Dün gece saat 11
civarıydı. 4 yaşındaki kızım HANZADE uyumuştu. Bir arkadaşımızın evine ziyarete
gitmiştik. ‘Uyku zamanım geçti yarın kreşe gitmem gerekiyor’ dedi. Allah herkesin
çocuğuna rahat uykular nasip etsin. Çünkü onlar huzur içinde olunca, anne baba
da huzur içinde oluyor.
Eşimle otururken TV
kanallarını geziyordum. Birisinde spiker Türkmen bir komutanla dağlık bir
arazide röportaj yapıyordu. Eliyle gösterdiği yerlerde köylerin ışıkları vardı.
Üzerinde çok özel bir
askeri bir üniforma yoktu. Günlük kışlık kıyafetler vardı.
İzledim. Hepimizin konuştuğu
Türkçe’yi konuşuyordu. Dedi ki…..
Burası bize Osmanlıdan
emanet. Bizler Osmanlının torunlarıyız. Allah’ın izniyle Türkmen dağı
düşmeyecek. (Yüksek sesle 7-8 defa tekrarladı.) Bu dağın arkasında bizim
evlerimiz var. Biz Daeş değiliz. Bizim terörle işimiz olmaz. Bize bugün Rusya
saldırıyor, Esed saldırıyor, İran saldırıyor. Misket bombaları atılıyor. Neden kimse
duymuyor. Yıllar önce buraya geldik. Ve burayı koruyacağız. Ölürsek burada
öleceğiz. Arkamızda Türkiye var. Türk
halkı var.
Spikerin gözlerinin dolduğunu
gördüm.
Gözlerin doldu.
Birkaç gün önce Türkmen
bir babanın şehit olmuş 3 evladına bakışını gördüm. İki kişi kollarından
tutuyordu. Çocukların kıyafetleri kanlar içindeydi.
Dün başka bir kanalda 600’e
yakın sivilin öldüğünü duydum.
Hep bildiğimiz şeyler
değil mi?
Böyle bir dünyada, böyle bir zamanda nelerle
uğraştığımızı düşündüm. Neleri dert ettiğimizi, nelerin peşinden gittiğimizi
düşündüm. Neleri okuduğumuzu, neleri konuştuğumuzu, neleri izlediğimizi
düşündüm.
Dökülüyoruz. Sefiliz farkında
değiliz.
Allah sonumuzu hayır
etsin. Allah oralarda erkekçe savaşanlara güç, kuvvet versin. Makamlarını
cennet etsin.
Turgay URGUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder