21 Kasım 2010 Pazar

Zaman ve Sevgili

Sevgili aynen zaman gibidir. Seni yaşlandırır, türlü hallere sokar, eritir, bitirir. Saçlarına ak düşürür, yüzüne çizgiler çizer. Seni hiç durmadan arkasından koşturur. Bir an olsun geri gelmesini, dönmesini istersin ama nafile. O hep kaçar, o hep gider. Hatta bazen seninle olmasa bile sadece yanında duruvermesini istersin ama yine nafile, yine boş. O hiç durmaz, o hiç beklemez. Her ikisiyle de kötülük bitmeyen kâbus, iyilik kısacık bir tatlı rüya olur. Her ikisinden de medet, her ikisinden de acıma dilersin ama onlar senden acı duymayan insan olmanı isterler. Senin gözünde her ikisi de senden aldıklarıyla gençleşirler.

Sevgili aynen zaman gibidir. Zaman için geçerli olduğu gibi, bilinenin aksine seni olgunlaştırmak yerine çocuklaştırır. El âleme güldürür, kara kara düşündürür. Seninle dar bir mekanın içinde türlü türlü oyunlar oynarlar . “Kulaktan kulağa” ile “Kör ebe” bu oyunların en çok oynananlarıdır. Önce sabır, sonra oyun bozan en sonunda da  isyan ettirir.   İnsanın zamanla tanışması ile sevgili ile tanışması da aynıdır. Önce çok samimi, doğruya doğru, içten, yalansız ve bir birinden kötü söz ve tavır ummaz bir ilişki vardır zaman ve sevgiliyle. Lakin her ikisi ile de muhabbet arttıkça araya yalan, suçlama, iftira hepsi de birden karışır. Sonunda ise şiddetli geçimsizlik nedeniyle zamandan ve sevgiliden ayrılık kaçınılmazdır. Tabi bu aşkların ve maçların galibi yine sevgili ve zamandır.

7/24 ücretsiz hizmet verir,
Sevgili ile Zaman kuaförü.
Saçına beyaz boya,
Alnına çizgi çizerler.
Sen oturursun,
Onlar durmadan dönerler etrafında,
Başın döner bu hızdan.

Durun! Durun dersin.
Duymazlar seni.

Sabır,
Eyyub dilinde.
Deniz ve balık,
Yunus emrinde.
Zaman taht kurmuş,
Sevgilinin gözlerinde.
Geçer, geçer.

Koşturdun peşinden,
Hiçe erişmeden.
İki kaçak,
Varlık tünelinde.
Bir mahkûm kul,
İrade-i kader elinde.
İradesi elinde ehliyet,
Ya kötü ya da iyi niyet.

Anladım.
Zaman gergef,
Sevgili bir çiçek.
Sevgi bir ip,
Söz iğnesinin ucunda.

Ve yine anladım.
Gergef uzar,
Çiçek büyür.
Hayal mekânında.
İp biter,
İğnenin ustası yorulduğunda.


Sevgili ve Zaman nazlı bebektir senin kucağında. Büyüdükçe senden kaçarlar, seni unuturlar. Lakin sen onlara olan sevginden dolayı durmadan ararsın onları. Bir gün seninle sonsuza dek var olacakları hayali ile beklersin, dua ile niyaz ile beklersin. Sevgili ve zaman beklenen, işin erbabı için ise bekletilendir artık.

Gün olur, sende büyürsün zaman ve sevgili ile. Bir gün ansızın üçünüz hiç beklenmedik bir anda bilinmeyen bir yerde buluşursunuz. Bu buluşmadan kimsenin haberi yoktur. Beklenmedik bu duruma herkes şaşırır. Sabahları geceler, ayları yıllar takip eder ve siz üçünüz hiç durmadan derin mevzuları derinden ve inceden konuşursunuz. Gâh sevinir, gâh tebessüm eder, gâh ah çeker, gâh dudak burkarsınız. Konuşmak, soru sormak size ağlama fırsatını vermez. Merak edilen, anlatılmak istenen ve bitmeyen bir çok şey vardır. Çünkü bu yaşanmamış bir hayatın hikâyesidir. Çünkü bu imkânsız bir aşkın imkânıdır. Çünkü bu geçen zamanın geri gelmesidir.  Anlarsınız ki siz konuştukça içinizde bir de sizden daha çok konuşan ama isteklerini kelimelere dökemeyen, onlardan cümle yapamayan bir başkası var. O içinizde söylenmeyenleri bir yere biriktirir. Biriktirir.

Bu buluşmanın da sonu gelir. Anlaşılan odur ki ! Zaman olsa olsa seni ‘Hak’ka götüren bir binek, sevgili de Cemal ve Cemil’in bir dünyalık cilvesidir. İçinde birikenler bitinceye kadar ‘zaman’ ve ‘sevgili’ böyle bilinir. Ne zaman ki onlar azaldı, bitti; hikaye o zaman yine başa döner.  “Sevgili aynen zaman gibidir. Seni yaşlandırır, türlü hallere sokar, eritir, bitirir.”diye baştan başlar. Bir sonraki buluşmaya ömür yeter mi  ? Allah Kerim. Anlaşılan odur ki ! Söylenmeyenleri bir hayli biriktirmek gerek, bir ömür yetecek kadar biriktirmek gerek. İman ile kalbi alim, İslam ile beyni muallim yapmak gerek.  

Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...