16 Nisan 2011 Cumartesi

Güncel 4

Farzlarını yerine getirmek bu zamanda insanı ayakta ve zinde tutmaya kâfi gelir. Yeter ki bunlar layıkıyla yapılsın ve başkalarını da şevke getirsin. Yapılırken de insanın yaşam şekline, konuşmalarına ve davranışlarına sirayet etsin. Eylem ve söylem arasında fark olmasın.

Gereğinden fazla ‘hürmet’ hürmet olmasa gerek. İnsanlara karşı teveccüh ve övgüde fıtri olanı iyidir. Böylece dillere değil gönüllere yerleşmiş oluruz. Samimi tebessümlerin, içten bakışların ve güzel sözlerin yerini henüz alabilen bir şey icat edilmedi.

İnsanın öncelikli vazifeleri kendisi ile ilgili olanlardır. İnsan kendisini düzenledikçe ve düzelttikçe etrafı da kendiliğinden bu değişime uyum sağlar, uyum sağlamayanlar ise devre dışı kalır. İnsanın kalp, düşünce ve ruh dünyaları dışarıya açılan kapılarıdır. Bu kapıdan etrafa saçılanların bir diğer özelliği de tekrar geriye gelmemeleridir. Bu bağlamda söz, duygu ve düşünce de israf edilmemelidir.

İnsanın rızkı ilahi bir vaat altındadır. Bir kısmı bizim haberimiz olmadan doğrudan gelir, bir kısmı da çalışma sonucu gelir. Her ikisi de şükür ister.

Kâinatı dolduran hava ve ışık hep insana hizmet eder. Hayretle izlenir ve insanı her halükarda düşünmeye sevk eder. Onlarsız bir hayatın olmayacağı düşüncesi de bunların ardında bir Mutasarrıfın olduğunu delilleriyle gören gözlere gösterir.

Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...