5 Mart 2011 Cumartesi

Oyuncu

Tüm oyunculara senaryolar üç gün önceden dağıtıldı.

Herkeste iyi bir hafıza olduğundan herkes bölümünü ezberledi.

İki saat öncesinden set hazırlandı.

Dekor ve kostümler en ince ayrıntısına kadar düzenlendi.

Işıklar yandı.

Çekim başladı.

Birinci oyuncu gelir:

--- Günlerdir burada seni bekliyorum, neredesin?

İkinci oyuncu :

--- Artık gelmek istemiyorum. Yoruldum ben bu işten.

--- Neden?

---Neden olacak; hep aynı sözler, hep aynı gülüşler, hep aynı bakışlar.

---Herkes halinden memnun, değil mi?

---Ben herkes değilim. Sen herkes misin?

Üçüncü oyuncu gelir:

--- Gençlik ne haber ?

Yönetmen şaşırır. Çünkü bu okunması gereken replik değildir. Tüm oyuncular duruma şaşırır. Lakin kayıt devam etmektedir. Diğer oyuncular ve ekip bir birine bakar. Şaşkın, meraklı ve bekleyen gözlerle.

---Gençlik ne haber dedim. Duymadınız mı? Yoksa öldünüz mü? Unuttum be yaa.. Siz ölemezsiniz bile. Siz hiçbir zaman yaşamadınız ki! Ölesiniz. Mesela siz hiçbir zaman konuşmadınız, hiçbir zaman bağırmadınız, hiçbir zaman kavga etmediniz, hiçbir zaman ağlamadınız.

--- Ya neydi ya yaptıklarımız?

---Konuşturuldunuz. Bağırtıldınız. Kavga ettirildiniz. Ağlatıldınız. Daha da acısı siz hiçbir zaman düşünmediniz. Sizin için düşünülenleri düşünüyor gibi yaptınız. Bana bir cümle söyleyin sizden olsun. Bana bir hatıra söyleyin içinde siz olun. – Cebinden kendisine üç gün önce verilen kâğıtları çıkarır ve diğer oyuncuların önünde havaya fırlatır.

--- Ben yokum. Anlasanıza burası yok. Düşünmediğim yerde ben yokumdur. Ben’in olmadığı yerde varlık yoktur. Söyle bana sen var mısın? Ya sen, sen ne kadar varsın? Ya sen, sen ne kadar sensin?

Herkes bir birine yeniden bakar. Her bakışta karşıdaki kişiler adeta yok olur. Sanki boşluğa bakarlar. Kayıt cihazının sesi boşluğu ve sessizliği doldurur.

Konuşmasına devam eder, sesi daha gür ve anlaşılır bir hal alır.

---- Birinci gün, ikinci gün ve üçüncü gün. Birinci ve üçüncü günler belirsiz Belirli. İkinci gün asıl belirleyici olan. Fark ikinci günde. Hayatımda her ikinci günde ellerimi bir daha, bir daha açıyorum ve bekliyorum. Beklerken kendimi dinliyorum. Beklerken soruyorum, kendimin sorularına kendim cevap veriyorum. Cevaplarımı soruyorum.  Beynimin içinde tutamadıklarını söylüyorum ve herkes beni izliyor. Bana bakıyor. Çünkü ben “kendimi anlatıyorum.” Kendimden olanları anlatıyorum. Ben farklı yaratıldım, farkımı korumalıyım ancak bu şekilde özüme saygı duyarım diyorum. Herkes beni oraya-buraya çekerken ve çekiştirirken ben gökyüzüne bakıp, yere eğiliyorum. Yerdekilere eğilmiyorum. Huzuru böylece buluyorum.

Turgay Urgur




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...