18 Ocak 2015 Pazar

PARAlel evrende kişilik oturtması- 1


Türkiye siyasetinin önümüzdeki yıllardaki gündemini tutacak ana gündemin “Paralel muhabbetleri”  olduğu aşikar oldu. Şu ana kadar bu kelimeyi hiçbir yazımda kullanmadım. Çünkü bir düşünceye bağlı insanlardan bahsederken uydurma bir kelimenin kullanılmasının etik olmadığını düşündüm ve halen daha düşünmekteyim. Fakat kelimenin muhatapları 17 Aralık girişiminden bu yana Millet ile zıt istikamete gitmekte kararlı oldukları için benzer kelimeleri üstlerine almaktan çekinmediler. Belki de bu yüzden kendilerine getirilen eleştiri ve tespitleri en üst perdeden en sert şekilde cevaplama yoluna başvuruyorlar. Camiaya eleştiri getiren herkes onlara göre AK parti partizanı olarak algılanıyor. Bu algı bozukluğu zaten olmayan öz eleştiri ihtimalini tamamen ortadan kaldırıyor.


Tabi bu yazının başında kesinlikle ve kesinlikle şunu da belirtmek gerekiyor. Belirtmek gerekiyor ki şu anda ezber olarak kullanılan yolsuzluk argümanı yazımızın ön yargılı olarak gümbürtüye gitmesine neden olmasın. O da şudur: yolsuzluk veya hırsızlık Türk insanının taraftar olduğu davranışlar değildir.  Ülkemizin %50 gibi bir çoğunluğu kapsayan Ak partili seçmen tartışmasız istisnaları hariç tutarsak İslami bir kimlik taşır.  Bu kişiler dört dörtlük mükemmel bir İslami yaşantıyı sürdürmüyor olabilir ama gerek Milli gerekse manevi değerler bakımından her Türk vatandaşı gibi hassasiyetlere sahiptir. Pire için ülkenin geleceğini kaosa sürükleyecek kadar feraset yoksunu da hiç değildir. İşte meselenin PÜFF noktası da budur. Muhafazakar kesimin tercihlerini PÜFF’de geyik meselesi yapmak yine kendisini büyük davalara adadığını iddia eden hiçbir kimseye yakışmaz. Bu tarz yaklaşımları CHP, askeri vesayet taraftarları, cuntacılar, Evren gibi düşünenler, Cumhuriyet gazetesi paralelindekiler yıllarca yaptı. Ellerine koskoca sıfırlardan başka bir şey geçmedi. Başörtüsü, Anadolu sermayesi, inançlı yönetici, mescit, ezan düşmanlıkları hep vatandaşımız tarafından esefle karşılandı. Bundan dolayı Menderesler, Özallar, Türkeşler, Recep Tayyip Erdoğanlar ve Davutoğulları sevildi. El üstünde tutuldu. Çünkü onlar yol yaptı, köprü yaptı, hava alanı yaptı, okul, hastane, üniversite yaptı. Eksikleri ve yanlışları olsa bile vatandaşımız onlardan vazgeçmedi. Çünkü onlarda kendilerinden bir şeyler buldular.

Bu yazının başında belirtilmesi gereken ikinci önemli bir konu ise şudur: Türkiye’de cemaatler, meşrepler ve benzeri birçok İslami topluluk bu ülkeye (gayri resmi formatlarda olsa da) çok güzel ve kıymetli zenginlikler katmışlardır. Bu zenginliklerin en önemlisi; gençliğe sahip çıkma girişimdir. Onlar sayesinde gençler kendilerini zamanın kötü alışkanlıklarından koruyabildiler. Kuran ve Sünnet ile tanıştılar. Bu fedakâr çalışmaların karşılığında söylenebilecek tek söz ‘Allah razı olsun.’ dur. Bu çalışmaları küçümsemek veya karşımıza almak büyük haksızlık olur. İŞTE BU YÜZDEN, BUGÜN AK PARTİYE GEÇMİŞTE BENZERLERİNE OY VERMİŞ İNSANLARIMIZ AYNI ZAMANDA ARZUSUNA GÖRE BU CEMAATLERDEN BİRİSİ VEYA BİRDEN FAZLASINA GÖNÜLDEN DESTEK VERMİŞTİR. Saygı duymuş, korumuş, güvenmiş ve sevmiştir. 
               
Zurnanın zırt dediği yer ise bazılarının iktidar hevesi uğruna elmas niteliğindeki hediyeleri kırılacak basit cam şişelerine tercih etme niyetiyle tecelli etmiştir.

Devam edecek….

TURGAY URGUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...