14 Şubat 2016 Pazar

Okul (1)

Bugün Pazar. Pazar günü en çok sevdiğim işlerden birisi gazetenin iş, sanat ve eğitim konularının olduğu eklerine bakmaktır. Bu kısımlardan iş ve özel hayatıma uyarlayabildiğim bir çok bilgi edindim.

Bu haftaki sayıda akademisyen bir bayan okulun öğrencilerimizi hayata hazırlamadığından bahsetti. Yani özetle, iş dünyasının istediği kişi ile okulun mezun ettiği öğrenci örtüşmüyordu. İşin burasını çok fazla detaylandırmayacağım. Mevzu aynen tahmin ettiğiniz gibi; ister lise mezunu olsun isterse üniversite mezunu olsun, kişi iş bulamıyor(du) çünkü aranan kişi değil ve taşıdığı özellikler yeterli değil(di).

Uzun zamandan beridir de eğitim sistemimiz batıdan gördüğü ama belki de tam idrak edemediği bu minvalde insan yetiştirmeye çalışıyor. Öğrenci çok yönlü olacak, okulda sosyal hayatla ilgili birçok şeyi tanımış olacak, gerekirse hayat ve okul iç içe birbirine giriştirilecek(ti).

Valla ne diyeyim ….. İtiraf ediyorum ben de uzun zamandır aynı kafadayım. Hatta öğrencilerimize ara ara bu bağlamda tavsiyeler veriyorum. Kendinizi birçok yönde geliştirin, hayatı tanıyın, gerekirse boş zamanlarınızda çalışın diyorum.

Lakin bugün Nurettin Topçu’nun “Evvela mektep, cemiyetin, fertlerin içtimai ödevlerini yapmaları için ayırdığı bir hareket sahası değil, belki bir hazırlanma yeridir.” Cümlesi ile başlayan ve özetle ;bize okulun bilgide derinleşme yeri olması gerektiğini anlattığı yazısını okuyunca acaba dedim….

Topçu; “Hayatı mektebe sokmak, henüz talim ve terbiye görmemiş askerin harbe sokulması gibi elim neticeler verir.” Diyor.

Son yıllarda okullarımızda öğrencilerimize zor bir hayat olduğu algısını isteyerek veya istemeyerek verdik.

 Buna aile de dahil oldu. Kişinin çevresi de mütemadiyen kişiye hayatın zorluğunu her şekilde  telkin etti.

Öğrenci hayatın zorluğunu düşünmekten ve önümüzdeki yıllarda ulaşacağı yerleri hayal etmekten, önündeki işleri yapamadı.

Sonuç olarak her şeyden anlayan  ama bir şeyi tam manasıyla bilmeyen insanlar oluşturduk.

Gerçek amaç öğrencinin eğitim hayatı boyunca bir dalda ihtisaslaşmasını sağlamak olmalıydı.

Said Nursi benzer konuyla ilgili insanın 2 dalda birden uzmanlaşamayacağını belirtir.

Okulun ve üniversitenin tanımını tekrar hatırlamalıyız. Klasik mektep ve külliye mantığı yeniden hatırlanıp, doğru araçlarla doğru insanı yetiştirme verimliliğimizi arttırmalıyız.

Öğrencinin hayata hazırlanması mantığı ise öğrencinin kendine uygun dalda kendisini geliştirmesi olarak değiştirilmelidir. Bize her şeyi yüzeysel bilen değil belirli bir konuda uzmanlaşmış insanlar lazım. Yani işinde uzman bir öğretmen, işinde uzman bir doktor veya işinde uzman bir yönetici.


Bu arada, mesleki yönlendirme için öğrencinin işine yarayacağı tüm bilgi ve teknoloji araçlarına öğrencinin kolayca ulaşmasını sağlamalıyız. Öğrenci ileride edineceği mesleğin pratik sahasından uzak olmamalıdır. 12. Sınıfa gelmiş öğrenci meslek seçimini ÖSYM’nin sınav sonucuna göre sıralayacaksa onun artık o saatten sonra evrensel kalitede bir meslek sahibi olmasını gerçekleştiremeyiz. Büyük bir çoğunluk itibariyle iş işten geçmiştir. Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi aslında bu çerçevede doğru bir örnektir. Çünkü oraya giden öğrenci oradaki bir bölüme gitmekte kararlıdır, gittiğinde karşılaştıkları kendisini tatmin  etmektedir ve sonuç olarak daha mezun olmadan birileri onu bünyesine almıştır.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...