şeklini yansıtıyor. Kısacası okuduğunda içinde kendine bir fayda görüyorsun.

Beğenmediğimiz adamlar bugün ‘sağlığı, savunma sanayisini, teknolojiyi, belirli bir seviyenin üstündeki bilim insanlarını’ ellerinde tutuyor.

Okuduklarımda ülkemizde mezhepçiliğin altında birçok alt gruplaşmanın oluştuğunu görüyoruz. Ve bu meşrepçilikler mezhepçilikten öte aleni fanatizm barındırıyorlar.

Türk yazarının ‘başkasını’, ‘diğerini’ ya da ‘ötekini’ yazmaktan vazgeçmesi gerekiyor.

Son 1 haftadır okuduklarımı toplasam topu birden Orwell’ın 1984’ü etmez.


Öyleyse, böyle olacaksa yazmayın be kardeşim. İlla ki herkesin kitabı olacak diye bir şey yok. Zamanında birileri yazmış, bari işimizi seçmekte kolaylaştırın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...