22 Aralık 2016 Perşembe

Rusya ve İran İstilası


İlkokul tarih kitaplarının konularından birisi; Rusya’nın sıcak denizlere olan özlemidir. Bilmeyen yoktur ama önemsemeyen çoktur.

ABD’siz denklemde Türkiye İran, Rusya ve Çin’in ekonomik büyüme baskısıyla karşı karşıya kalacak. Bunun farkında olan Avrupa birliği gücünün yettiği kadar Rusya’ya olan yaptırımlarını sürdürmeye çalışıyor. (Malumunuz Rusya’ya olan  teknolojik araçlar ambargosu uzatıldı.) Çünkü bu ülkeler(Rusya-İran-Çin) dünya ortalamasının üstünde kendi kendilerine yetebilen ülkeler.

Suriye’nin kuzeyinde bölgesel düzleme tamamlandıktan sonra Rusya Suriye’ye öncelik verecek ve Türkiye bölgede pasifize  edilecek. Mevcut sınırlarımıza tekrar zorlanacağız ve Suriye’nin toprak bütünlüğü adı altında Rusya ve İran’ın enerji koridoru aktive edilecek. Türkiye’nin bu süreçte olsa olsa kazancı nakliyecilik ve gıda ihracatı olacaktır. Rusya’nın Türkiye’ye bu kadar makul yaklaşmasının nedeni; ortak menfaatler değil Türkiye’nin ABD’den ve AB’den uzaklaşmasıdır.

ABD’nin 15 Temmuzda sergilediği izle-gör politikası aslında bölgeye olan genel bakışının da özetidir. Gülenistlerin sürekli ABD ve AB yanlısı söylemleri istihbarati olarak geliştirilmiştir. ‘The Örgüt’ kendi bekasıyla paralel olarak Türkiye’nin bekasını ABD ekseninde kalmakta görmüştür. Tam bu noktada İsrail ile de ters düşmüştür. Çünkü mossad ‘the örgüt’ün  ABD’de ve dünyada hızlı ilerleyişinden rahatsız olmuştur ve 15 Temmuz sonrası Türkiye yanlısı bir izlenim çizmiştir. 15 Temmuz’un başarılı olması Türkiye’nin   ‘melting pot’ (Erime kabı) içinde Neo-Amerikanlaşması olacaktı. Bu , şu anki Rusya-İran denklemine de ters bir durumdu.

Savaş sonrası ABD ve AB Türkiye’yi cezalandırmak, Rusya ve İran ise baskılamak isteyecektir. Çünkü Rusya eline geçen bu tarihi fırsatı kaçırmamak için yerleşim politikası izleyecek. Yani Arap baharı başlangıç itibariyle ABD ve AB’nin menfaatlerine göre gelişiyor gibi görülse de ilerleyiş itibariyle doğu ülkelerinin işine daha çok yaramıştır.


Gülenistlerin ABD’de konuşlanmasının nedenlerinden birisi de Amerikan vatandaşının kültürel açlığıdır ve kullanılışlığıdır. Doğu ülkeleri kendilerine has kültürel hafızaya sahipken ABD ve mevcut AB oryantalizme doğrudan olmasa da dolaylı olarak açıktır. Eğer Gülenistler yurt dışında da Türkiye’de olduğu gibi kadrolaşmada yer alabildiyse, ileriki süreçlerde bunun da yansımalarını görebiliriz. Asıl uyuyan ama kök-hücreler bu ülkelerdedir. Hatta burada sayısal çoğunluktan ziyade niteliksel bir fark da vardır. Çünkü Gülen çekirdek ve asıl maya kadroyu 1997’de Türkiye dışına çıkarmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki örgütçüler sadece sermaye ve menbaa olarak kullanılmıştır. 

Turgay URGUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...