17 Şubat 2023 Cuma

BOZDAĞ

 Bugün Bozdağa gittim. Kalabalıktı.

Ama ‘bozulmamış doğa’ o kadar gani gönüllü ki! Doğadaki kalabalık insana şehir kalabalıklarının aksine mutluluk ve güven veriyor.
İnsanların ‘o hallerine’ bakıp ilginç bir şekilde onlar adına da seviniyorsun.
Karda kayan bir çocuğu izlemek, kaynağan bir demliğin yanına yanaşmak, hiç tanımadığın bir araçtan gelen müziğe eşlik etmek, arabası kara saplanan birisine koşmak istiyorsun.
Her nimet gibi kar da harika.
Bembeyaz, tertemiz.
Her nimet gibi kar da kusurdan münezzeh.
Gökten gelen beyaz nimet.
Su olacak. Rızık olacak.
İçeceğiz.
Usul usul toprağa sızacak.
Köklere, tarlalara, şehirlere ve tüm canlılara ulaşacak.
Ve tabiki de güneş…
Kar ve güneş.
Kar ve güneş arasındaki ilahi aşkı, dayanışmayı o kadar yakından hissediyorsun ki ! ancak yaşanır. O kadarını anlatamam.
Nazlı ve ürkek; ara ara bulutların arkasından çaktırmadan göz kırpan; bazen rüzgarı kıskakan; bazen güneş yer de mi yoksa yerinde mi diye şaşırtan; bazen görüntüsü var olup da ısısını esirgeyen bir lütuf.
Ama bilmek isteyen kullar için o da ‘kar gibi’ sadece bir nimet. Bize göre çok büyük. Allah için sadece ‘Ol’ denilen bir nimet.
Ve dostlar.
Gözlerin; dostları, tanıdık yüzleri, tanıdık kalpleri arıyor. Tanıdık sözleri arıyor.
Arayan buluyor.
Dostlar da bir nimet.
Kar ve güneş gibi dostlar için de şükrediyorsun.
Çünkü önce gözünü, sonra gönlünü sonra da karnını doyuruyorlar. ‘Allah razı olsun.’ diyorsun.
‘Buyur’ ediyorlar; annen, baban, kardeşin gibi ekmeği, çayı, nimeti paylaşıyorlar.
‘Afiyet, şifa olsun.’ Diyorlar.
Isınıyorsun.
Kendini iyi hissediyorsun.
Ve yine şükrediyorsun.
Ve geri dönüyorsun.
“Allah’ım numunelerini gösterdiğin bu nimetlerin bize asıllarını göster.” “ Bizi daimi olan Saltanatına al.” diyorsun.
Bizi orada dostlarımızda, sevdiklerimizle, sevenlerimizle ve de Peygamber Efendimiz ile birlikte eyle diyorsun.
Turgay URGUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...