Ölümü anlatmak çok
zor(dur). Zamansız ölümleri anlatmak ise daha da zordur. Bu nedenle, belki de
ölümü anlatırken karmaşık ve uzun cümlelerden ziyade basit ve kısa cümleleri
tercih etmeliyiz.
Biraz önce Diyarbakır’dan
8 şehit haberi daha geldi. Allah rahmet eylesin.
Keşke onların yakınlarını
tüm Türkiye dinleme fırsatı bulsaydı. Dinlemeye bile gerek yok keşke yanlarında
bir süre kalsaydık, onlarla 5-10 dakika geçirseydik.
Bir şehit babası, annesi,
oğlu, eşi, kızı, ninesi, teyzesi, kardeşi, arkadaşı, amcası olmak nasıl bir duygudur?
Onlar bizim
güldüklerimize, eğlendiklerimize, konuştuklarımıza ne diyorlar?
Bilmiyoruz, bilemiyoruz.
‘Hayat devam etsin.’
istiyoruz. ‘Eğlence kesilmesin.’ istiyoruz. ‘Hiç olmamış gibi olsun’ istiyoruz.
Oysa ne kadar yaşadığımız
değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.
Evet onlar meslekleri
gereği, Türklükleri gereği, kalplerindeki vatan ve Millet sevgisinin ne kadar
büyük olduğunu gösterdiler. İspatladılar.
Bugün Türk genci; tüm
enerjisini ilim, dua ve ibadete vermelidir.
İlime vermelidir.
Kendisini en iyi şekilde geliştirmelidir. Mesleğinde uzman olmalıdır.
İbadet ve duaya vermelidir.
Hem kendisini korumalı hem de kulluğunun idrakine varmalıdır.
Düşünceye vermelidir. Her
türlü bağnazlıktan arınmalıdır. Kendisine has bir düşüncesi olmalıdır.
Okumaya vermelidir.
Ömrünü faydasız işlerle değil güzel ürünlerle geçirmelidir.
Sünneti seniyye ile
yaşamalıdır. Hayat bir defalıktır.
Ve… bir gün bu ülke için
bir şeyler yapmanın haklı gururunu yaşamalıdır.
Allah’ım Peygamber
Efendimize Selam olsun. Tüm şehitlerimize Rahmetinle kuşat. Ailelerine sabır
var Ya Rab. Bizlere ilim, tefekkür, dua, güzel ahlak, çalışkanlık, vatan
sevgisi, aile sevgisi ver. Ülkemizi koru. Tüm dünyaya barış, huzur ve iman
nasip eyle.