Batılı düşünceyi
yazdı. Verimliliği tartıştı. İnsanın davranışlarını, reflekslerini ve
ulaşabileceği yerleri izledi. En doğru kuralların, en kısa yolların ve en
sağlıklı yaşamın formüllerini geliştirdi. Tek eksiği doğru bir inançla
gönülleri dolduramamasıydı. Ama bu tür arayışlara da engel olmadı. İnsanını
serbest bıraktı. Devletleri için tehdit olmadığı sürece her türden düşünceye yer
verdi. Yakaladığı gücü tüm insanlığın faydası için kullanmadı ama kendisini
korumayı başardı. Kendi insanının can güvenliğini sağlayabildi. Sınırları onlar
çizdi, Orta-doğunun kaderini en başarılı onlar okudu.
Biz ise,
kendimizin olmayan düşüncelerin münakaşasını kendi içimizde kanlı savaşlara
dönüştürdük. Milli bir idealimizin olmasını sağlamadık. Oysa hayat tarzımızın
özellikle Cumhuriyetten sonra ivedilikle millileşmesi gerekiyordu. Kendimize ait
düşünce sistemimiz, kültürel olarak kendimize ait okullarımız, evlerimiz,
sokaklarımız ve fabrikalarımız olmalıydı. Türk insanı kendi çiftçiliğini, kendi
teknolojisini, kendi sanayisini kendisi oluşturmalıydı. Milli bir israfı
engelleme politikamız olmalıydı.
Bugün Milli Türk
kimliğinin önünde yaşattığımız ve ısrarla da bir üst kimlikmiş gibi taşıdığımız
siyasi görüşlerimiz veya bazılarımızın takım babından taraftarları oldukları
cemaatleri, meşrepleri ve diğer gettolaşmaları bizleri bir yere götüremedi. Bölünmeyi,
ayrışmayı ve sonrasında gruplaşmayı hem bu dünyanın hem de diğerinin kurtuluşu
sandılar. Bugün eğer bu ülkede farklı düşüncelerin insanları düğün, ölüm ve
ticaret dışında bir araya gelemiyorsa bu övünülecek bir şey değildir.
A cemaati B
cemaatini cehennemlik ilan ediyorsa, sözde dinde ayrım yok deyip de sonrasında
(gerçekte) muadilini Devlet ve kendisi için tehdit algılıyorsa, buna bu ülkede
17 Aralıktan sonra kim inanır?
A partisinin
mensubu B partisinin mensubunu gördüğünde paralı avukat cübbesine bürünüp,
mağdurunu her türlü savunuyorsa; bundan nasıl bir medeniyet ve ahlaki nizam
çıkar?
Bireyselliğimizi
ve insanlığımızı bu kuleleri parlatmak için kullandırttığımız artık yeter. Doğru
bir toplum bilinci için doğru birey olmasını öğrenmeliyiz.
Siyasilerin,
beyaz Türklerin, cemaatlerin ve diğer tüm sivil toplum kuruluşlarının günden
güne parlattıkları fildişi kuleleri yıkılmadıkça bu coğrafyada insanlar
düşünmeye ve üretmeye zaman bulamayacaklardır. İnsanlar kendi ülkelerinde
kendi değerlerinin sömürüsünü yapmaktadırlar.
Suçu batılının,
Rusun ve diğer mihrakların istilacı ruhunda aradığımız artık yeter. Biraz da kendimize bakalım. Baksak iyi olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder