Yazmak zor. Okumak zor.
Neyi okuyacağını bulmak da zor. Elinize bizden birinin (Türk bir yazar.)
kitabını aldığınızda kesinlikle sağına, soluna, içine, dışına iyice bakınız.
Özellikle son zamanlarda yazılmış olanların en az 10 sayfasını okuyunuz. Son pişmanlıktan
önce iyi olacaktır.
Neden mi?
Çünkü içlerinde ele,
avuca gelir bir şey yok. Yok. Ben bulamadım.
Batıyı eleştiriyorlar.
Türkiye’deki kendileri gibi düşünmeyenleri eleştiriyorlar. Yani iş; ‘kişiyi’
konuşmanın dışına çıkmıyor. Çıkmamış. Bu kanıya geçen hafta aldığım 5 kitabı
taradıktan sonra vardım.
Oysa eleştirdikleri ‘Batı’;
düşünceyi yazıyor. Klasikleri üzerinden gidiyor. Meseleleri küçük küçük kişisel
yorumlara açık vaziyete getirmiyor. Gerektiğinde kendi sistemini eleştiriyor,
gerektiğinde toptan ‘doğuyu görme’ şeklini yansıtıyor. Kısacası okuduğunda
içinde kendine bir fayda görüyorsun.
Beğenmediğimiz adamlar
bugün ‘sağlığı, savunma sanayisini, teknolojiyi, belirli bir seviyenin
üstündeki bilim insanlarını’ ellerinde tutuyor.
Okuduklarımda ülkemizde mezhepçiliğin
altında birçok alt gruplaşmanın oluştuğunu görüyoruz. Ve bu meşrepçilikler
mezhepçilikten öte aleni fanatizm barındırıyorlar.
Türk yazarının ‘başkasını’,
‘diğerini’ ya da ‘ötekini’ yazmaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Son 1 haftadır
okuduklarımı toplasam topu birden Orwell’ın 1984’ü etmez.
Öyleyse, böyle olacaksa
yazmayın be kardeşim. İlla ki herkesin kitabı olacak diye bir şey yok. Zamanında
birileri yazmış, bari işimizi seçmekte kolaylaştırın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder