6 Mayıs 2011 Cuma

Boşluktan bakarak 2

Gündemi konuşmayarak, memleket meseleleri yerine masallar diyarından haberler vererek de gazeteciliğin yapılabileceği günler yaşıyoruz. Polyanacılığın daha kapsamlısı babından. Şaha kalkmış bir Millet, önce karşı sonra taraf olmanın dayanılmaz dönüşümünü bir arada yaşıyor. Sahi İzmir limanından kalkan gemiler nereye gitti?  İrşat ve tebliğde post modern devre; kullanım süresi doluncaya kadar ‘adam kullanma’. En yakının, en iyi. En yakının, en haklı olduğu zamanlardan bahsediyorum. En yakın olmanın en önemli özelliği de en çok vermek. Vermekte sınır yok. Paranın son kuruşuna, düşüncenin son kelimesine vermekte özgürsün. Özgür olmak için daha çok, daha çok vermelisin ki daha çok merkeze yaklaşasın. Hem sen dışarı da kendi başına yaşayamazsın. Merkez demek kurtuluş demektir. Kurtar kendini.

Genel başkanın sağında ve solunda gezerken içinden konuşarak parti içi demokrasiyi yaşamak zor olsa gerek ki dışarı da yumuşak kollarda Nirvanaya ulaşma gayretinde olunuyor. (Yaşasın demokrasi, yaşasın demokrasi çığlıkları yükselir o özgür anlarda. ) Hazır listeden gelene konuşma hakkı verilmesi zaten getirilişin özüne aykırı olmaz mıydı? Salt çoğunluktan alt çoğulculuğa evrimle halidir bu. Bir sonraki evresi de matematikteki limite örnektir. Hele bir limite ulaştın mı, zorlama ve performansı attırma derdinden de felaha ermiş olursun. Gayrisini salıver gitsin. Ver gitsin, ver gitsin.

Kötünün iyisi kıvamında değirmekrosi. 12 Eylül 2011 mağdurlarının hali olacak? Evren’e mahkeme yolu açıldı mı? Yoksa kanalla birlikte tören ile mi  açılacak? Biz en iyisi bedduaya devam edelim veya ebced ile Evren’in ölüm tarihini ortaya çıkaralım ki Millet biraz rahatlasın, gevşesin.  Nekrotik balans.  ‘Evet’ ateşi de ne çabuk sönüverdi. Yaşasın biz kazandık.

Turgay Urgur   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...