Ahmet uyandı.
Dün gece ve önceki geceler çok yorucuydu. Düşünce idrakini zorlamış ve başa
dönüşler başlı başına bir umutsuzluk girdabı oluşturmuştu. Yolun yarısındaydı. Devamını
tek başına yürüyecekti.
Sabahın ilk
ışıklarıyla kitabını araladı. ‘Hayat’ kelimesini gördü.
Hayat bir
varlığa girdiği vakit onu cüzden alıp bir süreye kadar küllde gezdirir. İnsana tek
‘bir’ fırsat verilir.
Ona denir
ki: gözlerini aç ve şu muhteşem kâinatı seyret. Seyret ki bu kâinatın sahibini
tanı. Tanı ki O’na hürmet et. O’na hürmet et ki O’nun daimi saraylarına layık
ol. Ol ki gerçek değerini bul. Bul ki aşkı tat.
Hayatın içinde
O’nu tanımak için O’nun İsimlerinin birden çok dalı vardır. İnsan hangi dala
tutunsa felaha erer. Ferd, Hay, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddüs O’nun
İsimlerindendir.
Şimdi gel ey
fani, gel ey aciz, gel ey fakir. Gücünün yokluğunu, arzularının ise
sonsuzluğunu, idrakinin kıtlığını, imtihanının ise zorluğunu hala anlamadın mı?
Ömrün bittiğini, firakın yaklaştığını ve geçici olan her şeyin boşluğunu henüz
anlamadın mı? İşin, stresin, kazanmanın ve boş münakaşaların seni oyaladığını
daha bilmedin mi?
Eğer içinde bir
parça feraset kaldıysa; kendine günlük bir zikir bul ve hem kalbin huzura ersin
hem de şuurun safileşsin. Doğru bir fikir bul ve hem hayatın istikamete girsin
hem de ziyan olmasın. Son olarak da bitmez bir şükür bul, kanaatın rahmeti ile
varlığın bereketlensin.
O ne güzel
vekildir.
Bu dünyadan
ne Ulaklar geçti! Her birisi çığlık çığlığa O’nu anlattı. Onlara ses verelim. Tövbe
kapısından girelim ve terhisat zamanına kadar sabırla bekleyelim. Allah sabredenlerle
birliktedir.
Ahmet ‘Haydi
Bismillah.’ Dedi ve tekrar yola çıktı.
Turgay URGUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder