23 Temmuz 2013 Salı

Çul (1)


Bir Pazar günü dağda sabahın ilk saatlerinden gecenin kuytusuna kadar bekledim,
Toprak, hava, güneş ve ağaçlarla baş başa idim.
Kimse olmasın istedim.
Yürüdüm.
Acıkırım ve susarım diye az bir erzak almıştım.
Sesler, rüzgar ve dağda bulabileceğiniz her şey vardı.
Derdim başkaydı.
Yazmaya çıkmıştım. Yazdıklarım gerçek olsun istemiştim.
Çok çok yürüdüm. Vakit ilerledikçe korktum.
Kimse yoktu biliyordum.  
Saatim yoktu. Telefonum yoktu.
Zor bir yokuşu tırmandıktan sonra önümde bir vadi belirdi.
Geriye baktığımda epey bir mesafe aldığımı fark etmiştim.
Olduğum yer yüksek bir yerdi. Hava şimdi daha serindi.
Ağaçlar değişmiş. Gökyüzü bir başka maviydi.
Zaman geçiyordu.
Yorulmuştum. Oturdum.
Bağırdım.
“İnsan, insan, insan!!!”
İnsan bile bile korkuya düşer mi?
Yalnızlığı seçer mi?
Derdi sever mi?
Sancım belirdi.
Cebimden not defterimi ve kalemimi çıkardım.
Ve yazdım…
(devam edecek)

Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...