8 Kasım 2010 Pazartesi

Mağaradakiler ile Mağazadakiler

Aforizmalarım eşliğinde yazım.

Sevmek başlangıçtır, en başlangıç.
Düşünce zahmetli bir iş, insan tembel işçi.
Geçmiş kulaklarımda çınlayan bir çan, gelecek yüreğimde duyulan ezan.
Dostlar dostlar meyhanesinde.
Kadın büyük çocuk, para oyuncak.
Günden güne koşarken gününü kaçıran yine kadın.
Mağaradakiler ile mağazadakiler.  


Hucurat, 13. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.

İnsan bu ayetin mealini okuyarak ta hiç şüphesiz kolay bir şekilde ayrışma ve farklılaşmanın çatışma yerine tanışma getirmesi gerektiğini anlayabilir. Mesele güncel yönüyle menfi ve müsbet fikr-i milliyeye gidiyor şöyle ki yüz yıllar boyunca İslama kale olmuş bu fikr-i milliye kale olmayı bırakıp kalenin içindeki elmaslar olmaya yeltenmesin. Bu beyhude bir uğraştır, fayda değil zarar getirir. Büyük Birleri görmeyip, zırh olması gerekenin iç olmaya çalışması içi de bitirir. Türklüğün İslama hizmeti tarihindeki en büyük iftiharıdır. Herhalde tarih bu büyük gerçeği inkar etmez. İnkar edilemeyen, Avrupa’nın benimsediği bu gerçeğe sırt çevirmek ancak Türklük menfaatine karşı olan zihniyetlerin yararına olabilir. Ek olarak şunu da belirtmeliyiz ki Avrupa’yı veya Avrupa kültürünü şu an olduğu gibi körü körüne taklit insanı etse etse maskara eder. Her kültürün kıyafeti ayrıdır, birisi diğerine denk gelmez. Yaşam şekli kullan- at mantığı ile durmadan değiştirilecek olursa yarın veya öteki gün asıl olan haliyle ilişkisi kalmaz. Bireyin geçmişinden kopması demek toplumun hafızasını silmek demektir ki hafızasız bir millet kolay bir yemdir. Böyle toplumlarda tüketim belirli süre sonra gelenek haline gelir, sonrasında ise gelenek ve görenekten tiryakiliğe evrilir. “Komşuda var bizde neden yok?” mantığı şehir, ilçe, kasaba, köy, anne-baba ve nihayetinde çocuğa ulaşan bulaşıcı bir hastalık olur. Günlük sohbet, düşünce ve konuşma artık bu eksendedir. Toplumun ruh ekseni ciddi manada kaymıştır artık. Cep telefonun markası, kullandığı temizlik malzemesi, evine aldığı beyaz eşyası, dört çeker arabası, pahalı elbisesi, uyumlu çantası,  onun gereğinde kimlik kartı olarak ta kullanabileceği değişken vitrinidir. İnsan artık bu noktadan sonra en üst satırdaki farklı yaratılmadaki incelikten tam bir zıt simetride kendi farklılığı peşinde olur. Onun bu farklılığı, tanışmak ve kaynaşmak minvalinden öte ve ters istikamette ayrışmak ve gruplaşmak istikametindedir. Bunun en güzel örneği günümüz şehir yapılanmalarıdır. Yan yana dizilmiş, sırt sırta vermiş, bahçesi bahçesine girmiş, karşı karşıya bakan ve göz göze gelen mahallelerin yerini artık etrafı çevrili, koruma görevli, merkezden uzak, kat ve kat, katlamalı binaların almasıdır. Hatta yabancı kelimeden devşirilen manası ile apartmanların. Gelir seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle bodrum kata gömülen daire sahibi ile  çatının gazabından korunmak için tampon vazifesi gördürülen daire sahibi arasındakilerin merdiven selamlaşmasını ve çöp kovasını bırakırken göz göze gelen orta sınıfın  ‘komşu komşuluğunu’ en iyi buralarda görürüz. Birey farklı yaratılmayı da aşmıştır artık ve farklılık yaratmaya başlamıştır.

Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...