17 Aralık 2023 Pazar

DEGENERATION


 Remembering being accused of alteration,

Accumulates addicted sensation.

Aware of acquiring endless caution,

I set out a barren destination.


Only the unblushing devious conceals,

However it’s the soverign past that really conducts.

Abandoned distress complains,

While cerenomy of darkness compels.


Embarras me as usual,

By the odour of your arrival.

Knowing that nothing makes me equal,

I still long for an accompanied burial.


TURGAY URGUR

Tüm ifa

29 Ekim 2023 Pazar

Filistin

Yolcuya sordum.

-Filistin kan ağlıyor. Ne yapmak gerekiyor? 

Yolcu sessiz kaldı.

-Dedim: Neden sustun?

-"Belki çaresizliktendir." dedi. 

-Hiç mi elden gelen bir şey yok?

-Elbet vardır. Olmalı. Olmazsa sorun vardır. 

-Konuşanlar, yorum yapanlar, resim paylaşanlar, toplananlar var.

-Doğru var.

-Peki en doğrusu sence ne? 

-Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Çok şeyi bildiği(mizi) sanıyordum ama bu sefer gerçekten bilmiyorum.

-Peki bu işi vebali var mıdır?

-Olmazsa sorun vardır. 

-Peki vebalden kurtulmanın çaresi var mı? 

-Elbette o da vardır. 

-Ne düşüyorsun?

-Bir Müslümana "imtihan" olarak kendisi yeter. Hani derler ya... Parayla, kadınla, çocukla, felaketler ile imtihan olmak falan diye. Bence en büyük imtihan insanın kendisine karşı duran diğer bir kendisi. İçindeki çatışmaları yaratması, sessizliğe yumulması, yok sayması, yok saymaları, olup biteni kabullenemeyişi, sıradanlaştırması, suçlaması, suçlu bulması, kelime oyunlarına girmesi, tartışmalar açması, üstlenmemesi, çoğunluk gibi davranmayı maheret sayması, sorumluluğu üst mercilere atması, her hangi bir olay gibi görmesi, umursamaması, ekranı çabucak değiştirmesi ve dahası içinde kafasında evirip çevirip sonrasında dillendirdiği ne varsa... Evet evet... ne varsa...Hepsi; insana (ya da Müslümanım diyene) imtihan olarak yeter. İnsanın ölüme üç farklı bakışı var. Uzaktakiler için, yakınları için ve bir de kendisi için. İnsan üçü için de farklı düşünüyor. En kötüsü de ne biliyor musun? Kişinin "Hayat devam ediyor." algısı içine kendisini illaki dahil etme isteği. Sanki bu algının dışında kalırsa yaşayamayacak. 

-Yani?

-Yani illa bir şeyler söylememi istiyorsan, şunu çok net söyleyebilirim.

-Nedir o? 

-Korkuyorum.

-Neden? Ölmekten mi? Aynı şeylerin senin de ailenin başına gelmesinden mi? Neden?

-Yarın mahşerde bunun hesabı sorulurken bize, bizim gibi ya da benim gibi olanlara söyleneceklerden korkuyorum. Çünkü orada muhtemelen şimdi çok kullanılan yarım yamalak tarih argümanları, ideolojik sapmalar ve diğer bir çok safsata işe yaramayacak. Çok garip. Henüz acının vehametini bile kavrayamadık. Ne diyelim? Allah asıl bizi korusun. Bugün 'ben' bu katliam karşınsında ne yapacağımı, nasıl davranacağımı, günümü nasıl şekillendireceğimi bilmiyorum. 

Bizler bu acılar yaşanırken, hayat şeklimizi baştan sona kontrol etmeliyiz. Bu acıları gördükten sonra donanımlı bir Müslüman nasıl olunur dört elle öğrenmeye çalışmalıyız. Kuran ve Sünneti Seniyye'ye sımsıkı sarılmalı ve Allah'ın farzlarını ve Efendimizin Sünnetini yaşamalıyız. 

-Son sözün nedir yolcu?

-Allah'ım Sen çok bağışlayansın. Bizleri koru. 


Turgay URGUR




 




1 Ekim 2023 Pazar

ŞİİR 4

 Aşkıyla göz göze gelemeyenlerin,

İki lafın belin kırıp gülemeyenlerin,
İşin gerçeği bir türlü sevemeyenlerin,
Oyuncağıdır şiir.
Gördüklerini değil görmediklerini,
Bildiklerini değil aslında hiç bilemeyeceklerini,
Yaşadıklarını değil yaşayamayacaklarını,
Anlattıkları bir yalandır şiir.
Kelimenin matematiği,
Geçmişin bulmacası,
Hayallerin istismarı,
Hayatın aslında hiç olmayan kısmıdır şiir.
Fakir tarzı umut,
Zengine benzer yalan,
Boş zamanın hırsızı,
Gerçeğin katilidir şiir.
Boşuna okumayın,
Yazmaya asla çalışmayın,
Ezberle kendinizi yormayın,
Bozuk ve can çekişen bir düzenin son sözüdür şiir.
Turgay URGUR

UMUT

 Umut kaç para anne?

Alsak,
En azından bu akşam evimize götürsek.
Hem kardeşlerim de çok istiyordu,
Ne olur azıcık da olsa alsak?
Hem sözün vardı:
Hiç yaramazlık yapmazsak bize bir şey alacaktın,
Söz anne! Ben bir daha bir şey istemeyeceğim,
Umut kaç para anne?
Söz anne! Onu hiç kaybetmem,
Herkesle paylaşsam bile ölünceye kadar korurum.
Kıymetini bilirim,
Gündüz gece yanımdan ayırmam,
Sabahları beraber güneşe,
Geceleri yıldızlara,
Baharda ekinlere,
Kışta dağların eteklerine bakarız.
Hiç bir şey yapamazsak;
Boş yollara,
Bir kalemle kağıda,
Duvardaki resimlere,
Geçmişteki emeklere bakarız.
Anne! Umut kaç para?
Hem arkadaşlarıma da veririm,
Yanına birazcık sonsuzluk ekler,
Bol miktarda mutluluk katar,
Huzur ile birlikte herkese dağıtırım.
Umut kaç para anne?
Ben geçen bayramlarda biriktirdiklerimi de sana veririm,
Pazarda bir kaç şey satarım,
Hafta sonları oyun parkında çalışırım,
Dişimi sıkar,
Gerekirse az yerim,
Ne olur anne! Umut alalım.
Geçen derste öğretmenim söyledi:
İnsan umutsuz yaşayamazmış.
Ve dedi ki:
Gurbette evlat,
Hastanede hasta,
Köyünde oğlan, kız,
Döşeğinde ihtiyar,
Doğan her çocuk umut edermiş.
Hayattan hak etmeyi istemenin diğer adı umutmuş,
Üzülünce seni yine hayata bağlayan,
Her şey bitti denildiğinde birden gelen,
Çaresizce otururken haydi kalk diyen,
İnsanın içindeki diğer insan,
Yoklukla var olan,
Kötüye iyiden bahseden,
Düşerken göz göze gelinen,
Herkesin olsa bile hiç bitmeyen,
Aslında umutmuş.
Biz de alalım Anne!
Umudumu bana sen alırsan,
Başkasıyla alacaklarıma benzemez,
Bir ömür değil bin ömür yanıma karamsarlık gelemez.
Umut kaç para Anne?
turgay urgur

YABANCI 1

 YABANCI -1 ( yeni)

Çok kalabalık şehirler gördüm,
Vapurdaki zaman kadar özgürlüğü olan,
İskeleye varınca telaşa boğulan,
İtiş kakışlarda bile özenilmiş bir plan,
Varmak istenilen yere şartlanmış her an.
Çok kalabalık şehirler gördüm,
Soğuk bir acımazlığa sahip gecesi,
Sonsuzluğu andıran serseri çilesi,
Sabahları cesur umutlarla aranan tesellisi,
Oysa aynı bilindik tını bir ötesi.
Çok kalabalık şehirler gördüm,
Tok iken cümle aleme meydan okuyan,
Aç iken avunayım diye kendini yok sayan,
Aklı başına gelince usul usul benlik arayan,
Bulamayınca yine hanesinin kapısını yoklayan.
Çok kalabalık şehirler gördüm,
Küstahça ölümle şakalaşan,
Çıkmaz sokaklarda biliyorum edasıyla dolaşan,
En küçük kavgada çoğuz biz diye şımaran,
Kaybetmeye yakın söve söve kaçan.
Üşüdüğünde son meteliğine sarılan,
Ve sabaha yakın uyuyan,
Yalnızlığında ışıklara ve seslere kanan,
Direncine bazen kendi bile şaşıran,
Lakin kazanmak için iradesini satan,
Vakit dolunca dayanamayıp yıkılan,
Çürüdüğünün farkında olmadan batan.
Mayhoş bir nezaketin ardına saklanan,
Ekmeği için türlü zılgıta katlanan,
Aslında her nefesinde darlanan,
Herkes gibi gençliğine içten içe yanan.
Çok kalabalık şehirler gördüm.
Metro sesiyle hayalleri dürtülen,
Sonraki durakta gerçekle ürtülen.
Sinsi bir kabullenişle kirlenen,
Fırsatını bulunca irileşen.
Çok kalabalık şehirler gördüm.
Gel ve direnelim,
Bu kalabalıkta bir mazi edinelim,
Beraberiz diye sevinelim.
Turgay URGUR

yolcu 11

 

Yolcuya sordum: Hayat nedir?
Bilindiğinde bilinmeze, görüldüğünde görünmeze dönüşen bir SIR dedi.
Peki ölüm nedir dedim?
Bir güzel mekandan çok güzel bir makama geçiren kapı dedi.
Peki … zaman nedir dedim?
Sabrın çetelesi dedi.
Peki… ya aşk?
Kimi zaman O’nun rızası için yapılan bir iyilik, çoğu zaman secdeye varan ruh dedi.
O zaman bunların hepsi de (hayat, ölüm, zaman ve aşk) gerçek mi dedim?
Varlığın kadar gerçek dedi.
Peki bana düşen ne dedim?
ŞÜKÜR dedi.
Bu kadar basit mi dedim?
Nefes kadar basit ve latif, nefis kadar zor ve düşman dedi.
Şükre nasıl başlanır dedim.
-Susarak dedi.
Sustum.
Kandiliniz mübarek olsun,
Turgay Urgur

18 Ağustos 2023 Cuma

GERÇEĞE DÖNÜN 1

 Bizi geliştiren hayattaki tecrübeler ve yaşadıklarımız değil yaşadıklarımıza karşı aldığımız tavır ve tutumdur.

Yaşadıklarımıza ilk tepkimizdir, ilk sözlerimizdir. Sorun anında, sıkıntı anında ilk düşündüklerimizdir.
Evet… bizi iyileştiren, bizi iyi insan yapan felaket anındaki ‘duruşumuzdur.’
Sabırdır.
Yüreğimize ve düşüncelerimize olan hakimiyettir.
Metanettir.
İnsanın başına bir dert geldiğinde ister istemez hem dışına hem de içine karşı bir savaş açar. Etrafını suçladığı gibi kendisini de suçlar.
Oysa ‘sabrın’ asıl gösterilmesi gerektiği an ‘tam da’ ilk toslamanın olduğu zamandır.
Başlangıçta da belirtildiği gibi bizi geliştirecek olan tecrübeler/sorunlar yığını değil o sorun zamanlarında sahip olduğumuz ‘insani’ duruştur.

Vedaların GÜCÜ

 

Söylenmeyenleri söyletir,
Hiç ağlamam diyenleri ağlatır,
Dargınları barıştırır,
Helali ve helalliği hatırlatır,
Emek varsa gururlandırır,
Yoksa sıradanlaştırır,
Çoğu zaman susturur,
Ara ara güldürür,
Pek sık düşündürür,
Elleri ayakları dolandırır,
Kini, nefreti anlamsızlaştırır,
Gözleri ve yüzleri kaçırtır,
Kimilerini şaşırtır,
Kimsesizleri iyice kimsesizleştirir,
Pişmanlıkları pekiştirir,
Özlemleri depreştirir,
Burunları sızlatır,
Kulakları çınlatır,
Dudakları burkar,
Boyunları eğer,
Dizlerin bağını çözer,
Omuzlara çöker,
Mazinin sırlarını söker,
Bazen belleri bile büker,
En zoru da insanın yüreğine oturur.
VEDALAR çok güçlüdür.
Her veda için vedalaşmak nasip olmaz,
Her giden geri gelmez,
Sanki insan bunları bilmez,
Nice acıları gizler,
Ama bazı vedaların acısı gizlenmez.
Yolcuyuz,
Yolcu vedalara alışıktır.
Vuslata aşıktır.
Yolcu unutmaz!
Her şey gibi vedaları da anlamlandıran inançtır.
Yolcu unutmaz!
Marifet önce veya sonra gitmek değildir,
Özlemle ayrılanları özlemle beklemektir,
‘O’ sancağı bulmak,
‘O’ kervana katılmaktır,
Rasüle seslenip:
‘Mahçup ve eksik ben geldim Ey Sevgili!! ♥️♥️♥️🌹🌹🌹’ demektir.
Vedalar güçlüdür,
Aşk gibi veda da insana özeldir,
Aşk ile sarmalanmış,
Kucak kucak sarılmış,
Her veda vuslata yakindir.
Allah’a giderken “Allah’a ısmarlamak” ve “Allah’a emanet etmek” hiç şüphesiz en erdemli şuurdur.
Aşk şuurun kucağında,
Veda emanetin bağrında,
İnsan yolun sonunda,
Hak yüreğimizde,
Hak yüreğimizde,
Hak yüreğimizde,
Geldik kapına.
Aç! Ya RAB!
Hürmetin kapısını,
İbadetin kapısını,
İdrakin kapısını,
İnsanlığın kapısını,
Aç! Ya RAB!
Yol uzun,
Vedaya hazırlanmak gerek.

Henüz zaman varken veda et sevdiklerine,
Söylemek istediğin ne varsa söyle!
Duvardaki resimlerine,
Masandaki kitaplara,
Garajdaki arabana,
Eşinin, dostunun, çocuğunun gözüne doya doya bak!
Onlara birer emanet bırak,
Unutmayacakları bir iki söz söyle,
‘Ben yolcuyum.’ de.

Üzülmesinler diye dik dur,
Hatta bir kaç güzel anıdan bahset,
Aman! Kendini salma!
Çünkü illa ki bir gidiş var,
Kaçış(ın) yok!
Edebinle, hürmetinle, saygınla git.
Geçmişin hatalar ile dolu olabilir,
Muhakkak gidişine herkes üzülmeyecek,
Sevinenler de olacak elbet,
Lakin sen hatalarını da, sevaplarını da yanına al!
Ve yola öyle çık!
Ha bir de şunu unutma!
Senin için çok değerli olan bu vedan herkes için aynı değerde olmayacak.
Yani gelişin gibi gidişin,
Gidişin gibi dirilişin hep yalnız hep yalnız olacak!

Hazır mısın? Diye sormuyorlar,
Onun için mümkün mertebe her an tetikte ol!
İnan ki her hangi bir sırası yok,
Sırayı veya kaideyi belirleyen bir güç insanda yok.

Yolcu unutma!
VEDALAR GÜÇLÜDÜR.
Sen sen ol! Bu dünyada yolcu kadar eğlen.
Yanında götüremeceğin şeylere gözünü daldırma,
Zaten yeteri kadar yükün olacak,
El alemin sözüne aldırma,
Deli divane gibi bir mala bir makama saldırma!

Durum bundan ibaret…
‘Hakkını helal et!’



Turgay URGUR

İlginçtir…


Dıştan gelen bir insana yardım etme heyecanımız içimizdekiler için geçerli değildir.
Özgürlüğü savunmak ile özgürlüğü yaşamak birbiriyle pek anlaşamaz. Çok sıkı savunduğumuz özgürlüğü bir türlü yaşayamayız.
İnsanları kandırmaya kendimizden başlarız. Ve ilginçtir, başarırız.
Yapmadıklarımızı söylemeği severiz. Yaptıklarımızı ise gizlemeyi tercih ederiz.
Gerçek hayattaki rol kabiliyetimiz sahnede kayboluverir.
Bölünmeyi değil bölmeyi, toplamayı değil çıkarmayı, tüme varmayı değil tümden gelmeyi, klasik soru ve cevapları değil şıklılarını, coğrafyayı değil tarihi severiz. Felsefeden korkar ama ilahiyata da emek ve zaman vermeyiz.
Farklılık bazen zenginlik, çoğu zaman fakirliktir.
Para varlığında beş para etmez.
Düşündüklerimizi söylemez, söylediklerimizi düşünmeyiz.
Başkasının şeyhi, kendimizin müridi oluruz, olmak isteriz.
İlginçtir. Zamandan şikayet eder ama başımız sıkışınca ya da sorunları halledemeyince / çözemeyince her şeyi zamana bırakırız.
İlginçtir. Kendimizi illaki bir düşünceye, akıma, gruba ve benzerlerine bağlamak isteriz.
İlginçtir. ‘Eleştiri’ en kolay yaptığımız işlerdendir ama aynı ‘kolaylığı’ eleştirildiğimizde işletmeyiz.
Ve yine ilginçtir. İşler zora girince kaldığımız yerden değil de ‘sıfırdan’ başlamak gibi bir söylemi geliştiririz.
Ve çok ilginçtir. Sormayı/ sorarak bulmayı değil deneye deneye öğrenmeyi marifet biliriz.
İlginçtir. Suçlu ararız. Bulamazsak ‘neden’ ararız. Onu da bulamazsak kendimizi suçlarız. Onu da yapamazsak, o da bizi kesmezse başımıza gelenleri ‘hikmete’ bağlarız. Oysa aslında istişare gibi çok kolay bir tavsiye vardır.
İlginç midir? Bilmiyorum. Her geçen gün; dostluklardan, güvenden, vefadan, şuurdan, iyi niyetten bir şeyler eksiltiyor. Ve biz insanlar halâ bir şeylerin kendi kendine düzelmesini, değişmesini bekliyoruz.
Turgay URGUR

ÖLÜMÜ HATIRLATIYOR

 


Gecenin derindeki tenhası,

Sözün usul usul kaybolması,
Yıldızların metaneti ve ciddiyeti,
Zamanın şeriksiz hakimiyeti,
Rüzgarın bana verdiği avans,
Nefesin hediyesi son şans,
Göz kapaklarımın teslim oluşu,
Ruhumun acil çıkışı buluşu,
Odam dolusu boş anılar,
‘Bir gün’ bildiğim hiç yıllar,
Zorla götürülen çaresizliğim,
İfşa olmuş korkularım,
Aynalara dönüşmüş günahlarım,
Üstüne viraneler kurulmuş sevaplarım,
Seninle yaşanmamış olan her şey,
Benimle gömülecek her bir şey,
ÖLÜMÜ HATIRLATIYOR.
Ve gözlerin,
Ve ela gözlerin,
Ve bana bakan ela gözlerin,
Ve bana geçmişle bakan ela gözlerin,
Ölümü hatırlatıyor.
Avutuyor,
Ne de güzel avutuyor.
Hayat bitmek üzereyken,
Hayal hapını alıp alıp uyuyakalmak,
Çok güzel avutuyor.
Lakin uyanınca…
Güneş bile artık BANA ÖLÜMÜ HATIRLATIYOR.
Acıma lütfen!
Lütfen acıma!
O bakışlar BANA SADECE ÖLÜMÜ HATIRLATIYOR.
Hapım nerede?
Hayal hapım nerede?
TURGAY URGUR

2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...