26 Mart 2016 Cumartesi

MUHKEM BİR İRADE (3)



İnsanın yerden göğe amudi yükselişinde kendisine bir yol bulması gerekir. Çünkü Vahidiyet içindeki Ehadiyet tüm kâinata baktığı gibi bilhassa insana da bakar. Uluhiyet neticesindeki yardımlaşma ve dayanışmadan en çok insan istifade eder. Rahmaniyetteki uygunluk, düzen, benzeme de yine insanla doğrudan ilişkilidir. İnsanın her türlü güzelliği ve özelliği de Rahim isminin bir yansımasıdır. Böyle olunca insanın muhkem bir irade için öncelikle varlığı ve Yaratıcısı arasındaki ilişkiyi anlama gayretinde olması gerekmektedir. Bunu yapmak için de kâinattaki mükemmelliği incelemelidir. Kâinattaki mükemmelliği inceleyen ve okuyan insan, iradesini insani(beşeri münasebetler) olaylar üzerinden değil yaratılış ve kendi varlığı üzerinden oluşturur.

İnsan, ruhundaki çeşitli eğilimlerden dolayı farklı özellikleri içinde bulundurabilir. Bunlardan istediğini geliştirebilir. Geliştirmek ve ilerlemek istediği yoldaki irade kendisine aittir. Bu noktada insana düşen zararlı meyillerden kendisini muhafaza etmesidir. Bunun çaresi; olayları, ortamları, insanları hayatına katarken seçici olmasıdır. Yanlış yerde doğru irade kurulmaz. Yanlış insan size doğru irade kurdurmaz. Gereksiz işler insanı iradeden uzaklaştırır.

Kendisini güçlü sanan insan aslında zayıftır. Avrupa insanı hormonlu bir bitki misali güçlendirmek için yıllardır uğraşıyor. Ona sağlıklı olmasını, verimli olmasını, çalışkan olmasını telkin ediyor. Bunun düşüncesinde zahiri olarak bir yanlış yoktur. Lakin insan batılının düşündüğü gibi sadece maddeden ibaret değildir. İnsanın yaşadığı hayatla maddi olduğu kadar manevi bir bağı vardır. Bu bağ Rahmet sahibine yanaşmak, yaklaşmak ve yakınlaşmak ile kurulabilir. İnsan bu bağ sayesinde iradesini muhkemleştirir.

İnsan kendisine verilenlerin değerini önce görmeli sonra bilmelidir. Daha sonrasında ise bildiğini bildirmelidir. Kendisine hizmet ettirilen bu kâinatın şükrünü araştırmalıdır. Bu şükür arayışı insanın iradesini güçlendirecektir. Her şeye muhtaç olan insan hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın huzurunda arınmış bir kalp, kararlı bir düşünce ve buna hazır bir beden ile duracaksa bunun yolu iradenin sağlamlığının kontrolünden geçecektir. İradenin sağlamlığını vicdan yapar. Vicdan bunu normal zamanlarda değil zorlandığında sergiler. Öyleyse insanın kendisini hayat mücadelesinde zorlaması ve çalıştırması gerekir. Bu çalışmalar mükemmel yaratılışmış bu kâinatı gözlemleyerek insanın kendi içine doğru olmalıdır. Yani insan kendisi ile kâinat arasında bağlar kurmalıdır.

Kâinattaki işleyişinin dakikliği insana mihenk olmalıdır. Güneşin, yağmurun, kışın, horozun, hücrenin, kalbin mili saniye titizliği insanın muhkem bir iradeye ulaşması için örnek olmalıdır. Bu dakiklik bilinir ki aslında Vahidiyet ile sağlanır. İrade zaman ile örtüşüktür. Bu nedenle gecikmiş veya bitirilmemiş işlerin asıl sorunu zaman değil irade yoksunluğudur. Zaman mecburi çark, irade ise ona uyması gereken diğer çarktır.

İnsanın doğrudan muhattap olduğu ve muhattap alındığı bu yaşamda, insanın bu muhataplığının farkına varması gerekiyor. Değerimizin, varlığımızın farkına varışlar aynı zamanda irademizi de perçinleyecektir. Bundan uzak duruşlar bedeni bir insan oluşturacaktır.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...