İnsanın yerden göğe amudi
yükselişinde kendisine bir yol bulması gerekir. Çünkü Vahidiyet içindeki
Ehadiyet tüm kâinata baktığı gibi bilhassa insana da bakar. Uluhiyet neticesindeki
yardımlaşma ve dayanışmadan en çok insan istifade eder. Rahmaniyetteki
uygunluk, düzen, benzeme de yine insanla doğrudan ilişkilidir. İnsanın her
türlü güzelliği ve özelliği de Rahim isminin bir yansımasıdır. Böyle olunca
insanın muhkem bir irade için öncelikle varlığı ve Yaratıcısı arasındaki
ilişkiyi anlama gayretinde olması gerekmektedir. Bunu yapmak için de kâinattaki
mükemmelliği incelemelidir. Kâinattaki mükemmelliği inceleyen ve okuyan insan,
iradesini insani(beşeri münasebetler) olaylar üzerinden değil yaratılış ve
kendi varlığı üzerinden oluşturur.
İnsan, ruhundaki çeşitli
eğilimlerden dolayı farklı özellikleri içinde bulundurabilir. Bunlardan istediğini
geliştirebilir. Geliştirmek ve ilerlemek istediği yoldaki irade kendisine
aittir. Bu noktada insana düşen zararlı meyillerden kendisini muhafaza
etmesidir. Bunun çaresi; olayları, ortamları, insanları hayatına katarken
seçici olmasıdır. Yanlış yerde doğru irade kurulmaz. Yanlış insan size doğru
irade kurdurmaz. Gereksiz işler insanı iradeden uzaklaştırır.
Kendisini güçlü sanan
insan aslında zayıftır. Avrupa insanı hormonlu bir bitki misali güçlendirmek
için yıllardır uğraşıyor. Ona sağlıklı olmasını, verimli olmasını, çalışkan
olmasını telkin ediyor. Bunun düşüncesinde zahiri olarak bir yanlış yoktur.
Lakin insan batılının düşündüğü gibi sadece maddeden ibaret değildir. İnsanın
yaşadığı hayatla maddi olduğu kadar manevi bir bağı vardır. Bu bağ Rahmet
sahibine yanaşmak, yaklaşmak ve yakınlaşmak ile kurulabilir. İnsan bu bağ
sayesinde iradesini muhkemleştirir.
İnsan kendisine
verilenlerin değerini önce görmeli sonra bilmelidir. Daha sonrasında ise
bildiğini bildirmelidir. Kendisine hizmet ettirilen bu kâinatın şükrünü
araştırmalıdır. Bu şükür arayışı insanın iradesini güçlendirecektir. Her şeye
muhtaç olan insan hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın huzurunda arınmış bir
kalp, kararlı bir düşünce ve buna hazır bir beden ile duracaksa bunun yolu
iradenin sağlamlığının kontrolünden geçecektir. İradenin sağlamlığını vicdan
yapar. Vicdan bunu normal zamanlarda değil zorlandığında sergiler. Öyleyse
insanın kendisini hayat mücadelesinde zorlaması ve çalıştırması gerekir. Bu çalışmalar
mükemmel yaratılışmış bu kâinatı gözlemleyerek insanın kendi içine doğru
olmalıdır. Yani insan kendisi ile kâinat arasında bağlar kurmalıdır.
Kâinattaki işleyişinin
dakikliği insana mihenk olmalıdır. Güneşin, yağmurun, kışın, horozun, hücrenin,
kalbin mili saniye titizliği insanın muhkem bir iradeye ulaşması için örnek
olmalıdır. Bu dakiklik bilinir ki aslında Vahidiyet ile sağlanır. İrade zaman
ile örtüşüktür. Bu nedenle gecikmiş veya bitirilmemiş işlerin asıl sorunu zaman
değil irade yoksunluğudur. Zaman mecburi çark, irade ise ona uyması gereken diğer
çarktır.
İnsanın doğrudan muhattap
olduğu ve muhattap alındığı bu yaşamda, insanın bu muhataplığının farkına
varması gerekiyor. Değerimizin, varlığımızın farkına varışlar aynı zamanda
irademizi de perçinleyecektir. Bundan uzak duruşlar bedeni bir insan
oluşturacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder