28 Ocak 2017 Cumartesi

HAYIR (1)


Hayatı boyunca hep ‘hayır’ demişti. Hayır demesi ta 80’lerde başlıyordu. Rahmetli Özal, her eve telefon ve elektrik girecek demişti. 'Hayır' dedi. Çünkü birileri elektrik ve telefonun paralı olacağını söylemişti. Çok korktu. Telefonla askerdeki oğlunu arayınca ve elektrik düğmesine basınca etrafa duyurmadan ‘Hay Allah razı olsun.’ dedi. Işık gözünü aldı. Önceleri tekrar muma dönmeyi düşündü. Hatta evindeki mumlar bitinceye kadar ara ara elektrik faturası çok gelir endişesiyle mum ışığında oturmayı denedi. Bir gün yanan muma ve ardından lambaya baktı. Güldü. Bu gülüş Reis’in TOBB toplantısında Kemal Bey’i parmağıyla işaret edip fırçaladığı andaki Kemal Bey’in yüzündeki gülüşe benziyordu. Son mumun bitmesini beklemeden söndürüp çöpe attı.

İstanbul’a 2. Köprü yapılacaktı. HAYIR dedi. Kafasını epey bir karıştırmışlardı. Ne gerek vardı? Ayda değil, yılda bile İstanbul’a  bir defa gitmezdi. Hem daha köyünün yolu asfalt bile değildi. Tam 35 sene sonra kalbinde bir rahatsızlık oldu. Merkezdeki Özel hastaneye sadece TC numarasını söyleyerek girmişti. (TC’yi  facebook’ta adının önüne tepki olsun diye koyduğunda ezberlemişti çünkü eskiden kapısının önünden geçemediği hastanelere sadece TC numarasını söyleyerek girebiliyordu ve her şey bu kadar basitti.) Hastane acil İstanbul’a sevkini istedi. Sevk kelimesini duyunca şimdiki kolaylığını unutmuş olacak ki ‘Tüh öldüm’ dedi çünkü sevk demek kapı kapı dolaşmak demekti. Oysa öyle olmadı. Ambulans helikopterle İstanbul’da özel bir hastaneye sevk edildi. Sevk edilirken yanındaki hemşire ‘Nasıl gönlün rahat mı?’diye sordu. EVET demeyi ar yaptı. Ama HAYIR deseydi yarın hesap günü ne derdi. Gülümseyerek başını salladı. Memnuniyeti yüzüne yansımıştı. Devletinin büyüklüğü ile içten içe gurur duydu. Oy vermediği parti iktidardaydı ama yapılanlar onu acayip mutlu etti. Tedavisi bittikten sonra torunu onu hemen salmadı. İstanbul’u gezdirdi. 3. Köprüden geçtiler. Marmaray’ı ve  Avrasya tünelini kullandılar. Her yere taksiyle değil metroyla gittiler. Sabiha Gökçen havalimanında kızı ona bir çay ikram etti. Uçakla dönmek daha ucuzdu. Kızı ‘İstanbul nasıl, beğendin mi? Dedi.’ EVET dememek için gözlerini kaçırdı. 'Hı hı' dedi. Evine gitti. Yolda giderken birden 10 yıl önce yapılan duble yol dikkatini çekti. ‘Allah Allah dedi. Bunu ne zaman yaptılar?’ Otobüste muavin ‘Çay ister misin?' diye sordu. Hem sıcak asfalt hem de sıcak bir çay hiç de fena gitmezdi. Ama EVET diyemezdi. Dememeliydi. ‘Neden olmasın?’ dedi. Köyünün yolunu Rahmetli Özal ‘Köy Hizmetlerini’ çalışır duruma getirdiğinde asfaltlamışlardı. Hem o zaman köylüler ilk defa Devletin aracının Millete nasıl hizmet ettiği ilk defa görmüşlerdi. Rahmetli’nin 'Halka Hizmet HAKKA HİZMETTİR' diye bir söylemi de vardı. Ama sonradan bu hizmetler köylüler için sıradan olmuştu. Baraj, Sağlık ocağı yapılmış. Kooperatifler kurulmuştu. 'Eve girdiğinde hanımı nasıl iyileştin mi?' diye sordu.  EVET demek kafasında müthiş bir baskı yaptı. Dilinin ucuna kadar geldi. Ama yine de diyemedi ve bu utançla eşine sarılıp hüngür hüngür ağladı. Bu ne yaman bir çelişkiydi. EVETler boğazını düğümledi. Ama diyemedi. EVET, EVET diye haykırmak istiyordu. 

3 gün evden çıkamadı. Kendisine gelince kahvehaneye gitti. Her zamanki masaya oturdu. Arkadaşları SÖZCÜ gazetesini okuyordu. O da onlarla birlikte hep onu, tek onu okurdu. Nedense bu sefer canı istemedi. Çünkü Ak parti düşmanlığından başka bir şey yazmadığını gayet iyi biliyordu. Arkadaşı gazeteyi uzatınca dörde katlayıp yan masaya koydu. Arkadaşları onda bir farklılık hisseti. Kahveci yanına geldi. ‘Abi her zamankinden mi? dedi. EVET dese masadakiler onu dışlardı. Hayır dese ne içecekti. ‘Olsun be koçum, bizde zaten hiç değişim yok.’ dedi. 'Ha 50 sene önceki CHP ha şimdiki' dedi. Dedi demesine ama masada soğuk rüzgârlar esti. Arkadaşlarına İstanbul’u anlatmasına gerek yoktu. Zaten haberlerden ve memleketin her yerindeki açılışlardan gayet iyi bir şekilde yapılanları izliyorlardı.Hatta yapılanları Ak partililerden bile daha iyi biliyorlardı. Fakat muhalif gözüyle, her yapılan işte bir bahane ve art niyet bulmayı geliştirmişlerdi. Arkadaşlarından birisi: 'Zaten dünya gelişiyor. Gelişim normal' dedi. Ama ne hikmetse bu kendiliğinden gelişim chp ve koalisyon zamanlarında olmuyordu. Bulunduğu ortamdan sıkılmaya başladı. Eve gitmek için müsaade istedi. Arkadaşları: 'Eve mi?' dediler. İyi de bu sefer EVET demesi gerekiyordu. Ağzından çıkıverdi. EVET dedi. Arkadaşları dondu kaldı. 'Eve et, eve et lazımmış, kasaba uğrayacağım' diye basit bir kelime oyunu yaptı. Lakin olanlar olmuştu. Masadakiler epey bir bozuldu. 


(devam edecek)          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...