8 Şubat 2016 Pazartesi

AĞLAHANE


Ağlahane, belki de yaşı 38’in altında olanlar için  bir şey ifade etmeyecektir. İşin aslı bazı 38 üstü için de bir şey ifade etmez. Kısacası ‘Nereye gidiyoruz?’ sorusundan uzak olanlar ve olmaya çalışanlar için de bir şey ifade etmez.

Dün haberleri izlerken 60 kişilik bir mülteci botundan yaklaşık 27 kişinin denizde boğularak öldüğünü duydum. Hepimizin bildiği ve alıştığı türden haberler değil mi? Bana ilginç gelen ise geri kalanların yüzlerindeki donuk ifadeydi. Muhtemelen (muhtemelen değil -kesinlikle) ağlamışlardır. Lakin cankurtaran botuna çıkarken herkesin yüzünde korkunun, şaşkınlığın, üzüntünün ve çaresizliğin karıştığı bir donukluk vardı. İnsanlar artık ağlamıyordu. Sahile çıkanlar artık ‘ağlamıyordu.’ Bunun adını "kendi içlerinde; ‘Kadere teslimiyet mi?’ olarak niteliyorlar" inanın ben de bilmiyorum.

Yine dün İstanbul'da garajda 4 çocuklu bir Suriyeli annenin battaniyeye sarılı 1 yaşındaki çocuğu donarak öldü. Çocuk sandalyenin üzerinde hala battaniyenin içindeydi. O onda kanalı izleyenler kadının doya doya ağlayamadığını gördüler. Gördüm. Gözünden yaşlar sayılı ama dolu geliyordu. 'O' göz yaşında da çaresizliği, korkuyu ve gelecek kaygısını gördüm.     

Kanalları gezerken TV'de tiyatro türü eğlence ve gülmece programını bulduk. İnsanlar gülmeye gelmişti. (Doğru ben de izliyorum.)  Tekrar ediyorum, ‘insanlar gülmeye,’ gelmişti. Para vermişlerdi. Gülecek ve eğleneceklerdi. Biz de benzerini evde yapacaktık. Zaten fazlasıyla yapıyoruz da.

Biten ömrümüze, dünyanın bir çok yerinde Müslümanların bitmez çilelerine, her türden acınacak ve ağlanacak halimize rağmen gülmek istiyoruz. Gülüyoruz.

Google da ‘ağlahane’ yazınca sistem ‘ağlakhane’ mi demek istedin diyor ama yine de bir şey bulmuyor. Tarihte muhtemelen öyle bir mekan vardır diye düşündüm. Şimdi de aklıma ‘Ne zamanlar?’ ağladığımızı getirmek istiyorum. Sahi biz ‘Ne zamanlar?’ ağlıyoruz. Ya da ‘Artık ne zaman ağlıyoruz?’ Gülmekten, tüketmekten, çalışmaktan yani kısacası hayatın her türlü meşgalesinden dolayı ani ölümler dışında ağladığımız bir zaman yok gibi…..  

Çocuklarımız büyüyecek biz ağlamayacağız, her gün şehit gelecek ağlamayacağız, dünya hayatı bir sona doğru gidiyor ağlamayacağız, çocuklar soğuktan ölecek ağlamayacağız, yanımızda Müslümanlar katlediliyor ağlamayacağız. Ağlamıyoruz.  Bence bu durum normal değil. Allah sonumuzu hayır etsin.

Eğer ‘ağlahane’ konulu bir şeyler bulursanız lütfen yazın…. 

İnsanların ağlamak için gittikleri; her şeyi geride bırakıp, ağlamak için çaba gösterdikleri bir yer arıyorum.

Her şeyden önce halimize şükr etmek için sonrasında ise İslam aleminin çektiği bu sıkıntıların bir an önce bitmesi için ağlamak istiyorum.

Bilmem ne zamandan beri verdiğimiz şehitler ve aileleri için, Kuran ve Sünnetten habersiz insanlar için, günahlarım için, her türlü haksızlık için, boşa geçen ömürler için, insanımızın geleceği için ağlamak istiyorum.

Magazin ve pop kültürden bir an önce kurtulmak için, ahlaki değerler ayaklar altında olduğu için, Peygamber Efendimiz bu zamanda yanımızda olsaydı; Onun yüzüne bakmaktan utanacağımız için ağlamak istiyorum.

Turgay URGUR



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...