Sokrat ve Hallac’ı idama mahkum eden ruh henüz ölmedi.
Önce insanların benliklerini almaya çalıştılar. Ardından
bedenlerini kullandılar. Belirli bir süre sonra otoriteye boğun eğmeyenleri isyankârlıkla
suçladılar. Muhammedi solukları kişisel tevillerle boğmaya çalıştılar. İktidara
yakın olmanın gücünü topuz gibi gördüler. Güçlendikçe zorbalaştılar, zorbalaştıkça güçlendiler.
Akif’i sürgüne, Nursi’yi hapse gönderen habis niyet henüz
bitmedi.
Bu ülke tekelciliğin hepsinden çekti. Sigaraya tekeldeyden
ulaşılmıyordu. Birileri laikliği tekellerine alırken diğer taraftakiler dini
argümanları tekellerine aldılar. Ortada
ise Millet’in kendisi kaldı. İnsanlar yaşayıp giderken; birileri batı kaynaklı
terimleri teze dönüştürdü. Birileri ise hali hazırdaki dini hassasiyeti
sömürdü. Ardından ise (sözde) ayrımcılık için değil birleştirmek için
geldiklerini iddia ettiler. Yani fitneye kılıf da uydurdular.
Uğur Mumcuyu ve Necip Haplemitoğlu’nu öldüren kıskanç güruh
henüz gitmedi.
Ölen bizden değilse üzülmeye gerek yok diyenler baş olmaya
talip oldular. (Hatta bir kısmına göre bu
maktuller bunların elinden şehit oluyormuş.) Kaderin tanımına; bir de
‘Başımıza ne geliyorsa dış güçler yüzünden geliyor.’ bahanesini eklediler. Akıllarınca
mesuliyetten kurtulacaklardı. Başkalarını aldatmak için öncelikle kendilerini
aldattılar. Ve insanlığı cahiliyenin de gerisine götürdüler.
Turgay URGUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder