İnsan tüm yaratılanlar
içinde en büyük kemale sahip olandır. Kainatın en değerli meyvesidir. En
hassasıdır. Alemlerin Rabbine muhatap olabilir. İşte bu yüzden insanlar; bilhassa çocuklar ve öğrenciler sevgiyi ve
şefkati ziyadesiyle hak ederler. Güzel sözü, samimiyeti hak ederler.
İnsanın acizliği, fakirliği
ve ihtiyaçları sonsuzdur. Mahiyetinde çeşitli hissiyatlar ve duyular mevcuttur.
Çok çeşitli elemleri hissedebilir. Bu elemler, sıkıntılar kişide ruhsal
bunalımlar oluşturabilir. Asrın sorunlarına baktığımızda, sokaktaki
öğrencilerimizi gözlemlediğimizde veya aile içi iletişimsizlikleri
irdelediğimizde bu bunalımlardan mütevellit sorunlar görürüz. Kişi tek başına bu sorunlarla mücadele
edemez ve kendisine bir rehber, yardımcı arar. Anlaşılmak ister. Öğretmenler bu
boşluğu doldurması gereken öncelikli sorumlulardır ve bunu yapabilecek
zamanları, kültürleri vardır. Bununda özet yöntemi güzel sözden geçer.
Özgüven boşluğunu
ümitsizlik ve korku doldurur. Özgüven noksanlığı bir boyutuyla da kendini
gerçekleştirememe endişesidir. Yani, şöyle ki: insan aslında sonsuzluk özlemi
çeker. Malumunuz olduğu gibi her bir şahıs isteklerini yerini getirdikten sonra
ardışık boşluklara düşer. Önüne yeni hedefler koyar. Kendisini farklı uğraşlara
salar. Lakin bunların hiç birisi onu bihakkın tatmin etmez. Sonsuzluk arzulayan
ve sonsuzluğa ihtiyacı olan gençlerimize ancak sevgi diliyle ulaşabiliriz. Kötü
ve sert yaklaşımlarla yavrularımızın arayışlarına çare olamayız. Onlara meslekleri, dersleri, kişisel
gelişimleri hakkında bilgilendirirken aynı zamanda içlerindeki bitmeyen incecik
mahfi matlabları için de arkadaş olmalıyız.
Gaflet veren levhiyatlar
şimdilerde gençlerimizin zihinlerini mütemadiyen meşgul ediyor. Derslerinden ve
eğitimlerinden ziyade dışarıdaki faidesiz ortamlar onları oyalıyor. Sosyal medyadaki, kafelerdeki,
televizyonlardaki virüs mahiyetindeki ruhsal salgınların ve bilinçli
saldırıların tedavisi tane tane güzel sözlerden geçiyor. Eğer onlarda bu
ruhsal hastalıklara karşı bağışıklık sistemi oluşturmak istiyorsak mutlaka ama
mutlaka küçük yaştan itibaren onları sürekli sevgi ve güzel davranışlarla
donatmalıyız. Sevdiğimizi hem söylemeli hem de göstermeliyiz. Bu mücadelemizi bireysellikten çıkartıp
kollekttifiteye dönüştürmeliyiz. Eğitimde sevgi dili müşterek bir zemine
taşınmalıdır. Pedagojide terminoloji olarak değil aktif olarak kullanılmalıdır.
Turgay URGUR
İngilizce öğretmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder