Son yılların zengin hastalıklarından birisi
siyasetperestliktir. Zaten işin evvelinde bulunmuş 'bilir kişiler' veya hasbel
kader siyaset geyiği yapmış olanlar da defaatle arz ederler: ‘Siyaseti zengin adamlar yapmalı.’
diye. Malum.. Ankara’ya gidilecektir. Gelene-gidene ikram. Şık giyinmek vb.
nedenlerden dolayı bir cebin dolu olması ve bu doluluğun sürekliliği önemlidir.
İsteyen üstüne
alınsın. İstemeyen alınmasın. Yalakalığın tasviri için yazdık.
Değilsen-değilsek zaten sıkıntı yok.
Bu ülkede insanlar işlerini siyasete, siyasetlerini de
işlerini bağlamaya başladığı zaman zaten bu işin dava, Millet, Ülken
menfaatleri konusu çoktan lav edilmişti.
Siyaset bugün zenginleşme aracı olarak görülüyor.
Ama olay iç-içe öyle bir angaje oldu ki! Adam siyaset mi
yoksa ticaret mi yapıyor öyle kolay kolay bir görüşte anlayamıyorsunuz.
Mantık basit. Büyümek istiyorsan; reklama, desteğe, çok
büyük kazançlara, kulise, popüler çevreye, bürokratik engellerin hızlı aşımına,
ihtiyacın var. Veeee.... çok geçmeden işin
sihrini çözüyorsun. İşten tat almaya başlıyorsun. Yeni doğan bebeğin memeye
olan aranışı gibi sağda, solda, siyasetin her türlü alanında
(iftarda-mevlütte-taziyede-toplantıda) aranıyorsun.
Bu arada dışarıya karşı da ‘Biz bu işi Allah rızası için yapıyoruz.’ gibi bir
çok duygusal motto geliştiriyorsun. Allah böyle bir zihniyeti ıslah etsin. Çünkü
hem zihinsel hem ahlaki bir bunama yaşıyorlar.
Mantık basit dedik ya… devam edelim. Bir iki toplantıdan
sonra şunun farkına varıyorsun. Aslında siyaset için çok okumaya, memleketi
didik didik bilmeye, entelektüel bir alt yapıya falan gerek yokmuş diyorsun.
Usul basit. Öncelikle eller önde (el-pençe) durmayı bileceksin. (Örnek için:
toplu açılış törenlerine-karşılamalara- diğer fotoğraf çekimlerine bakınız).
Sonra izleyeceksin. Kimi? Dinlemek, izlemek zorunda olduğun o gün kim varsa
onu. Nasıl giyiniyor? (Markasından, kılık-kıyafet uyumuna, kalitesine kadar
uzun bir uğraş. Belki de en çok zorlayan kısımlardan birisi burasıdır. Çünkü
eğer önceden ve kendi-kendiliğinden alışık değilsen kişiyi zorda bırakabilir.
Sonuçta yetişmen gereken bir kıyafet skalası var ve her gittiğin bir üst düzey
toplantı seni bu konuda zorlayabilir. Bir an önce kırsaldan değil, markadan
giyinmeyi öğrenmek gerekiyor. Giyinmezsen ne olur? En son sırada kalırsın,
kendine protokolde koltuk bile bulamazsın, elini sıkı tutmazlar. Hele bir de…
tepeden tırnağa süzüldün mü işte orada bitersin, biter. Kıyafet tamamda peki ya
kılık? – Saçlar dağınık ve yağlı. Olmaz. Tırnaklar pis.OLMAZ. Kısaca ve özetle
her gün 30-40 dk’yı kişisel bakıma ayırmak gerekiyor. Dert etme! Kişisel bakım
demek kişisel gelişim demek değil. Zaten işimiz şekil, onun için zaman
harcamaya gerek yok.) Kılık kıyafet işi daha uzun sürer, çok da sulandırmaya
gerek yok konu zaten olabildiğince cıvık bir konu. Malum, ayakkabı hep yeni ve
boyalı olacak. Ortama göre kıyafette renk seçimi gerekiyor. Vs vs. İkinci
bir husus konuşacaksın. Ama nasıl? Her şeyi biliyormuş gibi, en doğrusu
sendeymiş gibi, konuna hakimmiş gibi
konuşacaksın. Kitleyi veya kütleyi göz hapsine alacaksın. Sen tonu çok önemli.
Titreme, kelimeleri yuvarlama-yutma, gırtlaktan konuşma olmayacak. Almadıysan
hemen bunların dersine, seminerine gitmek gerekiyor. Konuşurken arada boşluk
veripte sazı başkasına (senden iyi çalan birisine) kaptırdın mı işin biter.
Kütle tamamen senden ona kayar. Bu konuda kolay bir yol istersen - bu işi iyi
yapanları izlemek gerekiyor. Üzülme, üzülme çok örnek çıkacak karşına. Mikrofon tutuşu
gibi minik detaylar da var. Aynada veya hanımın, çocukların önünde
çalışılabilir. Bu konuda en iyi pratik alanlarından birisi tuvalettir. Bol bol
pratik yapabilirsin. Hem ses biraz eko yapar ve kişiye topluluğa hitap ediyor
izlenimi verir.
Gelelim beden diline. 1)Sırtında demir korse var gibi dik
oturmasını, 2) Ellerini kontrol etmeyi, 3) Çarşıda yürürken; iş bilen-işe giden
–zamanı çok değerli gibi seri ve yanındakiyle konuşarak gitmesini ÖĞRENMELİSİN. Önüne bir grup geldi.
Siyaset yapma ihtiyacı hissettin. Büyük vasıta gibi (Boeing tarzı) kontrollü
yanaşıp öğrenmiş olduğun ne kadar beden dili zavazingosu varsa o kişi/kişiler
üstünde uygulamalısın. UNUTMA KONTROL HEP SENDE.
Bu kadar paçozluğu öğrendikten ve pratik kazandıktan sonra;
-
Yaşadığın yerin çevresel
sorunlarını(çöp-otopark-ulaşım vb),
-
Okulların yeterliliğini,
-
Hastanenin acil kısmının seriliğini,
-
İnsanların mutluluğunu,
-
Çocukların oyun alanlarını,
-
Trafiği tehdit eden araçların varlığını,
-
Son yıllarda artan ölümlü kazaları,
-
Ticaretin gelişimini,
-
İşsizliği,
Bilmene
GEREK YOK. SEN ZATEN BİLMEN GEREKENLERİ BİLİYORSUN. İşine bak işine. Herkes
kendi ……… kurtarmaya çalışıyor.
Çektirebildiğin kadar fotoğraf çektir. Paylaşabildiğin kadar
özü alınmış özlü söz paylaş. Zaten söylemişlerdir- bilirsiniz, siyasetçi aynı
zamanda sosyal medya uzmanıdır.
Siyasetperestlik sorumluluk almamak ama işini
yürütmektir. Dostlar alış-verişte görsün. Nasıl olsa bu dünyada hesap vermek
yok.
Hiç sevmezdim ama Yaşar Nuri’nin bir kitabının adı ‘Allah
ile aldatmaktı’. Kitabın adını beğenmiştim.
Turgay URGUR